Makale

Beyaz Saray’da ne oldu?

Bizim mahalle ve genelde medya dünyasi, Cumhurbaskani Tayyip Erdogan’in Beyaz Saray gezisini dogru okuyamiyor.

Sabahtan beri konustugum gazeteci dostlar, Türkiye’nin ‘eli bos döndügünü’ Erdogan’in YPG konusunda ‘istedigini alamadigini’ söylüyor. ABD’nin Rakka operasyonu için YPG’ye silah verecek olusunu ‘Kürt devletinin kurulmasi’ olarak gören ya da geziyi ‘skandal’ olarak niteleyenler var.

Ben öyle düsünmüyorum. Bu gezi Tayyip Erdogan açisindan basarili. Trump’la istedigi resmi verdi. Bakin anlatayim…

Bir defa Bati dünyasinda mesruiyeti sorgulanan ve hayli tartismali bir lider konumundayken, bir anda Oval Ofis’te ABD Baskani’nin yaninda son derece rahat bir karede gözüküverdi. Angela Merkel’in elini bile sikmaktan imtina eden Trump, tüm dünyanin gözü önünde Erdogan’i övdü. Amerikanvari bir tarzda elini koluna atarak ‘Ben bu adami sevdim’ gibisinden bir mesaj verdi.

Bu görüntünün Bati ittifaki nezdinde anlami, Erdogan’in yeri ve konumunu yeniden mesrulastirmak olacaktir.

Trump ve Erdogan, tarz ve felsefe olarak birbirlerinden uzak degiller. Kurulan iliski tam da Cumhurbaskani’nin istedigi gibi oldu. Erdogan, Bati degerler dünyasinin bir parçasi olmak istemiyor; Bati’yla bir al-ver iliskisi kurmak istiyor. AB süreci, Türkiye’nin Batili olma hamlesiydi. Çöktü. Ankara’nin Bati’dan istedigi, insan haklari ve demokrasi konusunda baski görmeyecegi ve oldugu gibi (otoriter ve tek adam iradesine dayali devlet) kabul edildigi bir al-ver iliskisi.

Bu tam da Trump’in Erdogan’la kurmak istedigi iliski tarzi. Bu da oldu.

Türkiye’nin Washington’da çalistigi halkla iliskiler ve lobi sirketleri var. Erdogan’a verilen tavsiyelerden biri, Trump’in karsisina çiktigi cümleye ‘Vay siz niye YPG’ye silah veriyorsunuz’ diye sert bir tonla girmek yerine ABD Baskani’ni övmesiydi. Akillica bir taktik; zira kendi ülkesinde her gün medyada asagilanan ABD Baskani, övülmeye bayiliyor. Erdogan söze Trump’in seçimlerdeki ‘tarihi zaferinden’ girdi. O anda ABD Baskani’nin mest oldugunu gördük.

Iki lider de gayriresmi ve Amerikalilarin ‘dealmaker’ dedigi kisisel pazarliklar üzerinden giden bir tarza sahip. Erdogan’in Putin’le de Trump’la da iliskisi, devletten devlete degil liderden-lidere bir frekansta gidiyor. Istedigi de bu…

Gelelim Rakka meselesine… Amerikalilarin Türkiye’ye önerisi, ‘Biz Rakka’da YPG’yle devam edelim ama PKK’ye karsi size muazzam istihbarat, silah, uydu görüntüsü verelim’ seklinde. Kürtlerin gelecege yönelik hiçbir garantisi yok. Buna karsin ABD, Ankara’nin Irak’in Sincar bölgesindeki operasyonlarini derinlestirmesine yesil isik yakmis gözüküyor. Bu ne demek? Kürt meselesinde güvenlikçi politikalarin önde oldugu dönemde, daha çok savunma sanayi, daha çok bombardiman, PKK’ye yönelik daha uzun soluklu bir askeri harekât dönemi demek.

Bunun da Ankara açisindan tercih edilen formül oldugunu düsünüyorum.

Amerikan tarafinin, Rakka operasyonu sonrasi sehrin YPG tarafindan yönetilmeyecegi ve Suriye’de ‘Kürt devleti’ istemediklerini konusunda garanti verdiklerini düsünüyorum. Bakmayin siz kamuoyu önünde estirilen firtinaya. Aslinda Türkiye, Rakka operasyonunu kendi ordusuyla yapmak istemiyor. Hiç istemedi. Devlet içinde, ‘düsman’ olarak görülen YPG’nin bu operasyonda zarar görecegini ve zayiflayacagini düsünerek gizliden gizliye sevinen bir kesim de var. Bu açidan, mevcut mutabakatin Erdogan açisindan ‘katlanilamaz’ oldugunu sanmiyorum.

Peki, o yemekte neler konusulmadi? Cumhuriyet gazetesinden tutuklu 13 kisinin durumu konusulmadi. Degerler konusulmadi. Demokrasinin kalitesi konusulmadi. Türkiye’nin AB’ye girmesi konusulmadi. Emin olun ki Türkiye’deki insan haklari tablosu konusulmadi. Medya özgürlügü gündeme geldiyse, karsilikli olarak ‘Ah ne kötü bu medya’ diye sikâyet olarak gündeme gelmistir.

O yemekte Izmir’de tutuklu bulunan Amerikali rahip Andrew Brunson’in saliverilmesi talebi disinda bir insan haklari gündemi oldugunu sanmiyorum.

Ankara’nin Beyaz Saray’la istedigi temiz sayfa tam da bu degil mi?

—————————————————-

Cumhuriyet-18 Mayis

Asli Aydintasbas

Back to top button