AB umudu yok edildi, hâlâ ‘umutsuz olma’ deniyor
Memleketin içine düstügü dipsiz kuyunun sonu görünmüyor. Hâd safhadaki biçarelik karsisinda tepkiler çesitli. Sesini kesip kaderine razi olanlar, razi olmayip intihar edenler, razi olmayip yolunu bulup çekip gidenler, rejimin çuvallamalariyla dalga geçerek tutunmaya çalisanlar, irili ufakli ama yetersiz sivil itaatsizlikler ve ‘umudu kaybetme’ diye avunan ve avutan muazzam kitle.
Sirf umut etmek gerektigi için umut eden, bunun disinda pek bir sey yapmayan bu kitlenin hiçbir projesi yok, sadece umudu var. Oysa yakin zamana kadar ‘AB üyeligi’ denen tarihî bir proje vardi, begenin begenmeyin. 1999-2005 arasinda memlekete, o vakte kadar görülmemis bir umut ve özgüven tasiyan, iç dinamikle harmanlanarak muazzam bir dönüsüme önayak olan bir projeydi bu. Kimi Avrupalilarin ve Türkiyelilerin elbirligiyle yok edildi.
AKP’den önceki koalisyon hükümeti döneminde baslayan ve AKP tarafindan sürdürülen AB esinli reformlarla yola çikan Türkiye, üyeligin son merhalesi olan müzakerelerin Ekim 2005’te baslamasiyla durdu ve kisa zaman sonra havlu atti. Zamanin AKP hükümeti müzakerelerin baslamasiyla neredeyse eszamanli olarak baska yerlere bakmaya basladi. Zaman içerisinde reformlar eridi, eski âdetlere geri dönüldü hatta bugüne bakarsak eskisinden de beter konuma gelindi.
Hükümet ve 2013 sonrasinda rejim, AB isini savsaklarken muhalefet ve sivil toplumun ekseriyeti AB istikbâline sahip çikmadi, israrci olmadi, AB üyeligini siyasî hedefi haline getirmedi. Sivil toplum ve akademide birkaç savunucu disinda ses çikartan olmadi. Bugün muhalefete mensup ulusagci ve ulusolcu çevreler, o zamanlar AB isini engellemek için ellerinden geleni artlarina koymadilar. Ve bugün proje gömüldü. Ara sira yapilan kamuoyu yoklamalarina bakmayin, insanlar çaresizlikten ‘AB taraftariyiz’ dese de bunun ne siyasî karsiligi var ne de maalesef herhangi bir oluru.
Böylesine umutlu bir gelecegin gözler önünde berhava edilmesini umursamayan muhalif Türkiye simdi kalkmis ‘umudu kaybetme’ diyor. El insaf!
Bitirilen AB isinin neden bitirildigi üzerine dahî kafa yoran yok. Bakin bugün 9 Mayis ‘Avrupa Günü’, acaba bir kurum kalkip da ‘Nasil ve neden bu treni kaçirdik’ toplantisi düzenleme cesaretini gösterecek mi? Hiçbir hazirlik görmedim bu yönde, aksine bir avuç kalmis Türkiyeli AB’ci fantastik AB toplantilari yapmaya, Ankara’daki Komisyon Temsilciligi de ‘adaysiniz, adaysiniz’ diyerek çocuk oyalamaya devam ediyor. Hatta bu yil umut topuna girmis ‘2021 Avrupa Günü için ihtiyacimiz olan ve kutladigimiz sey umut’ deyü!
Öyleyse bir yakin zaman tüneline girelim. 9 Mayis 2008, 2011 ve 2015’te yazmis olduklarimdan alintilar.
2008: ‘Bugün 9 Mayis Avrupa Günü. Eskiye oranla Avrupa Günü vasitasiyla yapilan toplantilarda bir artis var, ancak ‘AB bizi söyle bölüyor, böyle parçaliyor’ toplantilari giderek revaçta. Mâlum AB karsiti çevrelerin mâlum hezeyanlari üzerine söylenecek yeni bir sey yok. Ancak bu hezeyanlari körükleme potansiyeli üzerine söylenecek çok sey var.
AB ve özellikle Komisyon’un 2006 basindan bu yana Türkiye’de yasanan olumsuz gelismeleri görmezden gelen bir tutumu var. Tipki AKP’ye açik çek yazan çevreler gibi. Zaten Türkiye’de bu tutumda olanlar ile Avrupa Komisyonu yetkilileri arasinda karsilikli etkilesim var.’
2011: ‘Geçen Pazartesi 9 Mayis Avrupa Günü idi. Bu vesileyle Bakan Egemen Bagis ve AB Genel Sekreterligi Lizbon Antlasmasi’nin Türkçeye kazandirilan çevirisini tanitti. Bu etkinlik disinda dise dokunur bir sey olmadi.
Mâlum, AB artik gündemde degil. Ama AB ilkelerinin (ülkelerinin degil) önemini anlamak için önce 2004’teki özgürlük ortamini ve özgüveni hatirlamak ve simdilerde nasil hizla geriye düstügümüzü görmek kâfi. Bunun için de günlük hayatimiza bakmamiz yeterli. AB rüzgâri kesildikten sonraki temel soru Türkiye’nin reform sürecini kendi basina sürdürüp sürdüremeyecegi idi. Cevap açik: Sürdüremeyecek!’
2015: ‘Yarin 9 Mayis Avrupa Günü. Bir sey olacagindan degil, hatirlatma babinda Seçim beyannamelerinde hiçbir parti AB’yi Türkiye’nin önündeki normallesme ve demokrasi ihtiyacinin basat kaldiraci olarak ele almiyor. AKP metninde yapilan reformlarda AB standartlarina gönderme bol ama AB asil hedef degil. CHP, AB baslikli bölümü son derece genel ifadelerle geçistirmis. HDP’nin metni özünde AB’nin temel degerlerini yansitsa da AB sadece bir kez zikrediliyor.
Bugün burun kivrilan AB, memleket gündemine gümrük birliginin gözden geçirilmesi, vize muafiyeti ve simdi Kibris’ta çözüm sonrasinda Türkiye’nin müzakerelerinin önünün açilmasiyla geri gelebilir. Ama gelirse bu tarafta iliskiyi lâyikiyla sürdürebilecek bir siyasî irade ve ortam, ben göremiyorum.’
Ünsal Oskay ‘Yikanmak Istemeyen Çocuklar Olalim’ adli eserinde söyle der: ‘Yazdiklarimda kötümserligin agir bastigini sanmiyorum. Uzun sürecege benzeyen zor dönemlerde iyimserligin yolu, yasanan hayatin sahih hâlini görebilmekten geçiyor. Marx’in yaptigi güzel bir alintiyi yineleyeyim: Corruptio optimi pessima. Türkçesiyle aldatici, igva edici (ayartici) iyimserlik gerçek kötümserliktir ’
————————————————-
10 Mayis 2021
Cengiz Aktar