Devlete de, partilere de Ergenekon hakim
Türkiye 100 yillik parantezden çikamadi. Devletin bekaasi anlayisini öne alip toplumun refahini arka plana iten devletçi anlayis bu kez Kazim Karabekir’ci bir çizgide devlet hakimiyetini sürdürdü.
Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzü Bati’ya dönük, laik kanadini temsil ediyordu. Kurtulus Savasi’nin ardindan Kazim Karabekir ve ekibiyle çatisma yasamis ve bu ekibi sert yöntemlere tasfiye etmisti. Karabekir canini zor kurtarmisti.
Ama Mustafa Kemal’in çizgisi de Sünni ve Türkçü idi. Tek farki, Islami baski altinda tutup moderniteyi öne çikarmis olmasiydi. Hilafet’in kaldirilmasi, saltanat, Islam alemiyle iliskiler, dinin, kadinin toplum hayatindaki rolü gibi konularda ayri düstüler.
Ermeni meselesinden Kürt sorununa kadar yelpazede bakis açilari ayniydi. Ittihat ve Terakki’den çikmis iki kanadin mücadelesini ilk asamada modernci kanadi kazanmisti ama bu zafer sonunda kendi sonunu da hazirlamis oldu.
Toplumsal yapiyi degistiremeyen, moderniteyi üç büyük kente ve merkezine sinirlayan bu yaklasiminin, toplumsal mobilize arttikça Anadolu’nun muhafazakar-Türkçü kanadina yenilmesi kaçinilmazdi, öyle de oldu Arada iskalanan demokrasi oldu.
Aslinda 100 yillik cumhuriyet tarihinde istisna olan demokrasi, kural olan baski ve vesayet rejimiydi. Çok partili hayata geçisten sonra demokrasi fasilalari hep kisa sürmüs ve sonu hep askeri diktatörlükle noktalanmisti. Demokrasi, kendine devlet diyen yapinin düsman saydigi unsurlarin öne çikmasindan baska sonuç vermiyordu.
Adina Ergenekon veya derin devlet denilen yapi, sonunda demokrasi oyununu noktaladi ve devleti Abdülhamid tipi, Türkçü-Islamci bir diktatörlükle noktalayacagina ikna oldu. 15 Temmuz darbe tiyatrosu bu dönüsümü gerçeklestirmenin önemli bir adimiydi.
Rejim degisikligiyle Türkiye’yi bölecegine inanilan Avrupa Birligi macerasina son verildi. Kürt siyasi hareketinin parlamenter sistem sayesinde rejim üzerinde söz sahibi olmasina engel olundu.
Sik sik örnek verdigim Tuncer Kilinç’in Harp Akademileri konusmasi bunu ilk isaret fisegiydi. Kilinç, o konusmada NATO ve Avrupa Birligi hayalinin birakilmasi ve Rusya, Çin, Iran gibi güçlerle ittifak yapilmasini önermisti.
Laik ve Batici tabaninin gücünün kurulu sistemi korumaya yetmeyecegini gören ve Karabekirci kanada isbirligi öneren yaklasimin ilk disa vurumuydu bu. Gerçeklesmesi için 17-25 Aralik operasyonlarinin gelmesi beklenildi.
Bu zihniyet, ortakliga giderken sadece Erdogan ve AKP üzerinden devlet mekanizmasi zapturapt altina almakla yetinmedi. Siyasi partiler üzerinde de benzer bir denetim sistemi kurdu, özellikle de CHP üzerinde. CHP’nin 7 Haziran’dan bu yana ortaya koydugu ikircikli tavrin temel nedeni budur.
CHP’nin adayi ve yönetim kadrolarinin seçim gecesi, seçim sonuçlarini gayri-mesru ilan etmekten imtina etmesinin ve Erdogan rejimine mesruiyet kazandirma çabasina girmesinin asil nedeni de budur. Genel baskani çevreleyen kadrolara yakindan bakmak bu gerçegi görmeye yetecektir.
Ama Türkiye’nin yakin tarihi, toplum mühendisliginin nasil basarisizliga mahkum oldugunun örnekleriyle de doludur. Mühendislik her zaman planlanan hedefin tersi sonuç vermistir. Er veya geç…
Yeni model, irkçi-dinci ve kendisi gibi olmayana nefret kusan bir tabana dayali, akil disi bir tek adam rejimidir. Böyle bir düzen, demokrasi kadar ekonomik gelismeyi de bogacaktir. Erdogan’in ekonomi danismanlari kadrosuna bakildiginda bu gerçegin görülmesi mümkündür.
Türkiye akli geride birakan, güçle dünyaya hakim olacagina inanan ama bu güçten yoksun bir iktidarin yalanlarla yönetme dönemine girmis bulunuyor.
Abdülhamid dönemi gibi bir Amerika’ya, bir Rusya’ya, bir Almanya’ya yaslanarak yürüyecektir bu rejim, yürüyebildigi kadar. Dünyanin gitmekte oldugu noktada bir seçim yapmasi kaçinilmaz olacaktir. O gün, Enver Pasa’nin Almanya tercihi gibi katostrofik bir seçim yapmasi kaçinilmazdir.
Görünen tablo net: Bu yolun sonu giderek artan zulüm, yoksulluk olacaktir. Baska bir sonuç elde edilmesi mümkün degildir. Akildisiligin yol açacagi sonuç, korunmak istenen devletin sonunu getirebilecek büyüklükte olacaktir. Ancak görünen o ki, Türkiye’nin bugünkü toplumsal yapisindan akla dayali laik bir demokrasi çikarmak kolay degildir.
———————————————–
Arti Gerçek-10-7-2018
Ergun Babahan