Makale

EKIM DEVRIMI’NIN 100. YILINDA

Su günlerde Ekim Devrimi’nin 100. Yilini yasiyoruz.

Dünyamiz Son 3 yüzyilda pek çok devrimci degisikliklere sahne oldu. Ama bunlardan iki tanesi kanimca en önemlileridir.

Bunlardan ilki 1789 Fransiz Ihtilali’dir. Bir burjuva devrimi olan ayaklanma, Ingiltere’de yüzyillar öncesinden baslayan reform ve degisim adimlarini ve yine Amerika Iç Savasi’nin ve Bagimsizlik Savasi’nin ardindan gelen, onlarin kazanimlarini üst seviyede ve çok daha kapsamli olarak dile getiren bir devrimdir.

Fransiz burjuva devriminin en bilinen ve temel siari ‘ÖZGÜRLÜK, ESITLIK, ADALET’tir.

Günümüzde de önemini sürdüren ve ugrunda mücadele edilen birçok temel insan hakki -ki bunlar arasinda dil ve vicdan özgürlügü, düsünce ve ifade özgürlügü, yasalarin yapilmasina katkida bulunma ve yasalar önünde esitlik, baskiya karsi direnme hakki da vardir- Fransiz Devrimi’nin ‘Insan ve Vatandas Haklari Beyannamesi’nde yer alir.

Bunlar genel olarak ‘siyasi haklar’ diye nitelenen haklardir.

100 yil önce Rusya’da, Bolsevik Partisi ve onun lideri Lenin’in öncülügünde gerçeklesen 1917 Ekim Devrimi ise, Insanlik tarihinde gerçeklesen ikinci büyük siyasi ve sosyal devrimdir.

Fransiz Devrimi’nin daha çok temel siyasi haklara vurgu yapmasina ve bunlarin hayata geçmesini öngörmesine karsilik Ekim Devrimi insanin insan üzerindeki baski ve sömürüsünü bir bütün olarak ortadan kaldirmaya yöneliktir. Gerçek özgürlük, esitlik ve adalet de ancak bu sekilde hayata geçer. Çünkü kapitalizm ve emperyalizm var oldugu ve böylece kaçinilmaz olarak insanlarin büyük çogunlugu, sermayeyi ve gücü ellerinde tutan küçük bir azinlik tarafindan sömürüldügü, yoksulluga mahkum edildigi ve baski gördügü sürece gerçek anlamda özgür ve esit olmalari beklenemez. Böyle bir sistemin adil olmasi da beklenemez.

Iste Ekim devrimi bunu yapmaya çalisti. O, üretim güçlerini, topraklari, fabrikalari, bankalari bir avuç toprak agasinin ve kapitalistin elinden alip toplumsallastirdi, diger bir deyisle sömürücü siniflarin varligina son verdi ve emekçilere teslim etti.

Issizligin ortadan kalkmasi (çalisma hakki), yaptigi ise uygun bir gelire sahip olma hakki, parasiz ve yeteneklerine uygun bir egitim görme hakki, bir konuta sahip olma (barinma) hakki, saglik kurumlarinda parasiz tedavi görme hakki, herkes gibi tatil ve dinlenme hakki bunlar arasinda idi. Bunlar sosyalist sistemin getirdigi temel sosyal haklardi.

Bunlar toplumlarin hayatinda emekçilerden, yoksullardan yana çok büyük degisikliklerdi. Öyle ki Kapitalist ülkelerin kendileri de keskin sinif çeliskilerini yumusatip devrimi önleyebilmek için sosyal haklar alaninda emekçilere tavizler verdiler; issizlik yardimi, muhtaç olanlara kira yardimi, saglik yardimi vb. biçimlerde sosyal haklari iyilestirdiler.

Ekim devriminin hayata geçirdigi önemli adimlardan biri de uluslarin kendi kaderini tayin hakki idi.

Daha 1776’daki Amerikan Bagimsizlik Bildirgesi’nde ‘bir halkin kendini baska bir halka baglayan siyasal baglari koparma’ hakkindan söz ediliyor, ‘Tüm insanlarin esit yaratildigi, yaradanlari tarafindan kendilerine devredilemez haklar verildigi ve bu haklarin ‘yasam, özgürlük ve mutluluga erisme haklari’ oldugu belirtiliyor, ‘herhangi bir yönetimin zarar vermesi durumunda onu degistirmek, güvenlik ve mutluluklarina uygun bir yönetimi hayata geçirmek’ haklari oldugu dile getiriliyordu. Fransiz devrimi de yönetim hakkinin bir kisi ya da zümrede degil, ulusta oldugunu vurguluyordu.

Amerikan ve Fransiz devrimlerinde dile getirilen ve uluslarin kendi kaderlerini tayin hakkina temel olusturan, daha sonra Birlesmis Milletler Insan Haklari Evrensel Bildirisi’nde de yer alan bu ilkeler, ne yazik ki burjuva toplumlar bakimindan genellikle lafta kalmisti. Emperyalizm ise, tam tersine dünyayi sömürgelestirerek halklari zincire vurdu.

Bu ilkeleri hayata geçiren Ekim Devrimi oldu. Sovyetler Birligi, ayni zamanda özgürlesen halklarin birligi oldu: SSCB 16 federe Cumhuriyet ile yüze yakin otonom bölge ve eyaletten olusuyordu. Bu halklarin, Moskova’daki ortak Sovyet kurumlarinin yani sira, seçimle gelen kendi parlamentolari, hükümetleri vardi. Dilleri resmi dil ve egitim diliydi. Alfabesi olmayan halklar için bile alfabe yapilarak kendi dillerinde egitim ve yayin olanagi saglandi.

Sovyetler Birligi’nde ulusal sorunun bu örnek çözümü, sosyalist sistem 1990’larin basinda dagildiktan sonra da Rusya’da süregelmekte.

Halklara özgürlük getiren Ekim devrimi, ayni zamanda dünyanin dört bir yaninda halklarin özgürlük istemini atesledi ve sömürgeci sistemin çöküsünü getirdi.

Ekim Devrimi’ni, 2. Dünya Savasi ile birlikte Dogu Avrupa’daki devrimler, Çin devrimi, daha sonra da Küba, Vietnam devrimi gibi devrimler izledi. Bu yüzdendir ki, 20. Yüzyil ‘Sosyalist devrimler ve ulusal kurtulus hareketleri çagi’ olarak nitelendi.

Insanlik tarihindeki bu büyük devrim dalgasi ve degisim, ne yazik ki kalici olmadi. 1980’li yillarin sonlarina dogru rüzgârin yönü döndü, Dogu Avrupa ve Sovyetler’deki sistem çöktü, Çin ve ötekiler de bundan etkilendiler; bu ülkelerde kapitalizm geri döndü. Böylece sosyalistler ve elbet emekçiler kaybederken kapitalist ve emperyalist güçler buna bakarak zafer sevinci yasadilar, kendi sistemlerinin kazandigini ve kalici oldugunu ileri sürdüler.

Gerçek böyle mi, yani kapitalistlerin ve onlarin ideologlarinin dedigi gibi midir? Bu kanida degilim.

Tüm bu önemli degisiklikler yasanirken kaleme aldigim yazilarda, bunun insanlik tarihi bakimindan bir geriye dönüs oldugunu söyledim. (*) Ama bu bizim açimizdan aci da olsa, sasirtici degil. Degisim ve ilerleme, diyalektigin belirlemesine uygun olarak düz bir hat izlemiyor, inisli-çikislidir. Bu gerileme veya diger bir deyisle kesinti de geçicidir. Ve bu, insanligin ne yazi ki sosyalizm için henüz yeterince olgunlasmadigini gösteriyor. Ama insanlik eninde sonunda, düse kalka da olsa o asamaya varacaktir.

Akil almaz esitsizligi, sömürüsü ve bundan kaynaklanan vicdansizligi ve savasçiligi ile kapitalizm uygar insana yarasir bir sistem degildir. O var oldukça ne gerçek özgürlük, esitlik, ne de adalet olacaktir; temel insan haklari kagit üstünde kalacaktir. O sürdükçe dünyamiz barisa ulasamayacak, insana iyi ve mutlu bir yasam veremeyecektir. Hatta o sürdükçe dünya kirlenmeyi sürdürecek, bitkiler ve hayvanlar da dahil, tüm hayat gederek daha çok tehlikede olacaktir.

Insanlik için uygar bir düzen, ideal bir gelecek ancak sosyalizmdedir. Sosyalizmden umudu kesmek, insanligin geleceginden umudu kesmek demektir.

Fidel Castro’nun delisiyle: ‘Ya barbarlik, ya sosyalizm!’

7 Kasim 2017

——————————————————————————

(*) Bu yazilardan biri için bakiniz: ‘Son Gelismelerin Isiginda Sosyalizm Kendini Yenilemeli’ baslikli yazim; Seçme Eserler, Cilt 2, s. 188-219; Deng Yayinlari, 1996-Istanbul.

Kemal Burkay

Back to top button