Trajediler karsisinda akut zihin yetmezligi yasamak veya yasamamak
Büyük insanlik trajedisinin yasandigi hendek alanlarinda çok basli özel savas konseptinin çatisma disi Kürt zemine uyguladigi agir yikimlardan, baris yanlilarina dayattigi baskilardan aslinda toplumun her kesimi, her vicdan rahatsiz.
Kürt halkiyla özellikle KPSS magduru yoksul aile çocugu Türk gençlerin cani üstünde iktidar mücadelesi veren felaket telaliginin bir yandan ceset parçalari, diger yandan yoksul kapilara dayanan feryatlardan, figandan, irkçi-ayrimsayici siyaset devsirmelerden milliyeti, inanci ne olursa olsun rahatsiz olmayan vicdan yok.
Asil mesele fitratinda ilahi hesap verme kaygisi tasimayan, nefsine mahkum olmuslugu düsündürücü ve vicdanlara agir baskilarin uygulandigi siyasette yasanan karmasik iliskilerin sebep oldugu agir insanlik krizi karsisinda muhafazakar müslüman vicdanin sorumluluk duyup duymadigiyla ilintilidir. Yoksa sentetik dindarlik, tutsakladigi medyayla istedigi kadar algi operasyonu yapsin, Miran bebekle dedesinin, Merve çocukla polis babasinin koyun koyuna katledilisleri, bu sürecin kirliligini, keyfiyetini toplumun her kesiminin zihin burgacina kaziyan anit gibi duruyor. Binlerce masumun katledilisini sembolize eden bu ikili anitin, 1336 yil önce Dicle kiyisinda Yezid’in valisi Ömer bin Ziyad’in emriyle Hummala bin Kahal tarafindan isabetli ok atesiyle babasi Hz. Hüseyin’in kucaginda öldürülen alti aylik Ali Asgar’in katli arasindaki benzerligi görmemek elbette akut zihin yetmezligidir. Ancak bu trajedi karsisinda akut zihin yetmezligi yasayan ne Kürtlerdir, ne de Türklerdir.
Muhafazakar müslüman siyaset denilince akillara merkezinde insan (can) olmak üzere merhametliler toplulugu gelmektedir (gelmelidir. )Bu bilincin disa vurulmayisi nedeniyle edilinis tarzi ve saibesi oskar ödüllü film gibi 70 düveli dolasan muazzam servet/ergenekon bileskesinin sorgulanabilecegi telasiyla Türk-Islam ülkücülügünü referans almalar, islami sig bir alana hapsedip düsünsel alani daraltmalar Türkleri endiselendirmiyor mu saniliyor? Bu bilinç ortaya çikmadikça, makami islamin red ettigi kibirle medeni dünya ile islam arasinda setler-bentler örmelerle, dünyevi menfaatla islam arasinda simetrik bag kurmalarla kalinmayacak. Önemlisi islamda radikalizmin olmadigi gerçegi ortaya çikmayacak. Cenab-i Hak’kin ‘Ya kulum. Ben sana zulmü haram kildim, kendime haram kildim. Birbirnize zulüm etmeyin, ‘ emrinde din, irk, milliyet renk ayriminin olmadigi, Türk-Islam sentezciliginin islamla alakali olmayan vahabilik türü bir sapiklik oldugu anlasilmayacak. Etmeyin. Dünyevi menfaat için insanlari milliler ve milsizler diye ayrimsamak vallaha haramdir, mekruhtur. Marifet zitlari saflastirmak degil ayni ortamda adilce, hakça bir arada tutabilmektir, denilmeyecek. Yoksa ‘Histt, götürün ’ Tib, sustum.
Sustukça fikren ve zikren islami yasamamis, ilmi ve dini ehliyetten yoksun cübbeli-cübbesiz, sakalli-sakalsizlarin islama müdahaleciliginin hos görülmesi, islam ahlakini ters/yüz etmeler müslüman Kürtler kadar müslüman Türkleri de endiselendirmeye devam edecek.
Hz. Peygamber (s. a. s. ) bir hadisinde söyle buyuruyor. ‘Serlilerin en serlisi, serli alimlerdir. Hayirlilarin en hayirlisi, hayirli alimlerdir. ‘
Öyle ki yolsuzluklari, haksizliklari, Kürtlere yönelik yasamsal, ekolojik ve tarihi alan yikimina karsi akut beyin yetmezligi yasatmak amaçli piyasaya sürülen ehliyetsizlerin ‘Rüyamda gördüm. Falanca islami kurtaracak Mehdi’dir, ”6 yasindaki kiz çocugu evlenebilir. ‘akabinde ‘Namaz kilmayan hayvandir, ‘ benzeri fetvevari söylemlerle dünya, hukuk ve din iliskilerini islamin red ettigi degerlere dogru itmeler, yalniz insan (can) merkezli dinin inceliklerini asindirmakla müslümanlar arasinda bile islamofobi etkisi yaratmakla kalmiyor. Ayni zamanda laik kesimin körü körüne teslim oldugu CHP’nin sosyal demokrat bir hedefi olmadigini da gösteriyor.
Nitekim cumhurbaskaninin halk tarafindan seçilmesinin baskanlik sistemine geçisin ilk adimi oldugunu kim bilebilirdi?Ati alanin Üsküdar’i geçtikten sonra devletin resmi söylemini sopa haline getirip zihnin kendi içinde bütünlük arz etmesine firsat verilmedigi, vicdanin kendi sesini dinlemesi karsisinda korku atmosferinin setler, bentler kurdugu günümüzde bu belirsizligi tartismak hiç de kolay degil. Akademisyenlerin, siyaset bilimcilerin, hukukçularin bile tartismaya cesaret edemedigi zat’a mahsus güç kaynakli bu yeni belirsizlik karsisinda CHP ne yapiyor? Siyaset yoksulu CHP sadece kazan kaldiran yeniçeri ocagina öykünürcesine ‘istemezüükkk, ‘benzeri iddeolojik yankidan yoksun karsi koyuslari, havuz medyasi karsisinda öyle alay konusu oluyor ki bu güzergahta AKP ve saraya basat (dublör) konumuna düsüyor.
Sosyal demokrat bir bakisla söylemek gerekiyorsa, islamin hiç olmadigi kadar düsünce dini olmaktan uzaklastirildigi günümüzde, baskanlik adi altinda dinsel motiflerle dayatilmak istenen böyle bir sistemin çok kültürlü, farkli dinsel ve mezhepsel farkliliklar gözetilerek vatandaslik ve laiklik tanimi nasil olacak? Baskanlik sisteminin zat’a mahsus zorbaca bir dayatma olmadiginin tek kaniti yosuzluk ve ergenekon davalari olduguna göre bu davalar hukuken seffaflanacak mi? Türk-Islam ülkücülügü suuru üstünde biçimlenecekse böyle bir dayatmayi demokrasi ile anlatmak mümkün mü? Bu sorularin yanitini ne siyaset fukarasi CHP ne de dedikodu kazani Kürt siyaseti verebiliyor.
O zaman akillara Aristo’nun su sözleri geliyor. ‘Tek adam iktidarinin adi demokrasi oldukça, tek adam demokrasisi toplumu dejenere eder. ‘
Emekli Ögretmen-YAZAR
Ali Kizilay