Affet bizi Melek
Bu nasil bir hikâye, bu nasil bir insanlik..
Sevgili Müjgan Halis yüregin nasil dayandi bu habere, yazarken kaç kez öldün ve kaç kez dirildin, bir gün anlatacak misin bize?
Anlatip bizi utancimizla bas basa birakacak misin?
Senin tanikligin ve Melek için Sabah’a yazdigin haberin, yüregine biçak gibi saplaniyor insanin:
‘Agri’nin Hamur ilçesinde yasayan Melek Levent (24), Ali Karaaslan ile evlendirildiginde 16 yasindaydi. Iskence dolu hayati evliligin ilk günlerinde basladi. Kocasindan, kayinpederi Kutbettin Karaaslan’dan ve kayinvalidesinden gördügü psikolojik ve fiziki siddet her geçen gün artti. Melek Karaaslan, henüz 18 yasina girmeden hamile kaldi. Ancak hamileliginin son günlerinde kocasi ve ailesi onu Agri’nin -30 derece sogugunda disari atti. O gece sokakta tek basina kar altinda ölü bir bebek dogurdu. Ölü bebegini sag sanarak kucagina alarak kocasinin evine geri döndü. Döndügü evde bu kez ölü dogum yaptigi için daha fazla siddet yasamaya basladi. Hem bebeginin ölü dogmasi hem evde yasadigi siddetin giderek artmasi, akil sagligini giderek yitirmesine neden oldu. Kizlarinin yasadiklarindan haberdar olan Levent ailesi, onu alip hastaneye yatirdi ve tedavi olmasini sagladi. Ancak aile büyüklerinin araya girmesiyle Melek Karaaslan kocasinin evine geri dönmek zorunda kaldi, ne de olsa kadinin yeri kocasinin yaniydi. Ama eve geri dönmek de sorunlari çözmedi. Melek Karaaslan’in babasi en son alti ay önce kizini alip kendi evine götürdü. Fakat daha sonra kocasinin evine gitmek zorunda kalan kizindan aylarca haber alamadi, kizini görme çabalari sonuç vermedi. Bunun üzerine baba Levent, polise haber vererek kizinin hayatindan endise ettigini bildirdi.
Karaaslan ailesinin Hamur’daki evine baskin yapan polislerin gördügü manzara korkunçtu: Tuvalete oturmus pozisyonda baglanmis ve açliktan ölmek üzereydi. Üstünde giysi niyetine sadece beyaz bir bez sariliydi. Bundan alti ay önce neredeyse 70 kilo civarinda olan Melek Karaaslan neredeyse bir çocuk cüssesindeydi, tam 40 kilo vermis ve 30 kiloya düsmüstü. Sürekli oturmaktan vücudunun her yeri kireçlenmisti. Kollarini hareket ettiremiyordu. Üstelik vücudunun pek çok yerinde olusan yaralar kurtlanmisti. Bu hâldeyken kafasina aldigi darbelerden akil sagligini tamamiyla kaybetmisti.’
24 yasinda bir kadin iskence altinda ölüyor, kapatildigi bir tuvalette 70 kilodan 30 kiloya düsüyor ve onu oraya baglayip ölüme terk edenler ortada hiçbir sey yokmus gibi normal hayatlarina devam ediyorlar.
Ezan sesi dinliyorlar, sahura kalkiyorlar ve iftar açiyorlar.
Ama melek orada ölüyor..
Sekiz yil birlikte yasadiklari bir insani yavas yavas yok ederken, vicdanlari hiç sizlamiyor, hiç aci duymuyorlar.
Bu ülkenin kadinlarini sanki siraya soktular ve teker teker öldürüyorlar..
Her gün bir kadin ölüyor, her gün bir kadini vuruyorlar.
Melek’ten sonra siradaki kadin kim?
Nasil bitecek bu siddet, bu vahset, bu zulüm?
Nerede ne zaman ve hangi Melek’i vuracaklar, siradaki Melek’i bilen var mi, Melekleri bu zulümden bu vahsetten kim koruyacak, kim kurtaracak?
Bu ülkede kadinsaniz çok rahat vururlar sizi, ölürsünüz, caniniza kiyarsiniz, bazen de namusunuzdan süphe duyarlar, kaçamazsiniz hiçbir yere, dünyanin öbür ucuna da gitseniz gelir sizi bulurlar, bir kardesin veya bir babanin eliyle infaz edilirsiniz, ama namusa, töreye borcunuzu sizden sonra da siradaki kadinlar ödemeye devam eder..
Hayatinda bir Melek dahi tanimamis olanlar, hayatinda bir kez dahi bir Melek’in gözlerinin içine bakmayanlar, elini tutmayanlar konusacaklar simdi.
Melekler kusatma altindayken hiç ortada gözükmeyenler, Meleklerin kapana kistirilmalarini sonra da kusatilip öldürülmelerine acizlik içinde seyirci kalanlar..
Akrabalar, kardesler, analar babalar, komsular, arkadaslar, yani Melekler yasarken hiçbir seye yaramayanlar.
Ölüme siginanlar, hayata ve Melege yüzünü dönenler..
Melek son bir umutla baba evine sigindi. Baba evinde de bekledigi sahiplenmeyi, gönlünü alacak birilerini bulamadan, hayatinin son yolculuguna çikar gibi, tekrar kocasinin evine döndü.
Baba evinde muhtemelen, ‘evlenen kadinin yeri kocasinin yanidir, kadinin koca evinden ancak cesedi çikar’ demislerdi Melek’e.
Kalbi kirik, onuru yarali koca evine döndü Melek.
Ve çok geçmeden o evden cesedi çikmak üzereyken, her nasilsa fark edilip zor bela hastaneye kaldirildi.
Melek’in hâlâ okumadiysaniz eger önce hikâyesini okuyun, sonra dönüp hastanede çekilen iki kare fotografina bakin.
70 kilodan otuz kiloya düsmüs 24 yasindaki bir kadin- çocuk göreceksiniz.
Basini yastiga koymus Melek, bir eli yüzünü avuçlamis, gözlerini, sadece onun anlayabilecegi ve hissedebilecegi sonsuz ve karanlik bir bosluga dikmis, öylece bakiyor..
Bu fotografa bakarken utançtan baska bir sey hissetmiyor ve Melek’ten kalan bu iki kare fotografa bakip, içinizden ‘Affet bizi Melek’ demek geçiyor..
04 Agustos 2012, Taraf
Orhan Miroglu