2024-10-14
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Murat Belge
 
‘Mısır’ diyorum, ‘Türkiye’ anla
2013-07-07 22:23
Murat Belge
Öyle anlaşılıyor ki Mısır’da olanları ve olacakları burada oluyormuş ve olması bekleniyor, isteniyormuş gibi tartışacağız. Yakınımızda bir ülkede ne oluyor, buna belirli bir mesafeden, serinkanlılıkla bakıp sonuçlar çıkarabiliriz. Ama herhalde böyle olmayacak, çünkü konu şimdiden bir “iç” sorun haline geldi.

Çünkü olayın merkezinde bir “darbe” yatıyor. Mısır’daki darbeyi tartışırken aslında Türkiye’deki “darbe”yi tartışıyor olacağız.

Ve biz daha 27 Mayıs üstünde toplumun (böyle konuları tartışan kesimlerin, diyelim) çoğunluğunun düşünce birliğini sağlayabilmiş değiliz.

12 Mart ve 12 Eylül Türkiye’nin solunu birinci düşman ilân etti, ona göre davrandı. Onun için, “Ben sosyalistim” diyenler “12 Mart aslında iyiydi” veya “12 Eylül iyi oldu” diyemiyorlar. Ama 27 Mayıs’a gelince iş değişiyor. “27 Mayıs iyi bir darbedir” diyecek çok kişi yaşıyor bu ülkede.

“İyi darbe”, şüphesiz, bir oksimoron.

Böyle olmayacak iki kelimeyi yanyana getirebiliyoruz, çünkü temelde “faydacı” bir anlayışımız var. Bir olay olduysa, öncelikle, “benim için faydalı oldu mu?” Olayın ne olduğu bundan sonra geliyor.

Dolayısıyla, benim istediğim şeyler açısından bakarak, “iyi” darbeler ve “kötü” darbeler var.

Tabii böyle bir “faydacı”lığın “fayda” kavramına ne kadar uygun olduğunu ayrıca tartışmak gerekir, ama şimdi oralara gitmeliyim.

Bu gözle bakıldığında, Mısır’da Mursi’den memnun olmayanlar şimdi nasıl sevinç gösterisi yapabiliyorsa, Türkiye’de de benzer bir olayın olmasını isteyenler var ve olacak olursa alkış tutacakları da besbelli. O zaman, kötü 12 Mart ve 12 Eylül’e karşılık iki tane de iyi darbemiz olacak.

Şüphesiz, her darbe aynı değil ve şüphesiz bir darbe olmuşsa onun olduğu bir konjonktür ve koşullar var. Bu da, madalyonun öbür yüzü.

Bu toplumda alışık olduğumuz kestirmeci, basit indirgeyici akıl yürütme tarzlarından ötürü, hükümetten yana olanlar, hükümete herhangi bir eleştiri yapacak olana “darbeci” diyecekler. Mısır’daki olayla konu bu biçimi almadan önce de bunu yapıyorlardı. Örneğin ben de “darbeci” oluvermiştim. Şimdi bu sanırım “alıp yürüyecek”.

Böyle bir düğümlenmede sanırım ilkin bir ilke sıralaması yapmak durumunda kalıyoruz ve kalacağız. “Sıralama” denince ben ilkin “darbeye karşı tavır” demek istiyorum. Uluslararası siyasî değerler çerçevesinde, ama ayrıca da Türkiye’nin özgül tarihî seyri çerçevesinde, “askerî darbe” şeklinde tanımlanacak her olaya karşıyım: Mısır’da da olsa, Türkiye’de de olsa, başka yerde de olsa, askerî darbenin kabul edilemez, onaylanamaz bir eylem olduğunu söylüyorum. “Sonuçları o kadar da kötü olmadı/ olmayabilir”, “Varolan koşullarda mecbur kaldılar” falan gibi geçiştirmelerle hiçbir darbe mazur gösterilemez.

Sıralamada bunu elimizdeki listenin tepesine koyduktan sonra, “darbeci” suçlamasını bir “siyasî şantaj” aracı haline getirmek isteyenlerin de, bu ucuz polemikten vazgeçmeleri gerekir. Eleştirilecek bir şey varsa, eleştirilecektir.

Dün de söylediğim gibi, Mısır gibi, o ölçüde zor durumda değiliz. Öte yandan, “sorunsuz” bir demokratik geleneğe sahip olmadığımız da açık. Burada siyasî marifet, demokrasiden yana olan kesimlerin arasına ideolojik mesafe koymak değil, tersine, olan mesafeleri demokrasi temelinde azaltmaktır.

Taraf-7 Temmuz



Print