‘AKP+Ordu= Iktidar’ formülü yürür mü?
Siyasal iktidar medyayi ve yargiyi kendine baglamakla kalmiyor, yeni çagin dili interneti de kesmek istiyor
17 Aralik, siyasal iktidarin itinayla sakladigi kirli çamasirlarini ortaya döktü. Üstelik bugün ögrendiklerimizin, henüz ögrenemediklerimizin yaninda devede kulak kaldigi da her gün yenileri internete düsen konusma tapelerinden anlasiliyor. Meclis TV’yi bile sansürleyecek kadar gözleri kararmis.
Bogazina kadar yolsuzluklara batan, ardi ardina suçlar isleyen siyasal iktidar, gerçekler ortaya çiktikça Nazi’lerin kara propagandacisi Goebbels’in taktiklerine sariliyor. ‘Yalan söyle, daha çok yalan söyle, hep yalan söyle’ diye özetleyebilecegimiz bir propaganda anlayisiyla yolsuzluklari saklamaya çabalarken, bir yandan da kendilerini sanik sandalyesine oturtacak hukuksal sürecin önünü kesebilmek için 25 Aralik’ta baslattiklari ‘yargi darbesini’ genisletip yayginlastirarak koyu bir fasizme yol aliyor.
Herkesi susturmak, her seyi yasaklamak istiyorlar. Is, interneti yasaklamaya kadar geldi.
Siyasal iktidar medyayi ve yargiyi kendine baglamakla kalmiyor, yeni çagin dili interneti de kesmek istiyor. Yarginin vali muavinine baglandigi bir dönemde internet de TIB Baskani’na baglaniyor.
‘Küresellesmenin agorasi’ olan interneti Çin ve Iran gibi yok etmek isteyen bir siyasal iktidar var bugün bu ülkede. Dilerim Cumhurbaskani iyice karanliklara sürüklendigimiz bu ortamda bu ürkütücü yeni adima izin vermez.
Ancak Cumhurbaskani bu yasayi imzalasa bile, dünya buna imza atmayacaktir.
Internet yasasinin yürürlüge girmesi Türkiye’nin dünya sisteminden biraz daha tecrit olmasina neden olacak, AB süreci kötürümlesecektir. Ne ki yürütmenin hukuk denetiminden kurtulmak için yargi darbesi yaptigi bir ortamda bunlari konusmak belki de teferruattir.
Siyasal iktidar, yolsuzluk ve rüsvet iddialariyla suçlanan bakanlara ait fezlekeleri yok etmeye çabalasa da, bu fezlekelerin ortaliga saçilan içerikleri nasil bir Türkiye’de yasadigimizi da, Basbakan’in kendi disinda hiç kimseye tahammül edemeyen garip zihniyetini de sergilemeye devam ediyor. Basbakanin, televizyon kanallarinin alt yazilarindan tutun da, grup konusmalarina, kamuoyu anketlerinden, gazete haberlerine kadar her seye ama her seye nasil karistigini bütün Türkiye görüyor. Panik sözcügünün bile tarif edemeyecegi dehsetli bir korkuyla her türlü elestiriyi susturmaya, her muhalif sesi kismaya çalisiyor. Gerçeklerin ortaya çikmasindan öylesine korkuyor ki o gerçekleri saklayabilmek için her türlü suçu islemeye razi oluyor.
Bir basbakani böylesine korkutan gerçekler ne acaba? Bu iktidar bugün gördüklerimizin ötesinde daha neler yapti ki böyle çildirmisçasina bir baski uygulamaya çabaliyor?
Skandallar karsisinda yandas medyanin gösterdigi piskinlik ise izleyenin yüzünü kizartacak düzeyde Neredeyse ‘suç islemenin’, sansür uygulamanin, hirsizlik yapmanin ‘siyasetin’ bir parçasi oldugunu iddia edecekler.
Siyasi analiz diye yazdiklari sefaleti, tinerciler gibi her satirlariyla kendi kisiliklerini kesip parçalamalarini gördükçe, bu adamlarda ahlak duygusu hiç mi yoktu yoksa suçüstü yakalanan bir iktidarin yardakçiligi yüzünden mi ahlaklarini kaybettiler diye insan merak ediyor.
Medyayi tek sesli hale getirmeye ugrasan otoriter zorbalik, 25 Aralik tarihinde, polisin mahkeme kararini yerine getirmesini engelleyerek yargi erkini kötürümlestirip devleti de çökertti. Anayasayi ve yasalari çigneyerek hukuk disina çiktiklari, bir suç zincirine dolandiklari için kendilerini ‘hukuktan’ koruyacak bir güç ariyorlar. O ‘gücü’ ise asker süngüsünde bulduklari son manevralarindan anlasiliyor.
‘Milli ordumuza kumpas kuruldugunu’ iddia ederek darbecilerle ve Ergenekon’la koalisyon kurmaya çabaliyorlar. Mahkemeden ve hukuktan öylesine korkuyorlar ki ‘askeri vesayeti’ hortlatmaktan, orduyla ve darbecilerle isbirligi yapmaktan çekinmiyorlar. Her seye ama her seye razilar yeter ki yargilanmasinlar, yeter ki suçlarinin hesabi onlara mahkemelerde sorulmasin. Ordunun yeniden siyasete dönmesinin önünü bunun için açiyorlar. Orduyu, hukuka karsi bir ‘bodyguard’ gibi kullanmak pesindeler. Halbuki AKP, yolsuzluklara, ekonomik zorluklara ve askeri vesayete karsi çare olarak iktidar olmus, dogru icraatlari sayesinde de oylarini arttirmisti. Simdi hepsinden rücu ediyor.
Bir zamanlar CHP’nin sarildigi eski formülü bu kez kendisi denemeye kalkisiyor, ‘AKP+Ordu=Iktidar’ formülünden medet umuyor. Askeri vesayetin kaputunun eteklerine saklanmaya ugrasiyor.
Acaba bu formül yürür mü?
Içerde an be an artan siyasi kaosu bir anligina yok saysak bile dis politikanin, ekonominin ve Kürt politikasinin bu fasizan anlayisla yürümesi imkansiz. Suriye’de akilsizca uyguladigi El Kaide yanlisi dis politika siyasal iktidari dünya sahnesinde duvara yapistirmis bulunmakta. Nitekim birkaç gün önce ABD Hazine Bakanligi, Türkiye’nin de aralarinda bulundugu bir dizi ülkedeki sirket ve kisileri, Iran’a yönelik yaptirimlari deldikleri gerekçesiyle kara listeye aldi. Söz konusu kisi ve sirketler, Iran’in tartismali nükleer programina destek olmakla ve terörizmi desteklemekle suçlaniyor. Onlarin arasinda bir de Türk bulunuyor.
Bakanlik açiklamasinda, Suriye’deki El Kaide baglantili gruplarin Iran ve Türkiye üzerinden desteklendigi resmen ifade ediliyor. Daha vahimi ise ABD Hazine Bakanligi’nin bu açiklamayi, Paris’te baslayacak olan OECD Mali Eylem Görev Grubu genel kurulu öncesi yapmasi. Genel Kurul’da Türkiye’yi kara listeye almasalar bile bu tehlikeli ihtimali gündeme sokuyorlar Unutmayin ki Türkiye’nin kara para konusunda kara listeye alinmasi durumunda, para transferlerinden yurt disindan kredi teminine kadar birçok alanda inanilmaz bir zorluk söz konusu olacak.
‘AKP+Ordu=Iktidar’ formülü, tüm propagandalara ragmen zaten patinaj yapan Kürt sorunundaki ‘görüsme sürecini’ de dinamitleyecek gibi
Internetinden gazetesine kadar her seyi sansürleyen fasizan bir rejimin ülkenin Dogu’suna demokrasiyi ve barisi nasil getirecegini anlamak pek mümkün degil. Bunun nasil olacagini anlayip anlatan da pek yok, ‘hep beraber hükümeti destekleyelim, onun gizli bir plani var, on yil daha iktidarda kalmasini garanti ederseniz bu sorunu çözecek’ türünden saçmaliklar okuyoruz.
Net bir baris planindan, adimlari belirlenmis bir süreçten, hukuki bir alt yapidan söz eden kimse çikmiyor. Hukuksuzlugun, yasakçiligin, baskinin arttigi ortamda sorular da çogaliyor. Bati’daki Türkler esir konumuna sokulurken Dogu’daki Kürtler mi özgürlesecek? Bati’da fasist olan, Dogu’da demokrat mi olacak? Istanbul’da elestiri yasaklanirken Diyarbakir’da elestiri serbest mi birakilacak? Firat’in dogusunda demokrat, batisinda fasist bir rejim mi kurulacak?
Böyle ‘parçali’ bir fasizmin ya da ‘parçali’ bir demokratligin barisi getirecegine inanmak zor. Fasizm, suya damlatilan mürekkep gibi bütün toplumun rengini degistirir. Memleketin bir kismi kirlenirken bir kismi temiz kalamaz. Nasil Kürtlerin esareti bütün ülkeyi esir ettiyse, Türklerin esareti de bütün ülkeyi esir eder. Hukuksal zemini olmayan, yol haritasi belirsiz, demokrasiden yoksun bir kalici baris mümkün degildir. Baris için saglam bir hukuki zemin olusturulmasi gerekir, bu da ancak demokratik bir anlayisla gerçeklesir.
Nitekim Abdullah Öcalan, çözüm sürecinde gelinen noktanin, iktidarin kendi güvenligini saglamaya dönük tek tarafli paketler çikarmak oldugunu belirterek, ‘bu demokratiklesme degil, provokatörlüktür’ demekte Öcalan, ‘hükümet seçim bahanesine siginarak meselenin ciddiyetinden uzak bir noktaya savrulmaktadir. Bu tutumunu acilen degistirmemesi durumunda sürecin bitmesinin en önemli sorumlusu olacaktir. Bunun için acilen müzakere heyetleri olusturulmali ve demokratik sözlesme hukuku esas alinmalidir’ vurgusunu yapiyor.
Siyasal iktidar bulastigi yolsuzluk ve rüsvet sorusturmasini fasizan bir baskiyla önlemeye çalisarak Türkiye’yi iyice sirazesinden çikariyor. Devleti çökertiyor, baris ihtimalini zora sokuyor, ekonomiyi batiriyor, ülkeyi bir kaosa itiyor. Darbecilerle koalisyona giderek kendisini tümden inkâr ediyor.
Bütün bunlari da yolsuzluk sorusturmalarindan kurtulmak için yapiyor.
Ancak ne yaparsa yapsin nafile
‘AKP+Ordu=Iktidar’ formülü onu kurtarmaya yetmez.
Bu formül geçerli olsa, AKP’nin esamisi okunmaz, CHP de hala iktidar olurdu. Panik içinde kotarilmaya çalisilan bu ‘çilgin’ planlarla siyasal iktidar yirtik bir parasütle bosluga atlamis gibi çirpinarak düsüyor… Düserken ülkeyi de yakasindan tutup birlikte çekmeye ugrasiyor.
www.gazete360.com
Mehmet Altan