Enfal Dosyasi-15

Umrean’dan Topzava’ya (*)
Seyh Hüseyin Seyh Kake Heme Hezarkani’nin anisina
Enfal operasyonlarinin sicakliginda, binlerce kadin-erkek, genç-yasli çocuk gibi O da ailesinden 12 kisi birlikte köyünde tutuklandi. Akrabalari, es, dost ve tanidiklari Germiyan bölgesinin bu taninmis kisisinin serbest birakilmasi için Izzet Duri’ye ¹ ulasiyorlar ve Seyh Hüseyin’in saliverilmesini rica ediyorlar. Izzet Duri tüm yasami boyunca ilk kez cesaret edip, Seyh Hüseyin’in salivermesini Saddam’dan talep ediyor. Izzet Duri’nin istemi üzerine Saddam Enfal operasyonlari yürüten Feylak-1 Komutani’na telgraf gönderiyor ve Seyh Hüseyin’in serbest birakilmasini emrediyor.
Saddam’in telgrafi, Seyh Hüseyin’in Kelar, Kifri, Necul ve Germiyan’in bazi köylerinden Enfal edilenlerin taplandigi Qoretu kampina gönderilmesinden sonra, Komutan’in eline ulasiyor. Saddam telgrafi üzerine Feylak²Komutani bizzat Qoretu’ya giderek binlerce kisi içinde Sey Hüseyin’i buluyor ve Seyh’e ‘Sen Baskamutan’in (Saddam’in) emri ile serbestsin, sevin, esini ve çocuklarini birak ve git’ diyor.
Seyh, Feylak-1 Komutani’na bu ‘halka ne yapacaksiniz’ diye soruyor, ‘söylediklerinizden onlarin esir olduklari anlasiliyor, ben de serbest kalmak istemiyorum’ diyor.
Komutan, ‘Sayin Baskan serbest birakilman için emir verdi’ deyince Seyh de ‘Saddam size emir vermis, ben de kemdime akraba, tanik, es dost ve Germiyan halkindan ayrilmama emrini veriyorum’ diyor.
Seyh Hüseyin yalniz kendisinin serbest olmasina riza göstermedi, ailesinden 12 kisi ve öteki Germiyanlilarla birlikte enfal edildi.
***
Umrean: Kut iline bagli Hey bölgesinde bulunan bir köy. Abdul Hasan Muhan Murad bu köyde dünyaya gelmis.
Topzava: Kerkük’ün batisina düsen Kürdistan’in büyük köylerinden birisi. Kerkük’e 11 km uzakta. Enfal sürecinde toplama kampi olarak kullanildi. Enfal edilenler burada, kadin-erkek, genç yasli diye ayiriliyor, bilinmeyen yerlere gönderiliyordu. Topzava ayni zamanda Abdul Hasan Muhan Murad’in ortaya çikarttigi gibi birçok Enfal kurbani gencimizin kursuna dizildikleri yer.
* * *
Giris
Biz daha önce Enfaldan çok bahsettik, imkânlarimiz ölçüsünde, az ya da çok bazi seyler yaptik, Enfala ugrayan yerlesim birimlerini ortaya koyduk.
Enfal ve Enfal sürecinde yasananlari kurtulanlarin dilinden anlatan 4 cildlik bir kitap projem vardi. 3 cildi Enfal operasyonlarinda yakalanip ölüm yolculuguna çikartilanlarin anlattiklarina ayirdim. Bu kisileri arayip buldum ve söylediklerini kaydettim. 4. cildi Saddam sonrasina biraktim, çünkü bu cildi Enfal’in perde arkasina ayirmistim. 4. ciltte cellâtlarin anlattiklarina yer vermek istiyordum. Kendime bir çalisma programi da hazirlamistim ve bu düsüncemi tanidiklarima, dost ve yakinlarima da söylemistim. Irak’ta özgürlük sürecinin baslamasindan, yani Saddam rejimi yikildiktan sonra programimi hayata geçirmek amaciyla bir çaba içine girdim.
Eline herhangi bir bilgi geçtiginde beni bilgilendiren duyarli kisilere tesekkür ederim. Elinizdeki eser, bu çalismanin ürünüdür.
* * *
Gerçi simdi bile bilmiyorum ve sormadim da, bu kisi nasil buraya geldi ya da kim O’nu o dönemde Kürdistan Bölgesi Basbakani (Süleymaniye merkezli hükümet-D.N) olan Berhem Salih’in yanina götürdü? Ama Basbakan vasitasiyla Enfal döneminde ‘Emniy Xas’ (Özel Güvenlik)’da çalisan, Ali Hasan Mecid ile birlikte Enfal kurbanlari için çukurlar açan ve kurbanlarin üstüne toprak yigan Abdul Hasan Muhan Murad adli birinin oldugunu, simdi de Uluslararasi Mahkeme’de sahitlik yapmaya hazir oldugunu ögrendim. Bu Kürdler için çok önemli bir gelismeydi. Gerçi Enfal saklanabilecek bir facia degildi, ama Özel Güvenlik’de çalisan bir Arabin sahidligi Enfal Davasi için gerekli ve büyük bir öneme sahipti.
Saddam rejiminin yikilmasindan 2 hafta sonra, bir gece gazeteci arkadasim Stran Abdullah telefon etti, ‘beni bekle yanina geliyorum, birlikte Kerkükê gidecegiz, önemli bir is var, yarin sana anlatirim’ dedi.
Ertesi günü, ben Çemçemal’da idim. Stran Abdulah ve hükümetin hukuk danismani Abdul Basit geldiler, birlikte onlarin otomobili ile Kerkük’e gitmek için yola koyulduk. Yolda Stran Abdullah, ‘Dr. Berhem Salih bu sorunun dogru olup olmadigini arastirmak amaciyla bir komisyon olusturdu. Komisyon bir yandan olayi arastiracak, diger yandan verilen bilgileri kaydedecek’ dedi, Berhem Salih’in bu çalismanin gizli yürütülmesini tehbihledigini de sözlerine ekledi.
Böylece bir yandan Uluslararasi Mahkeme’de sehidlerimiz savunulacakti ve gerçekleri genelde uluslararasi özel de ise Arap kamuoyunda açiga çikacakti. Diger yandan olayin zamansiz bilinmesinin, Enfal kurbanlari yakinlarini toplu mezarlari aramaya itecegi ve böylece bu firsatin kaçacagi endisesi yasaniyordu.
3×4 m. büyüklügünde bir odada kendisiyle görüstük. 3 kisilik komitemiz disinda, Süleymaniye Asayisi’ndan Westa Hüseyin de bizimle birlikte idi. Bu Arabin, Enfal faillerinden birisi oldugunu ve bir biçimde Kürdistan Bölge Basbakani’na ulastigini anladim. Küçük odada 2-3 saat oturduktan sonra birlikte, O’nun bundan 15 yil önce, bir Agustos gecesi kardes ve bacilarimizi kepçe ile gömdügü yere gittik.
Yeri belirledikten sonra, ertesi sabah bir kepçe ile geri gelmak üzere döndük. Amacim O’nun kepçe ile nasil kazi yaptigini görüntelemekti. Anlatacaklarini uygun bir zamanda yazmaya karar vermistim. Adamin hemen kepçeye binip kuyu kazmaya baslamasiyla birlikte, bende tam bir Enfalci oldugu kanaati olustu. Oysa O adamin cenazelerin tek tek yerini hatirlayacagi ve gösterecegini düsünemiyordum, bunda da yanildim. ( )
3 kepçe ile 5 gün boyunca çalistik. Biz çalismalari birkaç kamera ile kaydetmemize karsin, basina yansitmamayi kararlastirmistik. Bende de bir kamera vardi ama asil seref kemereman Hana Kasim’a aittir. Taha Latif ve Heme Ali de ekibimizde yer aldilar. Biri yabanci biri de bir Kürd televizyon kanali olmak üzere, medya iki kez çalisma yaptigimiz yere geldi, onlara yayinlamamak kosulu ile çekim yapma izini verdik. Onlarin basin ahlakina uyarak çektikleri görüntüleri yayinlamamalarindan büyük sevinç duyduk. Amacimiz, halkimizin çikarlari için bu çalismalarin gizli yürütülmesi ve zamani geldigine yayinlanmasiydi. Ama ne yazik ki
Simdi ben çaresiz üç oturumda yaptigim görüsme ve roportajlardan olusan bu eseri yayinliyorum
* * *
Ilk önce adini söylemek istersen?
Ebul Hesen Muhan Murad.
Dogum tarihin ne?
1961.
Nerede dogdun?
Kut ilinde.
Kut’in içinde mi?
Hayir, Kuta bagli Hey kazasina yakin olan Umraen köyünde dünyaya geldim.
Köyünüz Hey’e ne kadar uzakta?
Yaklasik 10 km.
Baban ne is yapiyordu?
Babam çifçi idi, hayvancilik ve tarimla ugrasiyordu.
Okumus muydu?
Ben mi?
Hayir, baban.
Hayir.
Onlar mi seni bu isi yapmaya gönderdiler yoksa sen kendin mi istedin, evinizin durumu nasildi?
Normal bir yasantimiz vardi.
Aileniz kaç kisiden olusuyordu?
Biz 2kardes, 4 baci, ana ve baba Toplam 8 kisiydik.
Köyünüzde okul var miydi?
Evet.
Sen okula gittin mi?
Evet.
Kardes ve bacilarin?
Hayir, onlar okumadilar.
Niye?
Tarlamiz vardi, onlar tarim ve hayvancilikla ugrastilar. Köyde, insanin geçimi hayvancilik üzerineyse eger, çocuklar mecburen hayvanlarin pesine düserler, tarlalarda ekmekle-biçmekle ugrasirlar, bu isler tahsilden önce gelir.
Peki, seni nasil okula gönderdiler?
Bilmiyorum, babam istedi. Ben çocuktum, kendimi tanimaya basladigimda ise okuldaydim. Öyle anlasiliyor ki baci ve kardeslerim de okulu sevmisler ama babam onlari göndermemis. Bu durumdan O sorumlu, ben degil. Peki, ben severek mi gittim? Anlasiliyor ki ben de okumayi sevmisim.
Köyde sadece ilkokul mu vardi, ortaokul da var miydi?
Ne ortaokulu, köyde sadece ilkokulun ilk üç sinifi vardi.
Yani tahsilin ilkokulun üçüncü sinifina kadar mi?
Hayir, ben ilk üç sinifi köyde okuduktan sonra tahsilime devam etmek için Hey kazasina gittim ve orada 6 yillik ilkokulu bitirdim. Daha sonra 3 yil da ortaokulu, Hey’de okudum. Ama sonrasina devam edemedim. Çünük gidip gelmek masrafli idi, okumak zordu. Geçimimi saglamak için bir is bulmaya karar verdim.
Peki, geçimini saglamak için ne is buldun?
Nufüs ve pasaport dairesinde polis oldum.
Ne zaman?
30 Mart 1978 günü, ise ilk basladigim gündü. Ilk günden itibaren çalismaya basladim.
Nerede?
Nufüs ve Pasaport dairesi dedim ya
Dairenin bulundugu kenti soruyorum, Hey’de mi yoksa bir baska yerde mi?
Kut vilayetinde.
Maasin ne kadardi?
Aylik 53 dinar aliyordum.
Peki, geçimini saglamaya basladiktan sonra?
Kut’da 4 ay kaldim. Daha sonda tayinim Bagdat’taki Nufüs ve Pasaport Dairesi Genel Müdürlügü’ne çikti.
Affedersin, önce sunu sormaliydim: Dogum tarihim 1961 dedin. 1978’de de polislige basladim diyorsun. Bu durumda 18 yasina basmadan polis oldun. Sen yasini mi büyüttün? 18 yasindan küçük olan seni nasil polis yaptilar?
Tahsilim vardi, o dönemde yasina bakmadan tahsilli olanlari ise aliyorlardi.
Ne zamana kadar Bagdat’ta kaldin?
Beni birkaç kez Bagdat’ta gönderip geri çagirdilar. Ama 1980 yilina kadar Genel Müdürlük’te kaldim. 1980 yilinda Müdürlügü bölümlere ayirdilar. Bir bölüm Bagdat’ta bulunan yabancilar için ‘Ikametgâh-Istihbarat’ oldu, birisi de benim de çalistigim ‘Pasaport Dairesi.’ Tayinim Erer Emniyet müdürlügü Pasaport Dairesine çikti. ( )
Bu bölüme tayinini sen kendin mi istedin?
Hayir, herkes tayini nereye çikarsa, ya da nereye yollanilarsa oraya gidip çalismak zorundaydi.
Sen ne zaman ve nasil Emniyet teskilatina katildin?
1980 yilinda, tayinem Erer Emniyeti’ne çiktiginda.
Erer Emniyeti’nde sana ne is verdiler?
Soför oldum.
Müdürün özel soförü mü yoksa dairenin mi?
Hayir, ben agir vasita soförüydüm.
Agir vasita derken?
Kepçe, loder, grayder, kamyon.
Emniyet dairesinde, kepçe, loder, grayder ve kamyon hangi islerde kullaniliyordu? Sen bu araçlarin operatörü müydün?
Her çesit araç vardi, özel islerde kullaniliyorlardi.
Ne gibi özel isler? Bizi daha fazla aydinlatabilir misin?
Üst düzey yöneticilerimizin hepsi arazi ve tarla sahibiydiler. Bu yerlerde isler oluyordu.
Anladigim kadariyla Emniyet yöneticileri özel isleri için devletin malini kullanmislar. Ama Emniyet Müdürlügü’nün kepçe, dozer ve grayder ile ne isi olabilir? Ya da devlet ne diye bu araçlari Emniyet’in hizmetine vermisti? Sadece sorumlularin arazi ve tarlalarinda çalistirilmalari için mi? Ya da baska islerde kullaniliyorlardi ve ayrica sorumlular da kendi özel islerinde bu araçlardan faydalaniyorlardi?
Ben bu araçlarin orada olduklarini söyledim ya. Ayrica tayinimin çiktigi her yerde bu araçlar vardi. Bilmiyorum ne için getirmislerdi ve ne gibi islerde kulaniyorlardi
Sen bu soruyu onlara hiç sordun mu?
Yok, Vallahi sormadim.
Peki, sen bu araçlarin operatörü olduktan sonra, bu araçlarin buraya niye getirildiklerini anladim mi?
Dedim ya, yöneticilerin arazi ve tarlalari için.
Biz Irak’ta nelerin oldugunu biliyoruz ve sen böylesi bir ülkenin Emniyet teskilatinda uzun yillar çalistin. Nasil olur onlar sadece tarim islerinde kullanilir! Bu araçlar Imar veya Tarim bakanligi’nin kullandiklari araçlar. Emniyet gibi kurumlarin bu araçlara niye ihtiyaci olsun ki, satin alsinlar. Sadece müdürlerin arazi ve tarlalari için mi?
Yok, sadece bu isler için degil. Araçlar Emniyet teskilatina aittiler, Emniyetin özel isleri bu araçlarla yapiliyordu, Emniyet müdürlerinin isleri de
Ben de Emniyetin dozer, kepçe ve grayderlerle yapilan özel isleri nedir diye soruyorum.
Örnegin, dairenin avlusunu düzeltmek yahut dairenin yollarini yapmak veya onarmak için bu araçlar kullaniliyordu.
Simdi anlamaya basliyorum, baska ne islerde kullaniliyorlardi?
Kepçe ve dozer, ihtiyaç duyulan olan her iste kullaniliyordu.
Ne gibi, daha fazla örnek verebilir misin?
Örnegin, emniyet müdürlüklerinin avlusunda, yer altinda özel hapishaneler yapildiginda, bilinmemesi, gizli kalmasi için bu araçlar kullaniliyordu. Disaridan araç getirilmesi halinde yapilan sey açiga çikardi.
Emniyet binalarinda, özel hapishane yapilmasi için çukurlar açtin mi?
Bir tek operetör ben degildim ki, bu görevi sadece bana versinler. Her müdürlükte bu araçlardan çok vardi ve operatörlerin sayisi da çoktu.
Simdi sen özel hapishane kazdigin yerleri, üstlerin emriyle kimlerin bu hapishanelere konuldugunu, bu hapishanelerin nerede olduklarin zorlanmadan söyleyebilir misin?
Evet, birçok kez dairelerin içinde, kentlerin disinda ve kislalarda biz çukurlar açtik, halki bu çukurlara doldurduk ya da açtigimiz çukurlar hapishane olarak kullanildi.
Kepçe ve dozerlerle mi?
Söyledigim araçlarla
Biz hepimiz Irakta yasadik. BAAS rejiminin vahsetini gözlerimizle gördük. BAAS rejiminin yikilmasindan sonra özellikle bilinmeyen seyler açiga çikiyor. Binlerce toplu mezarin oldugunu biliyoruz. Binlerce günahsiz insani diri diri gömdüler, birçok kisiyi idam ettiler ve cenazelerini de ailelerine teslim etmeyip kendileri gömdüler. Rejim tüm bunlari yapti ve biz az ya da çok biliyoruz. Ama birçok magdur, suçlularin konusmasini ve olaylarin üzerindeki perdenin kalkmasi bekliyor. Emin ol ki sen su anda insani ve degerli bir is yapiyorsun. Bu, hem senin vicdanen rahatlaman için iyidir hem de gelecek için, bunlarin kayit altina alinmasi için Ama karistirmadan, çarpitmadan bildiklerini bize anlat ki gerçek ortaya çiksin. Halkin da bildiklerini anlat ki süpheye düsmeyeyim. Detaylarini bilmedigimiz ama haberdar oldugumuz olaylari bize anlat.
Öyle. Bu rejim zalim idi ve çok kötü isler yapti. Çok insan öldürdü, çok kisiyi idam etti, idam ettiklerini açtigi çukurlara gömdü. Benim yaptigim da buydu. Ben öldürülenlerin cenazelerini çukurlara koydum ve üstünü toprakla örtüm. Ben öldürülenlerin cesetlerini gömmekten hoslaniyor muydum? Onlari ben öldürmedim, ben gömüyordum.
Ben de senin emir altinda oldugunu söyledim, sen onlarin emirlerin yerine getirdin. Simdi sen sana verilen görevleri açiklarsan, bu büyük bir iyilik olur. Belli ki aranizda, baskalarinin bilmedigi çok seyler olmus.
Dogru, öyle oldu. Zalim hükümet halktan çok kisi öldürdü, cenazelerini çukurlara doldurdu bize de üstlerine toprak yigdirdi. Bu yerlerin neresi oldugu Allah bilir. Belli ki ailelerinin gözü de yollarda
Dediklerimi tekrarliyorum: Sirlari açiga çikarmakla sen iyilik yapmis oluyorsun.
Evet, evet
Erer’de kaç yil kaldin? Erer’de oldugun dönemde kaç kisi öldürüldü, ya da cenazeler nasil gömülüyordu?
Hîç!
Nasil? Bu Erer Emniyet Teskilati’nin hiçbir kimseyi öldürmedigi anlamina mi geliyor?
Kardes, benim isim halki tutuklamak, vurmak ya da öldürmek degildi. Isim bilgi toplamak ve cenazeleri gömmekti. Rejimin aleyhine olan birisi hakkinda istihbarat geldiginde, onu tutukluyorlar, gözaltinda iskence yapiyorlardi. Itiraf etmesi halinde bizden daha üst bir makama gönderiliyordu. Burada ya ya hapis cezasi veriliyor ya da idam ediliyorlardi. Itiraf etmemesi halinde daha fazla arastirma için, Bagdat’ta, Emniyet Genel Müdürlügü’ne gönderiliyorlardi.
Yani sen burada ölüm ve idam görmedin?
Iskencede ölenler hariç, idamlari burada yapmiyorlardi, Hayir, olmadi. Bu isler daha çok özellikle de Iran-Irak savasinin sona ermesinden sonra Emniyet Genel Müdürlügü’nde yapiliyordu. Ben Erer’de oldugumda savas yeni baslamisti.
Peki, Erer’den sonra seni nereye gönderdiler?
Erer’de oldugum dönemlerde beni birkaç kez görevli olarak Bagdat’ta Emniyet Genel Müdürlügü’ne gönderdiler.
Ne gibi görevlerle?
Operatörlük isi için.
Inanayim mi?
Kardes, beni buraya Allah korkusu getirdi, söylediklerimi de Allah için söylüyorum, insanlik için geldim ben. Kimseye yalan söylemiyorum. ‘Emniyet’te kepçe operatörüydüm’ demekle yalan mi söylüyorum?
Afedersin, gelelim Erer’de oldugun döneme.
Buradan beni Ambar Pasaport Dairesi’ni gönderdiler. Daha sonra beni 73-74 yilina kadar Ali Hasan Mecit’in müdürü oldugu Bagdat’taki Emniyet Genel Müdürlügü’ne gönderdiler. Daha sonra Kut’a gönderildim ve 17 Agustos 1988 tarihine kadar orada kaldim.
Ne zaman evlendiniz?
Tayinim Emniyet Genel Müdürlügü’ne çiktiktan ve Bagdat’ta birkaç ay kaldiktan sonra, evlenip burada yasabilecegimi hissettim. Burada evlendim, dügünümüz 15 Mart 1983 tarihinde yapildi.
Esini daha önce de taniyor muydun? Yoksa Bagdat’ta mi tanisip evlenmeye karar verdiniz?
Esim amcamin kizi idi ama önceden birbirimizi görmemis ve tanismamistik.
Eger amcanin kiziysa ne oldu birbirinizden uzaklastiniz, birbirinizi tanimadiniz?
Amcam, bir zamanlar Bagdat’tan kendine bir kadin almisti. O Bagdat’ta biz Umraen’de idik. O zaman dünya bugünkü gibi degildi, gidis gelisler çok azdi. Amcam babamdan küsmüstü. Babam amcamin malini yedigi için O da Bagdat’ta göçmüstü. Amcam arkasindan iki çocuk birakarak öldü. Her ikisi de evlenmislerdi. Ben bunlari duydugumda amcam kizinin 6 çocugu vardi ve esinden bosanmisti. Ben de onu nikâhima aldim.
Yani esinin seninle evlenmeden önce 6 çocugu vardi?
Evet, 6 çocugu vardi.
Simdi senin kaç çocugun var?
6 çocuk.
Yani esinin 6 çocugu eski kocasindan, 6 çocuk da senden var?
Evet.
Senden olan çocuklarin ad ve yaslarini söyleyebilir misin?
Niye söyleyemiyeyim 4 oglum iki kizim var. Ilk çocugum kiz adi da Ivan, 1984’de dünyaye geldi. Ivan’dan sonra 1985 yilinda biri kiz biri oglan olmak üzeri ikiz çocugumuz oldu. Oglanin ismi Ahmet, kizin ismi ise Suzan. Daha sonra 1986 yilinda Selam, 1987 yilinda Mutez nünyaya geldi. 1987 yilinda dogan en küçügün adi ise Haydar.
Her iki çocugun ismi de Kürtçe, Ivan ve Suzan. Niye Kürtçe isim taktin çocuklarina?
Kürt arkadaslarim vardi, onlar bu isimleri taktilar.
Çocuklarini okula gönderdin mi?
Evet, hepsini ilkokula gönderdim, ama onlar tahsillerini tamamlamadilar.
Sartlarin iyi olmadigi için mi?
Kizim ilkokuldan sonra egitimi birakti. Oglanlardan Ahmet de öyle. Su anda Mutez ortakulun birinci sinifinda. Haydar ise ilkokunu altinci sinifinda okuyor. Ama bilmiyorum, tahsillerine devam mi ederler yoksa ötekiler gibi yarim mi birakirlar?
Tahsillerini yarim birakmalarinin sebebini söyleyebilir misin?
Geçim sikintisi nedeniyle. Hayat çok zor, aldigim maasla onlarin karnini ancak doyurabiliyorum, onlarin okul masraflarini karsilayamiyorum. Ahmet masraflari nedeniyle okulu birakti, iki yildir ayakkabi boyaciligi yapiyor.
Afedersin, bu kadar yeter, aileden bahsedince duygulandigini hissediyorum, bundan böyle bu bahsi açmayalim. Emniyet Genel Müdürlügü, senin orada oldugun dönemde mezbaha idi. Biraz Emniyet Genel Müdürlügü’nde yapilanlardan bahsedebilir misin?
Vallahi hangisinden bahsedecegimi bilemiyorum, sen de çok iyi nitelendirdin. Orasi bir mezbaha idi, ama insanlar için, hayvanlar için degil.
Burada islenen ve sahit oldugun suçlardan bir-iki örnek versen?
Sedece ben degil, burada bulunan herkes neler yasandigi bilir. Burada insanlik kendinden utanirdi. Iskencenin onlarca metodu uygulanirdi. Insanlara iskence etmekte kullanilan ve disaridan getirtilen onlarca alet vardi
Hangi ülkelerden getirtiliyordu?
Kim bilebilir? Iskence aletleri kullananlar, aletlerini gizleyerek getirirlerdi, sadece üst düzey yöneticiler bilirlerdi.
Uygulanan iskence metotlari nelerdi?
Bilmiyorum, ben iskence ekibinde degildim, ben cellât degildim, sofördüm, soför
Soför oldugunu biliyorum, ama ama bir insan çalistigi bir teskilatta neler oldugunu az da olsa bilir.
Ben ta basta bildiklerimi söyleyecegime dair yemin etmedim mi? Ne biliyorsam size söylüyorum. Ben Allah korkusuyla geldim buraya: Geldim ki halka gerçekleri anlatayim, ne eksik ne fazla. Allah yukarida biliyor.
Iyi. Duyduklarini, gördüklerini ya da arkadaslarinin sana anlattiklari söyle.
Ne gibi.
Iskence uygulamalari hakkinda.
Nasil duymadim! Onlarca sey duydum. Ama ben basta da sana söyledim, ben içinde bulundugum seyleri anlatacagim.
Duydugun ya da sana bahsedilen bir iki iskence metodundan bahsetsen.
Itiraf ettirmek için uygulanan bir iskence vardi. Insana öylesine eziyet edilirdi ki, insan ne biliyorsa söylemek zorunda kalirdi. Çok aci veren, eziyet eden ama öldürmeyen bir metot, bu metotun aletleri de vardi. Insani parça-parça eden aletlerde vardi. Karmasik ve uzun süren psikolojik iskence yöntemleri vardi. Aileleri getirilip tutuklularin gözleri önünde iskence yapiyorlardi, tacizde bulunuyor, tecavüz ediyorlardi. Aklina ne gelirse uygulandi. Ben bunlardan bazilarini duydum. Ama ben Enfal kurbanlarinin öldürülüp topraga gömülmesinin sahidiyim.
Onlari soracagim. Asil amacim da sahidi oldugun Enfal. Ama senin diger bilgilerinden de yararlanmak istiyorum. Sen Irak’taki öldürme olaylarindan haberdarsin. Gelelim Enfale. Sen Enfal hakkinda ne biliyorsun?
Ne demek ne biliyorsun Gözümle gördüklerimin hepsi aklimda.
Bize gördüklerini anlatmaya hazir misin?
Konusmaya hazirim. Uluslararasi televizyon ve medya organlari nezdinde sahitlik yapacagima söz veriyorum. Uluslararasi Mahkeme önünde de sahitlik yapmaya hazirim. Dogrulari söyleyecegime Allah adina yemin ederim. Eger yalan söylersem iki gözüm kör olsun. Ben kimseye yalan söylemem. Sadece Allah korkusu ile geldim. Tam 15 yildir geceleri bir video filmi gibi öldürülen ve çukurlara atilan aralarinda bir aylik bebegin de oldugu kadin ve çocuklari görüyorum. Ben kepçe ile onlarin üzerine toprak attim.
Enfal soykirimi basladiginda sen nerede idin?
Enfalin ne zaman basladigini bilmiyorum ki o dönemde nerede oldugumu söyleyeyim.
Enfal askeri alanda 17 Subat 1988 tarihinde basladi.
O dönemde ben Kut Emniyeti’nde idim.
Peki, seni Enfal yapilan bölgelere ne zaman gönderdiler, Enfal operasyonlarina nasil katildin?
17. 07. 1988 tarihinde tayinim Kut Emniyet’inden Kuzey Örgütleme Bürosu’na çikti.
Tayin emri nereden gelmisti. Kut Emniyeti’nden mi yoksa bir baska yerden mi?
Tayin emrim Emniyet Genel müdürlügü’nden geldi.
Tayin emri sadece sana miydi?
Hayir. Basta her müdürlükte birkaç kepçe, dozer ve grayder bulundugunu ve bu araçlari kullanan birkaç öperatör oldugunu söylemistim. Müdürlüklere birkaç operatörün Kuzey Örgütlenme Bürosu’nun emrine verilmesi emri Bagdat’taki Emniyet Genel Müdürlügü’nden geldi.
Bu emir üzerine Kut Emniyeti’nden kaç operatör gönderildi?
Kut’tan sadece ben.
Gidenler gönüllü mü gittiler, yoksa Müdürler mi belirledi?
Ne gönüllüydü, ne de müdürler belirledi. Genel Müdürlük’ten gelen emirde gideceklerin isimleri de yer aliyordu. Örnegin, Kut’tan ben, Necef emniyetinden Ferhan vb Böylece her müdürlükten bir kisi istediler.
Yani sen Emniyet Genel Müdürlügü tarafindan seçildin?
Evet.
Emniyet teskilatinda bulundugu sirada rütben ne idi?
Rütbesiz biri idim, soförlük yapiyordum.
Rutbeni sordum, meslegini degil?
O dönem bir rutbem yoktu. Ama sonradan astsubay oldum.
BAAS Partisi’ne de üye miydin?
Ise yerlestirildigimde üye oldum.
Ise girdigin 1978 yilinda mi?
Evet, bu dönemde BAAS üyesi oldum. BAAS üyesi olmayan birisi bu teskilatta nasil kalabilir?
Bu, Enfal döneminde senin 11 yillik BAAS üyesi oldugunu gösterir. Parti’de bir rutben var miydi?
Yok. Sadece üyeydim.
Sen Emniyet Genel Müdürlügü tarafindan bu is için seçildin. Bu Emniyet’te ya da Parti’de etkin oldugu anlamina gelir. Yoksa BAAS için önemli olan böylesi bir is için, senin gibi rutbesiz birini niye seçsinler?
Hayir. Hiçbir BAAS rutbem yoktu. Ise girdigimde beni BAAS üyesi yaptilar. Beni baska yerlere gönderdikten sonra BAAS Partisi ile iliskilerim kalmadi. BAAS üyesi olmak ise girme aninda önemli idi, emniyetin öteki islerinde degil
Peki, seni bu ise seçmelerinin nedenleri ne?
Sebeb sadece kepçe, loder ve grayder operatörü olmamdi. Bu da, büyük bir is degildi.
Tamam, ama bu görevi sen kendin bulmadin mi?
Dogru, ama seçilenlerin hepsi bir mi? Önemli olan onlarin kepçe, loder ve grayder operatörlerine olan ihtiyaciydi. Biz de operatördük. Bu durumda Ali ile Veli arasinda ne fark olabilir ki? Bilmiyorum, nasil sorular bunlar? Ben yaniniza geldim ve ‘söyle bir durum var’ dedim. Vicdanim beni böyle yapmaya zorladi. Ben iskence ile itirafa zorlanmadim ki sen sana her soruyu sorabilesin, benden baska seyler de söylememi bekleyebilesin
Kizma, bu sorun binlerce soruyu içinde barindiriyor. Binlerce insan söyleceklerini bekliyor, baslarina gelen felaketle ilgili bazi seyler duymayi umut ediyorlar.
Hayir. Onlar haklilar, ama birçok sey var ki konumuzla alakasi yok.
Tamam, tayinin çiktiktan sonra ne zaman Kuzey Örgütlenme Bürosu ile iliski kurdun?
Tayinimiz çiktiktan sonra bizi Bagdat’ta Emniyet Genel Müdürlügü’ne çagirdilar. Burada organize ettikten sonra Kerkük’e Kuzey Örgütleme Bürosu’na gönderdiler.
Hatirliyor musun, ne zamandi?
12 Temmuz 1988 günü idi.
Yalniz miydin, yoksa baska yol arkadaslarin da var miydi?
Biz her biri baska emniyet müdürlüklerinden gelen birkaç sofördük.
Arkadaslarinin adlarini biliyor musun?
Necef Emniyeti’nden Necefli Ferhan Cabir, soyismini hatirlamadigim Saadi Bagdat emniyetindendi. Tikritli ve Tikrik Emniyeti’nden Ahmet Ismail ve Divaniye Emniyeti’nden Ali. Ayni gün Kerkük’e ulastik. Bizi Kuzey Örgütleme Bürosu Karârgahi’na götürdüler; oradan da su anda asker sevkiyat garaji olan Kerkük-Bagdat yolu üzerindeki erzak ve esya ambarina. Burada birkaç kepçe ve loder, tireyler gibi vasitalar vardi. Bazilari devlet mali idi ve üzerlerinde ‘Iskân’ yaziliydi. Bazilarinin üstünde ise ‘Asur Sirketi’ yazilmisti. Biz burada kaldik, yanimizda birkaç subay da vardi.
Bu teskilat nereye bagliydi, sorumlusu kimdi?
Sorumlu Raid Ebd idi. Burada bulunan güç ise Kuzey Örgütleme Bürosu’na bagliydi.
Burada kaç gün kaldiniz?
Tahminen 20 gün. Yani 11 Agustosa kadar burada kaldik.
Disari çikip kente gitmediniz mi?
Hayir, çünkü Ali Hasan Mecit’in korumalari komutani Raid Nezhan Togan bize ‘kimse kente gitmesin, burasi Kürt bölgesi, Kürtler emniyet teskilatindan oldugunuzu bilirlerse sizi öldürürler’ dedi.
Raid nezhed Togan ‘Kürtler sizi öldürürler dedi?
Evet, korkuyorlardi. Onlar bizden önce Kerkük’e geldikleri için, sehrin durumunu bizden iyi biliyorlardi.
Bunu biraz daha açiklar misin, ne demek istiyorsun?
Böyle diyerek bizi korkutup, sadece isimizle ilgilenmemizi istiyorlardi. Kerkük’te iken, disari çikmamamiz ve kenti gezmememiz için bizi korkutuyorlar ve ‘sehre giderseniz eger, Kürtler sizi biçak ya da el bombasi ile öldürürler’ diyorlardi. Amaçlari bizleri korkutmakti, gezmek amaciyla sehre inmeye cesaret etmememizdi.
Agustos’un 11’ine kadar bu sekilde burada kaldiginiz söyledin, peki daha sonra?
11 Agustos’ta Raid Nezhan Land Cruiser marka bir otomobil ile geldi ve Raid Ebd ile konustu. Sonra soförlerden beni ve Ferhan’i çagirdi. Yanimizda Ali Hasan Mecit’in korumalarindan biri oldugu halde kepçelerle yola çiktik. Buraya geldik (Eli ile geldikleri yeri gösteriyor), burasi, bahsettigim ve 15 yil önce Enfal kurbanlarini gömdügümüz yer. Buraya ulastigimizda Land Cruiser buradaydi, Raid Nezhan ve Raid Ebd de burada idiler.
Yola çiktiginizda nereye gittiginiz, ne yapacaginizi sormadiniz mi?
Hayir, kim sormaya cesaret edebilir ki Biz sofördük, soför Biz sadece emirlerini yerine getirmek için vardik.
Raid Nezhan ve Ebd’in bulundugu yere ne zaman ulastiniz, size ne dediler?
Önceleri bize bir sey demediler, kendi aralarinda konusuyarlar, elleriyle uzunluk ve genislik isareti yapiyorlardi. Uzun bir müddet konustuktan sonra, bize ‘kazmaya baslayin’ dediler.
Kim dedi?
Dedim ya, Raid Nezhan ve Raid Ebd.
Siz de hemen kazmaya basladiniz?
Evet. Önce büyük kare biçiminde kazmamizi söylediler. Uzun bir dönem böyle kazdik. Daha sonra, ‘hayir uzun ve derin biçiminde kazin’ dediler.
Sen Ferhan ve her iki Raidten baska kim vardi?
Ali Hasan Mecit’in onlarca korumasi da vardi.
Ali Hasan Mecit de orada oldugu için mi korumalari gelmisti.
Hayir, korumalar kepçeler, Raid Nezhan ve Raid Ebd için oradaydilar.
Buraya ulasip Raidler ve korumalari gördükten sonra, kendinize ‘bunlarin burada ne isi var’ diye sormadiniz mi?
Hayir, çukurlarla isleri oldugu bizi buraya getirip çukur kazdirttiklarini biliyorduk.
Bizi buraya getirdiler ve çukurlari kazdirttilar.
Nasil bir kanaata vardiniz, bu çukurlarin insanlari gömmek için mi yoksa bir baska sey için mi?
Basta, ‘anlamadigim baska bir sey var’ diye düsündüm. Korktum, kendi kendime ‘belli ki bir sey var’ dedim. Çünkü o dönem buralar yabandi. Su köy, bag, bahçe ve tarlalar yoktu. Burasi Allahin çölüydü. Enfal sonrasi buraya getirilen Araplar, buralari ekip biçtiler.
Peki, sen arkadasin Ferhan’dan ya da o senden ‘kazdigimiz çukurlar ne için’ diye sormadiniz mi?
Hayir, her birimiz bir kepçenin üstündeydik, birbirimize soramadik.
Kazdiginiz çukurlarin yerini kim belirledi?
Raid Nezhan ve Raid Ebd
Kazmaya basladiginizda saat kaçti?
Saat sabah 9 idi.
Ne zamana kadar kazdiniz?
Aksam saat 8’e kadar
Kaç yerde çukur açtiniz?
Biz 4-5 yerde uzunlugu 20-25 metre, derinligi 2-3 metre, genisligi ise 2-3 metre olan çukurlar kazdik.
Onlar mi size ‘böyle derin kazin’ dedi, yoksa siz mi öyle istediniz?
Raid Nezhan kazma isine riyaset ediyordu, o ne diyorduysa biz yerine getiriyorduk.
Aksam saat 8’den sonra siz ne yaptiniz, onlar ne yaptilar?
Çukur kazma isi bitince bizi ayni gece Kerkük’e geri gönderdiler.
O gün yani 11 Agustos günü boyunce çukur kazdiniz?
Evet.
Peki, Enfal kurbanlarini ne zaman gömdünüz?
Bir sonraki gece, 12 Agustos günü, saat 10’da.
12 Agustos gecesinden neler hatirliyorsun? Bir gece önce ölüm çukurlari açan kisiler olarak o geceyi nasil geçirdiniz?
Basta bu çukurlarin ne için olduklarin bilmiyordum. Ne için olduklarina dair aklima bir sey de gelmiyordu. O günüm normal geçti, çünkü ben daha önce de benzeri isleri yapmistim. Onlarca gün boyunca askeri malzemeler için, dairelerin ihtiyaç duydugu çukurlar kazmistim. Kazdigim çukurlarin insanlar için oldugundan hiç kuskulanmadim. Çünkü bize önce genis kare biçiminde daha sonra da uzun ve derin kazmamizi söylemislerdi.
O gün Raid Nezhan, Tahir Hebus ya da Raid Ebd, yaniniza gelip ‘hazirlarin bu gece önemli isimiz var’ dediler mi?
Hayir, gelmediler ve bu konuda hiçbir kimse bize bir sey söylemedi. Biz her zaman hazirdik, söylenmesine gerek yoktu. Her an, uyumadan ve her seyimizle hazirdik.
Onlar mi size ‘her ana hazir olun’ demislerdi. Yani olaganüstü bir durum mu yasaniyordu ki önemli görevleri yerine getirmeniz için hazir olmaniz gerekiyordu?
Ben sana basta, bize kente gitmememizi, bulundugumuz yerde kalmamizi istediklerini söyledim ya
Iyi, 12 Agustos günü, sizi bulundugunuz yerden Enfal kurbanlarinin bulundugu yere ne zaman götürdüler?
Biz gece saat 10’a kadar bulundugumuz yerde kaldik. Bildigim kadariyla saat 10’da, ya da birkaç dakika önce Raid Nezhan yanimiza geldi ve önemli bir is için kendisiyle birlikte yola çikmamizi istedi.
Bir gün öncesinde, size ‘yarin gece sizi önemli bir is için çagiracagiz’ dediler mi?
Hayir.
Raid Nezhan’in yaniniza geldiginde uyuyor muydun? Geldiginde ne yapiyordunuz?
Yatmak için vakit erkendi. Hepimiz oturmus güzel, güzel sohbet ediyorduk, çünkü o günlerde keyfimiz yerinde idi.
Enfal operasyonlari nedeniyle keyfiniz yerinde miydi?
Hayir, ben o dönemde henüz Enfal nedir bilmiyordum ve duymamistim da.
Peki, niye keyfiniz yerinde idi?
Birkaç gün önce ateskes ilan edilmis Iran-Irak savasi sona ermisti. Savas sona ermisti, Irak halki artik rahat edecekti. Biz de savasa gitme korkusundan kurtulmustuk, Irak’ta ölümlerin sona erdigini biliyorduk.
Raid Nezhan yola çikma emrini verdiginde tek basina miydi?
Hayir, 4-5 beyaz renkli Mercedes marka otomobil kendisine eslik ediyordu. Her otomobilde 4 koruma vardi.
Hangi yöne dogru yola çiktiniz?
Keywan Erefe yolundan bizi Bagdat yoluna çikarttilar. Korumalar önde biz arkalarinda yürüyorduk. Böylece yürüdük ve Topzava ile Yayçi arasinda açtigimiz çukurlarin yerine geldik.
Sizi götürdüklerinde ne hissettin? ‘Bizimle ne isleri var’ diye kendi kendine sordun mu?
Baslangiçta bize yine çukur kazdiracaklar diye düsündüm. Ama açtigimiz çukurlara yaklastikça bu düsüncem degisti.
Niye, ne gördün?
Çünkü kazdigimiz çukurlarin çevresi özel kuvvetler tarafindan kusatilmisti.
Bir önceki gece de böyle miydi?
Hayir, böyle degildi, sadece Raid Nezhan ve Raid Ebd ile korumalari vardi. Ama 12 Agustos gecesi, ana yollar, tepe baslari ve bölgenin dört bir yani tutulmustu.
Dört bir yani tutan güçler kimlerdi, Emniyet, Istihbarat, Özel Kuvvetler, çaslar ya da normal askerler?
Bilmiyorum, biz sadece çok büyük bir gücün orada oldugunu gördük. Hangi güçler oldugunu nasil bilebilirdik ki Kürd asiretleri olaganüstü durumda degillerdi ki, korucular Kürdlere saldirsinlar? Bu özel bir güçtü, belki Özel Kuvvetlerdi, ya da Kuzey Örgütleme Bürosu’na bagli güçlerdi
Bu manzari daha detayli ya da daha iyi biçimde bize izah edebilir misin?
Neyi izah edeyim, cürmün izahi mi olur? Ben gözümün önünde Kürt öldürdüler, suç islediler diyorum. Ben ne cürümkarim ne de suçlu. Ne yani benim yanimda öldürmek reva ve normal mi ki izah edeyim.
Affedersin, beni yanlis anlama, bize izah et derken, gözünün önünde olanlari detaylariyla anlat demek istiyorum.
Bura niye geldim ve karsinizda niçin oturuyorum? Gelis nedenim gördüklerimi anlatmak degil mi?
Çok iyi. Olay yerine, yani çukurlara saat kaçta ulastiginizi biliyor musun?
Hayir, bilmiyorum, ama sen hesap edebilirsin. Biz saat 10’da Kerkük’de idik, ordan buraya ne kadar sürer?
Ana yollarin, tepelerin güçler tarafindan tutuldugunu söyledin. Sözkonusu güçlerin basinda emniyetten, ordudan kimse yok muydu? Onlar kendi baslarina mi gelmislerdi?
Raid Nezhan’in kendisi gelmisti, yanimizda kaldi. Biz ulastigimizda Tahir Celil Hebus, çukurlarin üstündeki tepede duruyordu. Tahir Celil o dönemde Kuzey Örgütler Ofisi sorumlusuydu. Daha sonra Ambar valisi oldu, ondan sonra da Emniyet Genel Müdürlügü Istihbarat sorumluluguna getirildi.
Oraya ulastiktan sonra ne yaptiniz?
Emirleri, bize verilecek görevleri bekledik.
Siz emirleri beklerken ne gördünüz, neler oldu, sadece seyirci miydiniz?
Ne dedigini biliyorum. ‘Siz sadece seyirci degildiniz, yerine getirdiginiz görevler hosunuza gidiyordu’ demek istiyorsun.
Ben gözlerinizi önünde neler oldugunu soruyorum, suçlularin belirtilmesinden bahsetmiyorum.
Biz tüm olanlari gördük.
Ne gibi?
Kürd gençlerinin öldürülmesi gibi.
Öyle ise orada kaç Kürd genci bulunuyordu? Onlari kursuna dizilmeye siz mi hazirladiniz?
Hayir, biz degil. Dedigim gibi Tahir Hebus ve Raid Nezhan’in korumalari oradaydi.
Enfal kurbanlarini kursuna dizilecekleri yere kim getirdi?
Enfal kurbanlarindan önce, kursuna dizecek timi getirmislerdi.
Sen timi gördün mü?
Evet.
Timi getirdiklerinde sen çukurlarin neresindeydin? Timden ne kadar uzakta idin?
Biz hepimiz içi içeydik.
Içi içe oldugunuzu biliyorum, ama ben kepçenin üstünde olup olmadigini, Tahir Hebuz, Raid Nezhan ve kursuna dizle timinden ne kadar uzakta oldugunu soruyorum
Uzak degildik, kepçeleri durdurmus, çukurlarin basinda bekliyorduk.
Demek ki onlara yakindin. Giydikileri elbise nasildi, biliyor musun?
Elbiselerinin rengi zeytuni yesildi, hepsinin elinde tabanca vardi.
Tüfenk veya baska bir silah yok muydu?
Hayir. Sadece tabanca vardi.
Yani Enfal kurbanlari tabanca ile öldürdüler?
Evet, bu kitle tabanca ile öldürüldü.
Infazcilarin yüzü kapali miydi?
Hayir, açikti.
Yüzleri açik ve sen de onlara yakindiysan simalarini hatirliyorsundur.
Sadece simalarini hatirlamiyorum, onlari taniyorum.
Nasil taniyorsun?
Orada bulundugumuz yirmi günde o subaylar da oradaydilar, olaydan sonra da bir müddet orada, bir arada kaldik. Bu nedenle onlari taniyorum.
Kimler oldugunu bize söyleyebilir misin?
Benimle ilgili olan her seyi size anlatacagimi söyledim. Sen simdi ‘onlar kimdi’ diyorsun. Yarin ‘nereliydiler?’ diye sorarsin. Öbürsü gün yakama yapisir’ onlar neredeler’ dersin.
Ben de ‘sahitligin ve isbirligi yapman Uluslararasi Mahkeme için önemlidir’ dedim. Araplara atom bombasinin atilmasi Enfalin intikamini alir mi?
Araplara? Tüm Araplar mi suçlu? BAAS az mi Sii Araplara çektirdi?
Konumuzun disina çikmayalim. Dedigim gibi, onlarin adi sahitlik için gerekli, intikam için degil.
Kursuna dizmeyi gerçeklestiren ekip 11 kisi idi. Komutanlardan birisi Ali Hasan Mecid’in arkadasi Saib, bir digeri Ambarli Saim, bir baskasi ise Siud ve Raid Ebd ve ötekiler
Hepsinin silahi tabanca miydi?
Hepsinin elinde tek tip tabanca vardi, susturucu takilmisti.
Infaz timi isini yapmaya baslamadan önce ne yapiyordu?
Onlar da bizim gibi orada dikilmislerdi; avlarini bekliyorlardi.
Enfal kurbanlarini ne zaman getirdiler?
Biz oraya ulastigimizda, özel kuvveti de kurbanlari getirmeye gönderdikleri anlasiliyordu. Çünkü ulasmamizdan kisa bir süre sonra Enfal kurbanlari getirildi.
Ne ile getirdiler?
Araba ile.
Arabalari neydi?
Cemseye benziyordu; Moqoqet, bazilari ise cemseden daha büyük ve uzundu.
Kaç araba idi?
Kanimca 6 araba idi.
Arabalarin plakalarini aldin mi?
Hayir, dikkat etmedim.
Arabalar çukurlarin yanina mi geldi?
Evet, gelip çukurlarin üst kisminda durdular.
Hepsini asagi indirip kursunlamak için siraya mi dizdiler, nasil oldu? Anlatmak istersen
Her seyden önce, kurbanlar getirildikten sonra Tahir Hebus’un emri ile tüm makineler çalistirildi. Hebus bize ‘kepçelere binin, çalistirin ve sesini yükseltin’ dedi. Kürd gençlerinin içinde oldugu 6 arabanin çevresi özel tim tarafindan çevrilmisti. Arabalari tek, tek çukurlarin üstünde bulunan 11 subaydan olusan infaz timinin önüne getirdiler. Arabanin kapisini açtilar. Kapinin yaninda bekleyen iki muhafizdan her biri, bir Kürd gencini tutup bir subayin eline veriyordu. Onlar da gençleri çukurlarin kiyisina getirip her biririn basina bir kursun sikarak çukura atiyorlardi.
Kurbanlari arabalardan indirdiklerinde ellerini bagliyor, gözlerini kapatiyorlar miydi?
Getirildiklerini elleri bagli gözleri kapaliydi, kursuna dizilmeleri için önceden hazirlanmislardi.
El ve gözlerini nerede baglamislardi?
Bilmiyorum, nereden getirdilerse orada baglamislardi.
Ne ile baglamislardi?
Çogunun elini ince bir bez ile öylesine siki baglamislardi ki kimildayamiyorlardi. Bilmiyorum, siz o ince bez parçasina ne diyorsunuz?
Sutik?
E, e. Ellerini sutuk ile siki sikiya, gözlerini ise siyah bez ile baglamislardi.
O gece nasil bir gece idi?
Suçla dolu bir gece
Sorum gecenin yorumu degil. Karanlik miydi, mehtap var miydi, nasildi?
Çok aydinlik degildi, göz gözü görmeyecek kadar da karanlik degildi.
’11 subaydan her biri bir Kürdü tutup öldürüyordu’ dedin. Dizerek mi öldürüyorlardi ya da herkes birisini alip getirip öldürüyor muydu?
Hayir, herkes kendi basina gidip arabadan alip getirmiyordu. 11 kisiden her biri getirilen Kürdü çukurun basina götürüyor, emri bekliyordu. Emir ile birlikte hepsi birden tetigi çekiyor ve vurduklari Kürdü çukura itiyorlardi.
Vurma emrini kim veriyordu?
Bilmiyorum.
Nasil bilmiyorsun? Her sey gözlerin önünde olmadi mi?
Evet, gözlerimin önünde oldu. Ama biz kepçenin üstünde isimizi yapiyorduk, bu nedenle kimin emir verdigini bilmiyorum.
Hepsini birlikte mi kursuna dizdiler?
Hayir, hayir. 11 subayin her biri bir Kürdü çukurun basina getirip, diz çöktürtüyordu. Zaten elleri arkadan bagliydi. Her subay bir Kürdün arkasinda, bir eli ile omzunu tutuyor, ayagini da sirtina bastiriyor, tabancayi ise kafaya dayayip emri bekliyordu.
Kürdlerden hiç biri kurtulmak için çaba göstermedi mi, subaylara karsi çikmadi mi, bir sey söylemedi mi?
Ses bana gelmiyordu ki bir seyler söyleyip söylemediklerini bileyim. Neyin çabasini vereceklerdi? Elleri, gözleri bagliydi. Zalimlerin elinde çaresizdiler.
Subaylar, öldürdükten sonra avlarini çukura nasil atiyorlardi?
Dedigim gibi, çukurun basinda öldürüyorlardi. Subay avin omzundan elini çekiyor ve sirtina dayadigi ayagi ile çukura itiyordu.
Eger öyle ise ilk anda ölmemis olabilirler. Canli ve yarali olarak mi gömüldüler?
Ilk anda ölmemis olabilirler ama çukura atildiklarinda boyunlari kiriliyordu. Canli da olsalar biz üstlerine toprak atiyorduk.
Hepsi o gece bu biçimde mi öldürüldüler?
Evet, dedigim gibi alti araba ile gelmisledi ve her birinde yaklasik 50 kisi vardi. 4 çukur vardi ve her çukura 75 kisi koydular.
Iyi, ilk kafile öldürüldügünde, arabalarda ölümü bekleyen arkadaslari kurtulmak için çaba harcamiyorlar miydi, direnmiyorlar miydi?
Elleri ve gözleri bagliydi dedim ya Onlar arkadaslarinin ölüme götürüldüklerini nereden bileceklerdi?
Nasil bilmiyorlardi, arkadaslarini yanlarindan alip götürmüyorlar miydi?
Evet, ama tüm tabancalara susturucu takilmisti. Araç ve kepçelerin sesi de yüksekti. Tabancanin az sesi onlara gitmemis olabilir.
O geceki tüm bu öldürmeler ne zamana kadar devam etti?
Vallahi bilmiyorum, ama çok sürmedi.
Siz toprak atmaya ne zaman basladiniz?
Kursuna dizme isi bittikten sonra biz de toprak atmaya basladik ve onlari gömdük.
Onlari gözün önünde kursuna dizdiklerinde ve üzerlerine toprak attiginda ne hissettin?
Vahsetimi
Ama sen yaptin?
Ben yapmasaydin onlarin basina gelen benim basima da gelirdi
Kimse sana eger bu isi yapmazsan senin basina da bunlari getiririz’ dedi mi?
Yüzlerce kez.
Ne zaman ve nerede?
Bizi topladiklari yerde.
Siz nerede toplaniyordunuz? Burada yaptiginiz isi istemiyor muydunuz?
Hayir, daha önceden
Ne zaman ama?
Sen simdi Enfal kurbanlarinin öldürülmesini mi soruyorsun baska baska bir sey mi? Kardes, bir arkadasimiz bir sorunu nedeniyle 4 gün gelmedi, giyabinda idam cezasi verdiler. Artik biz nasil verilen isi yapmayi kabul etmezdik?
Çukurlari nasil dolduruyordunuz?
Önceki gece çikarttigimiz topraklari üzerlerine attik.
Bu katildigin ilk suç muydu?
Ben suç islemedim, emir verenler onlari öldürdüler, suçlu onlar. Biz sadece üstlerine toprak örttük, bu neyin suçu? Bununla birlikte ben kendim size geldim. Kimse benim adimi size vermedi. Eger suçlu olsaydim gelir miydim?
Afferedsin, bu katildigin ilk olay miydi?
Evet.
Son muydu?
Hayir.
Kaç kez daha katildin?
Bu olaydan bir müddet sonra Enfal kurbani kadin ve çocuklarin gömülmesine de katildim.
Nerede?
Duzhurmatu bölgesinde.
Sen ve arkadasin Ferhan, 12 Agustos gecesini, yani Enfal kurbanlarinin gömülme isini tamamladiktan sonra, o geceyi nasil geçirdiniz?
Kursuna dizme ve gömme isi tamamlandiktan sonra, bizi ve çevredeki tüm muhafizlari çukurlarin üstüne topladilar ve olanlardan bahsetmeme konusunda bizi tehdit ettiler.
Kim sizi topladi?
Raid Nezhan Tîkriti.
Söylediklerini hatirliyor musun?
Evet.
Ne dedi?
Gördüklerinizi birine anlatirsaniz, yasananlar açiga çikarsa, siz ve aileniz de ayni kaderi paylasirsiniz.
Kimse bir sey dedi mi?
Hayir, kim bir sey söylemeye cesaret edebilirdi ki
Bu toplantidan sonra ne yaptiniz?
Bizi Kerkük’e, kaldigimiz yere geri getirdiler.
Geri döndükten sonra sen yaptiklarini birisine söyledin mi?
Hayir, kim söyleme cesareti gösterebilir ki Ayrica Raid Nezhan’in kimseye söylememe konusunda bizi tehdit ettigini söyledim ya
Arkadaslariniz ‘neredeydiniz, nereye gittiniz, neler oldu’ diye sormadilar mi?
Bir önceki gece arkadaslarimiza çukur kazmaya gittigimizi söylemistik, döndükten sonra da ayni seyi söyledik.
Yöneticilerden de sordular mi?
Onlar gelmesimlerdi ki sorsunlar.
O gece rahat miydin?
Ne rahat etmesi, sana ’15 yildir o gece yasananlar video gibi gözlerimin önüne geliyor’ dedim ya. O gece simdi de içinde bir sancidir.
O gece uyudun mu?
Hayir.
Arkadasin Ferhan?
Bilmiyorum, gözüne gözüne uyku girmedigini tahmin ediyorum.
O gece ne düsünüyordun? ‘Keske’ dedin mi, rejimin elinden kaçip olayi tüm dünyaya duyurmayi istedin mi?
Ben önceleri öldürülenlerin kim olduklarini bu sekilde öldürülmelerini gerektirecek ne yaptiklarini bilmiyordum. Bu nedenle ‘belki suçlulardi’ diyordum. Ama daha sonraki gece yasananin Enfal oldugunu bilince çök üzüldüm, özellikle de halk yiginlarini görünce
‘Ben sonradan yasananin Enfal, öldürülenlerin Kürd oldugunu ögrendim’ dedin. Nasil ögrendin?
Yerimize döndükten sonra bazi özel muhafizlar bize yemek getirmislerdi, onlar söylediler.
Ne dediler?
Onlara sorduk. Onlar da, Enfal edilenler Kürdlerdi, Topzava’da gözaltina alinmislardi’ dediler.
Size nasil anlattilar, anlatmaya nasil cesaret ettiler?
Bize yemek getirmislerdi. Yanimizda oturdular ve sohbet ettik. O anda biz sorduk onlar da söylediler.
Daha önce ‘Enfal’ sözünü duymus muydun?
Hayir, o gece duydum.
Olayin ertesi sabahi ne yaptiniz?
Ertesi sabah bize evimize gitmemiz için üç gün izin verdiler.
Gittiniz mi?
Evet.
Bu üç günden, bu üç günü evinde nasil geçirdiginden bahsedebilir misin?
Çok acayip sorular soruyorsun.
Amacim, ölümlere sahid olduktan sonra uykunu kaçiran ruhi durumun ne oldugunu, uzun bir dönemdir görmedigin aileni görmenin seni rahatlatip rahatlatmadigini anlamak.
Eve gittigimde takatsiz ve kötü idim, hirsimdan çatlayacak durumdaydim. Esim de normal olmadigimi anlamisti. Ne oldugunu sordu, yalvardi, ben de tüm olanlari kendisine anlattim.
Peki, korkmadin mi? Bir önceki gece kimseye anlatmamaniz konusunda tehdit edilmemis miydin?
Evet, ama bir yandan esim israr ediyordu, öte yandan birisine anlatmazsam patlayacaktim.
Anlattiktan sonra rahatladigini hissettin mi?
Evet, biraz.
Anlattigin vahsi olaylar konusunda esin ne dedi?
Esim de çok üzüldü ama elimizden gelen bir sey yoktu.
Sana ‘gitme’ demediler mi, ya da bu tür isleri birakmani nasihat etmediler mi?
Akrabalarim da yaptigim isi onaylamiyorlardi. Onlarin dedigi olsaydi, esimin yaninda oturmam gerekiyordu.
Bu üç günde kaçmayi düsünmedin mi?
Nereye kaçacaktim? Kaçacak bir yer mi vardi? Irak’in disina çikamiyordum. Düsünmem halinde hayatimiz daha da kötülesecekti.
Üç günlük izinden sonra Kerkük’e döndügünüzde görünürde degisen bir sey var miydi?
Döndükten sonra çok sey degistigini gördüm.
Ne gibi?
Soför arkadaslarimdan hiç birinin orada olmadigini gördüm.
Nereye gitmislerdi?
Onlari Hemrin ve Duzhurmatu’ya götürmüslerdi.
Size ne dediler?
Bizi de alip yanlarina götürdüler.
Siz de o isi yapmak yani çukur kazmak için mi gidiyordunuz?
Ne isi yapacagimizi sormadik. Bir çadir kurulmustu, bölgede muhafiz güçleri vardi, çukur açma isi de Bize de çukur kazma isini verdiler.
Kazdiniz mi?
Nasil? Evet.
Enfal kurbanlarini ne zaman getirdiler?
Ayin kaçi oldugunu hatirlamiyorum.
Izinden döndükten kaç gün sonra idi?
Hatirlamiyorum. Bölgede kaldigim süre boyunca, birkaç günde bir, kepçe ve grayderlerle bizi Duzxurmatu ile Hemrin dagi arasinda çukur kazmaya götürüyorlardi.
Amacim senin katildigin günlerdi.
Vallahi bilmiyorum. Ama 10 Eylül’e kadar bize bu isi yaptirdilar.
Bu, sözkonusu Enfal’in 11 Agustos’tan 10 Eylül’e kadar devam ettigi anlamina mi geliyor?
Evet, benim bildigin tarihler bunlar.
‘Enfal operasyonuna ilk katilimin miydi’ soruma ‘hayir Duzhurmatu’da da katildim’ demistin. Ne zaman oldugunu söyleyebilir misin?
Kesin tarihi hatirlamadigimi söylemistim ya. Ama o aralarda oldu.
Peki, öteki arkadaslarin nerede idiler? Ferhan Onlar da bu sürece katilmadi mi?
Nasil katilmadilar? Onlari birkaç gece baska yerlere götürüyorlardi, onlar da ayni isi yapiyorlardi.
Nereye götürüldüklerini biliyor musun?
Hayir, ama bu bölgedeki tüm isler bizim ekip tarafindan yapiliyordu, ya Topzava, ya Hemrin Dagi ile Duzhurmatu arasinda
Göstermedigin bir yer var mi?
Duz ile Hemrin arasinda, Duz yoluna yakin ve çevresinde.
Onlarin hepsi de genç miydi?
Hayir, bu sefer topluca kursuna dizdiler.
‘Topluca kursuna dizme’den neyi kastediyorsun?
Hepsini pes pese kursuna dizdiler, kilasinkof ile guruplar halinde öldürdüler.
Kursuna dizme ekibi ayni 11 kisilik ekip miydi?
Evet, bahsettigim 11 subay idi.
Enfal kurbanlarini hangi arabalarla getiriyorlardi?
Üstü kapali cemselerle, Muqepetler ile.
Getirdiklerini yaslarina göre ayiriyorlar miydi yoksa çocuk-genç-yasli birarada miydi?
Hayir, birbirinden ayiriyorlardi. Ama hepsini bir arada getiriyorlardi. Önce gençleri getirdiler. Daha gençlerin kursuna dizilip gömülmeleri tamamlanmadan, ötekileri getiriyorlardi.
Arabalari çukurlardan uzak yerde mi durduruyorlardi?
Çok uzakta degil. Tepenin eteginde durduruyorlardi ve çukurlar da bir hayli idi. Bu bölgede çukur ve tepe çoktu. Burada kursuna diziyorlardi.
Tamamlarsan?
Özel muhafizlar kurbanlari arabalardan indiriyor, siraya dizerek çukurlarin önüne getiriyorlardi.
Göz ve elleri bagli miydi?
Elleri bagli, gözleri açikti.
Yani birbirinin gözleri önünde kursuna dizdiler?
Evet. Onlari bir yani tepe öte yani genisçe bir çukur olan yere koydular ve kursun yagdirdilar.
Emirle basladilar?
Evet.
Kim emir verdi?
Raid Ebd.
Ne diyordu?
‘Ates’ diyordu.
Infaz timi kaç kisiydi?
Dedim ya, 11 kisi idi.
Hepsi ates etti mi?
Evet.
Infaz ekibi önceden mi hazirdi, sira halinde bekliyor muydu?
Sira halinde degillerdi ama önceden hazirlanmislardi.
Nasil bekliyorlardi, nerede ates ediyorlardi?
Nasil oldugunu biliyorsun, surada bir tepe vardi. Tepenin eteginde gençleri indiriyorlardi, infaz timi öteki tarafta bekliyordu ve emir geldiginde her biri bir yerden kursun yagdiriyorlardi.
Kimse kurtulmak için çaba göstermedi mi?
Ne çabasi Tüm bölge özel kuvvetler tarafindan çevrilmisti. Kursuna dizilenler ile infaz timi arasindaki mesafe 10 metre idi. Nasil kurtulabilirlerdi
Onlar öldürüleceklerini bilmiyorlar miydi ki bir sey yapmadilar?
Hayir, sadece agliyorlardi.
Erkekler?
Erkeklerin haykiris ve feryatlari yükseliyordu.
‘Kursuna dizme süreci karisikti, gençleri kursuna dizdiklerinde ötekileri getiriyorlardi’ dediniz, ‘ötekiler’ kadin ve çocuklar miydi?
Evet, araba konvoyu pes pese geliyordu, arabalar birbirinden uzak degildi.
Nereden getirdiklerini biliyor musun?
Evet, genç ve yaslilari Topzava’dan, kadin ve çocuklari da Dibse’den.
Gençlerin kursuna dizilmesinden hemen sonra siz çukurlari doldurmaya mi basliyordunuz, yoksa hepsinin kursuna dizilmesini mi bekliyordunuz?
Hepsinin kursuna dizilmesinden sonra üstlerine toprak yigmaya basladik.
Hep ayni ekip mi kursuna dizdi?
Evet, o 11 kisi.
Peki, yetistirebiliyorlar miydi?
Onlar yorulmuyorlardi. Isleri sadece sarjörleri kilasinkoflara takmakti. Onlara hazir ediliyordu onlar da öldürüyor, öldürüyorlardi
Yaslilarin eli bagli miydi?
Hayir.
Gözleri?
Hayir.
Öyle ise neden kolayca ölüm saçan kursunlarin önüne gidiyorlardi? Direnmek için çaba harcamadilar mi?
Onlari arabalarin içinde tutuluyorlardi. Onlari asagiya indirdikten sonra sürü gibi önlerine katiyor ve kursuna dizilecekleri yere getiriyorlardi. Direnecek güçleri yoktu. Sadece agliyor feryat ediyorlardi. Öte yandan kursuna dizilenler kadar da özel kuvvet vardi.
Her tarafin özel kuvvetler tarafindan tutuldugunu ve böylelikle kursuna dizildiklerini mi söylüyorsun?
Evet, aynen öyle oldu. Boyunlarindan tutarak, itekleyerek kursuna dizilecekleri yere getiriyorlardi.
Kursun yagdirilirken, fisegin korkusundan da olsa kimse kaçmiyor ya da canini kurtarmak için kendisini bir askerin arkasina atmiyor muydu?
Dolu gibi kursun yagiyordu. Korkudan basini ellerinin arasina aliyor, koyunlar gibi pes pese veriyorlar ve sonunda üst üste yigiliyorlardi.
Sen askere saldiran bir kadin, çocuk ve yasli gördün mü? Ya da niye öldürüldüklerini soran birisini?
Evet, ben bir kadin ile konustum.
Kürdçe biliyor musun?
Hayir.
Ne konustun?
Bizi niye öldürüyorsunuz? Bu kadin ve çocuklarin ne gunahi var’ dedi.
Böyle dedigini nereden biliyorsun?
Arapça konusuyordu.
Arapça?
Evet, Arapça.
Kadin Arapça biliyor muydu?
Kadin Arapti.
Enfal edilecek kürdler arasinda ne isi vardi?
O’nu da digerleri gibi tutuklamislardi.
Nereden biliyorsun?
O’nunla konustum dedim ya
O kendisi mi Arap oldugunu söyledi?
Arapça konustugunda O’nun tam bir Arap oldugunu anladim. Arapça konusmasina sasirmistim, bu nedenle ‘Arap misin’ diye sordum. O da ‘Arabim’ dedi.
Niye yakalandigini söyledi mi?
Evet, ‘Ben Arabim, Hile’liyim, Irak Komünist Partisi Bölge Komitesi üyesiyim’ dedi.
Nerede yakalandigini sordun mu?
Evet, ‘ben Kuzey Bölgesi’nde, Koysancak’ta tutuklandim’ dedi.
O’nu da öldürdüler?
Evet, O’nu da Kürd kadin ve çocuklarla birlikte öldürdüler.
Üzüldün mü?
Dogru, çok üzüldüm.
Arap oldugu için, degil mi?
Kendisiyle konustugum için, doktordu da
Peki, bu kadinin disinda, o kadar halk, binlerce kadin çocuk, genç yasli dikkatini çekmedi mi?
Nasil! Daha basta ’15 yildir, yasananlar her gece bir film gibi gözümün önüne geliyor’ dedim ya
Toplu kursuna dizme ve çukurlara doldurup toprakla örtmenin disinda dikkatini çeken ve seni üzen bir sey var miydi?
Arap kadin doktorun da içinde bulundugu kafilede, anasinin kucaginda 30-40 günlük bir bebek de vardi. Tahminin bebege kursun degmedi ama biz üstlerine toprak attik. Bu sahne gözlerimin önünde gitmiyor ve beni çok üzüyor.
Sana göre kursun degmeyenlerin, yani canli olanlarin da üstlerine toprak attiniz.
Yüzde yüz kursun degmedi diyemem, ama üstlerine toprak yigdiklarimiz arasinda canli olanlar da vardi.
Ola ki ötekiler arasinda da canli olanlar vardi, kursun degmemisti ya da yarali idiler ve siz gömdünüz.
Kuskusuz vardi. Çünkü birçok kisi üst üste yigilmislardi. Canli olanlar, kursun yemeyenler olabilir. Ancak biz üstlerine toprak atana kadar korkudan ölmüs gibi yapiyorlardi.
Kursuna dizme ve gömne sürece ne kadar sürdü?
Aklimda kaldigina göre ögleden sonra saat ikide basladik aksam saat 6’da bitti.
Is bittikten sonra sizi ne yaptilar?
Bu olanlar 11 Agustos-10 Eylül arasinda gerçeklesti. Bu olay böylece bitti. Orada olan gücü ikiye böldüler, bir bölümünü diger illere gönderdiler, öteki bölümü de koruma olarak Ali Hasan Mecid’in emri altinda kaldilar.
Bölmek sizin isteginize göre mi oldu?
Hayir, insanlar onlarin mali gibiydiler, elimizde hiçbir sey yoktu.
Sen hangi bölümde idin?
Beni imar projelerin için Til-el-Wird’e götürdüler. Treyler soförü oldum. Tikrit ve çevresindeki imar projelerine tas, çimento ve öteki insaat malzemelerini tasidim. Til-el Wird’de oldugu gibi burada da Ali Hasan Mecid’in tarim islerinde çalistik.
Kentin Kut’e dönmek için çaba harcamadin mi?
1989 yili basinda Kerkük ve çevresinde tarim islerinde çalisirken Xetab adli halka zulüm eden, bize hayvanmisiz gibi davranan bir subayla sorunlarimiz oldu. Bu nedenle tayinimi Emniyet Genel Müdürlügü’ne çikardilar. Bagdat’ta iken, Devrim Komita Meclisi, kayitlarini Kerkük’e alanlara ev ve para verilecegine dair karar aldi. Bu nedenle de ben kaydimi Kut’tan Kerkük’e aldirdim. O günden bu yana burada yasiyorum.
Kaydini Kerkük’e aldiginda sana ne verdiler?
Gelenlere para veriyorlardi. Ben Emniyet Genel Müdürlügü’nden oldugum için hazir, dayali döseli bir ev verdiler.
Ev hükümete mi aitti?
Hayir, bir Türkmen’e ait, devletin el koydugu bir evdi. Bana verdiler ve üstüme tapuladilar.
Peki, halkin evini nasil üstüme tapuluyorsunuz diye sormadin mi?
Sorma hakkimiz yoktu. Kente Yerlestirme diye bir daire vardi, evleri böyle dagitiyordu. Onlar bana ‘artik bu senin evin’ dediler.
Devletin kararlarini birak. Insanlik açisindan, vijdanin nasil izin verdi de gidip bir baskasinin evinde oturdun?
Haciz edilmis bir evdi, devletin mali haline gelmisti. Ben de hükümetten aldim, parasini ben degil, hükümet verdi.
‘Ölümlerden, Enfal operasyonlarindan esime bahsetmistim’ dedin. Onlar bir baskasina anlatmislar mi?
Hayir, bahsettiklerini zannetmiyorum, yoksa onlari idam ederlerdi.
Peki, niye bir Kürde anlatmadim, hiç olmazsa tanidiklarinin öldürülklerini bilirlerdi?
Öyle bir olanak da yoktu. Bir kürd ile birkaç kelime konusmamiz halinde kendimizi Emniyet Genel Müdürlügü Istihbarati önünde bulurduk. Bazi Kürdlerin halkinin aleyhine hareket ettiklerini biliyordum, onlar gidip Istihbarata söyleyebilirlerdi, bu duruma bizzat sahid oldum, kendi gözlerimle gördüm. Bu durumda bir Kürde nasil anlatabilirdim ki
1991 yilinda, Raperin (Kürd bahari) esnasinda Kerkük Kürdlerin eline geçtiginde kaçtin mi?
1991 yilinda, Kürdlerin korkusundan esim ve çocuklarimla birlikte Kerkük’ten kaçtik, Tikrit’e gittik. Kürtler yenilene kadar orada kaldik, daha sonra geri döndügümüzde Kerkük bosalmisti, Burada kalamazdim. Kürdlerle nasil iliski kurup bu sirlari onlara söyleyebilirdim ki
‘Vicdahim rahat degildi’ diyorsun. Kürdler genis bir alanda iktidar olmuslardi. Gelip onlara anlatmayi düsünmedin mi?
1991-95 yillari arasinda tayinimim çiktigi Necef’te idim. Kim kaçabilirdi Bir arkadasim vardi, 1998 yilinda kaçti. Hamile esini ve çocuklarini tuttular. Kadin hapishanede dogum yapti, hapeshaneden çiktiginda çocugu bir buçuk yasinda idi. Dikkat et, ben nasil bu sirri açiklayabilirdim?
En azindan emniyet teskilatindan uzaklasmak için çaba harcayabilirdin.
Yapamazdim, emniyet teskilatindan ayrilmam halinde büyük sorunlarla yüz yüze kalirdim, büyük bir olasilikla müebbat hapisle cezalandirilirdim.
Peki, Necef Emniyeti’nden sonra?
Kerkük’e döndüm, Mensur Emniyeti’nde idim.
Ne zamana kadar?
Saddam’in yikilmasindan kisa bir süre öncesine kadar.
Irak’in yikilmasi aninda neredeydin?
Bagdat’ta, Meter’de idim.
Bastan sormaliydim, sen sade bir polis miydin?
Rutbem astsubaylikti.
Astsubay olman akliman yatmiyor.
Niye?
Çünkü sen okumus birisin, yani tahsilin var, lise üçe kadar okumussun, teskilata 25 yil hizmet etmissin. Tahsili olmayan öyle kisiler vardi ki emniyette rutbe sahibi idiler, en azindan her hizmet yili için rutbe veriliyor. 25 yil hizmet sonrasi senin astsubay olman aklima yatmiyor.
Astsubay oldugumu söyledim, sen istedigini söylemekte özgürsün.
Ben kuskuluyum.
Serbestsin.
Iyi, özgürlük sürecinden sonrasina gelelim.
Meter’in düsmesinden sonra Kerkük’e es ve çocuklarimin yanina geldim.
Bu faciayi açiklamaya ne zaman karar verdin?
Kerkük Kürdlerin eline geçtiginde.
Nereden basladin?
3 gün üst üste Valilige, Rizgar Ali ile görüsmek için Güvenlik Bürosuna gittim. Bana Vali’nin Rizgar Ali oldugunu söylediler, ama onunla biraraya gelmeme engel oldular.
Kimseye ‘vali ile görüsmeye geldim’ dedin mi?
Onlarca kisiye söyledim, kimse kulak asmadi.
Peki, sen böylesine önemli bir is için geldigini söyledin de onlar birakmadilar mi?
Evet.
Sana ne dediler?
Her zaman ‘seni içeri almayacagiz’ dediler.
Niye?
Birçok Arap geliyordu, ya ricada bulunuyor ya da teslim oluyorlardi. Onlar benim evime el konuldugunu ya da otomobilim veya bir baska seyimin çalindigina dair sikâyette bulunacagimi tahmin ediyorlardi.
Peki, sonra?
Umudum kalmadi, vazgeçtim. Türkmen partilerinden Ulusal Birlige ulasip onlara söylemek istedim.
Ulusal Birlige mi?
Onlar da Enfal edilmislerdi.
Ikinci kez nasil ulastin?
Evimin yakininda bazi insanlar gördüm. Bir Kürd ve Arap geliyorlardi. Kürdü çagirip ‘sen Kürdsün, gel seninle isim var, bende önemli bilgiler var, olmazsa Ulusal Birlik sorumlularina verecegim’ dedim. Adam benimle bizim eve geldi. Kendisine sahid oldugum olaylardan biraz bahsettim. Bir-iki gün sonra geldi ve birlikte gittik. Gittigimiz yerde adini söylemeyi gerek görmedigim bazi kisiler de vardi. Ben tüm gerçekleri anlattim. Onlar ‘bu is için olusturdugumuz komiteyi sana gönderecegiz, onlarla birlikte toplu mezarlarin oldugu yere gidin’ deyip beni eve gönderdiler. Daha sonra siz geldiniz ve birkaç gündür birlikteyiz ve ben size anlatiyorum.
Bu anlattiklarindan dolayi seni ödüllendirdiler mi?
Evet.
Kim?
Dr. Berhem.
Ne ile ödüllendirdi?
Allah yukarida biliyor, bana sadece 50 dolar verdi. Yemin ederim ki bu parayi bozdurmayacak ve ölene kadar da harcamayacagim. Çünkü ben para için gelip bu bilgileri vermedim. Beni gerçekleri söylemek için buraya vijdanim getirdi.
Baska yerde anlatin mi?
Hayir.
Bilmeni isterim ki can güvenligin için bu anlattiklarin kesinlikle gizli kalmali. Çünkü yurt içi ve disindan birçok televizyon ekibi ve gazetecilerin pesine düsmeleri olasiligi çoktur.
Sana Uluslararasi Mahkemeye çikip gördüklerimi, bildiklerimi anlatmaya hazirim dedim. Baska yerde anlatmam. Televizyoncular ve gazetecilere, emniyet gelip ‘anlat’ demedikçe bir sey anlatmam.
Bana lazim olan konularla ugrastik. Artik sonlandiralim. Eger ‘söyle bakalim pisman misin’ diye sorsam, ne dersin?
Hayir, niye pisman olayim ki
En azindan gözlerin önünde islenen suçlar nedeniyle.
Hayir, pisman degilim. Büyük bir suç oldugu dogru ama ben bu suçu islemedim ki bu nedenle buraya geleyim. Vijdanimi rahatlatmak için gelip anlattim. Ben olmasaydim, kim gelir bu gerçekleri anlatirdi?
Bazen öyle olur. Insan büyük bir suça sahid olur ama gücü önlemeye yetmez. Bu durumlarda insan keske dünyaya gelmeseydim de bu suça sahid olmasaydim’ der. Yani, hiç ‘keske okumasaydim, bu ise girmeseydim, kardes ve bacilarimla birlikte köyde kalsaydim da bu islere bulasmasaydim, islenen suçlari görmeseydim’ dedigin oldu mu?
Hayir, pisman degilim, ama keske gücüm olsaydi da o anda Enfal kurbanlarinin intikamini alsaydim.
Mahkeme gittigimizde seninle daha konusacaklarimiz var. Uluslararasi Mahkeme’de dava açmak için ugrasiyoruz. Sen bu davada sahidsin. O zaman ben mahkemenin detaylarini, senin sahidligini ve bu ropörtaji kitap haline getirecegim.
Bas üstüne.
***
¹ Izzet Duri: Saddam Hüseyin’in birinci yardimcisi
² Feyleq: Bir askeri birim.
(*) Arif Qurbani’nin Umrean’dan Topzava’ya adli kitabinda yer alan bu söylesi, Rosan Lezgin tarafindan Kurmanci lehçesine çevrildi ve WAR dergisinin 16. sayisinda yayinlandi. Netkurd sitesi ise ‘Kerkük Yili’ nedeniyle yeniden yayinladigi söylesi, Casim Rênas tarafindan Türkçeye çevrildi.
Dengê Kurdistan