Makale

Referandum ve Türkiye

Çocukken dogup büyüdügüm Agri’da Kürtçenin yasak oldugu dönemde adliye koridorlarinda Türkçe bilmedigi için ifade veremeyen, mübasirler tarafindan azarlanan, jandarma tarafindan tartaklanip dövülen insanlari gördügümde çok zoruma gitmis, canim yanmisti.

Kendi kendime dedim ki ‘bu insanlarin Kürt dogmalari kendi tercihleri degi, neden bunlara eziyet ediyorlar?!’

Gençlik yillarimda cevabini buldugum bu soruyu sordugum yillardan bu yana 50 yil geçmis.

Simdi anliyorum ki Kürtçe konusma yasaginin kaldirilmasi, Kürdçe televizyon yayini disinda Kürdlere karsi önyargida hiçbir sey degismemis.

Bu konunun muhalifi hemen herkes ‘Kardesim dilinizi konusuyorsunuz, televizyonunuz da var daha ne istiyorsunuz?’ Diye baslayan cümlelerle yapilan seylerin yeterli oldugunu anlatmaya çalisiyorlar.

Hatta ‘oturun oturdugunuz yerde’ diyen de var.

Kimsenin aklina Kürtlerin bir millet oldugu, bir dili, kültürü ve tarihi oldugu gerçegi gelmiyor.

Dünyada yasayan yetmis iki milletin hepsinin haklari var, Kürdlerin yok. Var olan bütün uluslarin kendi kaderlerini tayin hakki var, Kürdlerin yok. Bu yaman çeliski ile mücadele uzun sürecege benzer.

Güney Kürdistan’da yapilan referandumun bölgede ve dünyada meydana getirdigi etki ve tepkileri yasadigimiz bir süreçten geçiyoruz. Tarihin bize ögrettigi gerçekleri bir bir yasamak nasibimizde varmis. Mesele Kürtler olunca önyargilar bütün vahseti ile açiga çikmis görünüyor.

Türkiye, Kürdistan’da referandum karari alindigi ilk zamanlarda çok fazla ciddiye alinmamasindan midir bilinmez pek tepki göstermedi.

Ne zamanki referandumun Kürdistan’in gelecegine ve gücüne olumlu etkilerinin olabilecegi ve siyasi ve askeri bakimdan tehdit olacagi varsayildi iste o zaman Türkiye’nin tepkisi çok siddetli ve sert oldu. Bagimsiz bir Kürdistan’in bugünden daha güçlü ve saygin olacagi kesin.

Ancak bu durum Türkiye’ye olumlu geri dönüsleri olacak bir durumdur. Türkiye’nin buradan bir tehdit algisi yaratarak Kürdlere karsi takindigi tavir, kendi aleyhine gelisecek olaylara gebe bir tavirdir.

Küresel sermayenin Ortadogu’yu kan gölüne çevirdigi bir gerçek. Küresel aktörler hemen hemen her orta dogu ülkesinde bir projeyi uygulama gayretindeler. Bunu anlamak için müneccim olmaya gerek yok. Petrol ve diger enerji kaynaklarinin paylasimi gündemdeyken bu plan ve projelerin ardi arkasi kesilmez. Türkiye’yi de bu olgudan muaf tutmak mantikli degildir.

Ancak bu böyledir diye de Kürtler kendi ulusal haklarindan vazgeçecek degiller.

Dünyadaki bütün ülkeler ulusal kimliklerini korurken, kendi kültürlerini yasar ve yasatirken Kürdlerin dogustan hakki olan bu haklardan mahrum birakilmasi ve bu yönde siddet ve baskiya basvurulmasi en hafifinden hakarettir, yok saymadir, vahsettir.

Arakanli Müslümanlara sahip çikan (sahip çikilmasi dogrudur), Filistin in devlet olma haklarini savunan, Bati Trakya’da, Bulgaristan’da ve Irak’taki Türklerin ve Türkmenlerin hukuklarini savunan devlet, bölgesindeki komsusu ve ülkesinin vatandaslarinin akrabasi bir halka ‘bagimsizlik ilan edersen tepene çökerim’ demesi ne kadar dogrudur ve adildir?

Adaletten bahsedenlerin adaleti önce vicdanlarinda saglamalari gerekir.

Bu referandumun bölge halklarina ve özellikle Kürtlere çok sey ögrettigini zannediyorum. Bir kere Kürtler tarihin tekerrür ettigini bir kez daha yasamis oldular. Kürtlerin tarih boyunca bir araya gelmesini ve devlet olmasini engelleyen ve sürekli sabote eden Irak, Iran ve Türkiye bir süre önce birbirlerine sert diplomasi uygulayip masalari devirme noktasina gelmisken, aniden ‘U’ dönüsü yaparak referandum ve Kürt karsiti ittifak içine girdiler. Bu da gösteriyor ki konu Kürdler olunca herkes isbirligi yapabiliyor. Hatta öyle ki ülkemizdeki sözde devrimci ve sosyalist kesimler bile AKP politikalarini destekleme noktasina geldiler. Sormak lazim Kürdler size bu düsmanligi yapmanizi gerektirecek ne yapti? Tarih boyunca savastiniz, öldürdünüz, yerlerinden sürdünüz, üzerlerine bomba yagdirdiniz, kimliklerini ifade etmelerine engel oldunuz Kürdlerden hala ne istiyorsunuz?

Bu konu sosyal medyada tartisilirken dikkat ediyorum kim ‘referandum da bagimsizlik da haklaridir’ diye cümle kursa hemen ‘ama Israil destekliyor, Yahudiler isin içinde’ ile baslayan cümleler kuruluyor.

Israil olayin farkinda kendi çikarlari geregi destekliyorlar, sebepleri de sunlar;

1-Iran ile Irak’in Sii blogu arasindaki bir Kürt devleti yalitim saglar, Kürtler Sünni Müslümandir; ama seküler olmalari Israil’in tercihini etkilemistir.

2-Bu pozisyon dünya ve Ortadogu dengelerinde kendilerini daha saglam bir yere oturtur, bu kadar basit.

Israil uluslararasi iliskiler argümanini kendi lehine kullanmasini bilen bir ülke. Kürtler de bu kadar yalniz birakilmisken Israil’in destegini elinin tersiyle itecek kadar saf degildir. Çünkü Kürtler biliyor ki Israil destekliyorsa mutlaka ABD’nin onayini almistir. Yüz yildan fazla bir süredir ilk defa bagimsizlik yolunda yakalanmis bir firsati destekleyenlerin ABD ve Israil olmasi Kürdlerin bu konudaki kararlarini degistirecegini zannetmiyorum.

Gelelim Türkiye’nin karlari ve zararlarina. Türkiye’nin referanduma bu kadar sert tavir takinmasi, yaptirimlar uygulamasi ve nihayet müdahaleden bahsetmesinin siyasi ve ekonomik sakincalari vardir.

Sayin Cumhurbaskani sert söylemleri ile iç kamuoyunda Türk milliyetçisi seçmeni yanina alma çabasina girmis 2019 seçimlerinde Bahçeli ile yaptigi ortakligin meyvelerini almayi hedeflemistir.

Ancak unuttugu bir sey vardir; uygulanan bu politika, 15 yillik iktidarinda Dogu ve Güneydogu Anadolu’da (Kuzey Kürdistan’da) MHP’nin ve CHP’nin sonunu getiren, hatiri sayilir miktarda AKP ye oy veren Kürt seçmeni küstürme ve hatta duygusal kopus noktasina getirme riski tasimaktadir. Unutulmamalidir ki Güney Kürdistan’da akrabalari olan ve bugüne kadar siyasi kimlikleri ile ilgili hiçbir yasal düzenleme yapilmayan Kürt seçmende meydana gelmis olan bu güven kaybi AKP’yi Kuzey Kürdistan’da yanliz birakacaktir. Iste ‘iç tehdit’ o zaman baslayacaktir. Bu tavir ve yaptirimlarin Ikinci sakincasi da Türkiye’yi Ortadogu’da meydana gelen yeniden yapilanma çalismalarindan pay almasini engelleyecektir. Günlük hatta anlik politikalarla dünyanin her yerinde pozisyon alan küresel güçler Türkiye’nin tehditlerini her an kendi lehlerine çevirebilirler. Bahsettigimiz sey petrol ve gazin tasima projeleridir. Bu konuda her an her seyi yapabilecek güce sahip küresel güçler bu projeleri de Türkiye’nin elinden alabilirler. Bilindigi gibi Irak’in bütünü ile Türkiye’nin yillik ticaret hacmi 0rtalama 12-13 milyar dolar düzeyinde iken bunun 9,5 milyar dolari sadece Güney Kürdistan iledir. Bu hacmin tamamina yakini da ihracat ürünleridir. Baska bir deyisle ticaret hacminin %75 den fazla bir kismi Güney Kürdistan’ladir. Güney Kürdistan’da faaliyet gösteren üç bin dolayindaki yabanci sirketten 1351 tanesi Türk sirketidir. Bunun anlami sudur, önümüzdeki dönemde yeniden yapilanma ve imar bu ticaret hacmini birkaç katina çikarma potansiyeli tasimaktadir.

Sonuç olarak Türkiye Kürtlerin kendi kaderlerini tayin hakkini taniyarak hem içerdeki Kürd vatandaslarinin gönüllerine hitap etmis olacak, onlarla kalici barisin imkanini yakalayacak hem de Kürdistan ile ekonomik ve siyasi iliskilerini gelistirerek Irak’in bütününde yeniden yapilanma ve imar çalismalarindan kendine düsen payi alacaktir. Umudumuz ve beklentimiz Türkiye’nin bir an evvel akli selim politikalara geri dönmesidir. 4.10.2017

HAK-PAR (Izmir) Bornova Ilçe Baskani
MEHMET ALI SÖNMEZ

Mehmet Ali Sönmez

Back to top button