Makale

BAGIMSIZLIK IÇIN REFERANDUM

1992’den beri federal bir statüyle yönetilmekte olan Güney Kürdistan’in bagimsizligi için, Bölge Baskani sayin Mesud Barzani’nin öncülügünde son dönemde, iç ve dis kamuoyuna yönelik olarak yürütülen yogun çalismalar yeni bir asamaya ulasti. 7 Haziran’da Sayin Mesud Barzani’nin çagrisiyla toplanan Güney Kürdistan’daki siyasi partiler, bagimsizlik için 25 Eylül’de referanduma gitme karari aldilar.

Bu Güney Kürdistan bakimindan oldugu kadar Kürt halkinin bütünü, hatta her biri Kürdistan’in bir parçasini ve önemli bir Kürt nüfusu barindiran bölge ülkeleri basta olmak üzere, tüm bölge bakimindan da tarihi önemde bir karardir.

Kanimca, Güney Kürdistan bakimindan böylesine tarihi bir karar için iç ve dis kosullar olgunlasmistir ve bu yerinde, zamaninda bir adimdir.

Bölge bakimindan kosullar olgunlasmisti; çünkü Ikinci Körfez Savasi’nin ardindan olusan federal sistem, Bagdat Hükümeti’nin yanlis ve sekter politikalari nedeniyle yürümedi.

Saddam’in diktatörlük rejiminin ardindan yeni anayasaya göre ve serbest seçimler sonucu olusan ve Sii çogunlugun damgasini tasiyan Bagdat Merkezi Hükümeti, Anayasa’nin ve demokrasinin gereklerine göre davranmadi. Bu nedenle Sünni Arap kesimine güven vermedigi gibi Kürt halkina karsi anayasal görevlerini de yerine getirmedi.

2. Körfez Savasi’nin ardindan 2005 yilinda kabul edilen Yeni Anayasanin geçici bir maddesine göre Kerkük’te referandum yapilarak halkoyuyla Kerkük’ün statüsü belirlenecekti. Böylece eger il halki isterse Federe Kürdistan’la birlesebilecekti. Bagdat hükümeti Kerkük’te nüfusun ezici çogunlugunun Kürt oldugunu bildigi ve halkoyunun Kürdistan Federe Bölgesi’yle birlesme yönünde olacagindan emin oldugu için, anayasa hükmünü çigneyerek bu referandumu bugüne kadar hayata geçirmedi.

Merkezi Hükümet, bunun yani sira, yine Anayasaya göre Irak petrollerinden gelen gelirin % 13’ünü Kürdistan bölgesine vermesi gerektigi halde, bunu büyük ölçüde aksatti, vermedi ve bölge ekonomisini güç durumda birakti. Aslinda Irak petrollerinin büyük bölümü Kürdistan’dan, Kerkük yöresinden çikmakta idi; ama Bagdat bu kadarini bile Kürtlere çok gördü.

Yine Anayasa’ya göre Kürt pesmerge güçleri Irak ordusunun bir parçasi idi ve pesmergenin masraflari da merkezi hükümet tarafindan karsilanacakti. Bagdat hükümeti bu yükümlülügünü yerine getirmedigi gibi, Pesmergenin askeri donanimi ve egitimi için gerekeni yapmadi ve buna yönelik dis destekleri bile engellemeye çalisti.

Bütün bunlar Bagdat Merkezi Hükümetiyle Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasindaki iliskileri olumsuz biçimde etkiledi, zaman zaman ciddi sorunlara, sürtüsmelere yol açti ve ayrilma yönündeki egilimi güçlendirdi.

Bütün bunlar yetmezmis gibi, 2014 yilinda ISID’in Musul’a yönelik saldirisiyla birlikte sözde bu yöreyi savunmakla görevli ve agir silahlarla donanmis 60 bin kisilik Irak ordusu bu agir silahlari da birakarak kaçti. Böylece agir silahlara ve Musul bankalarindaki büyük maddi servetlere de el koyup hem askeri, hem ekonomik bakimdan güçlenen ISID buradan Kürdistan’a yöneldi, Sengal’i isgal etti ve Hewlêr yakinlarina dayandi.

Gerçi Kürtler çok geçmeden toparlandilar ve terör örgütünü püskürttüler. Ama bu da Bagdat Merkezi Hükümeti’nin ayni zamanda Kürdistan’i, hatta bir bütün olarak Irak’i savunma yetenegi olmadigini gösterdi.

Ikinci Körfez Savasi’nin ardindan Irak’ta baslayan ve zamanla El Kaide, ISID gibi radikal örgütlerinin yönlendirir oldugu güçlü terör eylemleri ise bir Sii-Sünni mezhep savasina dönüserek Irak’i cehenneme çevirdi, yönetilemez hale getirdi ve olumsuz etkilerini nispeten sakin olan Kürdistan’a da yaydi.

Bu kosullarda Kürt halkinin mevcut federal statüyü, Irak’la birligi sürdürmesi beklenemezdi. Güney Kürdistan yönetimi, ülkesini bagimsiz biçimde yönetmek için siyasi, ekonomik ve askeri alanda gerekli her seye sahipti. Bu nedenle Kürt halkinin kendi durumu ve gelecegi konusunda özgürce karar vererek bagimsizligi seçmesi son derece dogal ve beklenir bir durumdu.

Tüm bu gelismeler ayni zamanda Güney Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin pozisyonunu uluslararasi planda güçlendirdi. ABD, Avrupa Birligi, Rusya ve Çin gibi büyük güçler dahil, pek çok ülke Kürt Bölgesel Yönetimi ile diplomatik iliskiler kurdu, Kürt liderler tarafindan ziyaret edildi ve üst düzeyde kabul gördüler. Terör örgütlerine karsi kararli bir tavir sergileyen ve yigitçe mücadele eden Kürt halkinin uluslararasi planda böylesine bir ilgi ve destegi hak etmektedir.

Israil gibi önemli bir bölge devleti de Kürdistan’in bagimsizligini hararetle destekleyenler arasindadir ve bu hem Israil, hem Kürdistan bakimindan dogru bir politikadir. Kürt halki hiçbir halkin düsmani olmadigi gibi, Israil halkinin da düsmani degildir.

Bagdat ve Sam yönetimlerini bir köprü gibi kullanip bölgede etkinlik saglamaya çalisan Iran yönetimi Kürdistan’in bagimsizlik egilimine, hatta federe varligina açikça karsi olsa da, Suudi Arabistan, Ürdün gibi bölge ülkelerinin, hatta kendisi de bir Kürt sorunuyla yüz yüze olan Türkiye’nin Güney Kürdistan’a yaklasimi farklidir. Türkiye yillar içinde Güney Kürdistan’a karsi eski sekter ve düsmanca egilimini terk ederek iyi iliskiler kurdu. Bu, gelisen ekonomik iliskilerin de gösterdigi gibi her iki halkin da yararinadir. Hele Türkiye’nin içerde de, bugün dek izlenen ve sonuç vermeyen yanlis politikalara son verip Kürt halkiyla adil ve esitlikçi bir çözümü basarmasi halinde hem Kürtler, hem Türkler bakimindan bir baris ve gelisme döneminin baslamasi, bunun ayni zamanda Türkiye’de rejimin demokratiklesmesine olanak vermesi mümkün olacaktir.

Sonuç olarak su dönemde kosullar Güney Kürdistan’in bagimsiz bir devlet haline dönüsmesi için son derece uygundur. Kürt halkini kardes ve dost olarak gören herkesin buna destek vermesi gerekir.

25 Eylül referandumu Kerkük’ün yani sira, su andaki Kürdistan Bölgesel Yönetiminin disinda kalan Kürt bölgelerini de kapsamaktadir. Bu dogaldir. Ben referandumun ezici bir yüzdeyle ‘belki % 80, belki 90 olarak- bagimsizlik yönünde sonuç verecegine inaniyorum.

Kürt halkinin kararina hem tüm dünya, hem komsulari, hem de Bagdat yönetimi saygili olmali. Birlesmis Milletler Örgütü de buna evet diyerek Kürt halkina karsi geç kalmis sorumlulugunu yerine getirmeli.

Artik o gün geldi.

Basta Baskan Barzani, KDP ve KYB olmak üzere, bu tarihi gelismede rol alan, emegi geçen liderleri, partileri kutluyorum.

Sevinçliyim ve bu sevinci tüm yurtsever insanlarimizla, Kürt halkinin tüm dostlari ve iyi insanlarla paylasiyorum.

8 Haziran 2017

Kemal Burkay

Back to top button