2024-12-03
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Necla Çamlibel
 
Kırkıncı gün Gülbengi ve bir şiir Süleyman Atay için
2024-03-02 20:44
Necla Çamlibel
Tarihler boyunca, hangi millet kendi gelenek görenekleri içinde; yaşanır bir geleceği inşaa edip, insanlığın hizmetine sunmuşsa, o kültürler ve gelenekler asırlar boyunca halkları bir arada tutmayı başarmıştır. Milleti bir arada tutan en önemli bağlardan biri de örf adet ve kültürel zenginliklerdir.

Değerli yoldaşım; Süleyman Atay’ı aramızdan ayrılışının 40. gününde farklı bir şekilde yad etmek isterim. Bir çok okuyucumun yakınen tanıdığı, çok kimliliği zenginlik olarak gören birey olarak, hiç bir kimliğini diğer bir kimliğe ezdirmeden birbiriyle uyumlu bir orkestra gibi sürdürmekten hep büyük keyif alan Atay, çok kimliğiyle son yolculuğuna uğurulamaya gelenlerden bir kez daha görüldüm kimlikleriyle çok barışık ve renkliydi. Çok kimlikli yaşamının büyük bir kısmını Fransa’da kominist ve sosyalistlerle geçiren sonradan edindiği kimliklerinin zenginliğini muhteşem birleşimini son yolculuğunda da gözler önüne sunarken beni ve bir çok kürt ve yabancı dostunu bir kez daha kendisine hayran bıraktırdı.

Atay; son arzularını ölmeden önce oğlu Azad, kendisine yakın yoldaş, eşi Tülin Atay ve aile bireyleriyle sürekli paylaştı. İlk uğurlamanın yapıldığı, 30.01,2024 tarihindeki tören şu ana kadar katıldığım en disiplinli, sakin ve organizesi aksamadan hiç bir problem yaşanmadan gerçekleşen bir uğurlamaydı. Süleyman Atay’ı son yolculuğunda yanlız bırakmayan misafirleri olarak ben de orada eşi Tülin oğlu Azad, kızkardeşi ve akrabalarıyla çocuklarıyla bir arada acılarını paylaştık. Tam Süleyman Atay’a yaraşır bir törende olmaktan onur duydum.

Oğlu Azad ile, kapıda içtiğim acı sarma sigarasını paylaştıktan sonra içeri geçtik ve tören başladı. Azad Fransızca tüm duyguları ve babasının vasiyetini Mezarım başında ağlama! Mary Elizabeth Frye’in şiiri’i babasının son arzularını dillendiriyordu: “orda durup mezarımın başında ağlama. Ben orada değilim, orada uyumuyorum. Ben ağaçların arasından esen rüzgarım. Ben karda parlayan elmasım. Ben olgun tahılın üzerindeki güneşim, ışığım. Ben nazik sonbahar yağmuruyum... sabahın sakinliğinde uyandığında. Ben sessiz kuşların uçuşuyum. Gökyüzünde dairler çiziyor. Orada öylece durma, mezarımın başında ağıt yakarak orada değilim. Ölmedim! Neden hayatından çıkayım ki? Gözünün önünden kaybolduğum için mi? Ölüm, biliyorsun, hiçbir şey değildir. Ben sadece diğer tarafa geçtim. Ben benim, sen de sensin. Her ne idiysek, daha öcne birbirimize, her zaman öyle olacağız. Benim hakkımda konuşmak için beni her zaman çağırdığın gibi. Sadece benim hakkımda konuş, her zaman yaptığın gibi. Ses tonunu değiştirme. Üzgün ve ciddi görünmeyin. Şakalara gülün birlikte çok eğlendiğimiz. Oyna, gülümse, beni düşün benim için ve benimle yaşa. Adım rahatlatıcı bir şarkı olsun her zaman. Basit ve doğal bir şekilde söyle, pişmanlığın izi olmadan. Hayat, her zaman ifade ettiği her şeyi ifade eder. Her şey aynı , devam ediyor. İplik kopmadı. Ölüm bir geçiş değilse nedir? Görecekleştir ve bırak hayatın tüm saldırganlıkları. Her zaman beni düşün ve konuş etrafına bak ve göreceksin, her şey yoluna girecek. Biliyorsun, seni duyabiliyorum, çok uzakta değilim. Ben buradayım, sadece diğer taraftayım.

Yine aynı duyguları,sakin ve yumuşak ses tonuyla Kürtçe olarak yoldaşı Hakim Hoşgül dillendirdi.

Süleyman Atay; kendi arzusu üzerine; naaşı yakılarak önümüzdeki günlerde, külleri munzur’un aktığı kutsal topraklar Dersim’de bahar ayında yeniden yaşam bulması için o toprak, havası suyuyla buluşan kendisi için ailesi tarafından yapılacak anıt mezarıyla; bir çiçekte bir kuşun ötüşünde, bir damla yağmurda bizlerle kendisini hatırlayanlara o içten kahkahası ve yaşam sevinciyle kendilerine yansıyacağını söylerdi.

Ailesi, hayat arkadaşı en zor ve güzel günlerde hep birlikte el ele diz dize yan yana duran eşi Tülin ve oğlu Azad tam da babasına ve biz yoldaşlarını ve onu seven tüm kimlikleriyle kominist ve sosyalist ateist inancı ve tüm kimlikleri bir arada birleştiren Fransa’daki son yolculukta tüm hepsini büyük bir hizmet ve organizasyonla son yolculuğuna uğurlandı.

Tören şu ana kadar gördüğüm en organizeli, disiplinli renkli sterssiz uğurlamaydı. Azad’ın hizmetleri eşi Tülin’in, kız kardeşi Suna, yiğenlerinin ve çocuklarının ölümü de doğum gibi doğal ve gerçek bir senfoni olduğu bilinciyle törene katılan tüm misafirlerini karşılamaları birçok eş dost ve arkadaşı bir araya getirdi Süleyman Atay.

Yeme içmeyi, yaşama dair her güzelilğe gönül veren Atay’ı tam da siyasi anlayışına, kendisine yaraşır bir şekilde uğurlanması. Sofrası bol yemek salonunda tüm misafirleri bir arada toplayan Atay’’ın ailesini başta eşi ve Azad’ı ve yoldaşı dostu; Hakim Hoşgül’ü kutluyorum. Ölecekse böyle ölmeli ve böyle uğurlanmalı diye geçirdi bir çok misafir içinden. Tam Atay’ın istediği bir törendi. Eminim bunu o da hisetti.



Ben de değerli aile büyüğüm, Mersin Cem evinin hizmetkarlarından saygıdeğer dede Erdoğan Sevin dayımın katkısıyla Kürt Alevi değerlerinin yaşatılması devamı adına uğraş verenlere bir nebze katkım olur diye, onun sürekli kırkınci gününde aramızdan ayrılan canlar için dillendirdiği Gülbengle yoldaşımı kırkıncı gününde bir kez daha sevgiyle özlemle andım.



...Hak aşkına, Hızır aşkına, Pirler aşkına. Hak ve hakikat insanlığın daha mutlu yaşaması yolunda yakılan, yıkılan, asılan, kesilen, derisi yüzülen ve katledilen tüm canların aşkına! Bütün insanları aynı gözle görenlerin, Kamil insanlık yolunda yürüyen canların aşkına! Âşıkların, sadıklıların, ariflerin, bilgelerin aşkına. Süleyman Atay canımızın devri daim, mekanı Hak katında kaim, sevenlerin gönlünde daim ola.

Evliya ve Enbiyaların, mazlum ve masumların hakkı için, Üçler, Beşler, Yediler hakkı için; Oniki İmamlar, Ondört Masum-i Paklar, Onyedi Kemerbestler, Kırklar hakkı için. Enel Hakk diyen Hallac-ı Mansur’un hakkı için. Derisi yüzülen Seyyit Nesimi’nin hakkı için. Kızılırmak boylarında Pir Sultan’ın hakkı için.

Bugün aramızda olmayan canımızı Ehl-i Beyt’in didarından, On İki İmamın katarından mahrum eyleme. Hak erenleri geride kalan ev halkına, yakınlarına, sevenlerine, gönül dostlarına sağlık, selamet, metanet, ihsan eyleye! Aile düzenleri, huzurlu, kısmetleri gani ola. Çocuklarının ve gençlerinin gelecekleri mutlu ve başarılarla dolu ola.

Şah-ı Merdan Ali Bozatlı Hızır: Güruh-u Naci’den, erenlerin aydınlık yolundan ayırmaya! Her an Pir Mürşit huzurunda yüzleri ak, gönülleri pak ola!

Hakka uğurladığımız Canımızın sevgisi ve saygısı gönlümüzde eksilmeye. Birliğimizi, dirliğimizi bozanlara, fırsat vermeye. Mezotopyanın toprakları üzerinde yaşayan halklar ve inançlar arasında barış, huzur, kardeşlik, dostluk ve hoşgörü nasip eyleye.

Zalimlere, zülüm yapanlara, kan dökenlere kutsal topraklarımız üzerinde barış, iklimini bozanlara fırsat vermeye. Cümlemizi onurla, rızıkla, evlat acısıyla, sefalet ve cehaletle terbiye etmeye. Bizleri de eşitlikten, haktan, hukuktan adaletten, doğruluktan, iyilikten, güzellikten, ilimden ve bilimden ayırmaya.

Doğamızı ve insanlığı doğal afetlerden, savaşlardan ve terörden koruya. Hastalarımıza şifa, dertlerimize derman eyleye. Darda kalanların yardımına Bozatlı Hızır yetişe. Dert verip, derman aratmaya. Bu lokmalar yiyenlere helal yedirenlere delil ola. Hazırlayıp emek verenlerin emekleri ulu dergâhta kabul ola!Arta eksilmeye, taşa dökülmeye! Kazalara kalkan, belalara bekçi ola. Sofra kucaktan, bereket bucaktan, evlat ocaktan eksilmeye. Hakk erenleri cümle canların gül yüzünü soldurmaya.

Ya Hak! Nur Nebiden, keremi coğrafyamızın erenleri ve ocak pirlerinden ola. Verilen lokmalar, verilen gülbengle tüm sevdiklerimizin Canlarımızın ruhuna vasıl ola!

Hepimize helal ola! Hizmetleriniz kabul ola! Gül cemallerinize aşk ola.

Dersimde doğup, Fransa’da yaşamının büyük bir bölümünü geçiren, son bir kaç yıldır kanser hastalığıyla boğuşan 23.01.2024 tarihinde aramızdan ayrılan Süleyman Atay’ı sevgi ve özlemle anıyorum.

Print