ANF bildigimiz gibi
Bilmiyorum kim yapmis, ama su belirlemeye sonuna kadar katiliyorum: Savas uzadikça taraflar giderek birbirine benzerler.
Bu belirlemeyi dogrulayan kurumlarin basinda Firat Haber Ajansi (ANF) geliyor.
Türk medyasinin kirli savasin devamindaki rolü anlatmakla bitmez.
Gazete mansetlerinin Genelkurmay tarafindan atildigi, bazi anli sanli köse yazarlarinin, generallerden aldiklari ‘bilgilendirme’ uyarinca kalem oynattiklari bir sir degil.
Biliniyor, Türk ordusu sik sik bir kisim basin mensuplarini Kürdistan’a götürür, siddetli çatismalarin yasandigi bölgelerde gezdirir, askerlerin nasil cansiperane ‘vatani savunduklarini’ göstererek, onlardan yayin politikalarini buna göre belirlemelerini, bu durumu göz önünde tutarak orduya destek olmalarini isterdi.
Hatta bir general gazetecilere ‘bu savasi sizin yardiminizla kazanacagiz’ dedi.
Elhak, birkaç onurlu kalem ve ses disinda, Türk medyasi kendisinden istenene harfiyen uydu.
Basin ahlaki ayaklar altina alindi, gazete sayfalari televizyon ekranlari askeri mevzi haline getirildi.
Basin ahlaki ve ilkelerini hatirlatanlara ise yasam zindan edildi, ölümlerden ölüm begendirildi.
ANF de kuruldugu andan itibaren basin ahlak ve ilkelerini ayaklar altina aldi, bültenlerini PKK disindaki yurtsever parti ve kisilere yönelik iftira ve karalamalarla doldurdu.
ANF bültenlerinden, Güney Kürdistan Siyasi Önderligi’ni, Mam Celal Talabani ve Kak Mesud Barzani’yi hedef olan haber ve degerlendirmelerden geçilmez
Ben daha önce Kürdçe yazdigim makaleler de ANF’nin bu durumuna dikkat çekmeye çalismistim.
Ayrica Kürdistanli siyasi partiler de yaptiklari açiklamalarla ANF’yi defalarca tekzip ettiler.
Örnegin PSK 29 Ocak 2009 tarihinde yaptigi bir açiklamasinda sunlari dile getiriyor:
‘Firat Haber Ajansi (ANF)’in 26 Ocak 2009 tarihli bülteninde yayinlanan haberde, PSK Genel Sekreteri Mesud Tek ile ilgili, gerçegi yansitmayan ve kötü niyetle uydurulmus bir iddia da yer aldi. Haberin Kürtçe’si de Azadiya Welat gazetesinin sitesinde yayinlandi.
ANF hiçbir kaynak göstermeden Genel sekreterimizin ‘bir süre önce Hewlêr’de Isik Üniversitesi’ni ziyaret ederek Gülen cemaatinin yetkilileriyle bir görüsme gerçeklestirdigini’ söylüyor. Bununla yetinmeyen ANF, Mesud Tek’in Abant Platformu’nun Selahaddin Üniversitesi ve Mukriyani Kurumu ile birlikte düzenleyecegi toplantiya da davet edildigini iddia ediyor.
Kamuoyunun bilmesini isteriz ki, Genel Sekreterimiz Isik Üniversitesi’ni ziyaret etmemistir. Kürdistan Hükümeti’nin izni ile kurulan bir üniversiteyi ziyaret etmede ne gibi bir kötülük oldugunu da anlamis degiliz. Genel Sekreterimiz adi geçen konferansa katilma davetiyesi de almis degildir. Türkiye’den Prof. Mete Tunçay, Prof. Mehmet Altan, Prof. Eser Karakas gibi Türk basinin namuslu kalemlerinin de katilacagi ve Güney Kürdistan-Türkiye iliskilerinin de tartisilacagi bir konferansa duyulan haksiz tepkiyi de anlamiyoruz.
PKK’den ayrilanlari kiralik askerler olarak lanse eden, Iran Kürdistan’i Demokrat Partisini (HDKI), Iran rejimi ile birlikte PJAK’a karsi mücadele ediyor gibi gösteren uydurma haberlere de imza atan ANF Güney Kürdistan çalisanlari, Genel Sekreterimize yönelik söz konusu karalamalari ile marifetlerine bir yenisini daha eklemislerdir.
ANF ve yöneticileri sömürgeci rejimin en büyük destekleyicisi olan Türk basininin kötü bir kopyasi olmaya basladiklarini görüp, bu kötü gidise bir son vermelidirler.
Çünkü dogru habere en çok ihtiyaci olanlarin basinda Kürtler gelmektedir.’
PSK açiklamasinda da ifade edildigi gibi Kürdistan’in diger parçalarindan yurtsever örgütler de ANF’nin iftira ve karalama politikasinin hedefi oldular.
Iran Kürdistani Demokrat Partisi’nin, ANF’de yayinlanan degerlendirme yazilarinda PJAK’a karsi Iran devletinin elinde bir kart haline geldigi islendi.
ANF, PKK’den ayrilip Güney Kürdistan’a yerlesen gerilla ve PKK kadrolarini ‘lejyonerler’, kiralik askerler’ olarak yaftaladi.
Buyurun, asagida öz olarak verilen ANF kaynakli haber 16 Ocak 2007 tarihli Gündem gazetesinde yayinlandi:
Türk devleti, Güney’deki PKK üslerine saldirmadan önce Silopi’de Kürdistan Hükümeti yetkilileri ile bir araya geldi!
YNK ve KDP yetkililerinin katildigi bu toplantida saldiri planlari görüsüldü, öyle ki saldiri günü ve saati de bu toplantida belirlendi!
Bu toplantida varilan anlasma sonucu Türk Özel Timleri Güney Kürdistan’a geçerek pesmerge mevzilerine yerlestiler!
PDK ve YNK, PKK hakkinda topladiklari bilgileri Türk yetkililerine verdiler!
YNK ve PDK subaylari Türk subaylarla birlikte gerilla mevzilerini tespit ettiler!
Türk ordusunun saldirisindan sonra pesmerge yaralilarin yakinlarinin bölgeye girmesine engel oldu!
Pesmerge ilaç ve yiyecegin bombalanan bölgelere girmesine engel oluyor!
Ve tahmin edebileceginiz gibi ANF bu bilgilerine kaynak göstermiyor.
Ve de tahmin edebileceginiz gibi, ilgili kurumlarin gönderdikleri tekziplerin büyük çogunlugu ANF bültenlerinde yer almadi.
ANF, Suriye’de halkin BAAS diktatörlügüne yönelik baskaldirisi konusunda da ugursuz bir yayin politikasi izliyor, BAAS yanlisi haber ve yorumlar ANF bültenlerinde sik sik yer buluyor.
BAAS diktatörlügüne destek amaciyla Lübnan’da yapilan bir mitinge katilan PKK taraftarlarinin Öcalan ve Besar Esad’in posterlerini tasimalari tesadüf olmasa gerek!
Kaldi ki bu noktada, yani BAAS ve Kemalizm yanlisi politikada ANF ugursuz bir geçmise sahip.
Buyurun 10 Eylül 2009 tarihli ANF bülteninde Selim Zafer imzali ‘CHP olmazsa çözüm zor’ baslikli degerlendirme yazisindan birkaç paragraf:
‘(Kürd) sorunun nihai bir çözüme kavusabilmesi için CHP’nin mutlak katilimi elzemdir. Iktidarin CHP’yi esas almamasi çözümü mümkün kilmayacaktir. O CHP ki devleti kurmus, orduyu, bürokrasiyi, ekonomiyi, egitimi ve en önemlisi üniter-devlet ve Türk etnik unsurunu temel alarak ulus-devleti kurmus bir partidir. Amiyane tabirle partiden daha fazlasini temsil eden bir organizasyondur CHP. Sorunun çözüm tartismalarinda CHP’nin takindigi tutumu, bir partinin tutumundan ziyade devlet babanin en önemli sorununu çözerken büyük evladini isin disinda tutmasina isyan etmesidir. CHP adeta devlet bu sorunu çözecekse benle çözmelidir, beni katmalidir, beni dahil etmelidir noktasindadir. Kismen de olsa CHP’nin bu tutumda olmasi kendi açilarindan anlasilirdir. ( ) CHP’nin mevcut yaklasimi cumhuriyeti kuran bir partinin yaklasimindan oldukça uzaktadir. Adeta oyunbozan, mizmizci, isgüzar, karamsar ve çatisma isteyen bir rol oynamaktadir. Bundan dolayi çözüm konusunda olumsuz tarafi temsil eden bir vizyon ortaya koymaktadir. Oysa CHP daha dirayetli ve karali bir durus sergileyerek ilk kuruldugu yillardaki misyonuna yeniden dönüs yapabilir. Cumhuriyeti kuran partiden, cumhuriyeti demokratiklestiren parti olmaya kendisini evirebilir. Türkiye’nin en önemli sorunu olan Kürt sorununun çözümünün de cumhuriyetin demokratizasyonundan geçtigi tartismasiz bir hakikattir. Kürtler samimi bir biçimde geleceklerini demokratize edilmis bir cumhuriyette görmektedirler. Ve bunu yaparken de cumhuriyetin kurucu unsurlariyla bu sorunu çözmek istemektedirler. Tipki cumhuriyetin kurulus ve kurtulus yillarinda gerçeklestirildigi gibi bugünde ayni iliski ve ittifaki tercih etmekte ve bu temelde istenç ve iradeli olduklarini beyan etmektedirler.
Herkes Kürtlere su soruyu yöneltmekte: ‘Kürtler ne istiyor?’ Basta sunu vurgulamakta yarar oldugu kanisindayiz. Kürtlerin cumhuriyetin temel ilkeleri ‘demokratik, laik, sosyal hukuk devleti’ olan özüyle bir sorunlari yoktur. Iktidar partisi gibi cumhuriyetin esaslarini degistirme (ilimli Islam) gibi bir hedef ve amaçlari da yoktur, olamaz da. Bilakis cumhuriyetin paylasilmasinda ve haklarin kullanilmasinda yasanan adaletsizlik, esitsizlik ve haksizliklara karsi mücadele etmektedirler. Kürtlerin sorunu cumhuriyetin yapisiyla degildir, cumhuriyetin paylasilmasindaki demokratik olmayan yaninadir. Bu dogru anlasilmak durumundadir.
Iste tamda bu noktada CHP yeni ve tarihsel bir çikis yapmak durumundadir. Milliyetçi söylemlerinden ve irkçi agirliklarindan arinarak sürece yönelmeli ve Kürt sorununun çözümünde basrolü oynamalidir.’
Bilmiyorum, TC devletinin kurulus felsefesini öven ve CHP’ye bu felsefeye dönmesini öneren bu Kemalist degerlendirme konusunda söylenecek ne var!
PSK, onun yurtdisindaki örgütleri, kadro ve eski genel sekreteri Kemal Burkay ANF’nin hedef tahtasina koydugu, haksiz saldiri, iftira ve karamalarda bulunduklari arasinda yer aliyorlar.
KOMKAR’in Alman devletinin beslemesi oldugu, ekonomik sorunlari karsisinda ‘arsivini sattigi’ ve benzeri iftiralar ANF bültenlerini süslediler.
PKK medyasinda kalem oynatan bir gurup, koru halinde ‘Burkay’in ülkeye dönüsü bir AK Parti projesidir’ masalini okudular, okuyorlar.
Sözkonusu iftira ve karalama kampanyasini yürüten koroya bu medyanin gedikli kalemlerinden Ferda Çetin de katildi.
Gerilla konusundaki hamaseti bir kenara birakirsak, Ferda Çetin, 14 Kasim 11 tarihli ANF bülteninde yayinlanan ‘Gülen-Burkay dayanismasi’ adli yazisinda, Burkay’a yönelik iftira korusuna katilmakla kalmiyor, AK Parti’yi desteklemek amaciyla Burkay-Gülen dayanismasindan bahsediyor.
Ferda Çetin ‘Öcalan irademdir’ kampanyasinda imza verdi mi, bilmiyorum.
Ama deneyimli bir basin mensubu olarak Öcalan’in Gülen Cemaati’ ile ilgili olumlu degerlendirmelerinden, Öcalan’in Gülen Cemaatinin Kürd sorununun çözümü konusundaki rolünden bahsettigini bilmiyor olamaz.
Öcalan’in bu belirlemelerinin mürekkebi henüz kurumadan, mesnetsiz bir biçimde Burkay-Gülen dayanismasindan bahsetmek en hafif degimle iftiradir, kara çalmadir. (Ayrica kiminle iliski kuracagi konusunda karar verecek olan Burkay’in kendisidir, ne Ferda Çetin ne de bir baskasidir.)
Kaldi ki Sayin Burkay, AK Parti ve açilim politikasina iliskin görüslerini daha ülkeye dönmeden, defalarca dile getirdi. Dönüsünü AK Parti projesi olarak lanse etmek isteyenlere gerekli cevaplari verdi.
Buna en son örnek Sayin Burkay’in 14 Kasim 11 tarihinde Yeni Safak gazetesinde yayinlanan röportaji.
Ferda Çetin’in son makalesi ve içinde yer aldigi korunun bu konuda yazdiklarini, Sayin Burkay’in sözkonusu son röportajini birlikte okuyanlar, korunun ne kadar ugursuz bir isle ugrastigini göreceklerdir.
Ama Sayin Burkay’in söyledikleri, yazdiklari PKK kalemsörlerinin umurunda degil.
Onlar körün degnegini belledigi gibi, ezberlerini tekrarliyorlar.
ANF ve öteki PKK medyasinin, giderek renkli ve Mehmetçik basina benzedigini gösteren örneklerin yer aldigi listeyi uzatmanin geregi yok.
PSK ve öteki Kürd örgütleri ile sorunlarini PKK medyasi üzerinden çözmek isteyen koru bir tarafa.
PKK kalemsörleri Öcalan ve öteki PKK yetkililerine mubah olani, bu kesimin disindaki siyasetçilere, aydin ve yazarlara haram olarak görüyorlar, ihanet olarak degerlendiriyorlar.
Bunun nedeni ise Kemalizm’den devraldiklari tekçi zihniyet.
Bu, bir tek kendisini yurtsever olarak gören geleneksel PKK çizgisine de uygundur.
Ama toplumsal gerçeklere, uluslararasi degerlere aykiri, taban tabana terstir.
Toplumsal gerçekleri görmezden gelen, Kürdistan’in çok sesli, çok renkli yapisini ‘sözde’ kabul edip bunun gereklerini yerine getirmeyen anlayisin Kürd sorununun çözümünde olumlu bir rol oynamasi mümkün degildir.
Bu nedenledir ki özgürlük, baris ve demokrasi için, egemen devletin tekçi anlayisi gibi, bu tekçi zihniyete karsi da mücadele etmek gerekir.
Casim Rênas