Makale

Ati alan Üsküdar’dan öteye geçebilecek mi?

Referandum sonucunu bir cümlede söyle özetleyebiliriz: Tayyip Erdogan resmi sonuçlara göre bu oylamayi kazanmis, istedigini elde etmis ama siyasal olarak kaybetmistir. Bu degerlendirmeyi Reisperestler zügürt tesellisi olarak küçümseyecekler, saibeli bir seçim zaferinin kazanimlarini hizla hayata geçirmeye öncelik vereceklerdir. Reislerinin seçim sonuçlari daha resmilesmeden yaptigi sönük zafer konusmasinda kullandigi bir cümle, fiili durumla ülke yönetmeye alismis zihniyet dünyasinin mesruiyet anlayisini mükemmel biçimde yansitiyor: ‘Ati alan Üsküdar’i geçti!’

Artik Türkiye Cumhuriyeti’nin basinda el çabuklugu marifetiyle elinde topladigi gücü sinirsiz biçimde ve yasalari açikça çigneyerek kullanmayi siyaset olarak gören bir Reis oturuyor. Tarafli oldugunu anayasaya da kaydettiren ve bundan sonra 16 Nisan referandumu öncesi ve sirasinda oynadigi gibi, güç oyununu sonuna kadar oynayacagini ilan eden bir Cumhurbaskani ve partilesmis devlet organlari olacak karsimizda.

Ne var ki Tayyip Erdogan bu güç oyunundan elindeki son demokratik dayanak kirintisini da yitirerek çikti. 2015 genel seçimlerinde seçim kampanyalari çok büyük bir esitsizlik içinde yapilmis ama seçim gününe, oy verme ve sayim islemlerine anlamli bir gölge düsmemisti. Bugün ise referandum kampanyasinin askeri darbe sonrasi anayasa referandumlarinin baski, zor, yasak ortamiyla ayni olmasinin yaninda, sayimin da YSK karariyla saibeli oldugu ve saibeli kalacagi bir seçim yasadik. Türkiye’de demokrasinin on yillardir elde edilmis önemli ender kazanimlarindan biri olan, güvenilir seçim sayimi da tarihe karisti. Seçim Yasasi’nin öngördügü geçerli oy pusulasi tanimi, sayim baslarken YSK tarafindan degisirildi. Bu yapilan sayimin bütünüyle geçersiz sayilmasi için yeterli bir yasadisi müdahaledir. Bu anlamda 16 Nisan referandumunun sonuçlari, yasadisi bir müdahale ile çarpitilmis, resmi olarak kabul edilse de gayri mesru seçim sonucu olarak ilelebet anilmaya mahkûmdur artik. Ayni 1946’da tek parti yönetiminin son çirpinisi olan açik oy, kapali sayim yöntemiyle gayri mesrulugu tarihe geçmis seçimlerde oldugu gibi. O seçimler, tek parti CHP’sinin gelecek hezimetinin habercisi olmustu.

Zor, baski, yasak ve en sonunda sayim hilesiyle elde edilen bir %51’lik ‘zafer’, Reis’in, ati herkesten önce ve digerlerinin önünü kestirerek alip istedigi yere varmasina simdilik yeterli olabilir. Ama ülkenin en büyük kentlerinde çogunlugu yitirmis, esas destegini Iç Anadolu, Karadeniz ve kismen Dogu’da bulan bir saibeli mesruiyet bu.Ülkeyi sayi olarak tam ortasindan, bir yanda fanatik Reisperverler milleti, diger yanda reisligini ilan eden sahsa karsi bir o kadar tepkili ve öfkeli halk olarak ikiye bölen bir sözde zafer bu. Yönetilmesi giderek zor olmaktan öteye, gelecegi daha da belirsiz kilan bir siyasal, toplumsal ve kültürel yarilma 16 Nisan’da çiplakligi ve ürkütücülügü içinde iyice belirdi.

Seçim yasasini resmen ihlal ederek, zor bela ve ucu ucuna kazanilan resmi sonuçlar, Türkiye’de parlamenter rejimi, çogulcu demokrasiyi, laikligi farkli gerekçelerle de olsa savunan ve en önemlisi tek adamin hükümranligina kararlilikla, her türlü tehdidi gögüsleyerek karsi çikan bir yüzde elli oldugunu gösterdi. Bu yüzde elli, bu referandumun mesruiyetini hiçbir zaman kabul etmeyecektir. Bu yüzde elliye karsi Cumhurbaskani’nin 16 Nisan aksami yegâne somut vaadinin, en kisa zamanda ölüm cezasini uygulamaya sokmak olmasi, yakin gelecegimizin daha da büyük bir yarilmaya ve çatismalara gebe olacagini gösteriyor. Seçim sonuçlarina olan genel güvenin yitirildigi, seçim mesruiyetinin kalmadigi bir ortamda bu isin sonunun nereye varacagini kestirmek artik mümkün degildir. Unutmayalim, ati alana Üsküdar’in ötesine gitmesine izin vermemeye kararli bir yüzde elli de bu ülkede artik mevcuttur.

——————————————-

Cumhuriyet-18 Nisan

Ahmet Insel

Back to top button