Makale

Alevilere Alevilik ögretmekten bir vazgeçseniz…

Kamuoyunda, yan yana cami ile cemevi insa etme fikri, Alevi dedesi Prof. Izzettin Dogan ile Fethullah Gülen’in ‘ortak projesi’ olarak biliniyor. Dün bu konuda ilk adim atildi ve Ankara Mamak Cami-Cemevi ve Kültür Merkezi’nin insaatina törenle start verildi. Törende Devlet Bakani Faruk Çelik ile birlikte Prof. Dogan da yer aldi ama bu projeye yönelik olarak yine bazi Alevilerden çok güçlü itirazlar geliyor. Dün agirlikla Tuzluçayir Mahallesi’nde yasanan olaylar da bu itirazlari ciddiye almak gerektiginin kaniti. Çünkü Alevilikle ilgili konularda ‘ben yaptim/biz yaptik, oldu!’ mantigi son derece sakincali. Dün bunu bir kez daha gördük, yasadik.

Gülen’in Alevilik ilgisi

Yasananlari irdelemeye Gülen’in Alevilik ve Alevilere bakisiyla baslayalim. Gülen’in Sünni kesimde Alevilik konusuna en fazla ilgi duyan, onlarla temas kurmak isteyen ve kuran isim oldugunu tereddütsüz söyleyebiliriz. Örnegin Istanbul’da Gazi olaylarinin ardindan ‘Ben de aleviyim’ demis, dönemin Basbakani Tansu Çiller’e cemevi açmasi için ricaci oldugu söylenmisti. O tarihlerde Milliyet Gazetesi için sorularimiza yazili cevap verdiginde ‘Bütün Alevilerin ayaklarinin altina basimi rahatlikla koyabilirim’ gibi iddiali bir cümle kurabilmisti. Ancak söylesinin tümüne bakildiginda http://www.rusencakir.com/Fethullah-Gulen-Butun-Alevilerin-ayaklarinin-altina-basimi-rahatlikla-koyabilirim/2065 Gülen’in Aleviligin farkli yorumlari arasinda seçmecilik yaptigi, özellikle sosyalist sol ile yakinlik içinde olanlari ‘gerçek Alevi’ olarak kabul etmedigi görülür.

Aslinda Gülen’in tutumu, Türkiye’de gerek devletin, gerekse Sünni muhafazakârlarin çogunun Alevilige bakisiyla örtüsüyor. Tabii böyle bir perspektifi sürdürebilmek için Aleviler içinde muhatap sahibi olmak gerekiyor ki bu noktada karsimiza esas olarak Prof. Dogan ve onun kurucusu ve baskani oldugu Cem Vakfi çikiyor.

Alevilik içi ayrisma

Prof. Dogan ve Cem Vakfi, Türkiye’de 1990’li yillardan itibaren yasanan Alevi uyanisi ve hareketliligin kutuplarindan biri, ama tek degil. Onun gerek devlet, gerekse Sünni cemaatlerle kurmak istedigi ve kurdugu iliskiler, birçok baska Alevi kurum ve kisi tarafindan kategorik olarak reddediliyor. Sonuçta bir Alevinin ‘dogru’ gördügüne digerinin ‘yanlis’ dedigi nice olay yasandi, yasaniyor ve yasanacaga benziyor.

Burada devletin ve Gülen basta olmak üzere bazi Sünni muhafazakâr sahsiyetlerin temel yanlisi, Aleviligin ne oldugu/olmasi gerektigi tartismasi ve tabii ki rekabetinde, farkli Alevi kurumlarina esit mesafede durup onlari kendi sorunlarini çözmede yalniz birakmak yerine, taraflardan birini alenen destekleyip, sundugu bazi imkânlarla onu diger Alevilere karsi daha avantajli duruma getirmeye çalismalari.

Hâl böyle olunca, diger Alevi kurumlar, devletin ve Sünni cemaatlerin tercih ettigi Alevi sahsiyet ve kurumlari bir tür ‘Truva ati’ olarak görüyor ve gelistirilmek istenen her türden projenin esas amacinin ‘Aleviligi ve Alevileri Sünnilestirme’ olduguna inanip karsi çikiyorlar.

Beyhude sentez arayisi

Hükümetin baslattigi ‘Alevi açilimi’nin tikanmasinin ana nedeninin yine ‘Aleviligi Alevilere birakmama’ inadi oldugunu söyleyebiliriz. Özellikle Suriye krizinin iyice tirmandigi ve bölgemizde mezhep çatismasi riskinin arttigi bir dönemde devlet ve etkili Sünni cemaatlerin, Aleviler arasindaki tartismalarda taraf tutmaktan vazgeçmeleri, Alevilere yönelik olarak zaten yillardir var olan ötekilestirmeyi kuvvetlendirici tutum ve davranislardan uzak durmalari gerekiyor.

Tabii bir de Alevilere aleviligi ögretme, onlari Sünnilestirme veya Sünnilige yaklastirma çabalarinin beyhude oldugunu da artik kabul etmeleri sart.

Bu noktada Alevilik konusunun önde gelen uzmanlarindan Prof. Ahmet Yasar Ocak ile yaptigim ve 6 Eylül 1998 tarihli Milliyet’te yayinlanan söylesinin http://www.rusencakir.com/Alevi-Sunni-sentezi-olamaz/86 basligi yeterli olabilir: ‘Alevi-Sünni sentezi olamaz.’

————————————————

Vatan-9 Eylül

Rusen Çakir

Back to top button