Listedeki katiller
Bugünkü Meclis’te yarginin ‘planlayici ve uygulayici’ olarak isaret ettigi 1980’den bu yana islenen cinayetlerin zanlilari var. ‘Katil Meclis’te çigliklarinin isaret ettiklerinin listelere çogalarak yerlestirilmelerinin sampiyonu 14 Mayis olacak galiba.
Ankara’da öldürülen eski Ülkü Ocaklari baskani Sinan Ates’in dayisi Halil Ibrahim Bozkurt ne diye feryat etti:
‘Bizim evladimizin katili Meclis’tedir.’
Meclis’te islenen ilk cinayette vurularak öldürülen Halit Pasa’nin yakinlari da muhakkak ayni seyleri haykirmisti:
‘Katil Meclis’tedir.’
O zaman da katilin bilinmesine ragmen cinayet aydinlatilmamisti.
Bugünkü Meclis’te de yarginin ‘planlayici ve uygulayici’ olarak isaret ettigi 1980’den bu yana islenen cinayetlerin zanlilari var
xxxxxx
‘Katil Meclis’ te çigliklarinin isaret ettiklerinin listelere çogalarak yerlestirilmelerinin sampiyonu 14 Mayis olacak galiba
Cinayet isleyen katillerinden söz ediyoruz Bu seçimde sayilari daha da artacak gibi
Savci Dogan Öz neden öldürüldü? 12 Eylül öncesi kontrgerilla yapilanmasina iliskin sorusturma yürüttügü için
Hizbullah cinayetleri neydi peki?
xxxxxx
Bir parlamentoda katillere rastlanilmasi dünyada siklikla söz konusu olmaz Türkiye’de niye böyle oluyor?
Bu, kökleri epeyce derinlerde olan büyük bir çürümenin sonucu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Faili Meçhul Cinayetler, Susurluk, Roboski ve 15 Temmuz Arastirma Komisyonu raporlarinin hiçbirini Genel Kurul’a indirmedi. Görüsmedi. Sorgulamadi. Pesine gitmedi
Halit Pasa’nin katilleri gibi bu cinayetlerin de failleri hep korundu
xxxxxx
Büyük facialarin sorumlulari da hep bir koruma kalkaninin arkasina saklandi.
Roboski nedir?
Soma nedir?
Amasra nedir?
Depremlerdeki ‘siyasetçi-müteahhit-bürokrat’ üçlüsünün sebep oldugu facialar nedir?
Bunlarin failleri ne oldu?
xxxxxx
Bugün katillerin Meclis’e girdigi, çürümenin yayildigi, ‘Siyasetçi-müteahhit-bürokrat üçlüsünün facialara yol açtigi bir ülke var.
Cinayetlerin hesabi sorulmadigi gibi depremlere insanlari kurban eden ‘rant sistemi’ de hesaba çekilmiyor.
Bugün depremin 64. Günü Resmi can kaybi 50 bin 399’a yükseldi.
Enkaz altinda kalan insanlarimizin gerçek sayisini ise hala bilemiyoruz
Onlari sadece çürük binalar öldürmedi, yardimin gecikmesi de öldürdü Iletisimin kesilmesi de öldürdü
‘Deprem zamani neden bant daraltmasi yaptiniz’ sorusuna Ulastirma Bakani insanin kanini donduran bir sogukkanlilikla nasil cevap verdi:
‘Gerekli bir durum vardi ki yapildi. Yapilmasi gereken bir konuydu, o yüzden yaptik.’
Böylesine umursamaz bir cevap olabilir mi?
Toplum bunun hesabini sormazsa, olur Bunu bu kadar rahat söyleyen bakan, toplumun tepkisinden çekinmiyor demektir.
xxxxxx
Türkiye çürüdü Ama galiba ‘siyaset kurumu’ en önde kosarak çürüdü
12 Eylül’den kalma anayasa, siyasal partiler kanunu, seçim yasasi, Meclis iç tüzügü hiçbir zaman dogru dürüst demokratiklestirilmedi ve sistem çürüye çürüye bugünkü halini aldi
Islenen cinayetlerin hesabi sorulmadi.
Ne Adalet Bakanlari ne Hâkim Savcilar Kurulu ne de Meclis, bireysel ve sistemsel katliamlari sorgulayarak bunlarin bir daha yasanmamasini garantileyecek bir düzen olusturdular
12 Eylül rejimini degistirmeyen ‘sivil siyaset’ sonunda ülkeyi denetimsiz, keyfi bir Islamci otokrasiye teslim etti
Simdilerde bunun da iyice cilki çikti Her yani irin kapladi.
xxxxxx
Demokrasi, verilen vergilerin nereye harcandiginin denetlenmesidir
Bunu Meclis adina yapan kurum Sayistay’dir Bu kadar önemli görevi olan Sayistay kötürüm hale getirildi
Meclis adina halkin vergilerinin nerelere ve hangi verimlilikte harcandiginin denetlenmesinin gene parlamento tarafindan engellendigi bir döneme gelmis bulunuyoruz
Vergilerine sahip çikamayan bir toplumun parlamentosuna katillerin de liyakat yoksunlarinin da dolusmasinda da sasilacak bir sey yoktur.
xxxxxx
Müteahhitlerin finansmaniyla yol alan çürümüs bir siyaset kurumu ile seçimlere gidiyoruz
Bazi belediye baskanlarinin kamu imkanlariyla siyaseti tanzim etmeye çalistigi
Halktan kopuk, kapali devre siyasal kariyer planlarinin yapildigi, al gülüm ver gülüm anlayisiyla olusturulan delege sisteminin varligini sürdürdügü siyasi yapinin amaci, sistemi en radikal biçimde dönüstürmek mi yoksa ikbal avciliginda ön almak mi olacak?
Simdiye kadar ilk sikkin sürekli muzaffer oldugunu hiç göremedik
xxxxxx
Yakin zamanda ‘cehennemin kapilari’ kapanacak Bundan kimsenin süphesi olmasin
Ama sonrasi?
Ortak ideal olarak seslendirilen ‘cumhuriyetin demokratiklesmesi’ basarilacak mi?
12 Eylül’ün gölgesinde batakliga dönüsen bir yapi, saglam, saglikli, vergilerine sahip çikan, katillere hesap soran, bakanlarin umursamazca konusamadigi bir demokrasiyle kurutulabilecek mi?
xxxxxx
Milletvekili listelerinde bollasan katilleri görünce insan sormadan edemiyor:
Cumhuriyetin demokratiklestirilmesi için önce siyaset kurumunun demokratiklestirilmesi gerekmiyor mu?
Bunu kim nasil yapacak?
Bunu sormanin
Ve israrla cevap istemenin tam zamanidir.
————————————————–
10 Nisan 2023-Marmara Yerel Haber
Mehmet Altan