Sorunlarla yüzlesmek ve çözüm gelistirmek

Kürdü, Türkü, Lazi , Çerkezi Arabi ile hepimiz bir arada, adi ‘Türkiye’ olan bu ülkede yasiyoruz. Ne var ki yerlesik algilar bu ülkede Türkün disinda kimseye egemenlik hakki tanimiyor. Topluma “Türkiye sadece Türklerindir” gibi bir algi ezberletilmis durumdadir. Oysa ki, Türkiye sadece ‘Türklerin’ degildir. Türkiye Türklerindir algisi inkarci ve yok sayici bir algidir, bu anlayis ‘ halklar’ a ve ‘demokratik’ lige dost degildir. Türk olmayanlari hiçe sayan bu anlayis halklarin dostu degildir.
Türkiye’de yasayan her kes Türk degildir ve Kürdü ile Türkü ile biz hepimiz kardes degiliz. Ayrica ‘bin yildir’ birlikte yasiyor olsak da,990 yildir Kürtler ret, inkar ve asimile edilmistir. Türk kimligi ‘ makbul’ kabul edilmisken Kürtler ‘tehdit algisi’ olarak görülmüstür.
Hepimizin ait oldugu bir toplumsal ve ulusal kimligimiz var. Hepimiz bir ulusal-etnik geçmise sahibiz. Kimimiz asimile olmus olsa da, kendini ‘Türk’ ad etse de Kürtler hala ulusal varliklarini korumakta ve ulus olmaktan kaynaklanan haklarinda israr etmekteler.
Hepimiz din kardesi degiliz. Aramizda farkli din ve inançlardan kesimler de var. Ama herkesin nüfus cüzdaninda ‘Türk’ , ‘Islam’ yaziyor. Bu ‘Türk’ ve ‘Islam’ olmayanlara yapilmis en büyük haksizliktir. Bu adalet ve esitlik ilkelerini, evrensel hukuka aykiri bir durumdur.
Lozan’da kendilerine taninan uluslararasi hukukun gözetimindeki haklar çerçevesinde kimi azinliklarin disinda – onlara da ayni tekçi ve Türkçü egitim -ögretim müfredati dayatildigi için örnegin ruhban okullari ve kimi okullar gönülsüzlük anlaminda ana dil dersi vermemektedirler- Türkiye’de 30 dan fazla azinlik, ulus, kültür ve etnik kesim var. Türklerin disinda kimin ana dilde egitim hakki var. ?Ana dilde egitim hakkinin taninmamasi bir hak gaspidir ve kültürel soykirima, ulusal yok olmaya yol açar. Çünkü bir halkin egitim dili ana dili degilse o dilin yasamasi mümkün degildir. Bir halk dilini kaybederse düsüncesini de benligini de, psikolojik karakterini de kaybeder ve ulus olarak varligini idame etmesi zorlasir.
Örnegin Kürt varsa Kürdün dili de vardir. O dili konusan çocuklarin o dilden konusma, okuma, yazma, egitim ve ögretim alma hakki da vardir. Bu dilin adi Kürtçedir. Ama Kürt dili resmi dil degil ve egitim dili degil. Kürt çocuk kendi ana dilinde egitim-ögretim alamiyorsa bu ona yapilacak en büyük kötülüktür. Çocuk böylece kendi dilini gereksiz, ise yaramaz ve degersiz kabul eder,kendi dilini konusma geregi duymaz ve dilini unutur, düsüncesi igdis olur ve benligini de yitirir.
Türkçe resmi dilse Kürtçe de olmalidir. Türk dil kurumu, Türk tarih kurumu vs. basinda ‘Türk’ ve ‘Milli’ olan her seyin muadili olarak diger halklara ve Kürt ulusuna da aynindan saglanmalidir.
Yineleyecek olursak, kendi dilinde egitim alamayan çocuk, kendi benligine yabancilasir, basarisiz olur, kendi dilini, aidiyetini, ulusal karakter ögelerini gereksiz görür, ise yaramaz görür ve benliginden uzaklasarak baska bir kültüre özümlemeye baslar.
Neden Kürt çocuklari için ana dilde egitimin geregini vurgulamiyor kendine aydin diyen bir dünya insan. ? Sistem izin vermiyor da ondan. Biat ettikleri disiplin tedirgin oluyor da ondan. Aydin olan susar mi bu soykirim karsisinda. ?
Ey akademik unvanlari metreleri bulan ‘aydin’lar? Bu sorun ‘Türban’ meselesi ya da yeni yapilan köprüye ‘Yavuz’ adinin verilmesi kadar da mi önemli degil sizce. ? Yillarca bu sorunu tartistiniz, çözümüne yardimci oldunuz. Iyi de oldu. Kuskusuz bu da bir hak ihlaliydi ve düzeltilmesi gerekiyordu. Turban serbestisini elbette Kürtlerde destekledi ve savundu. Ayni enerji ve direnç Kürt dilinin resmi dil olmasi için de gösterilmesi gerekmez mi? Soven duygulara sahip kimilerin disinda her aydin her demokrat bu hak gaspina karsi gelmeli ve çözüm için çaba göstermelidir. Bu asla bölünmeye götürecek bir sey degildir.
Dilin düsüncenin evi oldugu gerçegi tartismasiz bir gerçek. Ana dilde egitim hakkini savunmak çok mu haksizlik olur Türk halkina. ? Hayir. Tersine müthis bir zenginlik saglar. Bu hakkin kullandirilmasi için, bu hakki savunmak çok mu zor. ?
Aydin kisi için zor degil ana dilde egitim hakkini savunmak, tersine zorunluluktur. .
Kibris’ta, Bulgaristan ve Yunanistan’da az sayida Türk için ana dilde egitim hakkini savunmak hak da, Türkiye’de 20 milyondan fazla Kürt nüfus için neden kabahat ?
Bu düalist tutum aydin durus olabilir mi. ? Irak Kürt Federe Devletinde Türkmenlerin ana dilde egitim hakki var. Türkiye’de Kürtlerin bu hakki yok. Biraz vicdan, biraz adalet ve merhamet, kiyas u nefis lazim, biraz empati lazim.
Ayni durum Türkiye’de Türk çocuklarina yapilsa ben siddetle karsi çikardim.
Ben Türk aydini olsam Kürtlerin bu gasp edilmis hakkinin iadesi için mücadeleyi görev bilirdim. Razi olmazdim bu haksizliga.
Türkiye’de kimi kavramlarin basinda israrla ‘milli’ kelimesi var. Örnek olarak Milli Egitim, Milli Emlak, Milli Ahlak,Milli Takim, Milli Spor,Milli içecek vs. Bu tekçi ve total bir anlayistir. . Bu inkarci bir mantik içermektedir. Bu mantik ayrilikçidir,kölelestiricidir.
Bu mantik Türkiye’de Türk olmayanlari, farkli soylardan olanlari görmezden gelen ve farkliliklari ‘tehdit’ sayan bir anlayisin yansimasidir. Milliden kasit Türklüktür çünkü. Çünkü Türkiye tek bir ulustan olusmuyor ve ‘sinifsiz, imtiyazsiz kaynasmis bir toplum’ da degiliz. Bu resmi ideolojinin bir yalanidir ve artik bu yalan miyadini doldurmustur. Çünkü Türk egemen algisi hala ‘teb’a’ ( tabi olma) anlayisini hala sürdürmektedir. Bu kompleksten kurtulmak gerekir.
Yerlesim adlari ulusal özüne rucü edilmeli ve tüm kamusal alanlara, belge ve bilgilere esas sekli ile girmeli. Cografya Kitaplarinda Dogu ve Güneydogu yerine Kürdistan adi konulmali, Diyarbakir’a Amed, Tunceli’ye Dersim ‘Sanli’ Urfa’ya Ruha vs. denmeli ve cografya kitaplarina yerlesim birimleri esas adlari ile geçmelidir. Trabzon’a, Izmir’e ve diger tüm yerlere de aynisi yapilmalidir.
Ben Türk aydini olsam bunun için caba harcardim.
Kürdün nüfus cüzdanina Kürt, Lazinkine Laz, Ermenininkine Ermeni, kisaca herkesi mensup oldugu etnisite ile kayda geçmek dogru olan, hak olandir, olmasi gerekendir. Müslümani Islam, Yahudiyi Yahudi, Hiristiyani Hiristiyan yazmak en dogrusudur.
Aydin olmak bu durumdan, bu dogrudan yana olmaktir.
Bunlara benzer onlarca örnek vermek mümkün. Amaç tüm bunlari saymak degil kuskusuz. Amaç bu ve benzer esitsiz ve adaletsiz durumlar karsisinda aydin durusunu sorgulamak ve tartmaktir. Herkesin kendini gözden geçirmesine katkida bulunmaktir amaç.
Esitlik, özgürlük ve adaleti savunmadan ve bunlarin hayata geçmesi için çaba göstermeden aydin olunur mu. ? Simdi kendini aydin sayan her kes elini vicdanina koyup kiyas yapmali. Ben aydin miyim diye kendini sorgulamalidir.
Esitlik nedir diye soranlara cevabimdir. Örnegin Türkün neyi varsa Kürdün de aynisindan olmalidir. Cumhuriyetten bu güne Türk’e taninmis tüm hak ve ayricaliklarin istisnasiz hepsi diger halklara da taninmasi durumunda ancak toplumsal esitlik gerçeklesebilir. Dahasi, her etnik kesimin hak ve özgürlükleri anayasal güvence altina alinmalidir. Hak ve ayricaliklarin anayasadaki dagilimi da esitlik ilkelerine dayanmalidir. Eger Türkler kamusal alanda irksal çagrisim yapan ‘Türk’ ve ‘MILLI’ sözcüklerinden feragat ederlerse Kürtlerde bu taleplerini yeniden gözden geçirir. Amaç esitlikse bu da bir ara çözüm olabilir.
Aydin olmak tüm bunlara evet demektir bana göre. Yaniliyor muyum acaba. ? Yoksa cahil miyim, ya da Kürt milliyetçisi,Irkçi mi, bölücü mü yoksa. ?
Ne yazik ki bazi kisiler bakimindan yerlesik algilar, olgularin canina okumus.
Bu nedenle Türkiye’de aydin durus sefalet içine çekilmis durumdadir. .
Tüm bu anlatilanlar bir anda mi olur. ? Elbette ki hayir. Kürt halki bu degisimi isterse gerçeklesmesi gerekir. Ben irademi Kürt halkinin iradesinin yerine ikame edemem. Bu saydiklarim benim isaret etmekle yükümlü oldugum olumsuz olgular.
Tüm bunlarin gerçeklesmesi ve hayata geçirilmesi için de, Türkiyenin idari ve siyasi bakimdan yeniden yapilanmasini gerektirir. Çünkü tüm bu olumsuzluklarin yegane nedeni ‘Üniter’ tekçi ve Türkçü yapilanmadir. Bu yapi üzerinde insa edilen devlet artik toplumsal gereksinmelere çagdas bir karsilik sunmaktan uzaktir. Anayasalar ve yasalar uluslar arasi normlara ve çagdas uygarlik düzeyine uygun hale gelmelidir. Sorunlarin kaynagina inmeden çözümlerini bulmak ve sorunlari çözmek olanakli degildir.
Dünyanin yarisina yakin çok kültürlü ülkeleri bu sorunlardan kurtulmak için, ‘Birlesik Krallik’ ‘ Birlesik devletler’ ‘Federatif Cumhuriyet’ ‘Federasyon’ gibi yönetim tarzlarina yönelmis ve halen de sorunsuz olarak bu yapilanmalar devam etmektedir. ABD ( Amerika Birlesik Devletleri) Rusya Federasyonu, Isviçre Kantonlari, Ispanya,Biritanya Birlesik Kralligi,Birlesik Arap Emirlikleri, Federal Almanya,Italya , Ispanya ve daha bir çok ülkede idari sosyal ve siyasal yapilanma,ülkedeki mevcut olgulara yanit verecek tarzda yapilanmistir. Bu çok uluslu cografyalarda etnik çatisma,bogazlasma ve kapisma da yasanmiyor. Distan bakildiginda tek ama iç isleyiste herkes özerktir.
Federal Cumhuriyet modelini aydinlar, siyasetçiler ve bilim kurumlari tartismaya açmali ve yasadigimiz cografyaya uygun bir biçimini yaratmalidirlar. Dogru olan budur ve bu siyasetin en önemli sorunudur. Siyaset kurumu, bunu demokratik zeminde çözmelidir. Çünkü siyasetin görevi ve amaci var olan sorunlara çözüm bulmak, halkin yasam kalitesini ve mutlulugunu arttirmaktir.
Sorunlarin etrafinda dönerek, onlari teget geçerek bir yare varilamaz. Ülke sorunlarinin kökenine inmeden, bu sorunlara çözüm bulunamaz. Çözüm yönünde adimlar gelistirmek elbette ki cesaret ister, kararlilik, niyet ve istekli olmayi gerektirir.
Ve cesaret bütün silahlardan üstündür.
*Hak ve Özgürlükler Partisi / HAKPAR Genel Baskan Yardimcisi
Latif Epözdemir