Akil tutulmasi
Siyaha kara denebilir; beyaza da ak Ancak, renklerin tam ziddini söylemek, enteresan bir algilama gerektirir Türkiye’de herhangi bir seyi, bu derece ziddiyla yorumlamaksa siradan ve çok rastlanan bir durum.
Bu durumun olagan etkisi de kutuplasma ve ortak bir noktada bulusabilme zeminini yakalayamama olarak ortaya çikiyor. Gündelik iliskilerin yani sira, siyasette bariz bir biçimde kendini gösteren bu tutum, her zihniyetin kendi basin yayin organinda net bir sekilde görünürken, zaman zaman aklimin sinirlarinin zorlandigini düsünürüm
Imrali görüsmeleri ve gelinen noktaya verilen tepkilerden birine bakalim.
Bir gazete, ‘Zaferle bitirdiler’ diye manset atip, altina da sunu yazdi: Türkiye’nin ulus devlet yapisini hedef alan iktidarin isbirligi yaptigi terör örgütü yandaslari, baskent ilan ettikleri Diyarbakir’da zafer bayrami kutladi.
Bir diger yayin organi: PKK’nin final dedigi Amed Newroz’u, PKK’nin misyonunu tamamladigi ve devletin yaninda yer alarak Kürdlük iddiasini bitirdiginin açik göstergesidir.
Ayni konunun bu derece zit degerlendirilmesi sasirtici degil de nedir.
Buradan su anlasilmasin, herkes yapilandan memnun olmali ve hiçbir elestiri getirilmemeli
Asla söylemek istedigim bu degil, tam tersine bu yaklasim içerigin tartisilmasinin yolunu kesen bir yaklasim.
Garip olan sey, birinci gazete örnegindeki yazilan gerçeklesmisse, diger yayin organinin bundan mutlu olmasi ve yazdiklarinin tam tersini yazmasi gerekmez miydi, sizce de
Bunun, fikir özgürlügü veya farkli düsünmek diye yorumlanamayacagi aksine düsünme eyleminin korkulara teslim edildiginin tipik örnegi oldugu kanisindayim.
Ayni durum, görsel basindaki tartismalarda da göze çarpiyor ve izlerken bu akil tutulmasi karsisinda, ülkem adina üzüntü duyuyorum.
Üstelik akademik ünvanli olan bu kisilerin bunu fark etmeden, israrla tartismayi sürdürmeleri saskinligimi iyice arttiriyor.
Sürece gelince, devleti hiç de rahatsiz etmeyecek Öcalan’in talepleri, karsilikli itina ile sürdürülen görüsmeler, taraflarin kararliligi ile devam ediyor.
Bazi Türkleri rahatsiz eden PKK’nin muhatap alinmasinin yanisira, bölünmek, toprak ve statü kaybi iken; Kürtlerin çesitli kesimlerini rahatsiz eden ise, ulusal bilinçten vazgeçmekten tutun da esitlikçi bir çözümden, federasyon veya özerklik gibi taleplerden dahi vazgeçilmesidir.
Ancak yine de Kürtler ve Türkler büyük oranda silahlarin susmasinin yaninda yer almakta ve sirf bunun için bile süreci desteklemektedirler.
Silahlarin susmasinin her iki taraf için de kazanci oldukça büyüktür. Kürtler, tek mücadele biçiminin bu olmadigini görüp, ‘canlarini ortaya koyanlarin’ yarattigi bir çesit duygusal bagdan kurtularak, daha akilci ve gerçekçi mücadele biçimleriyle yol almaya çalisacaklardir.
Nihayetinde siddete basvurarak ‘elini tasin altina koyanlarin’ taleplerinin aslinda 1999’dan beri, degisiklik gösterdigini ve talep edilenle uygulanan yöntemin orantisizliginin gayet net anlasilmasiyla bundan sonraki süreçte, daha özgürce kendi tercihlerini dillendiren mücadele yöntemlerini destekleyeceklerdir.
Kürtlere bugüne kadar, yine bazi Kürtler tarafindan dayatilan tek mücadele biçiminin siddet oldugu fikri ile bazi Türklerin de asacaksin, keseceksin ve onlari yok ederek bu sorunu çözeceksin fikrinden çok mu farki var
Siddet, karsilikli siddeti tirmandirdi ve sonunda anlasildi ki, bunun kazanani en azindan bu topraklarin insani olmayacak. Içinde bulundugumuz süreçle ilgili, endiseler ve kaygilar elbette olacak ve tabii ki de dile getirilecek ancak ortak payda silahlarin susmasi olmalidir.
Akabinde, her seyin konusulabilecegi bir ortami yaratmak ve her kesimin korkulariyla yüzlesmesi, daha saglikli bir gelecek kurmamizi saglar.
Her millet kendi kaderini tayin etme hakkina sahiptir. Kürtlere, biz ulus devlet olduk ve bunun sakincalarini yasiyoruz denmesinin onlar için hiçbir sey ifade etmeyecegi de açiktir. Çünkü toplumlarin da tarihi bir süreci vardir. Bir esik atlanmadan baska bir esige geçilmeyecek durumlar ya da konjonktüre göre sekil degistiren, uyum saglayan tercihler olabilir.
Kimsenin, kimseden bir üstünlügü olmadigi gibi, halklara ragmen hiçbir seyin önüne de set çekilemeyecegini, tepeden bakan ve kendini sahip ötekini kölelestirme hesabiyla hareket edenleri de tarihin affetmeyecegini, hem günümüzde hem de geçmis örneklere bakarak görüyoruz.
Ne olursa olsun, süreci halklar tayin eder.
Öyle ya da böyle!
Er ya da geç!
—————————————–
Kaynak: Sivil Düsünce Platformu
Güldali COSKUN