Evet, 40 yildir PSK’liyim
“PSK miyadini doldurdu, HAK-PAR’la yola devam” baslikli yazi Özürlük Yolu hareketine emegi geçen birçok arkadas tarafindan büyük ilgiyle karsilandi, genelde olumlu tepkiler aldi.
Bunlarin yanisira, “Çarpitmalara, ’40 yillik PSK’lilere’ cevap olsun diye degil, parti tabanimizin bildigi gerçekleri bir de kamuoyu bilsin diye yaziyorum” diyen Mesud Tek “Kandil hikayesi” baslikli bir yazi yayinladi. Hemen belirteyim, “tabanimizin bildigi” derken dogruyu söylemiyor.. Çünkü parti tabanina “Kandil hikayesi” hakkinda herhangi bir bilgi verilmis degil. (Burnundan kil aldirmaz bir tavirla, hem “cevap olsun diye degil, polemiklere katilmak için degil, kamuoyu bilsin diye yaziyorum” diyor, hem de uzun uzun cevapliyor, “polemiklere” bodoslama daliyor!… Buna ne demeli?)
Sunu açikça belirteyim: Evet 40 yildir PSK’liyim. Bundan da gurur duyuyorum. Sayisiz kadro ve sempatizanin emegi olan PSK yüzlerce, binlerce inançli özgürlükçünün ve sempatizanin onurlu geçmisidir. 40 yil degil, bir an bile halkin özgürlük mücadelesine katkida bulunanlarin emegine saygi gösterilmesi erdemliliktir. Mesud Tek ve benzerlerinin Özgürlük Yolun’da uzun yillar büyük fedekarliklarla mücadeleyi sürdürenleri ’40 yilliklar’ diye küçümsemeye yeltenmesi tek kelimeyle saygisizliktir. Kiniyorum!
Mesud Tek yazisinda, “Kandil hikayesi”nin arka planini açiklayacagina; sanki birileri “PSK hiçbir örgütle görüsmemeli” diyormus gibi, uzun uzadiya PSK’nin 1993 yilinda PKK ile yaptigi protokolünden bahsediyor. 1993 protokolü ve sonuçlari zaten kamuoyuna deklere edilmisti. Yani , parti tabani ve kamuoyu tarafindan bilinmeyen, gizlenen bir durum sözkonusu degil. Simdi tartisilan “Kandil’e ne için gidildi, ne kararlar alindi, hangi sözler ne karsiliginda verildi?” Fakat o, 1993 protokolü sürecinde yapilan toplanti, yürüyüs ve turizm boykotu kampanyasindan bahsediyor. 1993’te yapilan dogrularla kendi yaptigi yanlislari gizlemeye, temize çikarmaga çalisiyor. Sapla samani karistirarak 1993 protokolünü, “Kandil hikayesi”ine kalkan yapiyor..
Mesud Tek, “Evet, ben Kandil’e iki kez gittim ve KCK yöneticileri ile görüstüm. Bu görüsmelerin kamuoyuna yansimamasi konusunda mutabik kaldik..” diyerek nihayet ilk defa itirafta bulunuyor.. Fakat, içerigi ve sonuçlarina iliskin saglikli bilgi vermekten özenle kaçiniyor. Bunun yerine, “görüsmelerde o dönemde PKK’nin haksiz saldirisi (sanki PKK’nin hakli saldirisi varmis gibi) altinda bulunan Sivan Perwer, Ümit Firat, Orhan Miroglu, Muhsin Kizilkaya ve kendisine yönelik elestirel tutum alan öteki aydinlara yönelik tehdit, karalama ve hakaretlere iliskin tepkimizi dile getirdik.” diyor. Yani, Kürt aydinlarina yönelik tehdit, karalama ve hakaretlere iliskin tepkilerini dile getirmek için Kandil’e gidiliyor. Bu görüsmeler “kozmik sir” olsa gerek, kamuoyuna yansimamasi konusunda da mutabik kaliyorlar. Anlattigina göre “Kandil hikayesinin” özeti bu. Ne yapalim? Inanalim mi?
Eger iddia edildigi gibi Kürt aydnilarina yönelik tehdit, karalama ve hakaretlere iliskin tepkilerini dile getirmek için Kandil’e gidilmisse, neden bu ziyaret “kozmik sir” olarak gizlenmistir? “Tepki dile getirmek için” illa Kandil’e mi çikmak gerekiyor? Görüsmelerden sonra PKK’den Kürt aydinlarina iliskin bir tutum degisikligi olmus mudur? Hayir. Hatta tehditler daha da yogunlasmis, pervasizlasmisti. Örnegin Kemal Burkay’in ülkeye dönüsünden sonra, saldirilarin dozu artmis, linç kampayasina dönüsmüstü. Peki “Kandil hikayesi”nin yazari Mesud Tek’in bu konudaki tavri ne olmustu? Linç güruhunun Kemal Burkay’a tehdit, karalama ve hakaretlerle saldirdiklarinda, PSK adina yayinlanan bir bildiriyle yetinen Mesud Tek’ten ciddi hiç bir tepki gelmedigini belirteyim. Hatta, “PKK’nin Kemal Burkay’a Yönelik Tehditlerini Mahkum Ediyoruz!” basligiyla açilan kampanyaya imza bile vermedi! “Aydinlara yönelik tehdit, karalama ve hakaretlere iliskin tepkiyi dile getirmek için” Kandile çikan Mesud Tek bu dönemde nedense kayda deger bir duyarlilik göstermedi..
1993’deki görüsmeler sonucu PSK’nin temel politikalarinda herhangi bir sapma olmus muydu? Hayir. Buna karsin hemen hemen bütün Kürt örgütlerine karsi düsmanca tutum içinde olan PKK’de, saldirgan politikalarin giderilmesinde en azindan o dönem için önemli rol oynamisti.
Kandil görüsmelerinin en önemli sonuçlarindan biri de PSK-Özgürlük Yolu hareketinin temel politik yapisinda yaratilmaya çalisilan kirilmadir.
12 nisan 2011’de HAK-PAR “FEDERAL ÇÖZÜM Siariyla seçime giriyoruz” diyerek, seçimlere katilacak adaylarinin listesini yayinladi. 6 gün sonra, 18 nisan 2011’de her ne hikmetse bu kez de seçimden çekildigi açiklanarak, BDP’nin basini çektigi “seçim bloku”nun destektelenecegi ilan edildi. 5-6 günde ne olduysa HAK-PAR seçime sokulmadi. Bu durum gerek Özgürlük Yolu taraftarlarinda, gerekse HAK-PAR tabaninda büyük bir kirilma yaratti. HAK-PAR’in kapisina neredeyse kilit vuruldu. Bu küçümsenecek bir olay miydi?
Oldu bittiler silsilesi bununla da sinirli kalmadi. Bu arada BDP, KADEP ve HAK-PAR’in içinde oldugu bir birlik de ilan edildi. Yapilan bir veya iki toplantidan, çekilen birkaç poz resimden sonra, görevini ifa etmis olacak ki bu “çalisma” da sirra kadem basti. Zamanin HAK-PAR Genel Baskani “Kandil Bahari”nin etkisiyle BDP yanlilarinin “bijî serok Apo”lu toplantilarinda boy gösteriyordu. Hatirlarsak, tam da bu süreçte, hizini alamayan zamanin HAK-PAR Genel Baskani, Ahmet Türkü’le birlikte solugu Hewler’de, Mesud Barzani’nin yaninda alarak, “Kuzeyde Kürtlerin birlik yaptigini ve Kürdistan Ulusal Kongresi’nin toplanmasi” konusunda Sayin Barzani’yi iknaya çalistilar. Sonuçta HAK-PAR Kürdistan Ulusal Kongresi’nin düzenleme komitesine alinmadigi gibi, konuk olarak katilmasi da PKK’nin insiyatifine, daha dogrusu insafina birakildi. Tüm bunlar “Kandil hikayesi”nde çizilen yol haritasinin realize edilmesi degil midir? Mesud Tek’in, bu gelismelerden sonra “görüsmelerde ne partiyi, ne gelenegi ne de mücadeleyi PKK’ye yamadim” demesi pek anlam tasimiyor. Bu “hikaye”Kadil ziyaretini pek aydinlatmiyor, hala karanlik, hala açiklanmaya muhtaç.
Sonuçta görülüyor ki, Kandil ziyaretinden sonra PKK degismedi, Mesud Tek ve birlikte hareket eden klik degisti..
N. Göçmen