2024-10-14
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Murat Belge
 
Son Olimpik hüsran
2013-09-13 20:33
Murat Belge
Olimpiyat kasırgası geldi geçti üstümüzden. İlk değil. Devamı da gelecektir ve sonunda beklenti gerçekleşecektir de. Yalnız, görülüyor ki bunun gerçekleşmesine en fazla bu seferinde yaklaşmışız.

Şu aşamaya gelindiğinde, medyada, kim ne demiş, içeride, dışarıda, onlara bakıyorum. Çünkü bunlar daha yerleşik, daha kalıcı tavırları, konumlanmaları açıklıyor.

Hükümet çevrelerinde fazla anlam veremediğim bir öfke görüyorum. Olimpiyat olmuş, olmamış, benim için “hayatî” önemi olan bir konu değil. Ama kimileri için böyle ve herhalde onlarla bir duygu “frekansı” tutturmama imkân yok. Gene de, olayın uyandırdığı tepkinin böyle bir öfke kılığına girmesine akıl erdiremiyorum.

Bu öfkenin bir nesnesi “dış dünya”. Bu kadar da genel ve belirsiz, tanımsız bir hedef. Yani, “biz” olmayan herkesi kapsayabilecek bir şey. Bu “dünya” bize karşı önyargılı. Ve tabii “önyargılı” olmasını gerektirecek hiçbir şey yok; nedensiz, açıklamasız bir önyargı.

Ama bir hedef daha olduğu söylenenlerden anlaşılıyor. Bu sefer kastedilen “iç dünya”. Burada, Olimpiyat için İstanbul’un seçilmemesini isteyenler, hem de şiddetle isteyenler varmış. Bazı bakanlar, bana epey seviyesiz görünen bir dille (piyasada “kına” kalmamış vb.) bunlara öfkelerini anlatıyorlar.

Dediğim gibi, epey uzaktan izlediğim bir olaydı bu. Onun için atlamış olabilirim. Ama Türkiye toplumu bu Olimpiyat tipi şeyleri sever, burada olmasını ister. Dolayısıyla o söylenen kişiler “olmasın!” derse bu pek popüler bir politika olmaz. Nitekim böyle itiraz seslerini ben duymadım. Bir kampanya, bir eylem, böyle şeyler olmadı. Ha, ta başından beri, bu hükümet neye elini atsa başarısız olmasını akıldışı bir hareketle temenni eden bir kesim var Türkiye’de, bunu biliyoruz. Ama orada da, sonucun böyle olmasına katkıda bulunacak bir davranış olmadı, onu demek istiyorum.

Hükümetin “gezi öfkesi” devam ettiği için ona referans verenler de var. Bu, olabilir. Nitekim dünya basını da öncelikle buna işaret etmiş. İyi de, Gezi eylemleri Olimpiyat’a karşı yapılmadı. Karara sebep ise, Gezi olayları gibi “demokratik protesto” çerçevesine giren bir eylemi bastırmak üzere hükümetin gösterdiği olağanüstü şiddet. Özellikle Başbakan’ın takındığı tavır, kullandığı dil, “çoğunluğu üstünüze saldırtırım” tehditleri vb.

“Kına”lardan, “Gezi”lerden önce, AKP ileri gelenleri ya da gidenleri, “Acaba bizim yaptığımız bir yanlış var mı” diye sorsalar ve bir durup düşünseler, daha iyi olmaz mı?

Belki daha iyi olur ama mümkün olmaz. Çünkü AKP halis bir “Türk” partisi ve “Acaba ben yanlış bir şey yaptım mı” diye sormak bir Türk davranışı değil.

Gene bu sabahın bir gazetesinde, Türkiye’deki görevi bitmiş, ayrılmak üzere ABD Başkonsolosu ile bir mülâkat yayımlandı. Birçok ilginç söz söylemiş. Beni öncelikle “Tarih 1453’te başlamıyor” cümlesi ilgilendirdi.

“Üç imparatorluğun başkenti İstanbul!” diye övünürüz. Peki, şu öteki ikisinin izi, kalıntısı yok mu? Varsa nerede? Ayasofya falan, birkaçı ortaklıkta (onu da cami yapalım takıntısıyla yaşayan kalabalık bir grup var).

Ama bugün “ortalıkta” olanın iki üç katı da gene bu topraklarda, bilinçli ve kasıtlı bir ihmalin sonucu olarak yatıyor.

“Bize karşı önyargıları var”, “Önyargılarının esiri oldular!” Her olayda ve beş saniye içinde bu avazla ortaya fırlamak da bir önyargı örneği değil midir? Bin yıl öncesinin genel insanlık mirasına karşı bu “militan tarafgir” tutumu sürdüren kişilerin “önyargı”dan söz etmeye ne kadar hakları var?

“Olimpiyat’ı biz alabiliriz,” düşüncesiyle, hazırlık olarak şunu bunu yapmaya kafa yorarken olsun, “Şu Sphendon’u da ziyarete açsak” diye bir fikir kimsenin aklına gelmiyor mu bu ülkede


-------------------------------------------------

Taraf-10 Eylül
Print