DEVLETINIZ YOKSA CAN VE MAL GÜVENLIGINIZ TEHLIKEDEDIR

Devlet aygiti vatandaslarin can ve malini teminat altina alir,devlet, mal varliklarinin ve servetlerin güvencesi durumundadir. Bu nedenle eger bir devletiniz yoksa can ve mal varliginizin hiçbir güvencesi yoktur.
Kürtler bulunduklari cografyada son yüzyila girmeden önce, yani eski çaglardan son yüzyila kadar bir çok devlet kurmus, son dönemlerde de beylikler ve asiretler biçiminde kendi can ve mal varliklarini koruyup gelistirmek için ulusal ve bölgesel düzeyde yönetimler olusturmaktaydilar. Ancak Kürt ülkesi önce 1689 yilinda Kasri Sirin antlasmasi ile kuzeyden güneye bölündü. Daha sonralari Skes PICOT ve Lozan ile birlikte dörde bölündü.
Birinci dünya savasi sonrasinda Afrika ve Asya da elliden fazla yeni ulusal devlet ortaya çikmasina ragmen uluslar arasi Kürt karsiti dünya düzeni her iki savas sonrasinda da Kürtlerin kendi devletlerini kurmasina olanak vermedi. Kürdistan dört devlet arasinda bölüsülerek sömürgelestirildi.Bu bölüsüm,bir birine siniri olmayan dört devleti ‘komsu’ haline getirdi.Aslinda dört devletin arasinda kalan Kürdistan’da Kürtler birbirlerine komsu haline getirilen bir ulus olarak varliklarini sürdürdüler.
BM örgütü sömürge tanimini sadece ‘deniz asiri’ ülkeleri kapsayacak sekilde yapinca,uluslar arasi bir sömürge olan Kürdistan ülkesi ‘sömürge’ statüsü ve kavrami disinda da kalmis oldu. Bu baglamda özünde ‘uluslar arasi bir sömürge ‘ olan Kürdistan ülkesi ve halkina BM herhangi bir ‘statü’ de belirlemedi. Böylece Kürtler ve Kürdistan bu parçalanmis yapisi ile orta doguda ‘statüsüz’ kalmaya devam etti.
‘Eger bir devletiniz yoksa,servetinizin hiçbir güvencesi yoktur.'(T.Hez.)
Yakin çaglarda Kürtler kendilerine ait olmayan devletlerin egemenligi altinda yasadilar.Kürtlerin son yüzyilda hiç devletleri olmadi. Kürtlerin son yüzyilda iki üç kez devletlesme girisimi oldu ama emperyal ve bölgesel Kürt karsiti nizam Kürtlere devletlesme olanagi tanimadi. Sex Said hareketi, ihsan Nuri Pasa kiyami, Mahabat Kürdistan Cumhuriyeti, 1971 otonomi ilani ve en son Güney Kürdistan referandumu. Aslinda bu referandum yüzyildan fazla bir gecikme ile yapilmistir. Buna ragmen hala ‘erken’ dir diyen devletler oldu. Kürtlerin bir devlet kurma hakki en az bir asirdir bilerek geciktirilmektedir.
1.Dünya savasi ve öncesinde dünya çapinda bir Kür karsitligi söz konusu iken 2.dünya savasi ve sonrasinda günümüze kadar bir ‘bölgesel’ Kürt karsitligi sürmektedir.
Birinci dünya savasi dünyada önemli Imparatorluklarin ve sömürgeci devletlerin toprak ve egemenlik kaybetmesi ile sonuçlandi. Osmanli Imparatorlugu, Avusturya-Macaristan ve Alman imparatorlugu sona erdi.Savastan galip çikan devletler yenilmis devletlerin egemenligindeki devletleri kendilerine bagimli hale getirdi.Fransa, Italya ve Ingiltere savasin galipleriydi.Yeni paylasim sonucunda Fransa’ya Suriye ve Lübnan,Ingiltere’ye Irak ve Filistin düstü. Daha da önemlisi, Kürdistan’i kendi aralarinda bölüsmüs olan dört devletin ikisi, Irak ve Suriye devletleri 1920 yilindan sonra kuruldu.Keza Türkiye Cumhuriyetinin de ‘Osmanliyi saymazsak-kurulusu bu tarihlerdedir.
Görünen o ki, Almanlar, Ingilizler ve Fransizlar Kürdistan’in parçalanmasi konusunda tam bir uzlasma göstererek,Kürdistan’i kendi aralarinda direk olarak bölüstürmekten ziyade kendilerine bagimli devletler olusturmak sureti ile endirekt olarak paylasmislardir.
Dünyadaki toplam Kürt nüfus 50 milyondan fazla.Bu nüfus var olan ve bagimsiz olan, hatta,BM de; AB de ve Ortadoguda önemli birer aktör sayilan kimi devletler de dahil BM tarafindan bagimsiz statüleri garanti altina alinmis 52 devlettein toplam nüfusundan daha fazla bir nüfusa denk gelmektedir.
Ne varki Kürtler ‘anti Kürt’ bir kusatma ve abluka altinda, hiçbir statüye sahip olmadan ülkeleri paylasilmis bir biçimde yasamaktadirlar. Bu son derece dramatik bir durum.Oysa ki Bugün, 47 üyeli Avrupa Konseyi’nde, 55 üyeli Islam Konferansi’nda, 22 üyeli Arap Birligi’nde, 193 üyeli Birlesmis Milletler’de, nüfusu 10-15 bin olan, 50 bin olan devletler bile var. Bunlar,BM ve mensup olduklari uluslar arasi kurumlarda Kürdlerin gelecegini belirleme konusunda söz ve karar sahibidirler. Ama, 50 milyondan fazla bir nüfusa sahip olan Kürtlerin siyasal bir statüsü bile yok..
Bu son derece vahim bir durumdur. BM örgütü,sanki bu durumu onaylamis,tercih etmis bir durum sergiliyor.
Iki dünya savasi arasinda bagimsiz devlet hakki elde etmis olan ülke sayisi elliyi geçmektedir. Bu sayinin sadece birkaç tanesi ‘silahli mücadele’ sonucu bagimsiz devletlerini olusturdu. Diger ülkeler uluslar arasi nizam çerçevesinde ‘barisçil’ yollarla devlet sahibi oldular.
Birinci dünya savasindan bugüne dünyada yüze yakin yeni ‘devlet’ olustu. Bunlardan Cezayir,Angola,Mozambik, Eritre,ve birkaç Asya ve Afrika sömürgesinin disinda kurulan devletlerin tümü uluslar arasi antlasmalar ve sözlesmeler dogrultusunda barisçil yollarla olusturuldu.BM örgütü ise bu yeni devletleri tanidi ve uluslar arasi güvence altina almis oldu.
Son çeyrek yüzyil içinde dünyada 30’a yakin devlet olustu. Bu devletler BM tarafindan tanindi. Kimileri ayaginin tozu ile AB bile üye oldu. Bu yeni devletleri hatirlamakta fayda var.: Sovyetler Birligi dagildiktan sonra 15 yeni devlet ortaya çikti. Bu devletler sunlardir: Estonya,Letonya, Litvanya, Belarus, Moldavya, Ukrayna, Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Kirgizistan ve Rusya Federasyonu
Eski Yugoslavya federasyonundan 7 yeni devlet dogdu.. Bu devletler de, Slovenya, Hirvatistan, Bosna-Hersek, Makedonya, Kosova, Karadag, ve Sirbistan devletleridir.
Çekoslovakya iki devlet haline geldi; bunlar Slovakya ve Çekya ,yani Çek Cumhuriyetidir.
Bu devletlerin yani sira Afrika ve Asyanin çesitli yerlerinde bir takim yeni devletler de BM’ler topluluguna dahil olarak yeniden dogdu. Filistin Arap Devleti Kuzey Kibris Türk Cumhuriyeti, Cibuti, Eritre, Yeni Kaledonya, Güney Sudan devletleri bunlarin basinda gelmektedir.
Bu süreçlerde olusan devletlerin kimisinin nüfusu 50 bin kadardi. Hala dünyada nüfusu bes milyondan az bir çok devlet var ve bunlarin bir kismi AB üyesi olmakla beraber hatta AB de söz ve karar sahibi durumunda.
Kürtlerin nüfusu 50 milyonu askin ve hala bir devletleri yok,devlet bir yana hala bir statüleri yok. Çünkü siyasal statü demek sinir demek. Kürdistan cografyasinin uluslararasi toplum nezdinde kabul görmüs bir siniri da yok.Örnegin geçmiste Kenya Hindistanin sömürgesiydi ve ama sinirlari belliydi. Sinir ayni zamanda statüko anlamina geldigi için sinirlari belli olmayan ve güvence altinda olmayan Kürdistan’in statüsü de belli degildir.
Oysa ki, dünyadaki Kürt nüfus bu gün devlet sahibi 52 ulusun toplam nüfusuna esit. Buna ragmen hala Kürt ülkesi parçali ve Kürtler bagimsiz degiller.
Afrika kitasinda bugünkü sinirlar 1885 yilindan sonra çizildi. O yila kadar kita isgal altindaydi. Bu tarihte bagitlanmis olan (1885) Berlin Antlasmasi ayni zamanda Afrika kitasinin sinir tanimi ve belirlemesi antlasmasidir.
Hatirlanacagi gibi,Birlesmis Milletler, bir süre önce, önemli bir karar verdi. BM, Filistin için, ‘üye olmayan gözlemci devlet’ statüsü kakari verdi. Bu karar yillardir Türkiyede Filistinle yatip Filistinle kalkan ama yani basindaki Kürtlerin ‘Statükosuz haline’ asla ses çikarmayi düsünmeyen, sagcilar, solcular, liberaller, is ve sanat çevreleri hatta STK lar ve siyasi partiler hep birlikte tipki ‘milli bir koro’ olarak alkisladi, ilgili kisi ve kurumlar bu karardan duyduklari memnuniyeti dile getirdiler
Ne garibtir ki Kürtleri sömürgelestirmis olan dört devlet, devleti kutsayan bir anlayisa sahiptirler. Onlar için devlet her seyin üstündedir. Devletin bekasi ve bölünmez bütünlügü en temel ‘ulusal’ meseledir. Ama Kürtler söz konusu oldugunda tümü birden Kürtlerin devletlesmesi önünde ortak barikatlar kurmakta tereddüt etmezler. Kendi aralarindaki çeliskileri bir yana birakip tez elden ‘anti Kürt’ bir nizam içinde davranirlar.
Bu devletlerin çogu despot,anti-demokratik, totaliter ve muhafazakar-sagci anlayislarla idare edilmektedir.Çogu terörden beslenip terör üreterek yasamini sürdürmektedir.Demokratik ve çagdas,uygar, hosgörülü bir yönetime, çogulcu, çok sesli ve çok uluslu bir yapilanmaya, özgürlük ve bagimsizliga tahammülleri yoktur.
Bu ülkelerin sol hareketlerinde ise ayni sonuca varan bir anlayis söz konusu. Onlar da ‘ulus-devlet’ miadini doldurmustur diyerek Kürtlerin devlet arayisina karsi gelmektedirler. Sömürgecilerin vekaletlerini almis olan ve Kürdistan’i sömürgelestirmis olan ülkelerdeki sol anlayislarin egemenligine girmis olan kimi ‘Kürt gövdeli’ yapilarin Kürtlerin devletlesmesine karsi gelmesi ise tam bir akil tutulmasi ve kendi halklarina yaptiklari en büyük kötülüktür.Bu anlayislar ‘devleti’ çagdisi bir örgüt olarak lanse ederken bölgesel devletleri koruma ve kollama konusunda ise hiçbir çabadan geri kalmamaktadirlar.Bunlar hizmet ettikleri devletserin ‘bekaa’sini korumak için vekalet savaslari bile yapmaktadirlar.
Görülüyor ki ne bölgesel-totaliter ve muhafazakar anti Kürt devletler ve nede bu devletlerdeki çogunluk sol anlayislar Kürtlerin devlet kurma hakkina saygilari yok ve bu hakkin tecelli etmemesi için farkli yollardan geliyor olsalar bile vardiklari tek ortak nokta Kürtlerin devlet kurmasina karsi olmaktir.
Bilindigi gibi Kürt nüfusunun büyük çogunlugu Müslümandir. Kürtler Islam dinine büyük katkilar sunmus bir milletir. Selehaddinê Eyubi, Bediuzzeman Saidê Kurdi,Mevlana Halid ve bunlar gibi onlarca din ulemasi Islam dinine büyük katkilar sagladilar.Mevcut tarikatlarin çogu Kürt ulemalar tarafindan kuruldu. En yaygin tarikat olan Naksibendi tarikatini Kürtler kurdu.Bu tarikata mensup bir çok ulema Kürt kökenlidir.Kisacasi Bu bölgede Islama en büyük katkiyi sunan, Islam’i koruyup kollayan, gelistirip yayginlastiran, Islamiyet söz konusu olunca kendi etnik ve ulusal farkliliklarini bir yana birakan Kürtler olmasina karsin; Kürtlerin Islam dünyasinda yalniz yainiz birakilmis olmasi manidar degilmidir..?
Dünyada 52 Müslüman ülke var, 250 milyondan fazla Müslüman var.HALEPÇE katliaminda siyanür gazi ile bes bin Müslüman Kürt katledildi.Dünyada bir tek Yahudi- Israil devleti bu olaya tepki göstererek kinadi.52 Müslüman devletin hiç biri, büyük emperyal devletlerin hiç biri, ‘özgürlükçü’ Avrupa devletlerinin hiç biri bu insanlik drami karsisinda Fasist Saddam rejimine karsi bir yaptirimda bulunmadi. Daha önemlisi bu zehirli gazlari Irak Baas rejimi Rusya ve Almanya gibi ülkelerden temin ederek Kürtleri katletti. Belgelerle ispatlandi ki, 1971 jenosidinde Rusya, Enfalde zamaninda ise Almanya; Irak Baas rejimine Kimyasal gaz ve silah satti.
Dünya Kürt soykirimlari konusunda sessiz kalmayi yegledi.Çünkü Emperyal devletlerin Kürt karsiti nizam içindeki devletlerle ciddi bölgesel çikarlari ve baglasiklari vardi.Kürtler emperyal emellere kurban edildi.52 Müslüman devletin 17 tanesi Arapti ve bu on yedi Arap devletinin büyük çogunlugu yüz yil öncesinde yoktu.Onlar Emperyal güçler tarafindan olusturulmus devletlerdi.Birlesik Arap emirlikleri, Irak, Katar, Bahreyn,Lübnan,Kuveyt,gibi bir çok körfez devletleri yakin tarihte olusturuldu.Emperyal güçler ve bölgesel küresel güçlerin bu devletçiklerle çok siki iliskileri vardi.Bu devletler emperyal güçler bakimindan muazzam bir Pazar olusturmaktaydilar.Bu 17 Arap devleti Müslüman Kürt halki katledilirken etnik ve milliyetçi sayiklerle davranarak Arap Baas rejimine tepki göstermediler.Tersine çogu Saddam’a arka çikti, yardimda bulundu.Üç bin Filistin gerillasi Süleymaniyedeki ‘Emne Sureke’ zindaninda gönüllü olarak Kürtleri iskence tezgahlarindan geçirdi
O dönemlerde; Kürt karsiti nizamin basini çeken Baasçi-milliyetçi Arap akimini karsiya alamayan Avrupanin ‘uygar’ ve ‘demokratik’ devletleri de Kürtleri emellerine kurban ettiler.
Halepçe’de Kürd soykirimi 16 Mart 1988’de gerçeklesti. O günleri hatirlayalim.Enfal sonucu 16 Mart’ta, Halepçe ve çevresinde 6000’den fazla Kürd bir çirpida zehirli gazlarla boguldu. Bu insanliga karsi islenmis suç karsisinda , dünyanin hiçbir yerinde bir tepki gelismedi. Ne Paris’de, ne Londra’da, ne Roma’da, ne Berlin’de, ne Washington’da, ne Moskova’da, hiçbir tepki, protesto olmadi. Çünkü herkes Saddam Hüseyin’i destekliyordu.
‘Dünya’da, insanliga karsi islenmis bu büyük suç konusunda, sadece Tel Aviv’de bir gösteri oldu. 17 Mart 1988 de, Yahudiler, Kürdler, Tel Aviv’de, Saddam Hüseyin rejiminin Kürdlere karsi gerçeklestirmis oldugu bu soykirimi protesto eden, dünyaya duyuran büyük bir gösteri yapti.”(I.Besikçi)
‘Eger bir devletin yoksa malinin, caninin ve servetinin hiçbir güvencesi yok.’
Günümüzde Kürt Karsiti bölgesel nizamin bas aktörü olan Sömürgeci Iran rejimi her gün onlarca Kürt insani idam ediyor.Ne bölgede ne de dünyada bir tepki yok.BM görmezden geliyor.
Suriye’de Kürt illeri isgal ediliyor, Kürtler yerinden yurdundan ediliyor.Dur diyen yok.Baska ülkelere ait askeri birlikler Suriye topraklari olarak adlandirilan ve ama özünde Kürt cografyasi olan ama Suriyenin kontrrol disinda kaldigi topraklara aylar süren kara ve hava harekati düzenliyor,yüzlerce kisi öldürülüyor, yine ses seda yok.
Türkiye’de Kürtler ana dilde egitimden yoksun,hiçbir kolektif ve ulusal haklarini kullanamiyor.Kimsenin umurunda degil. Kürt dili ve kültürü açik bir ‘asimilasyon’ ve ‘soykirimla’ karsi karsiya. Kimse ilgilenmiyor.
Irak’ta Kürt gümrüklerine el konuldu, ses çikaran olmadi.Ortadogu da Kürtlerin can ve mal güvenlikleri tehlike altinda. Irak’ta anayasa ihlali var, 140. Madde uygulanmiyor, Kerkük ve Sengal isgal edildi,ses seda yok. ‘Bagdat’in Kerkük için A veya B plani ayni sey. Örnegin Bagdat Kerkük’te tapu müdürünü degistirdi. Tapu belgelerinde oynama en belirgin müdahale seklidir. Böylelikle Kerkük’te Kürt, Arap ve diger kesimlerin mal varligi konusunda sorun çikartilacak. Kürtlerin sorunlarini sahsi bir konu haline getirerek, mallarina el koymaya çalisiyorlar. Kerkük’ün Kürtlere ait olmadigini söylemek istiyorlar. Tarik Aziz zamaninda Mam Celal’e söyle demisti: Kerkük’te sadece bir hakkiniz var; o da içinden geçmektir. Bunun için de aglayin.'(Rudaw Türkçe/ Azad Cundiyani röportaji 6 kasim 2017)
Iran ve Türkiye uçaklari canlari sikildikça Güney Kürdistaninin çesitli yerlerini bombalarla yerle bir ediyor.Irak devleti basta olmak üzere BM mensubu hiçbir ülkeden ses çikmiyor.En son Irandan atilan füzelerle Erbil yakinlarinda Koysancak’ta bulunan IKDP ve KDP-I yerleskelerine isabet etti ve otuza yakin kisi yasamini yitirdi,100 den fazla yarali var. Ses yok, seda yok.
Ortadogu’da devletler arasinda bir antlasma saglandigi zaman, pazarlik masasinda her zaman Kürtler olmustur. Yapilan tüm anlasmalar Kürtlerin aleyhine sonuçlanmistir.Bölgede taraflarca varilan tüm antlasmalar (Kasri Sirin, S.Picot,Lozan,Cezayir, Cento,Bagdat Pakti, Ankara antlasmasi vs.) Kürtlerin aleyhine sonuçlandirilmis, devletler kendi aralarindaki sorunlari bir tarafa iterek’ Kürt Devleti’ tehditi ya da ‘Bekaa’ sorunu nedeni ile her zaman mutabakat saglayarak Kürt Karsiti Nizami korumus ve güçlendirmislerdir. Esasen her bir ülke kendi içinde de ‘Kürtler’ söz konusu olunca ‘milli nutabakat’ kurmakta gecikmezler. Bu Milli Mutabakatin bir baska adi ‘Anti Kürt’ birliktir.
Isin özü su: Kürdistan’i aralarinda paylasmis olan , bu sayede birbirine komsu durumuna gelen devletlerin hiç birisi mevcut statünün devami durumunda, Kürtlere zor kullanmadan,onlari yönetemez, yasalarina, kurallarina razi edemez.Kürtleri kendilerine biat ettiremez.Söz konusu devletler demokratik yollarla ve demokratik bir durusla bu statüyü koruyarak Kürtleri yönetemezler. Belki de bu nedenle söz konusu ülkelerde demokratik yasama geçilemiyor, buralarda demokrasi tüm kural ve kaideleri ile tesis olamiyor.
Yahudi düsünür Teodur Hez:’ Eger bir devletin yoksa, servetinin hiçbir garantisi yok’derken devletin ulusa sundugu katki ve güvencelerin önemine dikkat çekiyor.
.
Latif Epözdemir