Çözüm Süreci hata miydi?
Temmuz ortasinda silahlar yeniden patlamaya basladiktan, hele Agustos’ta hendeklerle çatismalar iyice siddetlendikten sonra Çözüm Süreci’yle kazandigimiz en önemli avantaji kaybettik: Kamuoyu destegi. O destek artik yok. Çözüm Süreci’nin devamini isteyen tek siyasi parti tabani HDP’ninki. Haklilar, çünkü HDP’yi siyaseten güçlendirmekle PKK’dan artik kurtulacaklarini düsünüyorlardi ama tam tersi oldu. PKK ‘zafer sarhoslugu’yla tepelerine daha çok çöreklendi. Oysa süreç boyunca rahatlamislardi.
Kamuoyu arastirmalarina göre diger bütün parti tabanlari, terör operasyonlarini %80’in üzerinde bir oranda destekliyor. ‘Çözüm’ ve ‘baris’ kavramlari önemli bir nüfus için artik neredeyse küfür olarak algilaniyor. Sürece kerhen destek vermis kamuoyunda büyük bir aldatilmislik hissi hâkim. Nasil olmasin? Karadenizli eski Ülkücü’yü, 40 yildir ülkeyi mesgul eden ‘bebek katili’ bir örgütün liderine evinde bakacak kivama getiren bir sürecin sonunda, en basa döndük. Herkes silahli örgütün artik sivil siyasete karisip gündemden çikmasini beklerken, terör ve siddet yeniden ülkenin bir numarali gündemi oldu. Süreç boyunca batida %70-80’leri bulan destek çöktü.
Fakat daha kötüsü, vardigimiz noktadaki yikimin külliyen Çözüm Süreci’nin sonucu oldugunu vazeden bir yaklasimin giderek daha fazla kabul görür olmasi. Bu yaklasim sahipleri yasananlarin bütün sorumlulugunu Çözüm Süreci’ne ve onu yürüten ve aktif olarak destekleyenlere yüklemeye çalisiyor. Bir kismi (yanilgi içinde olsalar da) samimi. Söyle düsünüyorlar: süreç hatirina PKK’ya bazi konularda göz yumuldu, onlar da sehirlere silah ve militan yiginagi yaptilar. Eger Çözüm Süreci diye bir sey hiç olmasaydi PKK bu kadar güçlenemeyecekti.
Diger bir kesim ise hâlihazirda olusmus bu algiyi iyice kasiyarak her firsatta süreci kötülüyor. Izleyebildigim kadariyla, basinda ve sosyal medya hesaplarinda bu kesim içerisinde basi cemaat unsurlari çekiyor. Bu kesim süreci su veya bu bitirdi tartismasina hiç girmiyor. Süreci toptan mahkûm ediyor. Adeta sürecin kaldirildigi buzdolabinda bulunmasindan, bir gün tekrar çikarilma ihtimalinden bile rahatsiz, bir daha benzer bir seye kalkisilmamasi için çalisiyor. Bunu Sözcü gibi gazetelerde bariz biçimde izlemek mümkün.
Sosyal medyada ise süreci desteklemis ama simdi PKK’yi sertçe elestiren, AK Parti’ye yakin yazarlarin arsivdeki yazilarinda, eski tweetlerinde kazi çalismasi yapip zamaninda desteklediklerine pisman etme çabasindalar. Burada bir tasla iki kus vuruluyor: hem süreç, hem de onu savunanlar itibarsizlastirilirken, yeni bir süreç baslama ihtimaline karsi bu gruptan kisilerin motivasyonu kirilmaya çalisiliyor. Yani çözüme bastan beri ve her adiminda karsi çikmis odaklar, simdi de yeni bir adim atilmasini önlemek için bizzat sürecin çöküsünden ekmek çikarmaya çalisiyor.
Hâlbuki Çözüm Süreci tam zamaninda atilmis, çok kritik bir adimdi. Murat Karayilan’in açiklamasini hatirlayalim:
‘2013 yilinda birçok askeri merkezi tümüyle düsürecek bir hamleyi planlamistik. Ancak Önderligimiz yeni ve kapsamli bir çözüm sürecini gündemlestirdi. Iste o zaman biz arada kaldik. Açik olarak ‘savas planimiz var, tüm hazirliklarimizi yapmisiz; biz savasi sürdürmek istiyoruz’ diyemedik. Esas olarak bunda hata ettik’
Iste 2015 ortasina kadar kan dökülmemesini saglayan süreç tam da buna engel oldu. Üstelik sadece kanin durmasini saglamadi. Bütün ülkede ama esas olarak Kürt sehirlerinde hayatin normale dönmesinde katalizör görevi gördü. Yatirim, istihdam, is hacmi, huzur ve güven artti. Kürtler normallesen bir devletin çatisi altinda, Türklerle birlikte yasama inancini tazeledi.
Süreç turnusol islevi de gördü. Kürt sorununun çözümünü kimlerin gerçekten istedigi, kimlerin istemedigi net olarak anlasildi. Öcalan Gezi ve 17-25 Aralik operasyonlarinda açikça ‘bu darbe atesine benzin tasimayacagiz’ derken onunla paralel bir söylem içinde olan HDP yönetimi, sonraki süreçte karsi saflara geçti. Bu noktada da PKK’yi daha en bastan, Gezi’de isin içine çekemediklerine hayiflanan paralel savci Zekeriya Öz’ün sözlerini hatirlayalim:
‘Gezi olaylarina PKK müdahil olsaydi su an hükümet edenlerin bu makamda oturma imkânlari olmayacakti. PKK kimden emir aldiysa katilmadi.’
Bence bunlardan da önemli ve kalici olan, Kürtlerin PKK’nin gerçek niyetini görmüs olmasi. Yol kesme, kamyon yakma, çadir mahkemesi kurma, haraç toplama gibi bir tür ‘paralel devlet’ uygulamalariyla baslayan PKK zulmü, hendeklerle birlikte Kürtlerin evine, arabasina, asina, ekmegine zorla el koymaya, karne almaya giden çocuklarini okul bahçesinde bombalamaya kadar vardi.
Su anda Kürtler PKK’dan yaka silkmis, çareyi eskiden ölesiye korktuklari devletten bekler durumdalar. Yeterli güven ortami ve gerekli sartlar saglandiginda bu örgüte bir daha eski destegi vermeleri artik çok uzak bir ihtimal. 2,5 yillik o süreci yasamamis olsaydik bu noktaya asla varamazdik. PKK eski magduriyetler üzerinden propagandasini yapmaya devam eder, hegemonyasini rahatlikla sürdürürdü. Bu yüzden, buzdolabindan nasilsa bir gün çikacak olan yeni sürecin önünü kesmek için eskisini kötülemeye çalisanlara prim vermemek gerek. Onlara verilecek en iyi cevap sürecin kazanimlarini ve kesildikten sonra neler kaybettigimizi anlatmaya devam etmek.
SERBESTIYET
Cengiz Algan