Makale

Allah akil fikir ihsan eylesin devletimizi idare edenlere…

Bugün Fransa biterken, yarin Amerikan Kongresi’nde Ermeni soykirimi karar tasarisi gelecek. Bu kez Amerika’yi mi defterden silecegiz? Önce kendi evimizin içini toparlasak ne iyi olacak.

Fransa’da, Millet Meclisi’nden sonra eger Senato da evet derse, 1915’in soykirim olarak inkâri suç sayilip cezalandirilacak.
Evet, yasakçi zihniyet…
Peki ya bizde durum nasil?
Soykirim demek serbest mi?
Ya da ne kadar serbest?
Eskiye göre durum biraz düzeldi ama soykirim telaffuzu hâlâ korku uyandirici bir sözcük.
Amiyane deyisle:
Petka istiyor soykirim demek için…
301 yine var.
Türk Ceza Kanunu’nun bu maddesi, bir zamanlar soykirim deyince hemen yakana yapisiyordu.
Sevgili Hrant Dink bu maddeden mahkûm edildi ve onun katilleri bu maddeyi yaratan irkçi, yabanci düsmani zihniyet dünyalarinda beslendiler.
Bu öylesine bir zihniyet dünyasidir ki, bugün bile 1915 konusunda resmi devlet çizgisinden saptin mi, vatan haini, satilmis damgasini derhal alninin ortasina vurur.
Bu 301, evet, biraz yumusatildi.
Ve adalet bakaninin iznine baglandi bu maddenin isletilmesi…
Ama yine orada!
Kapkaranlik gölgesi bir heyula gibi vuruyor ifade özgürlügünün üzerine. Konjonktür degisti mi canini yakarim, ayagini denk al, lafina dikkat et dercesine duruyor orada…
Nitekim, Avrupa Insan Haklari Mahkemesi daha bu yakinlarda Türkiye’yi mahkûm ederken dedi ki:
301. madde ifade özgürlügüne yönelik ciddi bir tehdittir; demokrasi diyorsaniz degistirilmesi gerekir!
Ama henüz degisen bir sey yok.
Ak Parti hükümeti, demokratiklesmeyle, ifade ve basin özgürlügüyle ilgili birçok konuda oldugu gibi TCK 301’de de ipe un sermeye devam ediyor.
Fakat bir noktayi teslim etmek lazim. Son yillarda 1915, Ermeni kirimi ya da soykirimi konularinda ilerleme var. Hâlâ yutkunarak da olsa, bu konular nispeten daha özgürce konusulabiliyor, tartisilabiliyor.
Bunun çok büyük ve aci bedelini Hrant Dink’in 2007’de hayatiyla ödedigini hiç unutmayalim.
Sevgili Hrant’in cenaze töreni, 30 bin kisinin imzaladigi Ermenilerden Büyük Felaket dolayisiyla özür bildirisi, artik üniversitelerde de yapilabilen Ermeni konferanslari ve 24 Nisan’lara iliskin anma törenleri, Türkiye’de ‘1915 tabusu’nun kirilmaya basladigini gösteren bazi dönüm noktalaridir.
Bunlar ‘sivil toplum’da yasaniyor.
Ama ya devlet?..
1915’le ilgili bir yüzlesme olabilecegine dair herhangi bir isaret var mi?.. Devlet, Ermenilerden özür dileyebilir mi?..
Ya da 1915’in acisinin anlasildigina ve paylasildigini gösterebilecek bir jest?..
Veyahut, Basbakan Erdogan’in Dersim 1938’le ilgili özür açiklamasina benzer bir çikis?..
Bütün bunlar olsa, olabilse ve bizdeki yasakçi zihniyeti de yerle bir edebilmis olsak, yani kendi evimizin içi toparlanmis olsa, Fransiz Millet Meclisi’nin hallerine Türkiye olarak gülüp geçerdik.
Ama bunu yapamiyoruz.
Maalesef öyle.
Kendi tarihimizle barisik hale gelebilmis degiliz.
Yalanda yasamaya devam ediyoruz.
Fransiz Meclisi’ne yasakçi zihniyet diye bagiriyoruz.
Peki bizde vaziyet ne?
Fransa’ya dönüp bagiriyoruz:
‘Biz de senin Cezayir, Ruanda dosyani açariz.’
Böyle sey olur mu?
Tencere dibin kara, seninki benden kara zihniyeti acikli degil mi?
Ve bu zihniyetin ürünü olan hamaset dolu nutuklarinizi atarken, Ermenilerin içini nasil acittiginizin farkinda degil misiniz?..
Bu kadar duyarsizliga gerçekten yazik.
Kirk küsur yildir gazeteciyim.
Bu filmi o kadar çok gördüm ki.
Bugün Fransa biterken, yarin Amerikan Kongresi’nde gündeme gelecek soykirim karar tasarisi.
Bu kez ABD’yi mi defterden silecegiz?
Allah, devletimizi idare edenlere akil fikir ihsan eylesin!

—————————————-

Milliyet-24 Aralik

Hasan Cemal

Back to top button