Makale

Erken seçim ve Kürt muhalefeti

Türkiye’de 7 Haziran 2015 seçim sonuçlari açiklandiginda, HAK-PAR Türkiye’nin yeniden bir erken seçim türbülansina girdigi tespitini yapti.

Gelismeler, Türkiye’nin mümkün olan en kisa sürede yeniden sandiga gidecegini gösteriyor.

Zira seçmen, AK Parti’nin tek basina iktidarini sürdürmesine ‘hayir’ dediyse de, Parlamentoda bulunan diger 3 partiye de iktidari teslim etmedi.

Ak Parti ve CHP arasinda yapilan koalisyon görüsmeleri beklendigi gibi sonuçsuz kaldi.

Türkiye MHPli veya MHPsiz bir seçim hükümetiyle sandiga gidecek.

Suruç’ta 34 kisinin yasamini yitirmesine neden olan ve ‘ISID’ tarafindan gerçeklestirildigi iddia edilen, karanlik bombali eyleme misilleme olarak PKK’nin 2 Polisi öldürmesi, devletin de PKK kamplarina bomba yagdirmasi ve ardindan gelisen olaylar Türkiye’yi yeniden olaganüstü siddet kosullarina tasidi.

Hem Hükümet cephesinde hem de PKK cephesinde savas yanlilarinin muradi olsa da, toplumda ciddi umut yaratan ‘çözüm süreci’ rafa kalkti.

Her gün birkaç ölüm haberi ananlarin yüregine ates düsürüyor.

Bu kosullarda seçim güvenligi saglanabilir mi bilinmez ancak, yapilan anket sonuçlari kisa süre içinde ve bu günkü sartlarda gerçeklesecek muhtemel seçimlerin mevcut durumda ciddi bir degisiklik yaratmayacagini gösteriyor.

Tabi hem Türkiye, hem de Ortadogu hizla degisiyor,

Her gün kartlar yeniden kariliyor. Zamanin ne getirip ne götürecegini simdiden kestirmek güç.

Hayat sürprizlerle dolu!

13 yildir tek basina iktidar olan AK Parti’nin,7 Haziran seçimlerini bir ‘kaza’ olarak degerlendigi, seçimi yenileyerek oylarini birkaç puan arttirip, tek basina iktidari yakalamayi hedefledigi açik.

Sayet bu kez de seçmen tutumunu korursa o zaman da mecburen koalisyona ‘evet’ diyecegi anlasiliyor.

Kürt cephesine gelince;

Yakalanmasinin ardindan, Statükocu militarist ‘ Kemalist kesimin taleplerine uygun olarak pozisyon alan ve Türkiye’deki iktidar çatismalarinin bir aksesuari haline gelen Öcalan, PKK’yi hem ideolojik olarak, hem de hedefleri ve örgütsel yapisi açisindan yeniden sekillendirdigi biliniyor.

Baslangiçta militarist kesimle etkilesen ve ‘Ordu çözüme hazir AK Parti engel’ diyerek safini belirleyen Öcalan, Ak Parti’nin, darbe girisimlerini bosa çikarip, askeri vesayeti geriletmesi, Imrali’nin da denetimini ele almasindan sonra saf degistirdi.

MIT baskani Hakan Fidan ile PKK yi bu kez Ak Parti’nin siyasetine uygun bir formatla yeniden dizayn etti.

Nitekim ‘Kürt Açilimi’ sürecinde karsit pozisyonda olan PKK ile ‘çözüm süreci’ adiyla yeni bir diyalog süreci baslatildi.

Öcalan MIT Baskani ve Erdogan’in Cemaat tarafindan hedef alindigi süreçteki rolünü ‘ söyle açikliyor; ‘ MIT’i düsürseydiler. Türkiye’de tüm kaleler düsmüs olacakti. Hakan Fidan tutuklansa, sonra sira Basbakan’a gelecekti. Benim bu süreci canlandirmam, darbeyi engelleme sorumlulugu… Darbeyi önleyebilecegimi fark ettim ve süreci baslattim…'(Namik Durukan/Milliyet/2013 Imrali zabitlari)

Yine 2013 yilinda yani seçimlerden 2 yil önce Öcalan su belirlemeleri yapmasi dikkatlerden kaçmadi; ‘Baskanlik sistemi düsünülebilir. Biz Tayyip Bey’in baskanligini destekleriz. Biz AKP ile bu temelde bir baskanlik ittifakina girebiliriz.’ (Namik Durukan/Milliyet/2013 Imrali zabitlari)

Hal böyleyken PKK ‘devlet’ veya federasyon, özerklik gibi taleplerinden arinmis olarak, önüne Avrupa yerel yönetimler özerklik sartini hedef olarak koyuyor, ‘Ortak vatan’, ‘demokratik Ulus’ söylemlerini öne çikariyor, BDP de HDP adiyla yeniden sekilleniyordu.

Basbakan Yardimcisi Besir Atalay ‘açilim sürecinde Öcalan ve MIT’in talimatiyla kurulan HDP’nin’ ‘anlamli bir islev gördügünü’ dile getiriyor , ”BDP-HDP bu çalismanin içinde önemli bir rol üstlendiler. HDP’nin Cumhurbaskani adayi Selahaddin Demirtas, giderek daha Türkiyeli politika yapiyor.’sözleri ile HDP nin bir ‘proje’ oldugunu ilan ediyordu.

Nitekim HDP, MIT- Imrali sürecine uygun olarak ‘Türkiyelilesme ‘politikasi üzerine sekillendi.

PKK nin silahsizlandirilmasi, ‘Türkiyelilesme’ kaydiyla legal alanin açilmasi üzerine kurulan çözüm süreci tolumda büyük bir destek bulmasina ragmen tökezledi.

Ortadogu’da meydana gelen olagan disi gelismeler, Türkiye’nin Suriye basta olmak üzere bölgeye yönelik politikalarindan rahatsiz olan Iran, Suriye, Israil gibi devletlerin Ak parti karsitligina, içerideki CHP-MHP-Ergenekoncu, ulusalci kesimin muhalefeti eklenmis, en nihayetinde iktidarin en önemli ortagi Gülen Cemaati de Erdogan’a cephe almisti.

Öcalan’in, PKK güçlerinin sinir disina çekilmesi ve silahli mücadelenin sonlandirilmasi yönündeki çagrilari da, örgüt tarafindan önce Gezi olaylari, ardindan Kobani olaylari gerekçe yapilarak kulak ardi edildi.

Ak Parti ile masaya oturan birlikte projeler üreten, ‘çözüm süreci’ ne bagliligini ifade eden PKK devletin sinir uçlarina dokunan, toplumda ciddi rahatsizliklar yaratan yol kesme, asayis birimleri olusturma, is makinelerini yakma, 50 kisinin ölümüne neden olan Kobani olaylari gibi eylem ve etkinlik içine girdi, tekrar Ak Parti’yi devirmeyi hedefleyen söylemlerle yeni bir pozisyon aldi.

HDP de seçim stratejisini, ‘seni baskan yaptirmayacagiz’ sloganiyla Erdogan ve AK Parti karsitligi üzerine insa etti.

Öcalan, önce ‘tek irade’ yerine, ‘bas müzakereci’ pozisyonuna indirildi, ardindan ‘barisa Öcalan savasa biz karar veririz’ sözleriyle devre disi birakildi.

7 Haziran seçimlerinde, HDP % 13 oy alarak 80 milletvekiliyle Parlamentoya girdiyse de bunun ‘barisi’ saglama, ‘Çözüm Süreci’ni gelistirme noktasinda bir anlami olmadi.

PKK tarafindan, ISID ‘in yaptigi iddia edilen Suruç eylemi gerekçe yapilarak baslatilan eylemler dizisiyle Türkiye yeniden savas konseptine döndü.

Türk Jetleri PKK kamplarini bombaladi. Genis tutuklamalar, çatismalar, ölümler bir birini izledi.

Artik çözüm süreci yok. Hükümet, PKK silah birakip, sinirlarin disina çekilinceye kadar ‘çözüm Süreci’nin devreye girmeyecegini ilan etti.

Bütün bu gelismeler önümüzdeki dönemin Kürtler açisindan çok daha agir geçecegi, sikintili olacagini göstermektedir.

Daginik oldugu için etkisiz olan PKK disindaki Kürt muhalefeti, her gün biraz daha parçalanmakta, erimekte, sadece PKK’nin olusturdugu gündem üzerinde pozisyon almakta, söylem gelistire bilmektedir.

Bu durumun Kürt halkina da, Kürtler adina siyaset yapanlara da bir yarari yoktur.

Ancak topluma güven veren, istikrarli ve etkili bir ‘güç’ olusturmadan, esen rüzgarlardan etkilenmemek, savrulmamak mümkün olmamaktadir.

Zaman zaman farkli Kürt kesimleri arasinda ortaya çikan ‘yakinlasma’, ‘birlik’ imkânlari da kimi kadrolarin ‘yüksek egosu’ uzlasmaz, sabirsiz, dayatmaci tutumlari nedeniyle uzun ömürlü olamamakta, seçim süreçlerinde dominant güçlerle tüketilen pazarliklarin labirentlerinde ‘Puç ‘edilmektedir.

Son seçimler bu konuda ibretlik derslerle doludur.

Bu durumun kendiliginden degisebilecegi, muhalefetin toparlanabilecegi beklenmedigine göre zaman kaybetmeden, suni gündemlere hapsolamadan harekete geçilmelidir.

PKK disindaki Kürt muhalefeti tarafindan sikça dillendirilen ‘birlik ‘ söylemi; sahsi hesaplarla, bir pazarlik nesnesi olmaktan, dagilmanin, parçalanmanin, neredeyse birkaç kisilik gruplara dönüsmenin paravani olmaktan çikarilmalidir.

Bu türden yaklasimlara tavir alinmalidir.

Her seye ragmen PKK disindaki Kürt muhalefetinin toparlanmasina yogunlasmali, bu konu öncelikli bir mesele olarak ele alinmalidir.

Ön yargilardan kurtulmak hedeflenmelidir.

Bir birlik projesi olarak farkli Kürt siyasetçiler tarafindan kurulan HAK-PAR, herkesimi kapsayan programatik hedefleri, demokratik isleyisi,13 yillik birikimi, seçimlere girme hakkini kazanmis olmasi ve mevcut örgütlülük yapisi degerlendirildiginde bu toparlanma için en uygun zemindir.

Seçimler, kitlelerin politikaya ilgisinin arttigi, siyasetçilerin de topluma seçenekler sundugu süreçlerdir.

Bu süreç Kürt muhalefetinin mümkün oldugunca en genis kesimlerinin toparlanmasi için iyi bir imkan olabilir.

Bu durumu degerlendirmek, Kürt halkina ciddiye alacagi bir seçenek yaratmak için, mevcut kadrolarin samimi, cesur ve özverili olmasi gerekir.

Türkiye yeniden erken seçim sürecine girmisken Kürt muhalefetinin öncü kadrolari topluma güçlü bir seçenek sunmak için kollari sivamalidir.

Arif Sevinç

Back to top button