Makale

Abdurrahman Kurt; Türkler Türkiyelilessin

“KCK sistemi iç savas çikarir. Kürtlerle Kürtler savasir. Zaten Hizbullah-PKK çatismasi bölgedeki derinliklerine ulasti. KCK sistemi sürdürülürse, bu durum, bölgedeki farkli gruplari silahlanmaya zorlar”

“Devlet de, örgüt de kilitlendi! Devlet, güvenlik endisesi içinde. Örgüt ise iktidar alanini kaybetme kaygisi içinde. Yeni Kürt stratejisinden bir sey çikmaz!.. Örgütün siddetine karsi bir gard almadir bu strateji”

“Türk Kizilay’ina kan veren Kürtler! Devlet bu kadar Türk durursa, Kürtlerin özerklik istemesi bile az gelebilir. Bu ülkede Kürtler Türklesmediler ama Türkiyelilestiler. Devlet, Türkler de Türkiyelilesmeli”

NEDEN ABDURRAHMAN KURT Hükümete çok yakin bir kaynak AKP’nin yeni Kürt stratejisini açikladi. Basbakan, uçakta gazetecilerin sorusu üzerine bu yeni stratejiyi kabullendi ama hükümetin kendisi bu stratejiden tam haberdar degil. Ne Basbakan yardimcisi Bülent Arinç, ne Kürt açiliminin mimari Besir Atalay, ne hükümet sözcüsü Hüseyin Çelik ne de Içisleri Bakani Idris Naim Sahin bu yeni stratejiyi biliyorlar. Peki, AKP’nin yeni Kürt stratejisi tam olarak ne? Kürtler bu stratejiyi nasil degerlendiriyor? Hükümetin yeni Kürt stratejisinin yeni olan kismi hangisi? Bu strateji, savasi bitirebilir mi? Kürt sorununu çözebilir mi? Bu stratejinin amaci ne? AKP’li Kürtler, AKP hakkinda ne düsünüyor? AKP, bu politika ve stratejiyle Kürt seçmenlerden eski oylarini gene alabilir mi? AKP’li Kürt seçmenin baska bir alternatifi var mi? AKP’den BDP’ye kayma oluyor mu bölgede? Bu yeni stratejinin açiklanmasindan ve Basbakan tarafindan sahiplenilmesinden sonra ne tür gelismeler beklenmeli? Bahar ve yaz aylarinda çatismalar artacak mi? Basbakan Erdogan yakinda yeni açiklamalarla Kürt politikasini yeniden degistirebilir mi? Önümüzdeki yerel seçimlerde bölgedeki oy dagiliminda bir degisiklik olur mu? Bütün bu sorulari, AKP’nin bölgede önde gelen politik isimlerinden eski Diyarbakir milletvekili ve geçen dönemin Meclis Insan Haklari Komisyonu sözcüsü Abdurrahman Kurt’la konustuk.

AKP’nin yeni Kürt stratejisini nasil degerlendiriyorsunuz?

Bu stratejide yeni olan bir tek sey var. O da su. Hükümet resmî anlamda illegal unsurlarla müzakere edilmeyecegini ilan etti! Hükümet, ‘bana bir seyleri siddetle dayatmayla kalkarsan, benim muhatabim olamazsin’ diyor. Oysa BDP’nin bastan beri israri neydi?

Neydi?

‘Imrali ve Kandil muhatap alinsin’ diyordu BDP. Peki, muhatap alindilar, ne oldu? Silvan oldu. Çukurca oldu. Oysa hükümet her seyi göze alarak, devlet adina örgütle masaya oturulmasina müsaade etmisti. Üstelik Oslo sürecinde gördük ki, MIT, PKK’yle masada çok üst düzey seyler konusmus. Ama PKK müzakereyi bitirdi.

Sizce Kandil niye müzakereden vazgeçti?

‘Taleplerimiz kabul edilmedi, protokol imzalanmadi’ diye kendilerini savunmaya kalkiyorlar ama yok böyle bir sey. Çünkü müzakere öyle olmaz. Sen bir sey söylersin, öbürü baska bir sey söyler, süreç böyle gider gelir. ‘Olmadi, ben hemen silaha sarilayim’ diyemezsin. O zaman burada baska bir problem var demektir.

Sizce asil problem nedir?

PKK’nin söyle bir hedefi var. PKK, Kürt sorunu üzerinden bölgesel bir hegemonya mücadelesi veriyor aslinda. ‘Kürt sorununu çözmek istiyorsan, sorunu benimle, benim söyledigim gibi çözeceksin. Bu bölgede benden baskasi var olmayacak’ diyor örgüt. Müzakereler yapilirken bile, düsünün ki AK Partililer sokaklara sokulmadilar. Seçim sürecinde ciddi tehdit ve saldirilara maruz kaldilar. Bölgede ilçe ve belediye baskanlarinin çocuklari, yakinlari kaçirildi.

Hükümet, Silvan’la baslayan ve devam eden PKK saldirilari yüzünden mi PKK’yla müzakereleri kesti? Yoksa yarginin Oslo sürecini sorusturmasi ve PKK’yla görüsen eski ve yeni MIT müstesarlarini ifadeye çagirmasi sonucunda mi PKK’yi muhatap alan Kürt politikasini terk etti?

Savcilik, Oslo sürecini sorusturdu ve yargi, Kürt sorunu üzerinden sivil siyaset üzerinde vesayet kurma arayisina girdi. Bu dogru. Yargi, hükümetin Kürt politikasinin sinirlarini çizmeye kalkti ama Basbakan buna müsaade etmedi. Basbakan’a Kürt politikasini degistirten, muhatabinin tavri oldu. Muhatap olunanlar, güven vermedi. Yoksa AK Parti, sorunu BDP ile çözme konusunda çok kararliydi. Ben buna sahitlik ettim. 2004’ten 2011’e kadarki dönemde ben pek çok görüsmenin aracisi oldum. Birçok olayda kendim bizzat onlari görüsmeye davet ettim. Hükümet sorunu BDP’yle istisare etti o dönemde.

Simdi Kürt ve PKK meselesi gene BDP’yle müzakere edilecek. Hükümetin Kürt politikasiyla ilgili stratejisinin yeni olan kismi nedir bu durumda?

Biraz önce dedigim gibi, yeni olan, illegal yapilarla müzakere edilmeyeceginin ilanidir. Benim tanidigim Basbakan Tayyip Erdogan su anda kendi politikasini uyguluyor, kendi bildigini yapiyor.

Basbakan’in bildigi nedir?

Bakin… Müzakere sürecinde yasanan olaylar sonucunda bir tecrübe olustu. Ve, su sonuca varildi: ‘Örgütle müzakerenin bir güvenilirligi yoktur. Bu müzakereden sonuç almak zordur. PKK’nin hedefi, Kürt sorununu çözmekten öte bir seydir. Onun hedefi, kendi iktidar kavgasidir. Dolayisiyla Kürt sorununu çözmek için bizim örgütü muhatap almamiz ve onunla müzakere etmemiz sorunu çözmeye katki saglamiyor. Aksine…

Evet…

Aksine örgütün toplum üzerindeki hegemonyasi derinlesiyor. Bunlar bu sefer bütün Kürtleri hegemonyalari altina almaya çalisiyorlar. Bunlar, toplum üzerinde kurmaya çalistiklari hegemonyayi mesrulastirmak için bizimle görüsüyorlar, diye düsünüldü.

Hükümet artik PKK ve Imrali yerine BDP ile görüsecek. Sizce durum degisecek mi?

Kürt sorunu sadece BDP ile görüsülürse, çözüm süreci eksik kalir. Çünkü Kürt sorununun siyasi uzantisi herkestir. Sadece BDP degildir. Sunu bilmek lazim. PKK, Kürt sorununu hegemonyasi altina almaya çalisiyor. Problem burada. BDP, tüm Kürtlerin temsilcisi degildir. BDP, Kemalizm’in bölgesel versiyonudur. KCK-PKK-BDP sistemi, Kemalizm’in Kürt versiyonudur. 1900’lü yillarin Kemalizm’inin bugün Kürt toplumuna yansimis halidir bu. Toplum mühendisligine öykünmesiyle, demokrasiye müsaade etmeyen baskici, vesayetçi özellikleriyle BDP, bölgesel bir CHP’dir bugün. BDP, Kürtlerin dogal temsilcisi pozisyonunda masaya oturup Kürtler adina konusmak istiyor ama bu dogru degil. Riskleri var bunun.

Nedir riskleri?

BDP sisteminde bir KCK olayi var. BDP’li yöneticiler buna boyun egmisler ve KCK vesayeti altinda siyaset yapmayi içlerine sindirmisler. KCK dediginiz sistemde, seçilmislerin arkasinda atanmislar var ve bu atanmislar seçilmisleri denetliyorlar. Bu bir vesayet sistemidir, hegemoniktir. Demokrasiye aykiridir bu. Biz, Türkiye’de vesayet sisteminden kurtulmaya çalisiyoruz ama bölgeye gelince bazi aydinlar KCK’ya sahip çikiyorlar. Bunu anlamak mümkün degil! Bu aydinlar, KCK’nin risklerini görmüyorlar. KCK sistemi bölgede bir iç savas çikarir!

Peki, KCK operasyonu adi altinda herkesi tutuklamayi anlamak mümkün mü? Hükümet, BDP’yi muhatap alacagini söylüyor ama BDP’nin Meclis’teki milletvekillerinin disinda neredeyse bütün il ve ilçe teskilatlari tutuklandi. BDP’nin alti bosaltildi. Buna karsi çikmamak mümkün mü?

En büyük hatayi illegal KCK sistemini topluma dayatan PKK yapti. Sonra devlet de bu KCK sistemiyle öyle gereksiz ve bazen de saçma bir mücadele yoluna girdi ki! Mesela bir dönem adi partinin baskanligi için geçen ve çok kaliteli biri olan BDP Diyarbakir Il baskani Firat Anli’yi yillardir cezaevinde tutuyorlar. Bunu, akilla izah etmek mümkün degil.

Siz nasil izah ediyorsunuz?

KCK operasyonunda sapla saman karisti. Oysa KCK bir vesayet sistemidir ve ilk tutuklamalar oldugunda, bizzat BDP’nin içinden pek çok dostumun bu operasyonun dogru oldugunu söyledigini bilirim ben. Ama tutuklamalarin yayginlasmasi, yargilama ve sorusturmalarin gereksiz insanlara kadar uzanmasi, KCK operasyonunun hakliligini bertaraf etti. Özellikle seçilmis insanlarin tutuklu yargilanmasini anlamak mümkün degil!

Sizin gördügünüzü hükümet niye görmüyor?

Yargi bu konuda biraz fazla inisiyatif almis gibi görünüyor. Hükümetin Terörle Mücadele Kanunu’nu degistirmesi gerekiyor. Nitekim Adalet Bakani açikladi. Uzun tutukluluk süreleriyle ve TMK’yla ilgili üçüncü yargi reformu geliyor. Ama hükümet yargi reformunu açikladiginda, ‘Ergenekon’da ve KCK’da serbest birakilanlar mi olacak?’ diye nasil büyük bir kiyamet koptugunu da gördünüz. Eger hukuk hâkim olacaksa evet serbest birakilmalidirlar.

KCK sistemi bölgede bir iç savas çikarir, dediniz. Kürtlerle Kürtler mi savasacak?

Evet. Hizbullah-PKK çatismasi, bölgedeki derinliklerine ulasti. Eger devlet asayisi saglayamazsa, insanlar üzerindeki tehdit ve santaji kaldiramazsa ve KCK sistemi Kürtlere dayatilirsa, bölgede bir iç savasa gitme ihtimali var.

Bölgede PKK’nin disinda silahli bir güç var mi?

Yok ama, KCK’nin sürmesi silahlanmayi zorlar. Bu yapi, Kürtleri kendi içinde bir iç savasa götürür. Bölgede farkli gruplar var. Bir bölümü Islami gruplar. Hizbullah, bunlardan biri. PKK sempatizani arkadaslari KCK sistemiyle ilgili ben çok uyardim. ‘Toplumun üzerinde bu baskiyi kurmayin. Toplum bir yerden patlar. Nasil ki siz devletin baskisina karsi bir yerden patladiniz, birileri de sizin KCK sistemiyle topluma yaptiginiz baskiya karsi patlar’ dedim. Ama dinlemediler. Ve olaylar bu noktaya geldi. Zaten KCK’nin hukuk disi bir yapi oldugunu Öcalan’in kendisi de söylüyor.

KCK’yi kuran Öcalan’in kendisi degil mi?

Tabii ama… ‘Siz KCK’yi anlamadiniz. Bu illegal bir yapidir. Siz legalle illegali karistirdiniz. Seçilmis insanlari niye KCK’nin içine koydunuz?’ diye örgütü firçaliyor. Aslinda KCK su nedenle kuruldu. Demokratiklesme süreci yasanirken, PKK, devletten bosalan alanlari devralmak ve bu alanlari KCK sistemiyle doldurmak istedi. Türkiyeli aydinlar, KCK için, ‘Bu, PKK’nin dagdan ovaya inme formülüdür. Niye karsi çikiyorsunuz?’ dediler ama… Bu dogru degil.

Niye dogru degil?

Çünkü siyaset yapmak için ortada legal bir yapi var. BDP var. Eger siyaset yapmak istemiyorsa, Demokratik Toplum Kongresi var. Maksat siyaset yapmaksa bu geçis imkâni hazirlanmisti zaten. O zaman niye KCK var? KCK, vesayet sistemini kurmak için var. Düsünün… KCK, Diyarbakir Büyüksehir Belediye Baskani’ni alip yargiladi. Bir de su unutulmamali ki, PKK’nin arkasinda 30 bin insana yakin bir bedel var. Ama bu, bütün Kürtlere dönüp, ‘ben bu bedeli ödedim. Sen de benim yönetimimde yasayacaksin’ deme hakkini vermiyor PKK’ye.

Kürt halki kabul eder mi peki?

Kürt halki Baasci bir yönetimi asla kabul etmez. Bugün sisteme karsi verilen mücadele, yarin PKK’ye karsi verilir. PKK degismemek, dönüsmemek için direniyor ama, Kürt toplumu degisti. Kürt toplumunun gerçegi, PKK’nin bu halde devam etmesine müsaade etmez. Ulus-devlet anlayisi, dünya, toplum her sey degisti. Devir, PKK’in ortaya çiktigi devir degil.

Peki, hükümetin yeni stratejisi, savasi bitirebilir mi?

Devlet, güvenlik endisesi içinde. Örgüt ise hegemonya alanini kaybetme kaygisi içinde. Ikisi de kilitlenmis durumda. Bu arafta durus ve sikismislik hali araya bir üçüncü el girmeden çözülemez. Bu üçüncü el de ancak âkil adamlar olabilir. Örgütün, siddetten medet ummayacagi bir noktaya gelmesini beklemek lazim. Bunu da ancak âkil adamlar saglayabilir. Aslinda örgüt gücünü test etti. ‘Devleti hangi noktalarda zorlayabiliriz? Bölgede Arap bahari yasatabilir miyiz’ diye savas güçlerini test etmek istiyorlardi ve nitekim test ettiler.

Sonuç ne çikti?

Sonuç su çikti. Kürtlerin devrimci halk savasi yapmaya niyeti yok. Mesela Newroz’da toplum, ben devletin bu konudaki yasagini tanimam diyerek alanlara çikti. Devlete, ‘beni yasaklarla terbiye edemezsin’ dedi ama, ayni toplum Newroz’da örgüte de sunu söyledi: ‘Kusura bakma ben senin için devrimci halk savasi yapacak durumda degilim. Ben baris istiyorum. Devlet Newroz’u yasakladigi için ben alanlardayim’ dedi. Yoksa örgüt halka su talimati vermisti: ‘Alanlara inip çatismayi yayin, Newroz’u ayaklandirmaya dönüstürün!’ Ama halk bu talimati yerine getirmedi, bayramini kutlayip aksam evine döndü.

Bu hükümetin yeni Kürt stratejisinin amaci ne sizce?

Bu stratejiden bir sey çikmaz. Örgütün siddetine karsi zorunlu olarak bir gard almadir bu strateji. Çözümün yolu bu degil ama AK Parti’nin bundan baska yapacagi bir sey yok.

Demokratiklesme, AKP’nin, Kürt sorununun çözümü için yapmasi gereken sey degil mi?

AK Parti’nin en büyük eksikligi bu zaten. Demokratiklesme vurgusunu ve sürecini yavas isletiyor. Siddet ne kadar hizli devam ederse etsin, demokratiklesme süreci israrla vurgulanmaliydi. Ben AK Parti’nin demokratiklesme yapacagina inaniyorum. Nitekim Anayasa ve yargi reformu çalismalari sürüyor ama, toplum bunu böyle algilamiyor. Toplum, AK Parti demokratiklesmede frene basti diye algiliyor.

AKP’li Kürtler, AKP hakkinda ne düsünüyor?

AKP’yi çözümün adresi görüyorlar ve umutlarini koruyorlar. Su anki sürecin geçici oldugunu düsünüyorlar. Bu zorunlu konjonktürel durumun degisecegine inaniyorlar. Çünkü ne örgüt ne de devlet bir çözüme ulasabilir bu süreçte. Siddeti dayatmaktan bir çözüm çikmayacagi gibi, sadece siddete mukabele ederek de bir çözüm yolu açilamaz. Aslinda Türkiye’de Türklerin fobileri, Kürtlerin de talepleri var. Bunlari dengelemekle ilgili bir sorun var. Bu dengeyi kurmak için cesur adimlarin atilmasi gerekiyor. Ama siddet siyasette bu cesur adimlarin atilmasini engelliyor. Su anda böyle bir süreç yasaniyor.

AKP, Kürt seçmenden vaz mi geçiyor?

Yok. Vazgeçmiyor da, fazla güveniyor.

AKP’li Kürt seçmenin baska bir alternatifi var mi?

Yok. Bölgede, AK Parti’yi ya da BDP’yi tercih etmek durumundasiniz. AK parti, Kürt sorununun çözümü için Türkiye’nin en büyük ve tek sansidir.

Peki, bu politika ve stratejiyle Kürt seçmenlerden eski oylarini gene alabilir mi AKP?

Son seçimde MHP’yi baraj alti birakacagim diye, bölgeye dönük hiç de rahatlatici bir dil kullanmadigi halde, AK Parti, Diyarbakir’dan yüzde 30 oy aldi. Bunun daha alti yok! Bölgede gene birinci parti olur AK Parti.

Parti yönetimi, Kürt halkinin düsünceleri ve duygulari konusunda bilgiye sahip mi sizce, bu konuda kendilerine yeterli bilgi veriliyor mu?

Yeterli oldugunu sanmiyorum. Akademisyeni, stratejisti, her seyi bilen o kadar çok insan türedi ki… En kötüsü de su! Bir tarafin kazanmasina oynuyorlar! Oysa bu kavga kaybedeni olmayan bir kavga olmali. Iki taraf da kazanmali. Devlet sunu anlamali. Iki buçuk milyon oy almis bir parti var. BDP de sunu kavramali. Her seye ragmen Diyarbakir’da kendisine oy vermeyen yüzde 30’luk bir kitle var. BDP, hegemonyasini kurma iddiasindan vazgeçmeli. Türkiye’nin Kürt toplumunun gerçekligi Irak Kürdistani’yla ayni degil.

Türkiyeli Kürtlerin gerçekligi nedir?

Irak Kürdistani’ndaki gibi bir bölgesel yönetim kurup onlarin basina geçme durumu yok Türkiye’de. BDP, sahada oldugu için bunu biliyor. Dagdaki adam bunu görmüyor. BDP’nin bu gerçegi örgüte anlatmasi gerekiyor. Bir kere Türkiye’de Kürtlerin yüzde 60’i Kürt cografyasinin disinda yasiyor. Bir ara Öcalan, dönün çagrisi yapti, bir Allahin kulu dönmedi. Aksine batiya göç artti. Bakin… Kürtler Türklesmediler ama Türkiyelilestiler! Kürtler, Türkiye’yi sahipleniyorlar ama devlet Kürtleri Türkiyeli bir ruhla sahiplenmiyor.

Bu yeni Kürt stratejisinin açiklanmasindan ve Basbakan tarafindan sahiplenilmesinden sonra ne tür gelismeler bekliyorsunuz?

Yazin çatisma sürecektir çünkü örgüt hâlâ gücünü ispat etme durusunu koruyor. Devlet de güvenligi, asayisi saglayabilecegini gösterme egilimini sürdürüyor. Sorunun çözümüne dönük bir yüz yok burada. Üçüncü bir el devreye girip, özellikle PKK’ye bu halkin devrimci halk savasina gelmedigini göstermeli. Ayni 1999’da oldugu gibi ateskes saglanmali ve silahli güçler Irak Kürdistani’na çekilmeli. Böylece demokratik süreç rahat islemeli.

Yeni Kürt stratejisinden Basbakan Yardimcisi Bülent Arinç’in bile haberi olmadigi anlasildi. AKP yönetimi artik çok dar bir kadroyla mi karar veriyor?

Istisarelerinin dar oldugunu zannetmiyorum. Ama bu istisarelerde bölgeden ne kadar insan var onu bilmiyorum. AK Parti eskiden sivil toplum örgütleriyle düzenli toplantilar yapardi. Bu aralar bunu sanki eksik yapiyor. Oysa AKk Parti’ye basariyi getiren kolektif akildir. Toplumu iyiye ve kötüye ortak etmek lazim.

Halkin çözüm umudu var mi?

Bu, son savastir! Bu çatisma son çatismadir! Yaz sonuna kadar devam eder mi bilemem ama, artik kesinlikle siddetsiz bir noktaya geçilecek. Çünkü toplum çatisma istemedigini gösterdi. Çatismayla bir yerlere varmaya çalisanlar toplumdaki prestijlerini kaybettiklerini gördükçe çatismadan vazgeçmek zorunda kalacaklar.

Basbakan Erdogan’in yakinda yeni açiklamalarla Kürt politikasini yeniden degistirmesini bekliyor musunuz?

Su anda degistirmesini gerektirecek bir durus yok bence. Çünkü AK Parti bu çatismali sürece zorlandigini düsünüyor. Ama AK Parti, örgüt ve BDP’den olumlu yaklasim geldiginde olumlu cevap verir. Siddete ise boyun egmez. Siddete boyun egmis duruma düsmek istemez. Ama AK Parti, eger çatisma var diye demokratiklesmeyi hizlandirmazsa hata eder.

Hangi haklar saglanirsa, Kürtler kendilerini tatmin olmus hissederler?

Son nokta nedir diyorsunuz… ‘Vatandaslarin esitligi’ deniyor ama Türk’le Kürt’ü nasil esitleyeceksin diye soruldugunda bireysel haklarda kaliyorlar. Aslinda bu sorun, devlet Türkiyelilesirse çözülür! Sadece vatandaslik kavramini Türkiyelilestirmek yetmez. Anayasal vatandaslik kavramini getirmek yetmez.

Baska ne yapmak gerekir?

Kurumlari da Türkiyelilestirmek gerekir. Çünkü bu ülkede devlet fazla Türk! Kurumlar Türk, Anayasa Türk, hukuk Türk. Türk bayragi, Türk devleti, Türk Kizilayi, Türk sporu, Türk siyaseti diyorsun. Türk bayraginin altinda yasayan Kürtler… Türk Kizilayi’na kan veren Kürtler. Devlet bu kadar Türk durursa, Kürtlerin özerklik istemesi bile az gelebilir. O zaman benim Türk’le esit olmam için Kürt bayraginin, Kürt siyasetinin olmasi gerekir. Ama devlet normallesirse, özerklik talebi de fazla gelecektir. Türk’ün devleti, bayragi, her seyi varken, Kürt onun altinda tebaasi gibi yasayarak esit olmaz.

Nasil esit olur?

Kürtler Türkiyelilesti. Devlet de, Türkler de Türkiyelilesmeli.. Etnik vurgulu devlet anlayisindan kurtulmak sart. Yoksa Kürt’le Türk esitlenemez ve bu kavga bitmez. Çünkü sen ne kadar Türk’sen, Kürt de o kadar Kürt olmak isteyecektir. Ben de diyorum ki… Bu kadar Türk ve Kürt olmayalim. Normalleselim! Bu normallesmeyi saglayacak olan da devlettir.

Önümüzdeki yerel seçimlerde bölgedeki oy dagiliminda bir degisiklik olur mu?

Bunu söylemek bugün çok erken ama su bir gerçek ki AK Parti’nin de, BDP’nin de durumu daha iyiye gidiyor degil. ‘Bu çatismaci süreç benim lehime isliyor’ diyemez kimse. Bu durumu degistirmek ve tabanlarini derinlestirmek için mutlaka farkli hamleler yapacak her ikisi de.

——————————————

Taraf-2 Nisan

Nese Düzel

Balkêş e ?
Close
Back to top button