Makale

Milli spor (*)

Vahap COSKUN

Türkiye, Cumhuriyet tarihinde silahli kuvvetlerin sivil yönetime üçüncü açik müdahalesi olan 12 Eylül 1980 darbesinden tam 30 yil sonra, 2010’da yine bir 12 Eylül günü, darbe anayasasinin bazi maddelerinde degisiklik yapmak üzere sandiga gitti. Anayasa degisikligi tartismalari etrafinda üç tavir gelisti: Evet, Hayir ve Boykot.
AK Parti, Saadet Partisi ve Büyük Birlik Partisi, degisikligi savunan ‘Evet’ tarafindaydi. CHP ve MHP ise, ‘Hayir’ cephesini temsil ediyordu. HDP’nin selefi BDP ise aktif bir ‘Boykot’ kampanyasi yürütüyordu. ‘Evet’ destekçilerinin basini AK Parti çekmekle birlikte, bazi liberal ve sol kimlikleriyle bilinen kesimler de, anayasa degisikligine destek veriyor ve duruslarini ‘yetmez ama evet’ (YAE) slogani ile açikliyorlardi.
‘Yetmez ama evet’ slogani kamuoyunda çok tuttu ve anayasa tartismasi çogunlukla bu sloganin taraftarlari ile karsitlari arasinda cereyan etti. ‘Hayir’ ve ‘Boykot’ savunuculari, dogrudan evet diyenlerden ziyade, iktidarin dümen suyuna girdiklerini düsündükleri YAE’çileri hedef aldilar.
Bütün kötülüklerin anasi
Aradan on yil geçti ama bu tutum degismedi. Ülkenin hak ve özgürlük karnesini kötülestiren bir adim atildiginda ya da mevcut iktidar demokrasiyi ve hukuk devletini tahrip eden bir hamle yaptiginda, Hayircilar ve Boykotçular dönüp YAE’çilerin üzerine çullandilar, çullaniyorlar. Görünen o ki, gelecekte de bu tartisma sürecek ve bu pilav daha çok su kaldiracak.
Son günlerde YAE tartismasi yeniden alevlendi. O dönemin bazi YAE’çileri yanlis yaptiklarini söylediler, özür dilediler ve diger YAE’çilerin de özelestiride bulunmasi gerektigini belirttiler. Bunun üzerine halk oylamasindaki Hayircilar ve Boykotçular, herhalde psikolojik üstünlügü de ele geçirdiklerini sanarak, aslinda hiç kapatmadiklari YAE defterini bir daha açtilar. Ve hâlihazirda yasanmakta olan bütün kötülüklerin müsebbibi olarak gördükleri YAE’çileri yeniden topa tuttular.
12 Eylül referandumunda ‘Evet’ tercihinde bulunan biri olarak, bu tavra iliskin iki hususu belirtmek isterim: Birincisi, anayasa degisikliginin içerigiyle ilgilidir. Demokrasilerde bir anayasal degisiklik yapilmasi için halka basvuruldugunda, önünüze bir metin gelir. Metnin içerigine bakar, önerinin daha iyi bir toplumsal durum yaratacagini düsünüyorsaniz lehte, daha kötü bir netice doguracagina kaniyseniz aleyhte bir tavir alirsiniz. Yani, halk oylamalarinda aslinda iki tavir vardir: Evet ve Hayir.
Boykot: Mahcup bir hayir
12 Eylül 2010’da 26 maddelik bir degisiklik halkin önüne getirildi. Maddelere tek tek bakildiginda hiçbirinde hukuk devletine, demokrasiye ve insan haklarina zarar verecek bir içerik yoktu. Aksine, darbecilerin yargilanmasina olanak veren ve vatandaslara bireysel basvuru hakkini getiren degisiklik gibi, bazi maddeler 12 Eylül rejimini ve mesru siyasi aktörler üzerindeki vesayeti gerileten bir öze sahipti ve bu itibarla demokrasinin çitasini yükseltiyordu. Salt bu maddeler için bile ‘Evet’ verilebilirdi.
Hülasa Evetçilerin dayandiklari argüman açikti. Buna mukabil Hayircilar, hangi maddeye neden karsi çiktiklarini net bir sekilde ortaya koymuyorlardi. Daha ziyade teklifi getirenin kimligi ve niyeti üzerinden bir okumayla, genel geçer ifadelerle ve ezber suçlamalarla Hayir’i temellendirmeye çalisiyorlardi. Boykot ise, her ne kadar afili bir kavram olarak dursa da, bu tartisma da gerçekte ‘mahcup bir Hayir’in ötesinde bir anlam tasimiyordu. Boykotçular, Hayircilar gibi açiktan 12 Eylül’ü savunur bir konuma düsmüyor ama nihayetinde tuttuklari yol ayni duraga çikiyordu.
Hülasa, Hayir ve Boykot’un zorunlu sonucu, 12 Eylül Anayasasina dogrudan veya dolayli olarak dokundurmamakti. 12 Eylül’ün ömrünü uzatacak bu tercihlerin o gün de yanlis oldugunu düsünüyordum, bugün de yanlis oldugunu düsünüyorum. Murat Belge’nin ifadesiyle ‘Ben kendi hesabima, 12 Eylül yasamasini savunma geregi ya da ihtiyaci duymuyordum. Isigin geldigi gedigi iki santim daha genisletebiliyorsan bunu yapmaya deger.’
2019 yerel seçimleri: YAE’in zaferi
Deginmek istedigim ikinci husus, 2010’un YAE’çilerini hasin bir dille mahkûm edenlerin, bugün Cumhur Ittifaki’na karsi -farkinda olarak ya da olmayarak- YAE’çi bir pozisyona tutunmalaridir. Bilhassa 2019 yerel seçimlerini YAE’in bir zaferi olarak degerlendirmek yanlis olmaz. 12 Eylül’de boykotçu olan birçok solcu ve Kürt, Cumhur Ittifaki’ni durdurmak için tam anlamiyla benimsemedikleri ve içlerine sindiremedikleri Ekrem Imamoglu’na ve Mansur Yavas’a oy verirken buldular kendilerini.
Süphesiz onlara sorsaniz, Imamoglu’nun veya Yavas’in fikirlerinin ya da hayat tasavvurlarinin kendileri için ‘yetmez’ oldugunu beyan ederler ‘ama’ hemen arkasindan, anti-demokratik gidisi sonlandirmak için güçleri birlestirmek gerektiginden bahseder ve yetersiz olsa da bu aktörlere ‘evet’ demenin ne kadar dogru bir siyaset oldugunu eklerler. Dolayisiyla, dünün YAE’çilerine ates püskürenler, bugünün YAE’çileri olmus durumdalar.
Aslinda normal ve dogru olan da bu. Çünkü demokratik mücadele her yerde ve daima bir süre alir. Bir anda, tek basiniza ve tek bir hamleyle bütün demokratik dertlerinize çare bulamazsiniz. Demokrasi farkli kesimlerin isbirligini gerektirir ve adim adim ilerler. O nedenle özgürlükleri ve haklari kuvvetlendiren her çabanin kiymeti bilinmeli ve arkasinda durulmalidir. Siyaset, bunu gerektirir.
Umarim döne döne YAE’çileri dövmeyi milli spor haline getirenler de bunu görür ve hayatin kendilerini de bir YAE’çi yaptigini kendilerine itiraf edebilirler.
(*) Kurdistan 24, 09.09.2020
———————————————————
13 Eylül 2020

Vahap Coskun

Back to top button