Bu anayasa degisikligi nasil bir sey?

Su anda TBMM’de görüsülmekte olan Anayasa degisiklik tasarisi nasil bir sey? Bu konuda görüslerimi özetle söylemek isterim.
Öteden beri Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyaci oldugunu savunduk. Mevcut anayasa 12 Eylül darbesinin ardindan yapildi. Darbeciler zaten yeterince demokratik olmayan önceki anayasayi da tümden degistirip, bazi saygin hukuk adamlarinin ‘polis tüzügü’ diye adlandirdiklari 1982 sözde anayasasini yaptilar ve bunu bir deli gömlegi gibi topluma giydirdiler.
Darbenin ardindan gelen sivil hükümetler de bu anayasayi degistirip yeni, sivil, çagdas bir anayasa yapmaya yanasmadilar. Zaman zaman bazi hükümlerini islerine gelir biçimde degistirdiler, bir baska deyisle onu yamadilar.
Oysa yapilmasi gereken ülkenin demokratiklesmesine, sorunlarini çözmesine el verir yeni bir anayasa yapmakti.
Su anda yapilmak istenen ise 12 Eylül anayasasina bile rahmet okutacak türden.
Ülkeye baskanlik sistemi getirme adina icra, yasama ve yarginin nerdeyse tüm yetkileri tek adamda toplaniyor. Böylece siyasi sistem sözde ‘vesayet’ ten kurtulacakmis! Oysa tam tersine bu, yagmurdan kaçarken doluya tutulmaktir; tek kisiyi, cumhurbaskanini vasi tayin etmektir. Bununla sistem demokratiklesmez, tek adam rejimi olusur, yani otokratiklesir.
Demokratik bir anayasa, temel insan hak ve özgürlüklerini ‘düsünce, inanç, basin, egitim, kültür, çalisma haklari vs- çagimizin ileri demokratik ülkelerinde geçerli oldugu biçimiyle güvence altina almalidir. Oysa bu anayasa degisikliginden amaç bu degil. Hayir, ülkeyi yönetenlerin böylesine bir istegi, düsüncesi yok.
Demokratik bir anayasa ülkenin temel sorunlarini çözmeye zemin hazirlamalidir. Örnegin, ülkenin en büyük sorunu olan Kürt sorununu. Bu da bugünkü üniter yapiyi degistirip, ademi merkeziyetçi bir yapiyi benimsemekle olur. Federal ve otonom bölgeler böyle olusabilir. Bunun yani sira Kürtçe bu ülkede resmi dil haline gelmedikçe, ilkokuldan üniversiteye kadar anadilde egitim hakki taninmadikça Kürt sorununun çözülmesi mümkün olmaz.
Ama bu anayasa degisikligini parlamentoya getiren AK Parti ve MHP’nin aklindan böyle bir sey geçmiyor. Isin garibi, sözde demokrasiyi savunma adina degisiklige karsi çikan ana muhalefet partisi CHP’nin de böyle bir talebi yok. Hatta CHP, karsi çikma gerekçeleri arasinda, bu degisikligin üniter yapiyi bozacagini iddia ediyor, böylece toplumdaki bir fobiye yaslaniyor Ama bu iddianin gerçekle bir alakasi yok. Eger CHP’nin bir derdi buysa, bu konuda yüregi rahat olsun!
Söz konusu degisiklik inanç özgürlügü kapsaminda da herhangi bir olumlu degisiklik getiriyor mu? Örnegin Alevi kitlesinin hakli taleplerinden herhangi birisi bu anayasa degisikliginde yer aliyor mu? Hayir.
Degisiklik zorunlu din derslerine dokunmuyor. Diyanet Isleri Teskilati’nin konumuna dokunmuyor. Oysa, belli bir Sünni mezhebe göre olusturulmus böylesine devasa bir kamu kurumu oldukça ve onun eliyle yurttaslarin din ve inanç hayatina düzen verilmek istendikçe gerçek anlamda bir laiklikten, inanç özgürlügünden söz etmek mümkün degil. Bu ülkede laiklik dün yoktu, bugün de yok.
Kisacasi, bu anayasa degisikliginin Kürt veya Alevi sorunlarinin çözümüyle hiçbir ilgisi yok. Onun, genel anlamda da demokratik hak ve özgürlüklerin sinirlarini genislettiginden söz edilemez.
Tam tersine, gelecekte, bugün kullanabildigimiz bazi hak ve özgürlükleri de belki ariyor olacagiz.
O halde bu degisiklik kime ve neye yarayacak? Bununla ne amaçlaniyor?
Isin püf noktasi da burada. Kanimca niyet son derece açik: Bu degisikligi yapanlarin amaci daha fazla demokrasi degil. Onlar, tam tersine, mevcut sinirli demokratik mekanizmalardan bile rahatsizlar. Güçler ayriligindan rahatsizlar ve tüm gücü tek adamda toplamaya çalisiyorlar. Böylece kendileri açisindan dikensiz gül bahçesi olusturacaklarini saniyorlar.
Icranin basi Cumhurbaskani olacak ve basbakanlik kurumu ortadan kalkacak.
Bu degisiklikle parlamento islevini büyük ölçüde yitirecek, Baskan hem kanun hükmünde kararnameler çikaracak, hem de Parlamento’yu çesitli yollardan denetleyecek, isine gelmediginde feshedecek.
Yargi ise, yüksek mahkemelerin yargiçlarinin büyük bölümü Baskan tarafindan belirlenecegi için, bagimsizlik ve tarafsizligi lafta kalacak.
Böyle bir degisim, ülkede mevcut güdük demokrasinin de sonlanmasi olur.
Ama sadece bununla da kalmayacak. Sorun sadece sayin Erdogan’in tüm gücü kendi eline alma tutkusundan ibaret degil bence. AK Parti yönetiminin bundan da öte niyetleri oldugunu düsünüyorum. Gönüllerde yeni bir sistem olusturma projesi yatiyor.
‘Bu yönetim biçimi alti yüzyillik gelenegimize uygun’ denirken kast edilen de budur. Bir baska deyisle ‘Türk-Islam sentezi’ ve Osmanli düzeni
Bu ise yeni degil, aslinda eski sisteme dönme çabasi. Bir farkla ki Osmanli’da Türk vurgusu yoktu, bunda var. ‘Tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak!..’
Ortadogu bataginin kiyisindaki, bir yönüyle içindeki, su Türkiye bakimindan bile, böylesine bir geriye gidis mümkün müdür? Hiç sanmiyorum. Böyle bir çaba mevcut batagi daha da derinlestirmekten, sorunlara sorun eklemekten baska ise yaramaz.
Kemalistler yillar yili, modernizm diye, yari fasizan bir rejimi bu ülkeye dayattilar. Kürt halkini ezdiler, Türk halkindan ise demokrasiyi esirgediler. Bugün ülkenin bu duruma gelmesinde onlarin baskici rejimlerinin büyük payi var.
Simdi onlarin yerini dindarlar aldi. Onlar da ülkeyi demokratiklestirme, sorun çözme yerine, eskiye dönmeyi, ülkeyi daha da geri götürmeyi, ‘eski hale dönmeyi’ arzuluyorlar.
Onlar da bununla bir yere varamaz.
Sonuç olarak gündemdeki anayasa degisikliginin toplumun beklentileriyle bir alakasi yok. Buna hayir demek ve gerçek, sorun çözücü, demokratik, çagdas bir anayasa için çaba göstermeyi sürdürmek gerekir.
Bu girisim Parlamentoda veya onu izleyecek referandum asamasinda reddedilebilirse, belki de olumlu bir degisim için yeni firsatlar dogar.
11 Ocak 2017
Kemal Burkay