Cenevre sürdürülebilir mi
TOPLANDI toplanmayacak, ertelendi ertelenmeyecek, su katildi bu katilmayacak
Son bir hafta, on gün böyle geçti.
Ancak dün ben asagidaki satirlari yazdigim saatlerde Suriye’ye iliskin Cenevre-3 Konferansi’nin bugün baslamasi teorik olarak kesinlesmis gözüküyordu.
Teorik olarak diyorum, çünkü bir ‘son an kazasi’ hâlâ ihtimal dâhilindedir.
***
SAYET ufkumuzu ormanin yekpareligine genisletmek yerine agacin tekilligiyle sinirlar ve gelismeye de sirf Ankara açisindan bakarsak, buradaki temel noktayi PYD’nin Konferans’a davet edilmemesi olusturuyor.
Zira malûm ve ister santaj, ister diplomasi deyin, Türk tarafi daha ilk bastan itibaren Salih Müslim liderligindeki Kürt örgütü Leman Gölü kiyisina çagrildigi takdirde bu defa kendisinin oturumu boykot edecegini bildirdi.
Dolayisiyla, iktidara medyasi gibi ‘zafer’ tantanasi kopartmasak bile Sezar’in hakkini Sezar’a vermek ve Türkiye’nin Cenevre öncesi basari kazandigini saptamakla yükümlüyüz.
Ancaak
***
ANCAGI su ki, tamam, ‘zafer’ kelimesini kullanmadigimiz için onun mecazi küçümsemesine tekabül eden ‘Pirüs zaferi’ deyimini de kullanamayiz.
Ama, bu basarinin taktik ve konjonktürel bir nitelik tasidigini saptamadan da edemeyiz.
Her hâlükârda da müttefiklerimizle olan iliskilerin biraz daha zedelendigini, bunun da genel yalnizlasma sürecine tuz biber ektigini vurgulamak zorundayiz.
***
ÖYLE, çünkü kesin tercih dayattigi takdirde ABD de, Avrupa da tabii ki Türkiye’yi seçecektir. Daha normal bir sey olamaz. Zaten realpolitik budur ve iftihar vesilesi addedilemez. Fakat bizatihi böyle bir tercihin dayatilmis olmasi gerek Washington’un, gerekse AB baskentlerinin Ankara’yi bir ‘oyunbozan’ olarak görmesini daha da pekistirmistir.
Nitekim Birlesik Devletler Baskan Yardimcisi Joe Biden’in Cumhurbaskani Erdogan ve Basbakan Davutoglu ile yaptigi son temaslar satir arasindan okunacak olursa, Beyaz Saray yönetiminin sadece demokrasi ihlalleri konusunda degil, Suriye’ye iliskin ‘tek tabanca’ siyaset baglaminda da AKP iktidarindan çok ciddi rahatsizlik duydugu ayan beyan ortadadir.
Velev ki Bati bugünkü Cenevre-3’ün PYD’siz baslayacak olmasina he demis olsun
Henüz mutlak bir ‘illallah’ çekmek raddesine varmasa dahi bardak dolmaktadir.
Basta ABD’ninki olmak üzere ayni Bati’nin Ankara’ya karsi sabri tasmaktadir ki, tabiatiyla bu gelisme de yalnizlasma sürecimizi hizla tehlikeli mecralara sürüklemektedir.
Yaziyi bir parantezle bitirmek istiyorum.
***
HER lisanda oldugu gibi ‘sürdürülebilir’ deyimi Türkçede de artik çok kullanilir oldu.
Meselâ ‘sürdürülebilir kalkinma modeli’ Meselâ ‘sürdürülebilir enerji politikasi’ Meselâ ‘sürdürülebilir iklim projesi’
Adi üzerinde, bununla herhangi bir seyin orta- uzun vadedeki ve olumlu anlamdaki kaliciligi, devamliligi, istikrari kastediliyor.
Ve, ayni kelimeyle ‘sürdürülebilir dis siyaset’ deyimi ürettigimiz; arti, ufkumuzu da bu defa ormanin bütününe döndürdügümüz takdirde, Cenevre öncesindeki basariya ragmen ve birakin Esad yahut Putin’le kanli biçakli olmayi falan, en yakin ve en dogal müttefiklerine dahi bikkinlik veren bir Türkiye’nin o siyaseti ‘sürdürebilir’ kilmasi mümkün gözükmüyor.
Çünkü her ‘sürdürülebilirlik’ durumu için mutlaka asgari bir makuliyet ve mantikiyet dürtüsü gerekiyor ki, AKP’nin uyguladigi dis politikada bunlari kesfedebilene askolsun
————————————————-
Taraf-29 Ocak
Hadi Uluengin