Makale

AK Parti iyiye gitmiyor

Bundan daha makul, bundan daha dogru ve bundan daha yumusak bir üslupla söylenmis bir elestiri, bir talep olamazdi herhalde…

TÜSIAD Baskani Boyner’in “Uludere’de, Afyon’da neler oldugunu ögrenmek istiyoruz” cümlesi, öyle “ileri” filan degil, normal bir demokraside bir iktidarin yüz yüze gelecegi en masum, en siradan talepti.

Böyle makul bir talebe “Ögrenmek hakkimizdir falan, neyi ne kadar ögrenmek, kimin hakki, kimin hakki degil, onun ölçüsünü Ümit Boyner belirlemeyecek. O isine baksin” diye cevap vermek de öyle “ileri” falan degil, normal bir demokratik rejimde hazmedilmesi çok zor bir çikisti.

“Isine baksin” denilen Ümit Boyner, aslinda tam da isini yapiyor. O Türkiye’nin önemli bir sivil toplum kurulusunun basinda bir kisi olarak açik toplumu savunuyor. Yasanan iki vahim olay hakkinda bilgilenme hakkini ariyor.

Ne istiyor Basbakan? Etliye sütlüye karismayan, basini kaldirip Türkiye’nin meselelerine bakmayan, iktidar karsisinda el pençe divan duran STK’larin oldugu bir Türkiye mi?

28 Subat’ta dogru tavir takinmayan kisi ve kuruluslar, iktidari elestirme, ülke hakkinda fikir belirtme haklarini ilelebet kaybettiler mi?

Kaldi ki bu sorulari sormak için STK Baskani olmak da gerekmiyor. Ayni sorulari siradan bir vatandas olarak da sorabilirdi; nitekim ayni sorulari siradan vatandaslar da soruyor. Ama ne yazik ki, Basbakan hepsine ayni üslupla cevap veriyor. Artik her elestiriyi “sen kimsin”, “sen isine bak” diye püskürtmeye çalisan, her karsi çikani ihanetle suçlayan bir basbakanla karsi karsiyayiz.

Devleti yeniden dokunulmaz kilmak

Ihanet lafinin bu kadar sik kullanilisinin üzerinde özellikle durmaliyiz. Bunu sadece Basbakan’in hirçin karakterine veremeyiz. Elestirilerin, hosnutsuzluklarin ihanet gibi algilanisi demokrasi disi rejimlerin temel karakteridir. Bir ülkede ihanet suçlamalari ne kadar artarsa rejim o kadar otoriterlesmis demektir. Çünkü bu rejimlerde rejime baglilik esastir. Özgür vatandas degil, bagli, itaatkâr, vefali vatandas istenir ve en ufak bir elestiri bagliliga ihanet olarak degerlendirilir.

Öyle görünüyor ki Basbakan askeri vesayeti zayiflatip kendi iktidarini saglamlastirdikça; eski devlet bürokrasisini tasfiye edip kendi bürokrasisini olusturdukça, “kendi” devletini tipki eski devlet sahiplerinin yaptigi gibi dokunulmaz kilmaya çalisiyor. O devletin kurumlarina, yüksek bürokratlarina yönelik her türlü elestiriye kalkan oluyor; MIT’i yargi denetiminden kaçiriyor. Genelkurmay Baskani’na söz söyletmiyor, polisini -iskenceci de olsa- kanatlari altina aliyor. Böylece kutsal ve dokunulmaz devleti -bu defa Kemalist degil muhafazakâr bir kimlikle- yeniden üretmis oluyor.

Ama böyle yaparak, onu iktidara tasiyan toplumsal dalgaya ters düsüyor.

Oy orani artsa da…

AK Parti oylarini yüzde 50’den 53’e çikarmis… Umurumda degil!

Siyaseten hiçbir zaman “çogunlugun bulundugu yerde durmak” gibi bir kistasim olmadi. Ben iktidara gelmeden önce AK Parti’yi desteklerken oy oraninin yüzde kaç oldugunu bilmiyordum. Sadece hakli ve degisimci oldugunu biliyordum.

Bugün de oylari ister yüzde 53’e, ister 63’e çikmis olsun, görüyorum ki AK Parti iyiye gitmiyor. AK Parti’nin hâlâ bir alternatifinin bulunmamasi gerçegi bu durumu daha da vahimlestiriyor.

Hem AK Parti için hem de Türkiye için…

———————————————–

Bugün-19 Eylül

Gülay Göktürk

Back to top button