Irak, Iran’in abasinin altindan çikiyor
ABD yaptirimlarinin sikilastirilmasi ve süpheli saldirilarinin çogalmasi ile Iraklilarin, ülkelerinin ABD-Iran arasinda olasi bir askeri çatisma alanina dönüsmesine yönelik korkulari da artiyor.
Bu saldirilar her ne kadar Körfez bölgesinde petrol ihracatini engelleyecegine yönelik Iran’in sürekli dile getirdigi tehdit ve politikasinin açikça ifade bulmus hali olsa da Tahran sorumlulugunu inkar ediyor.
ABD, Iran’in petrolünün bir bölümünü Irak araciligiyla ihraç etmesi ihtimaline ragmen ardi ardina 3’üncü kez Irak’i Iran petrolüne uygulanan yaptirimlardan muaf tuttu. Buna ragmen Irak polisinin çarsamba günü büyük petrol sirketlerinin operasyon merkezlerinin bulundugu bölgenin yakinlarina roket düstügünü açiklamasi hiç de sasirtici degildi. Bu sirketler arasinda merkezi Basra’da bulunan ABD’li dev petrol sirketi ExxonMobil de vardi. Bölgede Hollandali Shell ve Italyan ENI sirketleri personeline ait operasyon merkezleri de bulunmasina ragmen ABD’li sirket, yabanci personelini Basra’dan tahliye etmeye hazilandigini duyurdu.
Bilindigi gibi ExxonMobil, geçen ayin 18’inde Kurna petrol sahalarinda faaliyet gösteren personelini Dubai’ye tahliye etmisti. Nitekim Irak güvenlik güçlerinin elindeki bilgilere dayanarak yabanci sirketleri, personellerinin Iran’a bagli milis güçler tarafindan hedef alinabilecegine yönelik uyardigi ortaya çikti. Iran’in bölgedeki ABD çikarlarini hedef alma planlari olduguna yönelik istihbari bilgilerin ardindan ABD Büyükelçiligi de acil durum personeli disindaki tüm görevlilerini Bagdat’tan tahliye etti.
Çarsamba günü düzenlenen saldirilarda sadece petrol sirketlerine ait merkezler hedef alinmadi. Irak ordusu ayrica ülkenin kuzeyindeki Musul ilinde bulunan bir ABD askeri üssünün yakinlarina da bir roket düstügünü açikladi. Bu, iki gün içerisinde yasanan benzer saldirlarin ikincisiydi. Bu saldirilar, Washington’in Tahran’i sorumlu tuttugu ve dogrudan ya da bölgede kendisine bagli milis güçleri araciligiyla dolayli olarak gerçeklestirdigini düsündügü petrol tankerlerini hedef alan saldirilar dizisi ile paralel yasandi.
Denizde patlak verecek herhangi bir savasa yönelik korkularin artmasi ile ülkelerinin bir kara savasinin sahasina dönüsmesini engellemeye çalismak Irakli yetkililerin hakki, hatta görevidir. Büyük bir sayginliga sahip ve en yüksek dini otorite olarak görülen Ayetullah Ali Sistani tarafindan cuma günü yapilan açiklama belki de bu yüzden gerçekleri yetkililerin yüzüne vuran güçlü bir haykiris gibiydi. Sistani, ülkedeki endise verici durumu keskin bir dille elestirerek çatismalara ve tartismalara bogulmus hükümetin düzelmesi ve politik durumun iyilestirilmesi çagrisinda bulundu. Devlet içerisinde yayilmis yolsuzlugun ve koltuk kavgalarinin DAES’in dönüsü için uygun bir ortam hazirladigi konusunda uyardi. Bakanliklar için yapilan siddetli kavgalari ve siyasi partilerin açgözlülügünü elestirdi.
Bilindigi gibi Adil Abdulmehdi’nin kurdugu hükümette savunma, içisleri, adalet ve egitim olmak üzere 4 bakanliga halen atama yapilamadi. Bu baglamda özellikle içisleri bakanligi ile ilgili anlasmazligin, büyük bloklardan biri ve Iran’in Irak’in içislerine karismasina karsi olan Sairun Blogu’nun lideri Mukteda El-Sadr ile Iran’in adami Hasdi Sabi’den Hadi El-Amiri arasinda yasanmakta oldugu biliniyor. Bu anlasmazliklar, hükümetin tamamlanmasini engelledigi için iki gün önce El-Sadr’dan da Sistani’kine benzer bir kizgin uyari geldi. El-Sadr hükümetin 10 gün içerisinde kurulamamasi halinde sokaklardaki halk gösterilerine ve hareketlerine dönecegi tehdidinde bulundu.
Sistani’nin açiklamasinin hemen ardindan sali günü, Cumhurbaskani Berham Salih’in baskanliginda ve Basbakan Adil Abdulmehdi’nin de katilimi ile bir devlet zirvesi düzenlendi. Bu zirvenin ardindan bir cumhurbaskanligi açiklamasi ile bir siyasi bildirge yayinlandi. Bilhassa Tahran’daki yetkililerin Bagdat’in artik onlarin kontrolü altinda olduguna ve kendisini ‘Imparatorluklarinin baskenti’ olarak gördüklerine yönelik açiklamalari göz önüne alindiginda her iki belgenin özünde, Irak’in artik ülkedeki her seyi kontrol etmeye baslayan Iran’in abasinin altindan çikmayi amaçlayan açik ve net çabasini temsil ettigini söyleyebiliriz.
Irak’ta düzenlenen devlet zirvesinin ardindan yayinlanan bildirgede topraklarinda herhangi bir ülkeye ait askeri bir üs kurulmasini reddetme konusunda Irak’in kararina bagli kalacagini vurguladigi ve bunun ABD’nin Irak topraklarindaki varligina karsi olan Iran’i memnun edecegi dogrudur. Ancak bildirgede ayni zamanda basini Washington’in çektigi Uluslararasi Koalisyon ile güvenlik, ekonomi, yeniden imar ve göçmenlerin desteklenmesi alanlarindaki is birliginin sürdürülmesinden duyulan memnuniyet ve Irak’in bu dis yardimlari memnuniyetle karsiladigi da yer aldi.
Bu elbette Tahran’i rahatsiz edecektir. Ancak Iran rejimini daha çok kizdiracak ve endisesini artiracak sey bildirgenin silahin sadece devletin elinde bulunmasi ve güvenlik organlarinin birbirleri ile ‘çakismasi- degil entegrasyonunun güçlendirilmesi çagrisinda bulunan Sistani’nin tutumunu oldugu gibi benimsemesidir. Çünkü bu açikça Iran’in Irak’ta yedek bir ordu gibi kullandigi Hasdi Sabi’nin hareket alanini kisitlama ve davranislarini sinirlama çagrisidir.
Irak hükümeti, geçtigimiz Çarsamba günü onay vermedigi herhangi bir yabanci ve ya milis güçlerinin hareketine izin vermeyecegini, ordu güçleri disinda, Irakli olsun, olmasin tüm silahli kuvvetleri veya Baskomutanin emri ve denetimi disindaki tüm olusumlarin yasakladigini açikladiginda bu konuda ciddi oldugunu gösterdi. Irak kuvvetleri çerçevesi disinda herhangi bir gücü önlemenin yani sira, silahli kuvvetlerin bilgisi dahilinde ve disinda operasyonlar yürütmenin, cephane veya silah endüstrisine sahip olmanin önlenmesi konusundaki açiklama da hükümetin kararliliginin altini çizdi. Bunun, Tahran’dan emir alan Hasdi Sabi güçlerine son vermeyi amaçladigi da açiktir.
Irak Zirvesi’nin sona ermesinin ardindan yayinlanan siyasi belge, Irak’in iç meselelerine karismakta ileriye giden Iran’a açikça ‘Yeter’ demektedir. Irak’in eksenler politikasini reddettigini vurgulamaktadir. Irak’in topraklarinin anlasmazliklarin çözüldügü veya hesaplarin kapatilacagi bir saha ya da diger ülkelere düzenlenecek saldirilarin üssüne dönüsmesinden kaçindiginin altini çizmektedir. Bölge devletleri ile ortak güvenlik çikarlarina, Müslüman komsulari ve Arap ülkeleri ile ekonomik bütünlesmeye, ülkelerin egemenligine saygi ve iç islerine karismama ilkelerine dayali bölgesel bir sistem kurmak için bölgedeki ortaklari ile is birligi yapmak süphesiz Irak’in da çikarina olacaktir.
Irak’in özellikle Musul’un düsmesi ve DAES’in ortaya çikmasinin ardindan gerçeklestirdigi askeri müdahale ile derin bir boyut kazanan Iran vesayetini sona erdirmeye çalistigi çok açiktir. Irak zirvesi, komsu Arap ve Islam ülkeleri ile iliskileri güçlendirmeye yönelik bir çagri, Irak’i bir geçis köprüsü ve diger komsu Arap ülkelerinin iç islerine karismak ve müdahale etmek için bir üs gibi kullanan Iran’a gösterilen bir nevi kirmizi kart gibidir.
Bütün bunlar yeni degildir. Sistani daha önce de 13 Mayis’ta Hasan Ruhani ve Muhammed Cevad Zarif ile görüsmüs ve kendilerine tek kelimeyle Irak’in egemenligine saygi duyulmasi gerektigini belirtmisti. Dogrudan Tahran tarafindan yönlendirilen Hasdi Sabi’ye açik bir sekilde gönderme yaparak silahin sadece devletin elinde olmasi gerektigini vurgulamisti. Daha önce eski Cumhurbaskani Ahmedinejad ile General Kasim Süleymani ile görüsmeyi redden Sistani’nin ofisinden yapilan açiklamada Irak’in komsulari ile iliskilerini güçlendirmesine yönelik atilacak adimin temelinin ülkelerin egemenligine saygi ve iç meselelerine karisilmamasi temelinde olacagi ifadesine yer verildi.
Sistani’nin dogrudan Ruhani’ye söyledigi bu sözlerin aslinda Irak’in iç islerine müdahale etmeyi birakin ve bunu durdurun anlamina geldigi gizli degildir. Nitekim sali günü Irak’ta düzenlenen zirvede de bunu bir kez daha vurgulamistir.
Racih Huri