Makale

Tüm dünyada irkçilik var ama Türkiye’de irkçilar çogunlukta

Irkçilik tüm dünyada yükseliste… Ekonomik imkanlarin daralmasi, insanlarin gelecege yönelik umutlarini kaybetmeye baslamasi bir öfke ve nefret dalgasina yol açiyor, bu duygu da hemen en yakindaki ‘Öteki’ne yöneltiliyor.

Amerika dünyanin belki de en irkçi toplumlarindan biri. Beyaz Irk’in üstünlügüne dayanan irkçi ideolojileri, bunlar üzerine kurulmus dernekleri var. Amerika’da sik sik siyahlara, Asyalilara, Hispaniklere yönelik silahli saldiri, katliam haberlerine taniklik ediyoruz.

Trump ile Biden arasinda geçen seçimin ana temalarindan biri, irkçilikti. Özellikle Trump’in söylem ve eylemleriyle destekledigi siyahlara ve Hispaniklere yönelik irkçilik. Unutmamak gerekir ki, Amerika’da federal düzeyde olmasa da eyaletler düzeyinde irkçi yönetim ve uygulamalar var ve halen de devam ediyor.

Son seçimin Demokratlara kaptirilmasinin ardindan Georgia’da siyahlarin oy kullanmasina yönelik zorlastirici düzenlemeler yapilmasi, açik irkçi tavrin bir baska ve utanmazca disa vurumu oldu. Beyaz ve hristiyan olmayan Amerikalilar, bir çok engel ve dislamayla mücadeleye devam ediyor.

Ama bu kadar irkçi tavra ragmen Amerika’nin mesela Türkiye’den temel bir farki var: Siyahlar devlet dairelerinde, kamuda, üniversitelerde görev alip tepe noktalara gelebiliyor. Bugün Amerika’nin baskan yardimcisi yari siyah bir kadin, Savunma Bakani siyah bir emekli general. Sayisiz siyah yönetimin en tepe noktalarinda görev yapiyor, federal kurumlarda çok sayida siyah, Hispanik, müslüman görev yapiyor.

Türkiye’de ise Türk ve müslüman olmayanlara nüfusta 1, 2, 3 gibi numaralar verildigini, bu insanlarin kamuda görev almalarina asla izin verilmedigini, irkçiligin bu anlamda bir devlet politikasi olarak en tepeden sürdürüldügünü biliyoruz. Egemen Bagis’in Avrupa Bakani oldugu, toplum ve hükümette Avrupa Birligi rüzgarlarinin güçlü estigi dönemde bir Ermeni yurttasi onca ugrasa ragmen bakanliga memur olarak atamayi basaramadigini dün gibi hatirliyoruz.

Amerika basta Batili toplumlarla Türkiye’nin bir baska farki, bu irkçi tavrin farkinda olan genis bir toplumsal kesimin varligi ve bu kesimin irkçiliga karsi renk ve inanç farkina bakmadan bir araya gelip bu gerçekle yüzlesme ve mücadele etme kararliligi. Irkçi medyaya karsi, irkçilik karsiti güçlü bir ana akim medyanin varligi…

Türkiye’de irkçilik gerçegini kabul eden güçlü bir toplumsal yapi ve dayanisma olmadigi gibi, kendisine ana akim diyen medyasi da irkçi. Yayinlariyla Tahir Elçi, Hrant Dink, Ahmet Kaya gibi isimleri ölüme götüren; Orhan Pamuk’u yillarca ölüm tehdidi altinda yasatan ve bir dönem Türkiye’nin en etkili medya grubu olan Dogan’in amiral gazetesinde ‘Türkiye Türklerindir’ sözünün oldugunu hatirlamaniz yeter.

Toplumsal bir uyanis, Avrupa Birligi rüzgarlarinin da etkisiyle Hrant Dink’in katlinde yasanmisti bir tek. Yüzbinlerce insan tarihte esi görülmemis bir sekilde ‘Hepimiz Ermeniyiz’ pankart ve sloganlariyla yürürken belki ike kez Soykirimla yüzlesti ve bir daha asla tekrarlanmadi.

Basta Ermeni Soykirimi olmak üzere yakin geçmisin devlet katliamlariyla yüzlesmede Türkiye solunun sessizligi veya utangaç tavri da Markist bir çizgiden çok Kemalist gelenekten geliyor olmasi, Osmanli’ya karsi ayaklanan Resneli Niyazi gibi kimi Ittihat ve Terakki liderlerini kendisine kahraman model olarak seçmesidir.

Türkiye’deki irkçiligin bence Bati’dan en önemli farki ise devlete bagimliligidir. Devlet yesil isik yakmadigi sürece psaif irkçiliktir bu. Ancak devletin onay ve izniyle siddete yönelir. Devlet onaylamadigi, yol vermedigi sürece ancak medya kiskirtmasiyla küçük çapta siddet eylemi yapar. Sözcü Gazetesi’nin haberinin ardindan Ankara’da Somalilerin isyerlerine saldirida bulunulmasi veya zaman zaman Suriyelilere yönelik siddet eylemlerinin patlamasi gibi.

Ancak Türkiye’de irkçilik ve ona dayanan imha esasinda bir devlet politikasidir. 1896’da Abdülhamid döneminde Ermenilere karsi baslayan bu siyaset, 1915, 1938, 6-7 Eylül 1955’de, ardindan Maras’ta ve Çorum’da sürdürülmüstür. Bu topraklarin Hristiyan, Yahudi ve Alevi nüfusundan ‘arindirilip’ temizlenmesi devlet ve toplumun ortak projesi olarak sürdürülmüs ve Islam her dönem bu siyasetin itici gücü olmustur. Aksi halde bu topraklarda tarihin en büyük Soykirimini yaptigi inkar edilemeyen Yavuz Sultan Selim adi köprülere, okullara verilip kahraman ilan edilebilinir miydi?

Irkçilik, soykirim ve katliam devletle toplumun isbirligi sonucu gerçeklesmis, güvenlik kuvvetlerinin izni, göz yummasi, yönlendirmesiyle binlerce yildir bu topraklarda yasayan insanlara korkunç acilar yasatilip izleri silinmistir. Hem insani olarak, hem kültürel olarak…

Suçta ortak bu iki kesimin Soykirim gibi bir konuda tek vücut olmasi ve inkarci bir tavra girmesi kaçinilmazdir. Dün Ermenilere yapilana susup hala inkar edenler bugün Cemaate yapilana sessiz kalarak, ihbar ederek destek veriyor. Çünkü bir ‘Cemaatçi’nin kamudan eksilmesini kendi çocuguna is imkani, bir Cemaat üyesinin malvarligina el konulmasini kendisine zengin olma firsati olarak görüyor.

Birden fazla katman ve kesimin inkar ve irkçi milliyetçilikte birlestigi, bu duygu ve düsüncesinin devletin egitim politikalari, ilkel medya yapisi ve siyasilerin söylemleriyle her gün tekrar tekrar kafalara çakildigi, farkli söylem sahiplerinin susturulup tehdit edildigi bir cografyanin kalkip Amerika’nin irkçiligi ve tarihiyle konusmasi aklin ve mantigin alacagi bir durum degildir elbette.

———————————————————–

Arti Gerçek- 30 Nisan 2021

Ergun Babahan

Back to top button