Makale

Açlik grevleri, PKK’nin ölüm oyunu ve HDP’nin sessizligi

HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in PKK lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin kaldirilmasi talebiyle baslattigi, giderek yayginlasan açlik grevleri var.

Bugüne kadar açlik grevlerinde yaklasik sekiz kisi hayatini kaybetti.
Yukarida da dedigim gibi amaç basta Öcalan olmak üzere mahkumlara uygulanan tecridin kaldirilmasi oldugu söyleniyor.

Meseleye söylendigi sekliyle baktigimizda burada bütün suç ‘insanlarin hakli taleplerine kulak tikayan devletin’ diyebiliriz.

Elbette ki tecridin kalkmasi lazim.

Mahkum da olsalar haksizlik, hukuksuzluk kabul edilemez.
Zaten açlik grevlerinin basladigi ilk aylarda devlet Öcalan’in kardesi ile görüsmesine izin verdi.

Bir anlamda tecridi azaltmaya dönük kendince adim attigini göstermis oldu.
Görünen o ki devletin bu adimi yeterli görülmemis olacak ki baslayanlar vazgeçmedigi gibi açlik grevleri her geçen gün giderek yayginlasiyor.
Bir hak talebinde bulunurken kendi yasamindan vazgeçmek ya da vazgeçmeye zorlanmak basli basina bir tartisma konusu.

Dahasi ülkede tek adam rejimi kurulmusken, demokrasi agir yara almisken, KHK gibi hukuksuzluklarla disaridaki insanlarin bile hayati karartilirken, hukuk, bagimsiz yargi neredeyse bütünü ile rafa kaldirilmisken, toplumun bütün kesimlerini derinden etkileyen yoksulluk, issizlik dalga dalga yayilirken, ülkede yasayan her bir bireyin yasamini onlarca yil olumsuz etkileyecek bir karanlik sürece girilmisken böyle bir ortamda Kürt siyasetinin birinci önceliginin Öcalan’a uygulanan tecridin veyahut hapishanelerdeki hak ihlallerinin olmasi, bunun için insanlarin caninin feda edilmesi hakikaten aklin, mantigin aldigi bir sey degil.
Fakat mesele sadece bununla sinirli degil.

Çünkü açlik grevine katilan insanlarin aileleriyle konusanlar veyahut yasananlarin arka planini bilenler meselenin basit bir hak talebi olmadigini da biliyorlar.

PKK insanlarin cani üzerinden devlete karsi stratejik bir hamle yapiyor.
Bir anlamda kendince güç gösterisinden bulunuyor.

Bu stratejik hamlesi için de yüzlerce insanin hayatini kullaniyor.
Aynen hendek politikasinda oldugu gibi.

Bunun böyle oldugunu bilmiyormus veyahut böyle degilmis gibi davranmak ne dürüstlüge, ne insanliga sigar ne de sorunun çözümüne katki sunar.

Sekiz kisi hayatini kaybetti. Yüzlercesi de aylardir açlik grevinde ve birçogu ciddi hasar görmüs durumda. Simdi de ölüm oruçlari basliyor.

Insan yasaminin politikaya bu kadar hoyratça malzeme yapilmasi, yüzlerce insanin göz göre göre ölüme gönderilmesi, oradan politik basari beklenmesi kabul edilir bir sey degil.

Tekrar edeyim: PKK baskiyla taraftarlarini ölüme göndererek devlete karsi güç gösterisinde bulunuyor.

Devlet bu taleplere olumlu cevap vermezse zannediyorlar ki toplum vicdaninda agir yara alacak. Olumlu cevap verirse PKK bir zafer kazanmis olacak.

Devletin böyle durumlara bilgece bir tutumla yaklasmadigini meseleyi her zaman pozisyonu korumak olarak gördügünü hepimiz biliyoruz.

Bunu bildigimiz halde sabah aksam iktidara laf söylemek meseleleri çözüme kavusturmuyor.

Asil tartisilmasi gereken: PKK’nin, HDP’ye mesru siyaset zemini birakmayan, temsil iddiasinda oldugu halkin canini bile hiçe sayan bu çagdisi adimlari bu kadar pervasizca atabiliyor olmasi.

Dahasi HDP’de barisçi, sivil siyasetten yana olanlar yani Kürt meselesinin demokrasi içinde çözülmesi gerektigini savunanlar PKK’nin bu dayatmaci, mesru siyaset zeminini yok edici akil disi adimlarinin karsisinda sessiz, çaresiz kalmasi.

HDP niçin var?

Neyin siyasetini yapiyor?

Temsil ettigi toplum kesimine hangi gelecegi vaat ediyor?

PKK’nin bu tehdide, baskiya dayali, insanlarin canini hiçe sayan dayatmalarina karsi ne yapmayi düsünüyor ya da niçin bir sey yapmayi düsünmüyor?

Dahasi PKK’nin HDP’ye tepeden bakan tavrina, ‘sizin degil bizim dedigimiz olur’ yaklasimina, ‘sizin göreviniz siyaset üretmek degil bizim belirledigimiz stratejiye göre tavir belirlemek’dayatmasina HDP daha ne kadar sessiz kalacak?

Ne zaman bu açmazi bozacak bir siyaset üretecek?

Diger taraftan iktidar ne zaman bir gerginlige, toplumu kutuplastirmaya ihtiyaç duysa PKK’nin devletin imdadina yetisir tarzda eylemlerde ve söylemlerde bulunmasindaki bu saibeli durumu daha ne kadar görmezden gelecek?

PKK’nin, Kürt sorununun çözümünde HDP’deki kimi barisçi, akli selim politikacilardan farkli bir amaç güttügü gerçegini bu kimseler tam olarak ne zaman kabul edip ona göre tutum belirleyecek?

Hepimiz biliyoruz ki PKK açlik grevini sadece hapishanelerdeki kendi birkaç taraftarina dayatmiyor.

Kamuoyunun yakindan tanidigi, saygi duydugu birçok HDP’li siyasetçi de benzer dayatmayla karsi karsiya.

Bu kimseler güçleri oldugu için PKK’nin ‘açlik grevine, ölüm orucuna baslayin’ dayatmalarina direnebiliyor.

Direnemeyen canini kaybedenler ise adi sani duyulmamis insanlar.
Kendi caninizi kurtarip bu insanlarin caninin heba edilmesini daha ne kadar görmezden geleceksiniz?

Bu sorularima ‘HDP’liler PKK’ya açiktan bir sey söyleyemezler çünkü fatura agir olur’ diye cevap verenler var.

Peki o zaman niye orada duruyorlar?

Niçin içlerinden kimse çikip da ‘Ben bütün politikalariyla basta Kürt halkina genel olarak da Türkiye’ye zarar veren bu yapinin degirmenine su tasimam’ diyemiyor?

Sorunun çözümüne katki sunacak bir aktör haline gelemedikten sonra, etki edici agrilik kazanamadiktan sonra PKK’nin, insanlarin yasamina neden olan bu akil disi politikalarina direnemedikten sonra vekillik, belediye baskanligi, parti meclisi üyelikleri gibi pozisyonlari korumak vicdana, insanliga, demokratliga sigar mi?

Bu makamlari niçin aliyorsunuz?

Temsil ettiginiz insanlarin hakkini, hukukunu, yasamini korumak için degil mi?

‘Içeride kalarak mücadele ediyoruz’ tezi de bir yere kadar anlasilir bir gerekçeydi.

Bunun sonuç vermedigi, içeride kalmanin PKK’ya toplumsal mesruiyet sagladigi bunun da PKK’yi daha da pervasizlastirdigi ne zaman fark edilecek?

Hep söyleriz AK Parti’de üç kisi bes kisi zamaninda itiraz edip ‘Ben yokum’ deseydi iktidar bu kadar pervasiz, bu kadar hukuk tanimaz olmaz, ülkeyi böyle uçurumun esigine getiremezdi.

Birçok HDP’li de iktidar partisi mensuplarina ‘Içinizde olup bitene itiraz edecek, ben yokum diyecek kimse çikmayacak mi’sorusunu yöneltiyor.
Peki ayni soru HDP’li siyasetçiler için de geçerli degil mi?
Nedir sizi orada tutan?

PKK’nin gerçekte ne yapmak istedigini, nereye varmak istedigini, çagdisi anlayisa teslim oldugunu gördügünüz, bildiginiz halde dahasi bu politikalarin demokrasi mücadelesine büyük zarar verdigini, Kürt halkinin hayatini cehenneme çevirdigini defalarca tecrübe ettiginiz halde daha ne kadar bu oyunu parçasi olmaya devam edeceksiniz?

Kürt meselesinin demokratik yollardan çözülmesinin, sivil siyasetin alan bulmasinin, HDP’nin siyasette varlik göstermesinin önündeki tek engel iktidarin baskici politikalari degil.

PKK ile devletin bu anlamda dolayli ama saibeli bir çikar ittifaki var.
Görünen o ki çatismanin sürmesinden, diyalog yolunun tikanmasinda, sivil siyasetin önünün kapanmasinda iki taraf da kendilerine kazanç sagliyor.
Diger taraftan Adapazari’nda, Samsun’da veyahut baska sehirde bir Kürt vatandasina yapilan ayrimcilik, kabalik için ortaligi ayaga kaldirip hakli olarak feveran edenler PKK’nin binlerce Kürt vatandasini ölüme götüren saçma sapan politikalarina tek söz söylememesi anlasilir gibi degil.
Sekiz insan ölmüs yüzlercesi de ölümün esiginde.

Sesiz kalmak olacak sey mi?

Kaldi ki 30 yildir açlik grevi yapiliyor, 30 yildir güya özgürlük mücadelesi veriliyor.

Bütün bunlar ölümden, yikimdan, baska sey getirmedi.

Ayni seyleri yapip farkli sonuç beklemek akilli insanlarin yapacagi sey degil.
Bu nedenle HDP’deki akli basindaki siyasetçilerin artik karar vermesi gerekiyor.

Iyi niyetle verilen çabalarin, içeride kalip mücadele edeyim anlayisinin esasinda yikim degirmenine su tasima anlamina geldigini artik görmeleri gerekiyor.
Ya PKK’yi yikimdan ve ölümden baska sey getirmeyen politikalarindan caydiracak bir tutum takinmalilar ya da ‘Ben yokum’ diyerek PKK’nin tabandaki toplumsal mesruiyetinin sorgulanmasinin önünü açmalilar.
Ya gerçekten sivil, mesru siyasetin gerekliligini yerine getirecekler ya da PKK’nin çatismaci politikalarinin parçasi olup topluma da demokratik mücadele veriyoruz demeyecekler.

Çünkü barisçi olmak, demokrat olmak dahasi dürüstlük bunu gerektiriyor.
Aksi durumda hem kendi itibarlarini hem de temsil ettikleri toplum kesiminin destegini kaybedecekler.

HDP’deki oy kaybi da bu çaresizligin, çözümsüzlügün neticesi.
——————————————————
Marmara Yerel Haber- 4 Mayis 2019

Levent Gültekin

Back to top button