Makale

Türkiye ve AIHM (5) Alevilerle ilgili kararlar ne zaman uygulanacak

CUMHURBASKANI Recep Tayyip Erdogan’in Yunan hükümetinden Bati Trakya’daki Türk azinligiyla ilgili Avrupa Insan Haklari Mahkemesi (AIHM) kararlarini uygulamasini talep etmesiyle birlikte baslayan tartismada gündeme gelen konulardan biri de mahkemenin Aleviler hakkindaki kararlarinin akibeti oldu.

Geride biraktigimiz on yil içinde AIHM’den çikan bir dizi karar en azindan kâgit üstünde Alevilere önemli kazanimlar sagladi. Alevilerin egitim ve inançlariyla ilgili alanlarda maruz kaldiklari birçok uygulamanin Avrupa Insan Haklari Sözlesmesi’ne aykiri oldugu ve bu çerçevede Alevilerin Türkiye’de ayrimciliga ugradiklari AIHM kararlariyla tescil edilmis oldu.

KIMLIKLERDE DIN HANESI KALKTI

Bunlar arasinda hayata geçirilen tek metin mahkemenin 2010 tarihli ‘Sinan Isik-Türkiye Davasi’ kararidir. Bu basvuruda, Izmir’de yasayan Sinan Isik adli bir Alevi vatandas, nüfus cüzdaninin din hanesinde kendisi için ‘Alevi’ diye yazilmasi talebine izin verilmemesini AIHM’ye götürdü. Isik, basvurusunda, karsilastigi engelin yani sira dini inancini ifsa etmek zorunda birakilmasina da itiraz etti.

AIHM, bu konuda verdigi kararda, ‘Kisinin dini ve inanciyla ilgili degerlendirme yapmanin devletin görevi olmadigini’ belirterek Isik’i hakli buldu. Mahkeme, Türkiye’ye Avrupa Insan Haklari Sözlesmesi’nin ‘Düsünce, vicdan ve din özgürlügünü’ düzenleyen dokuzuncu maddesinden ihlal verirken, ‘Nüfus kimliklerinde bulunan din hanesinin silinmesinin ihlalin sona erdirilmesi açisindan uygun bir çözüm olacagini’ belirtti.

Türkiye’de geçen yildan bu yana verilen yeni nüfus kimliklerinde din hanesi bulunmuyor. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin olumlu karsiladigini duyurdugu bu gelismenin gerisinde AIHM’nin Sinan Isik karari bulunuyor.

ZORUNLU DIN DERSI MÜFREDATI DEGISMELI

Konu kimlik belgesinden egitim meselesine geçtiginde sikintili bir alana girmeye basliyor. Alevi vatandaslarin AIHM’de bu alanda elde ettikleri ilk önemli sonuç, Isik kararindan tam üç yil önce çikan 2007 tarihli ‘Hasan ve Eylem Zengin-Türkiye Davasi’ karariydi.

Hasan Zengin, yedinci sinifta okuyan kizi Eylem Zengin’in ‘Din kültürü ve ahlak bilgisi’ dersinden muaf tutulmasini istedi, ancak bu basvurusu ders zorunlu oldugu gerekçesiyle reddedildi. Zengin, iç hukuk yollarindan sonuç alamayinca 2004 yilinda AIHM’ye gitti.

AIHM, aldigi kararda Zengin’i hakli buldu ve Sözlesme’ye ek Birinci Protokol’ün ‘Egitim hakki’na iliskin ikinci maddesinin ‘Devlet, egitim ve ögretim alaninda yüklenecegi görevlerin yerine getirilmesinde, ana ve babanin bu egitim ve ögretimin kendi dini ve felsefi inançlarina göre yapilmasini saglama haklarina saygi gösterir’ seklindeki bölümünün Türkiye tarafindan ihlal edildigine hükmetti.

AIHM, müfredatin ‘din dersleriyle ilgili tarafsizlik ve çogulculuk kosullarini yerine getirmedigi ve ebeveynlerin inançlarina saygi gösterilmesini saglayacak uygun bir yöntem sunulmadigi’ gerekçesiyle ihlal verdigini belirtti. AIHM, bu çerçevede egitim sisteminin sözlesmeye uygun hale getirilmesini talep etti.

Bu karar üzerine Türkiye zorunlu din dersleri içeriginde bazi degisikliklere gitti, ancak yapilan eklemeler AIHM tarafindan yeterli bulunmadi. Dolayisiyla bu karar henüz uygulanmis sayilmadigindan açik duruyor.

ZORUNLU DIN DERSI SEÇMELI OLMALI

Aslinda 2014 yilinda AIHM’den çikan ‘Mansur Yalçin ve Digerleri-Türkiye Davasi’ karari, daha ileri bir içerik tasidigi için Hasan Zengin kararini gündemden düsürmüs bulunuyor. Bu basvuru aralarinda Mansur Yalçin’in da bulundugu üç Alevi babanin itirazlarini konu aliyor. Sikâyet sahipleri, zorunlu din dersinin Islam’in Sünni yorumuna dayanan bir egitim verdigini, Islam’in diger yorumlarina karsi yansiz olmadigi görüsünü savunuyor.

Basvuru sahipleri, yargidan olumsuz sonuç alinca 2010 yilinda AIHM’ye gitmistir. Basvuru ‘Sünnilik yaklasiminin söz konusu derste baskin bir rol oynadigi, birçok özellik teskil eden kendi inançlari ile Sünni Islam arasinda önemli fark bulundugu, bu baskinlik sebebiyle çocuklarin okulda verilen bilgilerle ebeveynleri tarafindan ögretilenler arasinda sikisip kaldiklari’ tezine dayaniyor.

AIHM, bu basvuru karsisinda meseleye daha derinlemesine bakmistir. Mahkeme, incelemesi sonucu sikâyet sahiplerini hakli bulmus, dersin ögretim seklinin Ek Protokol’ün ikinci maddesi açisindan sorun olusturabilecek sekilde ‘Çocuklarda kendi degerleriyle okul arasinda bir aidiyet çeliskisine yol açabilecegine’ kanaat getirmistir. AIHM, ardindan devlete pozitif yükümlülügü çerçevesinde ‘Burada dogacak çatismayi önleme görevi düstügünü’ belirtmistir.

Karardaki önemli bir nokta, müfredata yapilan eklemelerin yetersiz bulundugunun açik bir sekilde belirtilmesidir. AIHM, bu kararinda müfredatin
yeterli olup olmamasi meselesini geride birakmis, konuya ailenin itirazini belirtirken dini-felsefi inançlarini açiklamak zorunda kalacagi, bunun da Sözlesme’ye ters düsecegi noktasindan yaklasmistir.

Kararda söyle deniliyor: ‘Mahkeme sonuç olarak… ögrenci velilerinin dini veya felsefi inançlarini açiklamaya zorlamayacak elverisli sartlarin gecikmeksizin olusturulmasi gerekliligi üzerinde israr etmektedir.’

Bu ifadeyle kastedilen, zorunlu din derslerinin seçmeli hale getirilmesidir. 12 Eylül askeri rejiminin bir tasarrufu, bakin 2017 yilinda Türkiye’nin ayagina nasil dolaniyor.

—————————————————————–

Hürriyet-22 Aralik 2017

Sedat Ergin

Back to top button