ABD’nin Taliban oyunu Ortadogu’da yeni kaoslarin habercisi

Dünyanin her yerinde din ile devlet, toplumu derinden etkileyen en önemli iki yapidir. Bu yapilar, bazi toplumlarda is ve güç birligi yaparken, bazilarinda ise birbirlerine rakip konumundadirlar.
Ortaçag Avrupa’sinda kilise, en büyük mülk sahibiydi. Örnegin, Fransa’da ülkede mevcut topragin yarisi kiliselere aitti. Yani, o dönemin en büyük güç sahibi kiliselerdi. Kiliselerin kaynaklarini kullanan üst düzey yöneticileri süreç içinde varliklarini sürdürebilmek için, ruhban sinifini, kilise bürokrasisini olusturdular. Bu sinif sadece halk üzerinde degil, kral ve imparatorlarin üstünde bile büyük bir egemenlik kurdu ve onlari denetledi. Egemen güçlerin de en iyi kullandiklari güç din ilk siralarda.
Feodalizmi yikan burjuva sinifi, kilise ile topraklari olan feodal beylerin basta olmak üzere tüm varliklarina el koyarak ekonomik damarlarini kesti. Onlarin gücünü kirarak, kendisine rekabet edemeyecek bir konuma soktu. Kiliseyi, ekonomik yasamin disina atti. Bosalan bu ekonomik alana devleti yerlestirdi. Buna da laisizm adini koydu.
-Sunu yeri gelmisken hemen sormak lazim. Dünya egemen güçleri, basta ABD ve Rusya ve Çin arasindaki bu rekabette. ABD ve diger askeri güçleri olan devletler hangi hamleyi oynamak için, Afganistan’i, Taliban’a hibe etti. –
Osmanli toplumundaki feodallerin, Avrupa’daki gibi bir ekonomik gücü yoktu. Çünkü camilerin kiliseler gibi mali, mülkü ve topragi yoktu. Bu nedenden dolayi Islamiyet’te güçlü bir ruhban sinifi o dönemde olusmadi.
Yikilan Osmanli feodalizminin enkazi üzerine ulus bir devlet kuran Kemalistler, bir taraftan batinin laisizmini savunurken, diger taraftan batinin yaptiklarinin tam tersini yaptilar. Kurduklari Diyanet Isleri Baskanligi makamiyla, dini devletin içine soktular. Bir baska bilgi daha; Osmanli döneminde, din isleri, gönüllük esasina göre, parasiz yapilirdi. Her hangi bir insan, cemaate namaz kildirir, hutbe okurdu. Hutbenin konusunu kendi seçerdi. Cumhuriyet döneminde, resmi ideolojinin beyinlere kaziyan hutbelerin konularini bizzat devlet seçti ve bunu maasla, emrinde çalistirdigi imamlara okutturdu. Laik diye nitelendirilen cumhuriyet rejiminin bu uygulamasi sonucunda Islamiyet’te bir ruhban sinifi meydana geldi.
Yeni dünya düzeninde, Islamiyet ve Hiristiyanlik dinler arasi savas sürecinin son noktasi mi konulacak. Kavimler arasi, uluslar arasi, asiretler arasi savaslarin yerine haçli seferleriyle baslayan ve 21. yüzyilda hala süren Islam dininin Ortadogu’da etkin olmasini istemeyen kim? Benim Islamiyet’im senin Hristiyanligini döver kavgasi mi yoksa? ironisiyle birlikte. Türkiye ve Ortadogu’da Islamiyet’i revize ettikleri, daha yumusak bir hale dönüstürdüler. Türkiye’de AKP eliyle hayata geçirdikleri; dünyada da Taliban eliyle yirmi yildir sürdürdükleri bu savas nelere kadir olacak.
AKP hükümetiyle, bu daha da profesyonel propaganda alani oldu. Ve halklarin dini duygulari minciklanmakla kalmayip, kontrolüne alarak bugünkü Türkiye olusturuldu. Islami yönetim sekli ya da laik diye geçinen cumhuriyet anlayisi ne yazik ki, çagdas, medeni, çogulcu bir yapiya sahip renkli Türkiye halklarina uymadigi ilk günden belliydi. Yüz yil sonra bunun anlasilip dönüstürülebilecegi sinyalleri oldukça fazla. Bu dönüsümü çagdas, esit haklara dayali bir federal yapiya dönüstürülmedigi taktirde, Türkiye’nin sonunun da Afganistan gibi olacagini söylemek için kahin olmaya gerek yoktur.
Iran’daki yapi ile Afganistan’da Taliban terör örgütünün yürütecegi Islami devlet anlayisi halklara, cinslere ve yasadigi ülkedeki sinif ve halk tabakalarina iyi seyler getirmeyecegi ortadayken.
Kadin haklarinin, kiz çocuklarinin üzerinden bir rejimi degerlendirmek hangi kesimlere yarar getirecektir. Hak hukuk, insanca yasamak, insan haklari bildirgesinde yazilidir. Herkes dogustan esit haklara sahiptir. Cumhuriyetle, ya da laik bir ülkede, hatta Avrupa’nin göbeginde dahi yasanan kadina yönelik siddeti besleyen bu zihniyet ve anlayislar, kadini insan saymayan bir kör dügüm Taliban ve Islam rejimi nasil eziyetler yasatacak. Düsünmesi bile korkutucu.
Demem o ki, entelektüel birikimi olmayan, sadece bugüne kadar savasmayi kendine is edinmis, bu örgüt ve onun gibi Ortadogu’da yesertilen ve beslenen örgütlerin kime hizmet ettiklerini en yakindan Kürtler biliyor.
Taliban’in Afganistan’i ele geçirmesi, tesadüfü müydü yoksa planli bir oyunun BOP’un parçasi içinde mi Ortadogu’da? Bir algi yanilmasi yaratarak, hangi kesimleri aklamaya çalisiyorlar. Pandemi ve sonrasindaki yeni dünya düzeninin ip uçlarini en basit yorumlar ve olaylarda görmek mümkündür. Köklü bir devlet olan Iran Islam yönetimini karsisina almayan egemen güçler, 43 yildir direnen ve birçok etnik kökene sahip Afganistan’i seçmesi, Taliban’a birakmasi yönetimi tesadüfü degildir. Islam ülkelerine direkt verilmis bir mesajdir. Ya kendi içindeki dönüsümleri çagdas bir hale getir, ya da seni dönüstürmeye yetecek, hizmetkarlarimiz vardir diyorlar.
Bu süreçler, dünya güçleri ve tabi ki onun tetikçileri araciligiyla yürütülen yeni bir durum degil. Dünya gücünü elinde tutan ABD Çin ve Rusya da baktigimizda, olaylarin altinda bu ülkelerin çikmasi tesadüf degil. Bilinçli strateji ve dünyayi yüzyil sonrasini da, planlayanlar kendi varliklarini sürdürmek için, Ortadogu, Balkanlar ve Uzakdogu’da yürütecegi politikalarinin; olumsuzluklarindan AB ülkeleri NATO ve müttefikleri kullanilan güçler, basamak mi oldular. Ortadogu’da Kürtler basta olmak üzere, ulusal mücadelelerini yürütürken, verilen onca kayip, bedeli tüm bir film senaryosunun parçalari miydi?
Türkiye’de derin devlet tarafindan kurulan ve sonrasinda Suriye ve derin devlet hizmetinde olan örgütün halkimiza yasattigi kayiplari ve filmi burada anlatmayacak kadar uzundur. Ancak, Ortadogu’da savas politikalarinin bitmesini ve tipki Taliban örgütünün homojenligini bozulmasini istemeyen güçler gibi, Kürtler üzerinde benzer örgütler yaratmak isteyen ABD Çin ve Rusya çatismasi yatiyor.
Dünyada, Islamiyet açisindan demokratik çagdas bir yönetimi dayatiyor. Islamiyet’i dönüstürme yoludur. Dünya güçleri kendine sonraki yeni düzeninde kendi Islam devlet anlayisini da kontrolü içinde, terör örgütlerini ve Islamiyet’i de kullanarak bu isi basaracagina benziyor.
Türkiye’deki Taliban kolu; Kürtler içinde kendine yer bulmussa vah! Halkimizin geldigi noktaya sürükleyenlerin sorumlulugu, basta egemenlerin savasta israr etmesi ve kendi tetikçi ve örgütlerini yaratip beslemelerinin oldugudur. Türkiye Afganistan gibi olmamasinin en büyük koruyucu dinamigi, Kürt ulusal mücadelesini ve demokrasi mücadelesini yürüten barisçil yol ve yöntemlerde israr eden siyasi Kürt anlayisi, sivil toplum örgütleri ve üniter bakmayan aydin entelektüellerdir.
Simdi yeni dünya düzeninde, yeni ulus devletler yaratilmaya çalisilmiyor, var olan ama bir bütünlük saglayamamis tipki Afganistan gibi birçok ulustan kimlikten olusan Afganlilar gibi Türkiye’de çok kimlikli, Müslüman çogunlugu olan bir devlet. Yüz yil sonra, bu devletin ortadan kalkip, bir Kürt veya ortak halklarin olusturacagi yeni bir devlet kurulmasina Ortadogu ve yeni dünya politikalari buna izin veriyor. Peki Kürtler buna hazir mi?
Baska irklarin, siniflarin ülkelerin arkasinda takilmaktan, piyonu olmaktan kurutulacak mi kimi örgütler onu da zaman gösterecektir. kanimca halk, kendi dönüsümünü saglamis. Is Kürt siyasal parti ve partilerinin bunu nasil kendi lehlerine çevirecekleriyle bitiyor.
Bu da, politik stratejiler ve bir sonraki dünyadaki hamleleri ve isbirlikçileri bosa çikarmakla basarilacak ve halk arasinda yeniden bir uyanisa yol açacaktir.
Türkiye’yi yönetenler, Kürtlerin demokratik, barisçil yöntemlerle politika yürüten kesimlerle müzakere etmesi ve iki halkli bir federal yapinin olusmasi Türkiye’de yasayan halklar ve sinif ve tüm renkler için en çagdas ve akillica yoldur. Aksi taktirde, Türkiye’nin gelecek günlerde yönetimsel, siyasal felaketlerle yüzlesmesi kaçinilmaz görünüyor.
Yine son zamanlarda özellikle Kürtler içinde de kimi kesimlerin dillendirdigi; ülkedeki sorunlari ancak, derin devlet çözer algisini olusturup Kürtlerin gücünü manipüle etmeye çalisanlarin oyunlari da, isbirlikçi örgütler araciligiyla Kürtler üzerinde oynananlar da kullanildiklari güçler tarafindan menfaatlerine ters düsmesi halinde, birbirlerini de satacaklarinin sinyallerine de siz okuyucularin dikkatini çekmek isterim.
Yüzyil önce, Türkler, kendi devletlerini hileyle kurdular. Simdi dinsel, yönetimsel güçlü kadrolara sahip Kürtler; yer alti ve yer üstü zenginlikleri konusunda en güçlü topraklara ve kadrolara sahip bir halkiz dört parçada. Bunu bütünlestirip yeni politikalar, tüm yaralari kapatmamis olsa da, halkimiza umut ve nefes olacaktir.
Ê de hadê ! Hep birlikte omuz omuza vermenin tam zamani.
Necla Çamlibel