Makale

Kaderde, kederde ve sevinçte

BÖLÜNÜYORUZ! En azindan, ayrisiyoruz!

Kürt sorunu tabii ki en temel etkeni olusturuyor. Oysa yine de illâ onu kastetmedim.

Güneydogu’da hüküm süren dehset ortamina ragmen ülkenin fiziki ve politik anlamda parçalanmasi görünür gelecekte ihtimal disidir. Çünkü Türkiye çok önemli bir devlettir.

Dolayisiyla taraflardan birinin hayalî bir fantazmaya, digerinin ise paranoyak bir kâbusa dönüstürdügü bu saplanti kisa- orta vadede mümkün degildir. Ama tehlike uzun vadede var!

Fakat ancak asagidaki bölünme ve ayrismanin dönülmez rotaya oturmasi kaydiyla…

***

BUNUNLA manevi unsuru kastediyorum. Sözkonusu olan sey Ernest Renan’in tanimiyla her ulusun her sabah ve tekrar tekrar onayladigi ‘kader ortakligi sözlesmesi’dir.

Daha beylik bir ifadeyle söylersek ‘kederde ve sevinçte tek yürek olmak’ durumudur.

Sayet yukaridaki mukavele geçerliyse, dil, din, etnisite, cografi sinir, iktisadi pazar…

Bütün bu maddi unsurlar tüm ehemmiyetlerine ragmen yine de ikinci planda kalirlar.

Zira ulus-devletler aslinda soyut ve iradî bir iskelet üzerine insa edilmislerdir.

Zaten de dis dayatma hariç maddi parçalama ancak manevi faktörün yikilmasindan, yani yurttaslarin ‘kader ortakligi’ sözlesmesini artik onaylamamasindan sonra gerçeklesebilir.

Birincisine örnek eski iki Almanya, digerine emsal ise Çek ve Slovak bölünmesidir.

Ulus-devlet istedigi kadar maddi eksende dogmus olsun, manevi harç daima önde gelir.

***

OYSA su an Türkiye’ye baktigimizda o ‘kader ortakligi’ sözlesmesinin hizla tuz buz oldugunu görüyoruz. Zaten belki de imza hiç kurumamisti ama bugünkü konumuza girmiyor…

Her hâlükârda Türkler Kürtlere, Kürtler Türklere; dindarlar laiklere, laikler dindarlara; Sünniler Alevilere, Aleviler Sünnilere, sahiller içlere, içler sahillere; Bebek Sultanbeyli’ye, Sultanbeyli Bebek’e vs. giderek yabancilasiyor. Bir kopus ve bir çözülüs yasaniyor.

Yahut taraflar birbirlerini nefret dolu bir kutuplasmanin hasmi olarak algiliyor.

Zaten listeyi uzatabilir ve Can Dündar ve Erdem Gül’le dayanismak için Silivri’ye gidenlerin ‘biz- öteki’ diye ayristirilmasindan, Erdogan’in fotografini çekti diye Ara Güler’in aforoz edilmesine bu kamplasmayi daha da güncellestirebilirim. Tekrar olur ve lüzumsuz…

***

HIÇ sakaya gelir yani yok, dinî, etnik, mezhebî, cografî vs. kesimlerin kutuplasmasini da asan ve lakayt bir umursamazliga dönüsen bu süreç ulusu tehlikeye atan bir gelismedir.

‘Ne hâlleri varsa görsünler’ mantiginin bir süre sonra Bati’da ‘ver kurtul’, Dogu’da ise ‘gemisini kurtaran, kaptan’ siarlarina dönüsmesi isten bile degildir.

Nitekim herhâlde farkindayiz, su an bütün sosyal katmanlarda kendini digerlerinden soyutlamak; onlardan ayri hayat alanlari olusturmak ve tahkim etmek; mikrokozmos degerlere siginmak; dolayisiyla da ‘kader ortakligi’ sözlesmesini geri plana atmak refleksi gelisiyor.

Buradan itibaren toplumsal bir ‘atomizasyon’dan söz etmek gerekir. Henüz madden olmasa bile ona manen zemin sunan bir bölünme ve ayrisma artik devreye girmis demektir.

Üstelik yukaridaki kesimlerin bazi ‘anti’lerde birlesmesi ama digerlerinde tamamen zitlasmasi, zoraki nitelikteki ortak payda ve ittifaklari da son derece geçici ve yapay kilmaktadir

Bunlar koftur ve her hâlükârda da ‘kader ortakligi’nin altina atilmis imzalar degildir.

***

EVET, inatçi gerçegi görmek zorundayiz: Türkiye ulusu her ulusu ulus yapan ‘manevi harç’in eriyor olmasindan dolayi maddi çatinin da çökmesi tehlikesine dogru sürükleniyor.

Ama çare dam aktarmakta degil!

Çare o harci betonarme dökecek yeni bir ‘kader ortakligi sözlesmesi’ni imzalamaktan geçiyor ki, bütün bir ulus ‘kederde beraber aglayabilsin ve sevinçte beraber gülebilsin’!

[email protected]

——————————————

Taraf-25 Aralik

Hadi Uluengin

Back to top button