ANF cephesinde yeni bir sey yok
Dogrudur, ANF hakkinda Kürtçe ve Türkçe yazilar yazdim.
Ama benim ANF takintim yok; olmaz da.
ANF ile ilgili yazdiklarimda, O’nun mesleki açidan basin ahlaki ilkelerine uymadigini söyledim. Siyaseten, yayin politikasinin da Kürdlerin hizmetinde olmadigini, bazi haber ve yorumlariyla sömürgeci devletlerin özellikle Iran ve Suriye’nin politikalarina hizmet ettigini dile getirdim.
Bu amaçla da PKK disindaki yurtsever parti ve kurumlara yönelik iftira ve karalamaya basvurdugunu, ANF bültenlerinden alinti yaparak ortaya koydum.
Ve yazilarimin sonunda da ANF ve arkasindaki PKK’den Kürd davasina hizmet etmeyen bu politikalardan vazgeçmesini istedim. Bir de ANF ve öteki PKK medyasinin giderek Mehmetçik Türk medyasina benzedigine isaret ettim.
Hayir, ANF ve arkasindaki PKK’nin benim elestiri ve önerilerimi dikkate alarak gerekeni yapacaklari beklentisi içine girmedim.
Ama ‘iletisim teknolojisinin devasa gelisme gösterdigi, internet siteleri, Facebook, Twitter gibi sosyal medyanin çok yaygin alarak kullanildigi ve böylelikle haberlerin birkaç gücün tekelinden çikip, isteyenlerin bir ‘tik’ ile ulasabilecekleri ve her türlü gelismeden haberdar olabilecekleri bir dönemdeyiz. PKK ve ANF yöneticileri de bu durumu göz önüne alarak yayin politikalarina az da olsa çeki düzen verirler’ diye düsünmedim dersem yalan olur.
05 Aralik 2011 tarihli ANF bülteninde yer alan Baki Gül imzali ‘AKP’nin yeni plani TRT Ses partisi’ adli makaleyi okuyunca, bir yandan PKK medyasi giderek savastigi güçlerin en büyük destekçisi olan Mehmetçik Türk medyasina benzedigi tespitinin bir daha dogrulanmasinin buruklugunu yasadim. Müritligin, biat kültürünün, iradeyi teslim etmenin ve ‘ben bilmem, merkez bilir’ tavrinin, Kürd kalem erbabi içinde ne kadar yer ettiginin sizisini hissettim. Bir yandan da ANF’nin gerçekleri görmeyip onlari tersyüz etme, iftira ve karalama politikasini devam ettirme ve benzeri konularda ‘hayranlik uyandiran’ bir kararlilik içinde oldugunu üzülerek gördüm.
Baki Gül, yazisinin basinda ‘AKP ve Fetullah Gülen sürekasi insa etmeye çalistigi fasist ve otoriter rejiminin bir ayagini daha örmeye basladi. Medya, yargi, egitim, devlet bürokrasisi, emniyet, MIT ve orduyu ele geçiren AKP-Fetullah ikilisi kendisi karsisinda direnen kim varsa tasfiye etti’ diyor ve general ve yüksek rütbeli subaylarin Ergenekon davasi nedeniyle tutuklanmalarini, generallerin PKK karsisindaki yenilgilerine bagliyor.
Yazimin asil amaci PKK ve çevresinin Ergenekon davasi ile Kürdistan’daki faili meçhul cinayetleri açiga çikartma potansiyeline sahip JITEM davasina yönelik, bir kisim solcularin ‘askeri ve sivil vesayetin birbirini yemesi bizi ilgilendirmez’ tarzindaki tavrini sürdürmesini ve davalar karsisinda niçin kayitsiz kaldigini irdelemek degil. Baki Gül’ün AKP’nin fasist bir parti oldugu, ‘insa etmeye çalistigi’ rejimin de fasizm olduguna dair belirlemelerini de tartismak amacinda degilim.
Ben, asil olarak Gül’ün devaminda su söyledikleri ile ilgiliyim. ‘AKP ve Fetullah bloku iktidarini kurumsallastirmak için kendisine yapisal direnis gösteren Kürt siyasal hareketini kusatip tasfiye etmeye hiz verdi. Bu durumu Özgür Gündem ve Özgür Politika gazetesi Selahattin Erdem ‘Açilim Kodlu AKP Kusatmasi’ baslikli yazisinda bu kusatma planini dört ayagini söyle özetlemisti: 1- AKP kusatmasinin birinci ayagi, özgürlük isteyen Kürtleri dünyadan ve bölgeden tecrit etmekti. 2- Kusatmanin ikinci ayagi CHP’deki genel baskanlik operasyonuydu. 3- Kusatmanin üçüncü ayagi Kemal Burkay’in Avrupa’dan alinip Türkiyeye getirilmesi idi. 4- Kusatmanin dördüncü ayagi ise dügmesine basilan psikolojik savasti. AKP’nin kusatma planinin birinci ayagi tutmadi. Iran-PKK, Suriye-PKK ve Irak/Federe Kürt Devleti-PKK çatismasi ve çeliskisini AKP yaratamadi. Kismen çatismalar yasansa da su andaki durumda Iran, Suriye, Irak/Federe Kürt Devleti Türk devleti ve AKP iktidari ile önemli bir çeliski yasamaktadir. Bölgesel güç dengeleri içinde AKP’nin bu politikasi tutmadi. Kusatmanin ikinci ayagi ise 12 Haziran 2011 seçimlerinde BDP’yi ve demokrasi blokunu basarisiz kilmaya dönüktü. Kiliçdaroglu’nun getirilmesi ile AKP; alevi sol demokrat oylarin BDP’ye ve Bloka akmasini engellemek istedi. Belli yönleri ile etkili olsa da BDP-Demokrasi Bloku’nun aldigi oy orani ve çikardigi milletvekili sayisi planin bu ayagini da basarisiz kildi. Bu konuda da AKP-Fetullah iktidar bloku sonuç alamadi’ diyor ve ‘Kemal Burkay TRT Ses partisi mi kuruyor’ diye soruyor.
Bu belirlemelerden ilki çok sorunludur. Kürd hareketi için büyük tehlikeler içeren Sii-Kürd ittifakinin yanlisligini gözden kaçirmak amaciyla yapildigina da kusku yoktur.
Elbette Türkiye-Suriye, Türkiye-Iran ve Türkiye-Güney Kürdistan iliskileri düz bir hat izlemiyor. Taraflar bazen çatisiyor, bazen da uzlasiyorlar. Bugün gelinen noktada Türkiye’nin Suriye ve Iran ile iliskileri gergin. Öyle anlasiliyor ki bu gerginlik giderek artacak.
Ama bu böyledir diye Ortadogu’da, ABD, Batili ülkeler, gerici Arap devletleri ve Türkiye’nin olusturdugu hatta karsi Iran-Suriye ve Hizbullah hattinin yaninda yer almak ve bu amaçla Sii-Kürd ittifakini önermek ve buna uygun davranis içine girmek, Kürd ulusal demokratik hareketine yapilacak en büyük kötülüktür.
Çünkü Iran-Suriye ve Hizbullah ekseni de bölgedeki statüyü korumaya yöneliktir ve Kürdlerin dört devlet arasinda parçalanmasinin ve parçali halde kalmasinin baslica nedenlerinden birisi de verili statüdür. Iran ve Suriye de ülkemizin bir parçasini zorla elinde tutuyor. Halkimizin temel ulusal haklari bu iki ülkede de inkâr ediliyor; Kürd ulusal demokratik taleplerine baski, siddet ve zor kullanilarak cevap veriliyor.
PKK’nin kontrolündeki Suriye Demokrat Birlik Partisi’nin (PYD), Suriye’deki Kürd partileri ile yurtsever aydin ve sahsiyetlerin çok büyük bir bölümünü bir araya getiren Suriye Kürd Ulusal Meclisi’nde yar almamasi bu yanlis ve ugursuz politikanin sonucudur. PYD’nin BAAS rejiminin yaninda yer almasi, baskaninin, BAAS yöneticilerinin söylemlerinden birisini tekrarlayip, ‘Bati müdahale etmesin, islerimize karismasin’ diye açiklama yapmasi, sadece PKK’nin Suriye BAAS’ina olan vefa borcundan degildir. Ayni zamanda Kürd-Sii ittifak önerisinin dogal sonucudur.
Saikleri ne olursa olsun, AKP hükümetinin BAAS rejimi karsiti söylemleri, Suriye’de demokrasi ve insan haklarindan yana tavir almasi, Türkiye-Suriye gerginliginin baslica nedenidir ve bu AKP hükümetinin bölgedeki imajini parlatiyor. Bu ve benzeri gerçekler ortada iken, BAAS söylemlerini tekrarlamak, nükleer enerji programi ve insan haklari karnesiyle uluslararasi kamuoyunun tecrit ettigi Iran rejimini desteklemek, PKK’yi uluslararasi planda zaten yalnizlastiriyor, bunun için AKP hükümetinin özel bir çaba harcamasina gerek yok ki
Ve bu durumu, yani dünyanin tanidigi en kanli diktatörlüklerden biri olan BAAS’in Suriye versiyonunu desteklemenin, bölgenin en despot ve baskici rejimlerden birisi olan Iran Islam Cumhuriyeti’nin yaninda saf tutmamin, Kürdistan ulusal demokratik mücadelesine verdigi zararlari gizlemek, ya da bu ugursuz politikaya gerekçeler uydurmak öyle ‘Iran-PKK, Suriye-PKK ve Irak/Federe Kürt Devleti-PKK çatismasi ve çeliskisini AKP yaratamadi. Kismen çatismalar yasansa da su andaki durumda Iran, Suriye, Irak/Federe Kürt Devleti Türk devleti ve AKP iktidari ile önemli bir çeliski yasamaktadir. Bölgesel güç dengeleri içinde AKP’nin bu politikasi tutmadi’ demekle olmaz. Çünkü gerçekler direngendir ve artik Kürdler için de bir ‘tik’ uzakta.
Gelelim üstünde durmak istedigim asil meseleye. Baki Gül söyle diyor: ‘Ancak AKP-Fetullah iktidar blokunun Kürtleri kusatma planinin üçüncü ayagi ise dikkat çekici. Kemal Burkay’in Avrupa’dan getirilmesi öyle siradan ve ‘masum’ bir politika degildi.’
Kemal Burkay’in çalistigi masanin üzerinde Zaman gazetesinin yer almasini, Zaman gazetesinin O’na Türkiye dönüsünde eslik etmesini, Gülen Cemaati basin yayin organlarinin Sayin Burkay ile görüsme yapmasini ‘Kürtleri kusatmada Burkay-Gülen-AKP ittifaki için’ yeterli gören Baki Gül’e ‘siz âlemi kör herkesi sersem mi saniyorsunuz?’ desem, haksizlik mi yapmis olurum?
Baki Gül’e, birakin Sayin Burkay gibi bir politikaciyi, gelismelerden haberdar olmak isteyenlerin degisik kanallardan bilgi sahibi olmalari gerektigini, Zaman gazetesi okumakla, bu gazeteye demeç vermekle kimsenin Gülenci olmayacagini anlatmanin çok zor ve hatta imkânsiz oldugunu biliyorum.
ANF basta olmak üzere PKK medyasini yakindan takip etmek nasil beni PKK’li yapmiyorsa, örnegin eger okuyorsa Rizgari sitesi de Baki Gül’ü Rizgarici yapmiyordur. Baki Gül bu basit gerçegi bilmez mi? Bilir elbette, ama Burkay’i karalamak için bir dereden su getirmesi gerektigi için çocuklari bile güldüren satirlari kaleme almakta hiçbir beis görmez.
Baki Gül’ün yasi, Burkay’in PKK elestirisinin çok eskilere, 1980 yili öncesine gittigini bilmeye yeter mi, bilmiyorum. Ama isterse bir ‘tik’ ile bu konu hakkinda bilgi sahibi olabilir. Burkay’in PKK ile ilgili görüslerini, daha ortada AKP yokken, Gülen Cemaat bu kadar ünlü olmamisken dile getirdigini ögrendiginde, Gül’ün yüzü kizarir mi? Bilmiyorum, ama bu konuda pek de ümitli degilim dogrusu
Baki Gül, bununla da yetinmiyor. Burkay’i ’15 Subat Komplosu’ ile iliskilendiriyor. Baki Gül’e göre, PKK ve Öcalan’i etkisiz hale getirip Burkay’a yol açma plani bosa çikinca Burkay da siyasette ’emekli’ olmus! Yine Gül’ün ‘anlamadigi bir nedenle’ Burkay, 2011 yilinin basinda ‘AKP’nin TRT 6 ve tasfiyeyi içeren ‘açilim’ politikasinin bir devami olarak Türkiye’ye getiril’mis. Gül’ün aldigi bilgilere göre (Baki Gül’ün de Emin Çölasan gibi kendisine haber getiren minik kuslari mi var acaba?) ‘Kemal Burkay; birçok siyasetçi ile yeni bir olusum baslatmak için görüsmeler yapiyor’mus!
Baki Gül, çala kalem Burkay’i ’15 Subat Komplosu’ ile iliskilendirmek için agzina geleni söylemek yerine, Google’le Öcalan Devlet görüsmeleri diye yazip tiklarsa, ya da Taraf gazetesinin arsivine girip Yildiray Ogur’un konuya iliskin yazdiklarini okursa, bizzat Öcalan’in ’15 Subat Komplosu’ sürecinin baslaticisi oldugunu görecektir. Öcalan’in, TC devletinin askeri cenahiyla gerçeklestirdigi mektuplarin birinde ‘barisçil çözüm konusunda rolümü oynamam için Suriye’den çikmam gerekir’ dedigini, mesaji alan TC’nin basta dönemin Cumhurbaskani Demirel olmak üzere askeri ve sivil yöneticilerin Suriye’ye tehditler yagdirdiklarini anlayacaktir, tabii eger anlamak istiyorsa
Baki Gül, cesaretli davranip ‘tik’lamaya devam ederse, Öcalan’in Roma’da iken, Kürdlerin dostu Avrupali politikacilarin, bizzat Burkay’in ‘riskleri göze al, Roma’da kal’ önerilerini dikkate almayip Ankara’da sona eren süreci devam ettirdigini de görecektir. Öcalan’in ’15 Subat Komplosu’ sürecinin basinda, yani Suriye’den çiktiginda ‘Ankara’da partilestik, Ortadogu’da ordulastik, Avrupa’da devletlesecegiz’ dedigini, bu süreçte televizyon ekraninda siraya dizdigi yol arkadaslarina firça çekmekle kalmayip. Böyle devam etmesi halinde PKK’den ayrilacagini söyledigini, Roma’da açikladigi bir programda ‘bagimsiz devlet’, PKK-PSK Protokolü’nde yer alan ‘federasyon’ istemlerinden vazgeçip otonomiye demir attigini görecektir. Eger ‘tik’lamaya devam ederse, PKK’nin tasfiyesi için kimseye ihtiyaç olmadigini, Öcalan’in bir dönem PKK’yi dagittigini yani tasfiye ettigini görecek olan Baki Gül, Burkay’in TRT Ses Partisi kurmak amaciyla, AKP projesi olarak Türkiye’ye getirtildigini söylüyor.
Burkay’in, daha Türkiye’ye dönmesi gündemde degilken, yazdiklari ve söyledikleriyle ‘açilim’ ve TRT Ses’i destekledigini elbette Baki Gül de biliyor. Ama O ezberini bozmuyor, Burkay’in dönüsünün AKP projesi oldugu sakizini çignemeye devam ediyor.
Baki Gül’ün minik kuslari O’na ‘Kemal Burkay; birçok siyasetçi ile yeni bir olusum baslatmak için görüsmeler yapiyor. AKP-Fetullah ikilisinin ‘2012 baharina kadar PKK iyice zayiflayacak, Öcalan ile görüsmeler yaptirilmayacak, binlerce siyasetçi, akademisyen, yazar, hukukçu ve gazeteci tutuklanacak’ meydan bos kalacak ve bu boslugu da Kemal Burkay’in liderliginde bir örgütlenme giderecek. Bu yapilanma tamamen AKP ve Gülen güdümünde bir siyaset izleyecek’ demisler. Baki Gül de minik kuslarinin ilettiklerini önüne, arkasina, sagina soluna bakmadan yazarak, Burkay’in TRT Ses partisi kuracagini söylüyor.
Bu ‘TRT Ses partisi’ söylemi yeni. AKP kendisi varken, güdümünde bir parti kurar mi? TC devletinin, Mustafa Kemal’in sahte komünist partisi kurdurtmasiyla baslayan ve bugüne kadar devam eden kötü bir geçmise sahip oldugu biliniyor. TC ya da tamamen olmasa da önemli ölçüde devlete sahip olan AKP böylesi bir Kürd partisi kurdurtmasi olanak dâhilinde. Ama bunu Sayin Burkay’in yapacagini söylemek tam bir iftira ve karalamadir. Çünkü Sayin Burkay en son olarak HAK-PAR saflarinda aktif politika yapabilecegini söyledi.
Baki Gül Burkay’in son açiklamalarini ve HAK-PAR’in AKP, ‘açilim’ ve TRT Ses’ten önce kuruldugunu bilir elbette. Bilir ama iftira atarak, karalayarak, gerçekleri tersyüz ederek, hitap ettigi kitleyi Burkay’a karsi sartlandirmaya, kiskirtmaya devam eder ki bu da O ve arkadaslarinin ne kadar Mehmetçik Türk medyasina benzediklerini ortaya koyar.
Baki Gül, ‘Türk medyasinin yürütecegi psikolojik savasla gerçekler çarpitilacak, yalan-yanlis bilgilerle toplum bombardimana tutulacak, böylece bir yandan AKP’nin kirli isleri toplumdan gizlenirken, diger yandan Kürtler etkilenip bunaltilarak özgürlük mücadelesi vermekten uzaklastirilacakti’ diyor. Gül, bir kisim Türk basini konusunda bu söylediklerinde hakli. Ama ayni seyi kendisi de yapiyor. Sii-Kürd ittifaki politikasiyla, Suriye’de BAAS diktatörlügünün yaninda yer almanin Kürd ulusal hareketine olan zararlarini, yaptigi tahribatlari, neden oldugu kayiplari gözden kaçirmak amaciyla basta Burkay olmak üzere, kendileri gibi düsünmeyen Kürd yurtseverleri ve aydinlarina asilsiz ithamlarda bulunuyor, kara çaliyor.
Eger kabul etme zahmetine katlanirlarsa, ANF ve PKK adina kalem oynatan kalemsorlara naçizane bir önerim var: Bundan böyle dünyanin büyük bir köye dönüstügünü, dün bazilarinin tekelinde olan bilgilerin bugün insanlara bir ‘tik’ uzakta bulundugunu aklindan çikarmayarak kalem oynatsinlar.
Bir baska ifade ile âlemi kör herkesi sersem sanmasinlar.
Çünkü kel basi sonuna kadar takkenin altinda saklamak artik mümkün degil.
Kürd ulusal özgürlük hareketine yapilacak en büyük hizmet bu olacaktir.
13 Ara. 11
Casim Rênas