Makale

ÖZYÖNETIM SIYASAL BIR MODEL MIDIR?

GEÇMISTEN BUGÜNE DÜNYA DEGISTI-4-

ÖZYÖNETIM SIYASAL BIR MODEL MIDIR?
Özyönetim, geleneksel is mekanizmalarinin tersine, isçilerin çalistiklari isyerlerinde isyerinin kaderi ile ilgili karar alma sürecini bizzat elinde bulundurmasi anlamina gelir. Daha çok ekonomik alanlarda uygulama sansi bulmus olan ekonomik bir modeldir. Siyasal bir sistem degildir. Bu modele siyasal bir sekil verdiren olay 1955 yilindaki TITO-SSCB anlasmazligidir. TITO SSCB blogundan ayrildigini ve Yugoslavya’ya özgü bir ekonomik model uygulayacagini ileri sürerek Varsova Paktinin ekonomik iskeletinden ayrildi. Ancak TITO sosyalist sistemden , sosyalist ekonomik modelden ayrilmadi, sosyalizmin dogasina aykiri davranmadi. .

Özyönetimin daha çok devletçe ya da isyeri sahiplerince isçilerin taleplerini karsilamamak için kapatilan fabrikalari çalisanlarin isgal etmesi ile olusan isyeri yönetimlerine verilen addir.

Özyönetimin Ispanyolca adi “Fabricas Recuperadas”dir. Yani Türkçe anlami ile; ‘Fabrikayi iyilestirmek amaci ile tekrar ele geçirmek, yeniden kazanmak, islah edilmis, isçi denetimine alinmis fabrika’ gibi genis bir anlama gelmektedir.

Içerik ve alan itibari ile siyasal bir model olarak uluslararasi hukuk literatüründe pek anilmayan Özyönetimin dünyadaki deneylerinden anlasilan o ki, Özyönetim daha çok ekonomik bir model olarak tecrübe edilmistir.

Bilinen tanim ve içeriklerine ragmen bu gün Türkiye’de PKK/HDP çevresi bu modeli siyasal bir modelmis gibi algilayarak topluma nihayi bir kurtulus ve özgürlük modeliymis gibi dayatmaktadir.

Türkiye’de bir Kürt ulusu var ve onun ulus olmaktan kaynaklanan kolektif haklari var ve bu haklarin bir kismi hala gasp altinda ya da ipotek edilmis durumdadir. Dahasi savlandiginin tersine Özyönetim hayat bulsa dahi Kürt ve Kürdistan sorunu çözülmemis olacak. Bu nedenle Özyönetimi ‘Özerklik’ gibi ikame etmek sadece bir manipülasyondur.

Buradan hareketle örnegin Diyarbakir belediyesi iyi yönetilmiyor denilerek oradaki emekçiler Diyarbakir Belediye yönetimine el koyarsa bu bir özyönetim hareketi olabilir. Ama Diyarbakir’da hendekler kazinarak onca insani kirip dökerek özyönetime ulasmak olanakli olmaz. Özyönetimin insasi için ayrica tüm bu siddete ve vahsete gerek yoktur. Bu nedenle PKK/HDP’nin dillendirdigi sekli ile özyönetim tezi anlamsiz ve siyasal karsiligi olmayan bir kavram kargasaligindan öte bir sey degildir. Eger bununla kasit bir ‘özerklesme’ ise o zaman durum degisir.

ÖZERKLIK-MUHTARIYET-OTONOMI

Türkçesi ile Özerklik, Kürtçede Xweserî, Arapçada benzer isimle Welayet, Farsçasi ile Muhtariyet , Xûdmûxtarî, ya da Avrupa dilleri ile Otonomi; bir siyasal modeldir ve ‘self-determinasyon’ içermektedir. Çünkü Özerklik, sözcük anlami itibari ile, merkeziyetçilige ve merkezin kati yönetimine karsi gelen, bu nedenle yerel yönetimleri güçlendirmeyi amaç edinen, merkezi hiyerarsi yerine yerel hiyerarsiyi öngören kitlelerin gönüllü katilimi üzerine kurulu, açiklik ilkesine bagli, bireyler topululugunun bir arada yasamasini ifade eden bir düsünce ve dayanisma birligidir. Bu nedenle ‘özerklik’ makbul, kabul edilir ve uluslararasi toplum nezdinde anlayis gören bir modeldir. Ancak Kosullarinin dogru tespit edilmesi kosulu ile, bölgeleri esas almak kaydi ile, yani ‘cografya’ temelinde sunulmasi gereken bir modeldir.

Sosyolojik , etik ve felsefe bakimindan ‘Özerklik’ ya da otonomi için yapilan tespitleri söyle siralamak mümkündür.

1-Özerklik, kendi kendini yönetmenin bir biçimidir. Ya da bir kimsenin, dis müdahaleden ya da mutlak belirleyicilik niteliginde etkilerden bagimsiz olarak kendi yasamini belirleme sistemidir.

2-Özerklik ayni zamanda etik felsefesinin terimlerinden biridir. Bireyin ilkeler disinda baskaca bir seyden etkilenmeden yargilara ulasabilme yetisidir. Özerklik ile bireyin disindaki, dis otoriteler arasinda bir karsitlik vardir. Özerk insan doktrini, sosyal felsefede bireylerin kendi kendilerine karar almaya yeterli hale gelmeleri için, ekonomik kaynaklarin yeniden dagitimini ve sosyal yapilara (gelenek, adet vs. ) müdahale edilmesini gerektirebilir.

3-Özerklik, bireylerin ya da etnisitenin disinda, kurumlar için de kullanilan bir kavramdir. Bu durumda, bir kurumun yönetsel yapilanma içinde hiyerarsik olarak bagli oldugu ana/merkez kurum(lar) karsisinda, yönetsel ve mali alanda görece bir bagimsizliga sahip olmasi, faaliyetlerini ve isleyis biçimini seçmekte, gelirlerini nasil harcayacagini belirlemede ve iç isleyisinde kismi bir özgürlüge/ serbestlige sahip olmasi durumu olarak da anlamlandirilabilir. ‘Özerk Üniverisite , ‘Döner sermaye’ ‘Hastane’ ya da devlet içinde var olan kimi kamu kurumlarinin iç islerindeki serbestiyet hakki gibi.

Bu tespitlerden hareketle olayi bölgesel bazda inceledigimizde, bölgenin yada ‘müstahkem mevkinin’ kendi yapisi içinde çogulculugu esas alan ‘ Bölgesel Özerklik’ modeli ‘kendi kaderini belirleme’ nin bir biçimi olarak uluslararasi toplum nezdinde kabul görebilir. Bu yüzden herhangi bir bölgesel özerkligin ‘demokratik’ olmama olasiligi yoktur. Dolayisi ile ‘demokratik özerklik’ diye bir kavram, sadece kelimeleri yormak olur, ‘demokratik’ lige haksizlik olur. PKK/HDP çizgisinin en basat aliskanliklarindan olan her kavramin basina’ demokratik’ sözcügünü yerlestirmek ( demokratik Ulus ?, demokratik toplum, demokratik cumhuriyet, demokratik özerklik vs. ) bir demogojiden baska bir sey degildir.

DEMOKRATIK TOPLUM KONGRESININ DEKLERE ETTIGI SEKLI ILE DEMOKRATIK ÖZERKLIK ANLAYISI BIR BÖLGESEL ÖZERKLIK SAYILIR MI. ?

Bugün HDP/PKK/ DTK tarafindan ilan edilen, BDP tarafindan da benimsenen ve programinda yer alan ‘Demokratik Özerklik’in çerçevesi, su sekilde tanimlaniyor:Türkiye siyasi ve idari yapisinda demokratiklesmeyi saglamak amaciyla köklü bir reformu öngörür

1.’ Sadece devlet sistemini degistirerek sorunlarin çözülemeyeceginden hareketle, toplumun öz yeterliligini esas alir. Sorunlarin çözümünde gelistirilecek yöntemler için, yereli güçlendirme, halki söz ve karar sahibi kilma felsefesiyle hareket eder.

2.Halkin karar süreçlerine dâhil olmasi için demokratik katilimciligi savunur ve tüm yerel birimlerde meclis sistemini esas alir.
3. Salt ‘Etnik’ ve ‘Toprak’ temelli özerklik anlayisi yerine kültürel farkliliklarin özgürce ifade edildigi bölgesel ve yerel bir yapilanmayi savunur. (…?)
4. ‘Bayrak’ ve ‘Resmi Dil’ tüm ‘Türkiye Ulusu’ için geçerli olmakla birlikte her bölge ve özerk birimin kendi renkleri ve sembolleriyle demokratik öz yönetimini olusturmasini öngörür.
5. Demokratik özerk yönetim, ‘bölge meclisi’ olarak örgütlenir ve meclislerde görev alan kisiler de ‘bölge meclis temsilcisi’ olarak tanimlanir. Meclis hem meclis baskanini hem de görevli oldugu alandaki isleri yürütecek yürütme kurulu üyelerini ayri ayri seçer. Baskan ve yürütme kurulu üyelerinin, meclisin aldigi kararlarin icrasindan sorumlu olmalari öngörülür.
6. Bölgelerin her biri o bölgenin özel adi veya bölge meclisinin yetki sinirlari içinde bulunan en büyük ilin adiyla anilacaktir.
7. Demokratik özerklik modelinde il valileri, hem merkezi hükümetin hem de bölge yürütme kurulunun aldigi kararlari uygulamakla görevlidir. Bakanliklarin tasra teskilatlari da ayni prosedüre tabi olacaklardir. Il Genel Meclisleri, Belediye ve Muhtarliklar gibi diger idari yapilar varligini korumaya devam edeceklerdir. ‘
Buradan bakildiginda yukarida savunulan görüslerin gerçek anlamda ‘ Bölgesel Özerklikle’ hiç bir ilgisi yoktur. Bu tanimlanan ve ileri sürülen maddeler ‘bölgesel’ dilsel ya da toprak bazinda her hangi bir talep içermedigi göz önüne alinirsa bu tarzda bir ‘demokratik Özerklik’ ne gerçek manada bir özerkliktir ne de bilimsel özerklik tanimi ile bagdasmamaktadir. Bu fikirler sadece muglak fikirlerdir ve kafalari karistirmaya yarayan düalist, bulanik ve her yana çekilebilen bir algi ve anlayisin ürünüdür. Bu nedenle burada tek tek 9 maddeyi siralayarak gerçek bir ‘Bölgesel Özerklikle’ bagdasir yanlar aramak gereksizdir. Lakin bu bulanik suda balik avlamak gibi bir sey olur.
Çünkü özerklik, bir devlet çatisi altinda, siyasal egemenligin degil ama yönetim yetkilerinin bir bölümünün yerel yani bölgesel bazda seçilmis-temsili yapilara devredilmesini öngörmektedir.
Keza yukaridaki belirlemelere bakildiginda bu tespitlerin hiçbiri Kürt ve Kürdistan sorununa çare degil. Çünkü bu taleplerde ne ‘ulus’ ne de’ ülke’ kavramlari hiç anilmiyor ve hatta bu talepler ‘Türkiyenin genelini’ içermektedir ki, sorun bu degil.
Çünkü Kürt sorunu bir bireyler ya da örgütler sorunu degildir. Sunulan bu önermeler ‘Türkiyelilesmeyi’ öngören ve üniter yapiya dokunmayan ‘Kemalist’ bir esinlenmeden öteye bir sey degildir. Üniter yapi korunarak Kürt ve Kürdistan sorunu çözülemez. PKK/HDP çizgisi ise ‘Üniter’ yapiyi dokunulmaz kabul etmektedir.
Bu nedenledir ki Türk devleti bu tespitleri iyi okuyor ve bir iç egemenlik savunmasina yöneliyor. Uluslararasi toplum da bu nedenle yasanan anlamsiz ve amaçsiz kargasayi bir iç güvenlik sorunu olarak görüyor ve sessiz kaliyor. Bu arada ‘insan haklari’ ‘hukuk’ ve ‘hak ve özgürlüklerin’ açisi da devletin istegi yönünde giderek daraliyor, müzakere ve diyalogun kapilari bir bir kapaniyor.
AVRUPA’DA ÖZERK BÖLGELER DENEYIMI
Avrupa’da resmi açidan taninmis, özerklik dereceleri ve biçimleri birbirinden farkli birçok özerk bölge bulunuyor: Finlandiya’nin Aland Adalari, Danimarka’nin Faroe Adalari, Ispanya’da Galiçya, Bask ve Katalunya’nin öne çiktigi ayri özerklik dereceleri bulunan 17 ayri bölge, 1707 yilindan sonra ilk kez 1999 yilinda kendi parlamentosunu seçen Iskoçya, Italya’da özerk konumu bulunan ülkenin vergi gelirleri açisindan en zengin bölgesi Güney Tirol, Portekiz’de Azor Adalari ve Madeira, Belçika’da üniter devlet statüsünden federal sisteme geçilmesiyle taninan ancak Valon ve Flamanlarla esit statüde olmayan Alman Bölgesi, Moldovya’da Gagavuz bölgesi, Ukrayna’da Kirim /Tatar bölgesi, Kanada Kebek bölgesi vb. gibi bölgelerin yönetimleri incelendiginde özerklik konusu ve isleyisi çok daha net olarak görülecektir.

Sonuç itibari ile PKK/HDP/DTK’nin ‘demokratik özerklik’ olarak sundugu model bir ‘ ortak vatan’, ‘toprak birligi’ ‘Üniter Yapinin korunmasi kosulu’ gibi çekincelerden ötürü siyasal bir özerklik modeli degildir. Bu ‘Yerel yönetimler’ ve ‘Paris Sarti’ ‘Kopenhagen Kriterleri’ gibi iyilestirmelerle elde edilebilecek bir yerellesme, yereli güçlendirme talebi olmaktan baska bir sey degildir. Zaten bölgede 100 den fazla belediye ve yerel yönetimlerle ‘yerelde iktidar olan’ PKK/HDP/DTK çevresi eldeki bu kazanimlari genisletmek ve dogru degerlendirmek sureti ile amaçlarina ulasabilirler. Bu kavgaya, çatismaya ve savasa gerek duymadan demokrasi içinde bu amaca ulasma olanagi vardir.

Tabi eger gerçek amaç baska bir sey degilse. Örnegin Eger amaç ‘kendi tekil’ anlayisini her seye ragmen egemen kilmak degilse.

( devam edecek. Gelecek bölüm:Parlamenter sistem ya da Parlamenter Moarsiler)

Latif Epözdemir

Back to top button