Madem yerel seçimler önemli
Kürtler de yerel seçimlere hazirlaniyor.
Ancak manzara yine ala bildigine daginik.
HAK-PAR- HÜDA-PAR ve HDP malum. Ancak bunlarin disinda da kendilerini ‘Kürdistani’ blok olarak adlandiran parti ve inisiyatifler var ki, kimisi birkaç kisiden olusuyor ve sayilari her geçen gün artiyor.
Bu yazida bu kesim konu edilecektir.
Bu yapilar tipki ünlü Rus oyuncagi matruska gibi birbirinin içinden küçülerek çikan yapilardan olusuyor.
Kürt yurtseverleri cephesinde siyasi yapi toparlanip güçlenmiyor. Tersine bölünüp parçalandikça; etkisiz, gelismeyen, örgütlenme çabasi içine girmeyen, siyaseten patinaj yapan ‘temsili’ yapilar, ‘tabela’ örgütlere dönüserek çogaliyor.
Bu durum Kürt siyasetinin çogulculasmasi anlamina gelmiyor.
Zira, hemen tüm bu yapilar benzer programlar ve çalisma prensipleri ile ise basliyor.
Üstelik bu yapilarin neredeyse tümü, birkaç yil önce ayni örgütsel yapiyi birlikte insa eden, birlikte yöneten, çalisan, daha sonra sudan gerekçelerle, örnegin ‘yeniden genel baskan olamadi’ veya ‘partinin ismi degissin’ diye ayrilan kadrolardan olusuyor.
Kimi parti birkaç arkadastan ibaret. Bir kaçi ise sadece Diyarbakir’da ve birkaç ilde tabela asmakla yetiniyor. Örgütlenme imkanlari da, alternatif olma niyetleri de yok.
En PKK/HDP karsiti gibi görünen bu yapilar hemen her seçimde Kürdistan’da HDP ile ittifak yapmaya çabaliyor, ittifak olmazsa da onlari destekleme karari aliyor.
Zira amaçlari gerçekten Kürt halkina güçlü, istikrarli, milli bir seçenek sunmak degil, varlik nedenleri kisisel beklentileri, kendilerine bir ‘koltuk’ kapma hedefleridir.
Bu hedeflerine ulasmanin yolunun simdilerde HDP’ye yamanmaktan, onun hizmetine girmekten geçtigini biliyorlar. Siyaset sahnesindeki varlik nedenleri de, onca keskin elestirilerine ragmen depresen HDP askinin nedeni de sadece budur.
Ne yazik ki mevcut durum bu
Aslinda bu seçim süreçlerinde meydana gelen netlesme süreçleri Kürt davasina çöreklenen siyaset cambazlarinin desifre olmasina imkân vermesi nedeniyle hayirlidir.
Bilindigi gibi; Bir ‘legal’ partinin alternatif olabilmesi için seçimlere de ‘parti olarak’ katilma hakkini elde etmesi gerekir.
Bu zor bir is.
Ciddi bir çaba ve fedakarlik gerektiriyor.
Bir iki akrabasini ve yakin dostunu yanina alarak ben partiyim diyenler itibar gördükçe Kürt yurtsever hareketinin gerçek anlamda toparlanmasi mümkün olmuyor.
Öncelikle es dost veya arkadas grubu olmaktan çikip ‘parti’ olmak gerekiyor.
Bir siyasi ekibin iddiali bir programinin olmasi, bir kaç kadrosunun bulunmasi, alternatif olma ‘iddiasi’ onu parti yapmiyor.
Bu sadece partilesmek için birinci basamak anlamina geliyor.
Ardindan çok uzun, ‘pahali’ ve mesakkatli bir süreç basliyor.
Türkiye’deki siyasi partiler sistemi, özellikle de Kürtler açisindan alabildigine agir haldeyken ‘parti’ olma çabasinda olanlarin her seyden önce uzun soluklu bir mücadeleyi ön görmeleri gerekir.
Legal bir parti, ciddi bir örgüt agina sahip olmadan, seçimlere girme hakki elde etmeden, seçim pusulasinda yer almadan kitleler açisindan seçenek olma sansi yoktur.
Seçim pusulalarinda yer alamayan partiler birakin kitleleri, kendi üyelerine bile ya ‘boykot’ önermekte veya bir baska partiye destek olunmasini isaret etmektedir.
Kendisi ‘parti ‘ iken kitlelere bir baska partiyi adres olarak göstermek politik iflas anlamina gelmektedir.
Bu olumsuz durumu asmak için
Anayasal, yasal engeller, ekonomik sikintilar, devletin fiili engellemeleri, somut veya psikolojik baskilari asmak, 42 ilde ve bu illerin ilçelerinin üçte birinde örgütlenip kongresini yapma zorunlulugu var.
Simdi bu hedef için yapilmasi gerekenlere göz atalim;
Bir il örgütü için asgari 20 kadro gerekli. Bu sayi 42 ile çarpildiginda 840 kisinin sabika belgesi, ikametgâh ve nüfus kayit örneklerinden olusan evraklarini teslim etmesi sart.
Bu 42 ilin mevcut ilçelerinin üçte birinde de örgütlenmek zorunlu.
Il örgütleri için 840, Ilçe örgütlenmeleri için de en az 1000 kadro gerekli 42 il, yaklasik 160 ilçe için gerekli örgütlenme faaliyetlerinin mali boyutlarini da siz hesaplayin.
Bir il örgütünün sadece bir yillik bina kirasi, elektrik, su, aidat giderleri ortalama 20 bin tl civarindadir. Bunu 42 il ile çarpin. Ayrica ona örgütlemek zorunda oldugunuz en az 160 dolayinda ilçe binasi için gerekli masraflari da ekleyin. En tasarruflu halde dahi yillik 1 milyon tl (eski hesapla 1 trilyon) gerekli.
Evet sadece bir yillik olan bu giderlere eylem ve etkinlik giderleri dahil degildir.
Mesela 30 kisilik bir ‘Parti Meclisi’ toplantisi için (ki her üç ayda bir yapilmaktadir) yol ve konaklama masraflar yaklasik 12 000 tl tutmaktadir.
Peki, mevcut ‘Kürdistani’ partilerin birakin aday olma özelliklerini tasiyan seçkin kadrolarini, toplam kurucular dahil üye sayilari kaç?
PAK: 146, PSK :240, ÖSP(KKP): 140, KDP-T:77 üyeden ibaret
Azadi Inisiyatifi, diger KDPler, PAKURD, yeni adini duydugumuz ‘ Insan ve Özgürlük Partisi’ ve digerlerini de toplasak mevcut ‘Kürdistani’ parti ve inisiyatiflerin toplam üye sayisi 700 ü geçmiyor.
Isin mali boyutu bir yana, bu kadar üye ile alternatif olmak mümkün mü?
Hesap ortada.
Buna ragmen, küçük guruplasmalarda israrin, siyaseten yerinde sayma, patinajla vakit geçirmenin tek anlami var; seçim süreçlerinde pazarlik yaparak bir koltuk kapmak.
Artik bu anlayisla, bu anlayista olanlara pirim vererek, onlari mesrulastirarak Kürt halkinin özgürlük mücadelesine zarar verildigi görülmeli.
Gerçek anlamda seçenek olmak, parti olmak, zor, zahmetli, gerçekten çalismayi, fedakarlik yapmayi, risk almayi, uzun soluklu bir mücadeleyi göze almayi, kisacasi dava adami olmayi gerektirir.
Bu tür bir ise ancak ciddi hedefleri olanlar, yani bir dava için yola çikanlar, her olanagi o davanin hedeflerine ulasmak için bir araç olarak görenler soyunur.
Bu türden hedefleri olmayanlar, toplumun ilgisini çekecek söylemlerle gerçek amaçlarini gizler. Pazarlik kurumu olarak patinaj yaparak, birkaç etkinlik, birkaç açiklama ile vakit öldürür ve seçimler yaklastiginda, kendilerine gelecek teklifler için kocaman tabelali mekanlari açik tutmakla yetinirler.
Bu tür yapilar hosa gidecek, ‘radikal’ sözler söyleseler de pratikleri onlari çabucak ele verir.
Örnegin ‘Biz Sömürgeci Parlamentoya karsiyiz!’ deyip Parlamento seçimlerinde, vekillik için pazarlik yapmalari, sözde ‘ulusal birlik’ olusturmak adina ‘ben Kürt partisi degilim’ diyen HDP nin kapisini asindirmalari gibi.
Bunlarin bos sözler oldugunu artik bilmeyen yok.
Bu bos sözün bir baska versiyonu da ‘biz TC parlamentosunu hedefleyen genel seçimleri degil belediye seçimlerini önemsiyoruz’ söylemidir.
Bu söylemi dillendirenler gerekçelerini kendi kentini, kendi halkini yönetmek gibi bir zemine oturtuyorlar.
Peki bu ‘önemseme’ için ne yapiyorlar?
Gerçekten bu söylemde samimi midirler?
Kendi örgütlerini bölen, kirk yillik mücadele arkadaslarindan sudan gerekçelerle kopan bu arkadaslarin ‘Ulusal birlik’ için çagri yapmanin ötesinde samimi, gerçekçi bir hareketlenmeleri var mi?
Velev ki özlenen birlik gerçeklesti. HDP ye eklemlenmekten vazgeçildi ve örnegin bir sehirde tüm ‘Kürdistaniler’ bir aday etrafinda birlesti.
Ne olacak?
Seçimlere girme hakki olan HAK-PAR bir yandan rejim, ancak daha çok da ‘Kürdistani’ kadrolar zayiflatip, böldükten sonra, yerine seçimlere girme hakki olan yeni bir parti de insa etmediklerine göre, yani bu seçimlerde de seçimlere girme hakki olan ‘Kürdistani’ bir parti olmadigina göre ne yapilacak?
Bagimsiz adaylar ile seçimlere girilecek.
Bagimsiz adaylar 15.000 tl kadar bir parayi hazineye yatirarak aday olabiliyor.
Hem Baskan adaylari hem de belediye meclis üyeligine ‘bagimsiz ‘aday olmak isteyenler pesinen bu parayi bankalara yatirmak zorunda.
Örnegin, sadece Diyarbakir için (ilçeler dahil) 18 Baskan adayi gerekir ki bu 270.000 tl demektir.
Peki sonra.
Hadi diyelim halkimiz bir sans verdi ve ‘BAGIMSIZ’ adaylari seçti.
Peki sehir nasil yönetilecek?
Sadece ‘baskan’ ile bir belediye yönetile bilir mi?
Belediye meclisinde birakin çogunlugu, bir tek meclis üyesi dahi olmayan baskanin hiçbir etkisi olmayacagi ortada degil mi?
Baskan ancak belediye meclisinde çogunlugu varsa kararlar alabilir ve uygulayabilir.
Aksi halde ‘bagimsiz baskan’ görüntüden baska bir sey ifade etmez.
Sehir, belediye baskani ve belediye meclis ile yönetilir. Belediye Meclisi ise seçime katilan partilerin aldiklari oy oraninda çikardiklari temsilcilerden olusur.
Bagimsiz adayin ise kendi meclis listesini çikarma sansi yok.
Yani Belediye seçimleri denildiginde belediye baskani, Il genel meclis üyeleri, belediye meclisi üyeleri, de kastedilir.
Bu meclis, Büyük sehir belediyesi için asgari 55 kisidir. Diger ilçe belediyeleri de nüfusa göre 9 il 55 kisi arasinda degismektedir.
Diyarbakir örnegi ile devam edersek.
Büyük sehir için 55, diger 17 ilçesi için ortalama 15 kisi üzerinden hesaplarsak 255 kisi gerekli. Yani sadece Diyarbakir için 310 isim gerekli.
‘Bagimsiz adaylarla seçimlere girmeyi esas aliyoruz’ diyen parti ve olusumlarin sadece Diyarbakir için dahi 310 kadroyu bir araya getirme imkani var mi?
Toplam üye sayilari buna el verir mi?
Seçimlere parti olarak katilma hakki olanlar hiçbir ücret ödemeksizin aldiklari oy oraninda gösterdikleri meclis üyelerini seçtirirken, bagimsiz adayin bir tane bile meclis üyesi gösterme hakki yoktur.
Bagimsizlar açisindan durum sudur;
Her meclis üyeligi için, kisi kendisi adaylik basvurusunu yapiyor, 15 000 tl gibi bir ücreti ödüyor ve YSK nin tercihine göre ‘adini, soyadini’ onlarca bagimsiz adayin arasina yazdiriyor .
Yani neredeyse imkansiz bir yarisa soyunuyor.
Örnegin; üye sayisi sadece 77 kisi olan ve ‘biz yerel seçimleri önemsiyoruz’ diyen bir parti bu tür bir isin altindan kalkabilir mi?
Devam edelim; ‘Bagimsiz’ aday belediye baskani, seçildiginde, sehri kendisine rakip partilerin aldiklari oy oraninda gönderdigi meclis üyelerinin kararlari ile yönetir.
Kürdistan kentlerinde, genellikle HDP, AKP, kimi yerlerde CHP, MHP gibi partililerden olusan bir mecliste, bir tek yandasini olmadan sehri yönetmek mümkün mü?
Bu filen de mantiken de mümkün degildir.
Bu nedenle ‘Biz yerel seçimleri önemsiyoruz’ diyenlere sormak gerekiyor; neden örgütlenmiyorsunuz? Bu konuda neden gerçekten ciddi ve samimi bir çaba içinde degilsiniz?
Mevcut üye ve kadro sayisi ile birakin Kürdistan’da ciddi bir aktör olmayi, küçük bir kenti bile yönetmek mümkün degilken neden patinaj yaparak ömür tüketiyorsunuz?
Neden bizce belli;
Bu egosu yüksek kadrolarin amaci kenti yönetmek degil. Bir sekilde prestiji yüksek bir koltuga oturmaktir.
Çünkü gerçekten ciddi bir örgütlülük saglanamadigi sürece ‘bagimsiz adaylik’ sembolik bir tutumdan öteye geçmemektedir.
Elbette Partisi olmayan biri bagimsiz aday olabilir. Bu onun hakkidir. Ancak Partisi varken ‘bagimsiz aday’larla seçime girmek zorunda kalanlar büyük beylik laflar etmek yerine bu sorunu akilci, makul bir sekilde asmanin, geregi neyse yapmanin yollarini bulmalidir.
‘Bagimsiz’ adaylarla seçimlere katilan bir legal parti ‘yetersizligini’, ‘henüz hazir olmadigini’, ilan etmektedir. HAK-PAR dahil tüm yurtsever Kürt parti ve inisiyatiflerin durumu budur.
Büyük laflar etmenin anlami yoktur.
‘Bagimsiz aday siyaseti’ ancak ‘siyaseten’ bir tavir takinmak, baskalarini adres göstermeden, iddiasini sürdürmek ve seçim sürecinde parti politikalari konusunda kitleleri bilgilendirmek, partisini tanitmak, gelecek seçimlere parti olarak katilmak için gerekli örgütlülügü saglamaya hazirlik yapmak içinse anlamlidir.
Bizde ise ‘Kürdistani’ler sayet bir yerlerden makul bir teklif alip kuyruklarina takilmazlarsa ‘bagimsiz aday’ siyasetin öne çikarir, seçimden sonra 4 yil evinde otururur.
HAK-PAR, ‘önceligimiz örgütlenmedir’ derken bu gerçekten hareket etmektedir.
HAK-PAR’i disaridan izleyen yurtseverlere ‘gelin bizim çabamizi destekleyin, HAK-PAR’in bin bir entrika ile gasp edilen seçimlere katilma hakkini yeniden kazanalim. Bu tüm Kürtlerin yararinadir. Seçimler söz konusu oldugunda da bu olanagi tüm yurtseverlerin hizmetine açalim’ derken bu durumlara isaret etmektedir.
Ancak bu çagrilar etkili olmadi. Küçük gruplari bloke ederek kendi sahsi beklentilerine, hirslarina basamak yapanlar tarafindan bin bir yolla etkisizlestirildi.
Yazik oldu.
Ancak her sey bitmis degil.
HAK-PAR istikrarli bir sekilde yoluna devam ediyor. Savrulmadan, birilerinin kuyruguna takilmadan örgütlenme çabasini araliksiz sürdürüyor.
Kürt siyasetini bir kez daha hallaç pamugu gibi dagitacak, dramatik savrulmalara yol açacak bu yerel seçimler de geçecek.
Seçimlerdeki firtina Mart sonu itibariyle bitecek.
Kürt kadrolari önünde seçimlerin, dolayisiyla entrikalarin olmadigi, en az dört yillik uzun, sakin bir süreç olacak.
Bu gün savrulmayanlar ve bu sakin süreci akillica degerlendirenler güçlü bir alternatifi olmayi basaracaklar.
Aydin Günesli