Türkiye’nin kaderini Kürtlerle iliski biçimi belirleyecek
Türkiye Cumhuriyeti kuruldugundan bu yana üzerine en çok rapor yazilan konularin basinda Kürt Sorunu geliyordur herhalde. 1915’te Ermeni, 1955’te Rum Sorunu’nu halleden Cumhuriyet rejimi, müslüman Kürtlerle iliskisinde milliyet meselesinin gündeme gelmesine engel olamadi.
Cumhuriyet’in kuruldugu günden itibaren Kürtler, yeni rejim için bir sikinti kaynagi olarak görüldü. Sark Islahat Plani, sürgünler, kiyimlar ve asimilasyon yoluyla çözülmeye çalisilan mesele giderek büyüdü ve bugün uluslararasi bir boyut kazandi. Kürt meselesi artik Irak, Suriye ve Iran’i kapsayan devasa bir sorun ve Türkiye, bu varolussal sorunu hala askeri yöntemlerle çözmeye ugrasiyor.
Bugün Türk Silahli Kuvvetleri ile Islamci çizgideki AKP arasindaki uyumu gören Kemalistler dehsete düsüyorlar. Ancak, bu politikanin Cumhuriyet’in kurulus çizgisine uygun oldugunu görmüyor. Bugün gelinen nokta 12 Eylül döneminde temeli atilan ‘Ilimli Islam’ modelinin günümüze uygulanmis hali sadece.
Aslinda 100 yil önce olusturulmus, hatta Ittihat ve Terakki eliyle gelistirilmis kurucu sablonun günümüz kosullarina uyumlu hale getirilmis modeli bu. Sosyolojik gerçegi degistiremeyen devlet, siyasi projesini modifiye ederek günümüz kosullarina adapte ediyor. Proje, Diyanet eliyle denetlenen Sünni-Müslüman bir Türk toplumuydu, bugün de hedeflenen o.
Ancak bugünkü gerçek buna uyumlu degil. Kürtler siyasi bilinç olarak tarihlerinin en zirve noktasinda, Milli Güvenlik Kurulu raporlarina göre, nüfus artis hizlari sonucu 2030’lu yillarda Türk nüfusla esitlenmezleri söz konusu. Yani, bugün çözüm olarak ortaya konulan baskanlik sistemi 12 Eylül’ün siyasi çözüm yöntemi olan baraj gibi, kisa bir süre sonra geçersiz bir hale gelebilir.
Bu elbette yarinin sorunu.
Asil sikinti bugün ne yapilacagi. Içerdeki Kürtleri ve muhalefeti baskilayarak susturmak mümkün. Mesele, Iran sinirindan Akdeniz’e uzanacak Kürt bölgesine karsi Ankara’nin tutumu ne olacak. Sincar bu açidan kritik bir nokta. Rojava da öyle.
Türkiye bu bölgelerin birlesmesini, güçlü bir Kürt cografyasini engellemek adina ISID tehdidi ortadan kalktiktan sonra bölgeye askeri müdahale seçecegini kullanabilir.
Israil dogal gazinin Avrupa’ya ulasmasi karsiliginda Israil’in açik destegini almis durumda Türkiye. Cumhurbaskani Erdogan’in damadi, Enerji Bakani Berat Albayrak ile Trump’in damadi Kushner üzerinden mükemmel bir iliski kurulmus su anda. Israil ve Yahudi lobisi Ankara için ciddi ugras veriyor ABD baskentinde.
Rakka Operasyonu’nun ardindan Türkiye’nin bölgeye askeri müdahalesi gelebilir. Amerika, o noktada Yahudi lobisi sayesinde böyle bir gelismeye sessiz kalabilir. Avrupa zaten 3 milyon Suriyeli mülteci tehdidiyle susturulmus durumda
Böyle bir gelisme Türkiye için felaket senaryosu olacaktir. Kürtler, büyük bir ihtimalle Amerika’nin baskisi sonucu Türkiye’nin Batisi’nda hiç bir eylem yapmiyor. Dogrudan askeri müdahale sonucu bu baskinin kalkmasi, ülkeyi cehenneme çevirebilir. Askeri müdahale sonucu Suriye ve Irak’ta yasanmasi muhtemel gelismeler de cabasi Kürtlerin artik ciddi bir askeri egitimden geçtigini akilda tutarsak elbette.
Bu ihtimal, düsük degil çünkü Ankara çevresindeki Kürt varligini var olus sorunu olarak görüyor.
Ayrica Kürt Sorunu, hukuksuzluk ve baskinin sürmesinde kullanisli bir araç. Ama ekonomisinin patinaj yapmasinin da önemli bir nedeni. Türkiye kaynaklarini ciddi bölümü yillardir, ne ise yaradigi bilinmeyen, Kandil’in bombalanmasina harcaniyor.
Howard Eissenstat geçtigimiz günlerde POMED (Project for Middle East Democracy) sitesine ”Bir Otokrat olarak Erdogan: Tam bir Türk Trajedisi” baslikli bir yazi kaleme aldi. Türkiye’nin AKP ile serüveninin ustaca özetlendigi yazida bugüne gelinmesine yol açan nedenler ve sonuçlari detaylica inceleniyor. Meraklisina önerecegim yazinin finali önemli bir uyari içeriyor:
”Cumhurbaskani Erdogan’in anayasa reformlari ile yetkilerini genisletme mücadelesi sirasinda ortaya koydugu en önemli argümanlardan biri, gücün merkezilesmesiniz istikrari artiracagi yönündeydi. Ancak geçen 10 yillik deneyim bunun tam aksinin dogru oldugunu kanitladi. Hukukun üstünlügü kuralini yeniden hayata geçirmeden, devlet organlarinin bagimsizligi saglamadan ve güç merkezinin disinda kalan kesimler için kendi siyasi gelecekleri için firsatlar yaratmadan, ülkeyi son bes yildir sarsan siyasi istikrarsizligin artmasi kaçinilmaz. Türkiye’nin basarilin trajedisi muazzam.”
Güç merkezi disinda kalan, organize ve açik siyasi hedefe odakli en büyük güç Kürtler. Türkiye’nin yakin ve uzak gelecegini o nedenle Kürtlerle kurulacak iliski biçimi belirleyecek. Gidisat öyle…
—————————————–
Marmara Yerel Haber-7 Mayis
Ergun Babahan