Haber

Amedi; ‘Demokrasi ve baris mücadelesine katkida bulunmak için çaba harciyoruz’

Zaman Gazetesi muhabiri Esma Acar, KOMKAR-EU Genel Baskani Kovan Amedî ile KOMKAR’in Avrupa’daki 35 yillik faaliyetleri ve gündemin sicak konulari üzerine konustu.

Esma Acar

Avrupa’da yasayan Kürtler’in her türlü sorunuyla ilgilenen Avrupa Kürt Dernekleri Konfederasyonu KOMKAR Genel Baskani Kovan Amedi konfederasyonun kuruldugu ilk günlerden beri bütün sorunlarin çözümünde siddeti reddeden ve demokratik yöntemleri esas alan bir sivil toplum kurulusu oldugunu söylüyor. 35 yila yakin bu faaliyetlerin içerisinde bulunan Amedi ile KOMKAR ve gündemin sicak meseleleri üzerine konustuk.

Öncelikle KOMKAR’dan bahsedebilir misiniz?

Bildiginiz gibi birçok Kürt, farkli nedenlerle Avrupa’ya gelmek zorunda kaldi. 25-30 yil önce gelenlerin çocuklari bugün 25-30 yasinda. Artik biz de Avrupa toplumunun bir parçasi haline geldik.

Ancak her ne bu durum böyle olsa da bizler, duygu ve düsüncelerimizle, yüregimizle ülkemizden kopmus degiliz. Ülkemizde yasanan her olay bizi de yakindan ilgilendiriyor. Bu nedenle, yurtdisinda yasayan Kürtler, 1976’da Almanya’da Kürdistan Isçi Dernekleri’ni kurdular. Almanya’da Kürt göçmenlerin sayisinin artmasiyla birlikte derneklerin sayisi da 20’ye ulasti. 1979 yilinda, Frankfurt kentinde 20 dernegin temsilcisi bir araya geldi ve Kürdistan Isçi Dernekleri Federasyonu- KOMKAR’i kurdu. Bugün tüm Avrupa ülkelerinde KOMKAR dernekleri var. KOMKAR kuruldugu ilk günlerden beri bütün sorunlarin çözümünde siddeti reddeden ve demokratik yöntemleri esas alan bir sivil toplum kurulusu oldu. Diasporada yasayan Kürtlerin kültürel ve sosyal sorunlariyla ilgileniyoruz. Göçmen bir Kürt örgütüyüz ama böyle olmamiz Türkiye’deki sorunlarla ilgilenmedigimiz anlamina gelmiyor. Ülkede yasanan bütün sorunlar bizi yakindan ilgilendiriyor. Oradaki demokrasi ve baris mücadelesine katkida bulunmak için çaba harciyoruz.

Ne gibi faaliyetleriniz var?

KOMKAR’in faaliyetlerinde üç ana hedefi vardir: Birincisi yurtdisindaki göçmen Kürtlerin sorunlari; ikincisi Kürt dili, kültürü ve folklorunu Türkiye’deki baris ve demokrasi mücadelesine destek vermek için kullanmak ve son olarak Kürt halkinin hakli davasina dost kazanmayi hedeflemektedir. KOMKAR, Kürt dili, kültürü ve folkloruna yönelik çalismalara büyük bir deger biçiyor. Bu nedenle de 1980’den bu yana Kürtçe kitap ve dergi yayinina basladik. Ehmedê Xanî, Erebê Semo, Feqiyê Teyran, Heciyê Cindî, Cegerxwîn, Kemal Burkay, Qanatê Kurdo, Lazarev, Eskerê Boyîk ve benzeri birçok ünlü Kürt sair ve yazarin kitaplarini yayimladik. Bugüne kadar divan, roman, gramer, Kürtçe dil dersleri, folklor, piyes, Kürdistan tarihi ve benzeri alanlarda yayimlanan kitaplarimiz var. KOMKAR’in yurtdisinda Kürt dili ve kültürüne yönelik hizmetleri bugün güçlü bir biçimde yurtiçine de ulasmis bulunuyor. Bugün yurtiçi ve yurtdisinda onlarca Kürtçe gazete ve dergi yayinlaniyor. Rahatlikla söyleyebilirim ki KOMKAR bu gelismede somut bir rol oynamistir. Kürtlerin ve Kürt sorununun tanitimi ve Kürtlere dost kazandirma, Kürt lobisi olusturma konusunda da önemli çalismalar yaptik ve yapiyoruz. KOMKAR Kürtlerin Avrupa’da karsilastiklari sorunlara yönelik çalismalara da büyük bir önem veriyor. Avrupa’da Kürt toplumunun sorunlarina yönelik çalismalar, entegrasyon çalismalari, dil, folklor, kültür ve kimlik çalismalari, Kürt engellilerine ve yaslilarina yönelik çalismalar, irkçilik ve ayrimciliga karsi çalismalar, siddet karsiti ve uyusturucu kullaniminin önlenmesine yönelik çalismalar, kusak çatismalarina yönelik çalismalar, Kürt kadin ve gençlerin sorunlarina yönelik çalismalar, bütün bunlar KOMKAR’in olmazsa olmazlari arasindadir.

Bilindigi gibi Avrupa gibi çok renkli ve kültürlü bir toplumda insan haklari çerçevesinde farkli dil ve kültürlerin korunup gelistirilmesi temel bir gerekliliktir. Tüm uluslararasi degerleri çok renkli ve çok kültürlü topluma yönelik faaliyetlerimizde demokrasinin bir temeli olarak kabul ediyoruz. Bu anlamda önümüze planli ve programli bir çalisma koyduk. Bu gün birçok KOMKAR derneginde folklor, saz, dil kurslari ve sosyal danismanlik gibi çesitli kültürel ve sosyal hizmetler de veriliyor. KOMKAR Avrupa’da 36 yildir Kürt halkina hizmet ediyor. Dernek çalismalarinda 36 yil az bir süre degil, bu nedenle de KOMKAR Avrupali Kürtlerin yasaminda önemli bir yer tutuyor.

Hükümetin Kürt sorununa yaklasimini, Kürt Açilimi yahut Milli Birlik Projesi’ni nasil degerlendiriyorsunuz, bu konuda iyimser bir mesafe kat edildigini düsünüyor musunuz?

Basta Kürt Açilimi, sonra Demokratik Açilim ve nihayetinde Milli Birlik Projesi dendi. Biz açilimlara sicak bakiyoruz. Türkiye’de gerçek anlamda demokrasinin yerlesmesi gerekiyor.

Demokrasi hepimizin ortak talebidir. O nedenle destekliyor, sicak bakiyoruz; ama bu konuda endiselerimiz de var. Açilim deniyor ama nasil bir açilim, ne hükümetin ne de muhalefetin elinde ciddi bir proje yok. Somut olarak bir TRT 6 açildi. Bunun ardindan Kürt sorununun çözümüne yönelik ciddi bir adim atilmadi. Hükümetin Kürt Açilimi yahut Milli Birlik Projesini en azindan simdilik gündeminden çikardigi görünüyor. Roboski (Uludere) olayi bunun en canli örnegidir. 34 çocuk ve genç Kürt olduklari ve sinir disi ticaret yaptiklari için bombalanip öldürüldüler. Uludere olayinda Hükümet Kürtleri biraz daha kendisinden uzaklastirdi. Hükümetin ve özellikle içisleri bakani Idris Naim Sahin’in Roboski olayiyla ilgili açiklamalari, sanki 34 insanimiz ölümü hak etmislerdi, seklinde idi. Bakan, ‘Öldürülmeseydiler, zaten cezalandirilacaklardi.” diyor. Bu yaklasim Kürt sorununa yönelik açilim ve demokratiklesme önünde büyük bir engel ve bence Içisleri Bakani Idris Naim Sahin’in anlayisi AK Parti ve hükümet içinde kendisine önemli bir yer buluyor. Uludere’nin idari ve yargisal durumunu sorgulayamayan ve hesabini veremeyen, Kürt sorununu nasil çözer? Sadece Kürt olduklari için öldürülen, ölüm ve gözyasi ile olusmus ve çözüm bekleyen bir batakliga bürünmüs olan Roboski (Uludere) olayinda bir yigin sorunun cevabini bekliyoruz. Endiseliyiz.

Yeni anayasa süreciyle birlikte Sivil Toplum örgütlerinin de görüsleri alindi. Bu baglamda Kemal Burkay’in ve birçok aydinin bir araya geldigi Abant Platformu’ndan sonra çok yapici bir sonuç bildirgesi sunuldu. Bu konuda neler söyleyeceksiniz, sizce bildirgeden çikanlar süreçte etkili olacak mi?

Kürt sorunun çözümüne yönelik Abant ve benzeri toplanti ve platformlari önemsiyoruz. Abant’in 26. toplantisina iki yüze yakin hukukçu, arastirmaci, siyasetçi, yazar ve basin mensubu katilmisti. Bu toplantida basta Kürt sorunu olmak üzere, Türkiye’nin demokratiklesme sürecine katki sunacak bir çok sorun tartisilmisti. Sonuç bildirgesi, Kürt sorununa köklü bir çözüm getirecek nitelikte degildi, ancak bu tür toplantilarin Kürt sorununun çözümüne katki sunabilecegine inaniyorum. Türkiye’de halen ”Kürt sorunu yok, Kürt vatandaslarimizin sorunu var.” diyen hükümet sözcüleri var. Bence sorunu dogru adlandirmadan, dogru bir çözüm de bulamazsiniz. Su anda 12 Eylül darbe yönetiminin anayasasi yürürlüktedir ve bu anayasa toplumun ihtiyaçlarini karsilayamamaktadir. Bu nedenle de Türkiye 2012 yilinda yeni bir anayasa yapma hedefini önüne koydu. Yeni bir anayasa yapimi önemli bir adimdir. Bugünkü durumda yeni bir anayasa yalnizca bir zorunluluk degil, temel bir gereksinimdir. Bu Türkiye’nin demokratiklesmesi açisindan önemli bir firsattir. Bize göre Türkiye’nin demokratiklesmesi Kürt sorunu ile dogrudan iliskilidir. Kürt dili ile egitim kabul edilmeli, Kürtçe de Türkçe gibi egitim dilli ve resmi dil olmalidir. Kürt kimligi taninmali ve yeni anayasada yer almalidir. Yeni anayasa esit kosullarda birlikte yasam için bu kosullari olgunlastirmaya yönelik olmalidir. Örgütlenme özgürlügü çerçevesinde Kürt ve Kürdistan isimli partilere serbestçe örgütlenme olanagini saglanmalidir. Yeni anayasa dini, etnik ve kültürel farkliliklari kabul edip bütün bu farkliliklara esit ve adil yaklasmalidir. Unutulmamalidir ki, Kürtler özgürlesmeden ve huzurlu bir yasama kavusmadan, Türkiye’de demokrasi yerlesemez. Demokrasinin olmadigi yerde de huzur olmaz.

Kemal Burkay’in Türkiye’ye dönüsünden sonraki süreci nasil degerlendiriyorsunuz?

Ben sayin Kemal Burkay’in, Türkiye’ye dönüsünden sonraki süreçte simdiye kadar yaptigi gibi Kürt sorunun çözümüne ve Türkiye’nin demokratiklesmesine önemli katkilar sunabilecegine inaniyorum. Bu konuda hükümet ve muhalefet partilerinin tutumlari da çok önemli.

Yeni anayasa konusunda Avrupa’daki bir sivil toplum örgütü olarak hükümete isteklerinizi dile getirme sansiniz oldu mu?

Farkli kanallardan zaman zaman görüslerimizi dile getirime olanagimiz oldu. Yeni anayasa konusunda özellikle HAK-Par’in sundugu önerilerle görüslerimiz örtüstügü için HAK-PAR’in sundugu öneri ve talepleri destekliyoruz.

Yeni anayasa yapimi sürecinde özellikle BDP olmak üzere siyasi partilerin duruslarini nasil degerlendiriyorsunuz?

Türkiye’de hiç bir partinin mevcut anayasadan memnun olmadigi açiktir. Ama nasil bir anayasa? Kürt sorunu yoktur diyen ve tartisilmasini bile istemeyen bir MHP ile HAK-Par’in yeni anayasaya bakislari çok farkli. Ben yapilacak yeni anayasanin mevcut 12 Eylül darbe anayasasindan çok daha iyi olacagina inaniyorum. Ancak çagdas demokratik ve esitlikçi bir anayasa olabilmesi için, basta Kürt sorununa ve diger dini, etnik ve kültürel farkliliklara adil ve demokratik çözüm getirebilmelidir. Ne yazik ki gerek hükümetin,

gerekse muhalefet partilerinin bu konudaki yaklasimlari, ne Türkiye’nin tam anlamiyla demokratiklesmesini saglayacak ne de Kürt sorunun çözümünü kolaylastiracak ya da çözüm için iyi bir zemin olusturabilecek gibi görünüyor.

Avrupa’nin irkçi politikalari sizi nasil etkiliyor? Bu konuda neler yapiyorsunuz?

Biz Avrupa’da yasayan Kürtlerin ve Türklerin Avrupa’ya uyum saglamalarindan yanayiz. Avrupa’da yasiyorsak, farkli degerlerimizi koruyarak Avrupa’ya entegre olmaliyiz. Yasadigimiz toplumun deger yargilarini kabullenip ayak uydurmaliyiz. Entegrasyon, kendi kültüründen ve degerlerinden vazgeçmek degildir. Ben bir çok AB ülkesinin entegrasyon politikalarinda samimi olduguna inanmiyorum. Entegrasyon degil, asimilasyoncu bir p olitikalari var. Ancak bizim toplumumuzdan kaynaklanan bir durum da var. Insanlarimiz birçok Avrupa ülkesinde, özelikle Almanya’da küçük bir koloni olmus. Alisverislerini Türkçe ve Kürtçe yapma olanagina sahip olduklari için, dil ögrenme zahmetine bile katlanmiyorlar. Mevcut olan bu durum insanlarimizi geriletiyor. Oysa yasadigimiz ülkede söz sahibi olabilmemiz için o ülkenin dilini ögrenmeliyiz. Yasadigimiz ülkede haklarimiz oldugu kadar, sorumluluklarimiz da var. Kendimizi daha iyi ifade edebilmek, irkçiliga karsi saglikli ve dogru bir mücadele yürütebilmek, kendi kültürel degerlerimizi korumak ve diger sosyal haklarimizi savunup talep edebilmemiz için Avrupa toplumuna entegre olmak zorundayiz. Avrupa partilerine, sendika ve diger sivil toplum kurumlarina üye olmanin, bizlere çok daha iyi olanaklar saglayabilecegine inaniyorum. Biz KOMKAR olarak kendi yandaslarimizdan bunu istiyoruz. Yine toplumumuzun Avrupa’da karsi karsiya kaldiklari sorunlarin çözümü için, Avrupa hükümetlerine, resmi devlet kurumlarina, partilerine ve sivil toplum kuruslarina önerilerimizi sunuyoruz. Hükümetler ve diger resmi ve sivil kurumlarla diyaloga önem veriyoruz.

Avrupa’daki diger sivil toplum kuruluslariyla irtibatli misiniz?

Evet, Kürt ve Türk sivil toplum kuruluslarinin yani sira, Avrupali olmayan farkli ülkelerden gelen göçmenlerin kuruluslari ve diger Avrupali kuruluslarla irtibatlarimiz var. Bu kurumlarla zaman zaman bir araya geliyoruz. Gerek Kürt sorunu konusunda gerekse de diger ortak sorunlarimiz konusunda bilgi alisverisinde bulunuyoruz. Ortak sorunlarin çözümüne yönelik birlikte çalisiyoruz ve bazen ortak deklarasyon sunuyoruz.

Dengê Kurdistan

Back to top button