Makale

Avrupa’yla kriz herkesin isine geliyor…

Bu krizde ‘hakli’ olan kimse yok. Ama Avrupa’yla yasanan dram, herkesin isine geliyor.

Ankara, Türk yetkililerin referandum seçim gezilerini iptal eden Avrupa’ya her geçen gün daha sert bir söylemle yüklenerek, sandiga bir ay kala milliyetçi tabanda ‘Evet’ oyunu konsolide etme imkâni buluyor.
Almanya’da iptal edilen her salon toplantisi, Hollanda’ya inmeyen her uçak, ‘Evet’ kampanyasini bir tik daha güçlendiriyor. ‘Vur vur inlesin, Avrupa dinlesin!’ sloganlari arasinda 15 Temmuz’dan bu yana sürekli islenen ‘Bütün dünya bize karsi’, ‘Yedi düvel birlesti bizi yikmaya çalisiyor’ gibi temalar, kamuoyu nezdinde güncellenmis oluyor.

Mevcut kriz, Avrupalilar için de kazançli!
Hollanda’da haftaya, Almanya’da ise sonbaharda seçim var. Her iki ülkede de mülteci ve Islam karsiti partilerin yükselisi, mevcut iktidarlari zorluyor. Tayyip Erdogan, Avrupa genelinde sevilmeyen bir figür ve Erdogan’la polemige girmek ‘Bakin biz Türkiye’ye müsamaha göstermiyoruz’ demek, sandikta prim yapiyor.

Nereden nereye. 2005 yilinda ellerinde ‘Evet’ pankartlariyla Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye ile tam üyelik müzakere süreci baslatan Avrupa’da bugün herkes Türkiye’den fellik fellik kaçiyor. Birlikte fotograf vermemek, ortak zirve yapmamak için ayak diretiyor. ‘Bak Türkiye’yi durdurduk’ tavriyla seçim kazanmaya çalisiyor.

Iki tarafin da kabahati olan öyle sorumsuz bir savrulus yasaniyor ki Türkiye-Avrupa iliskilerinde, günün birinde seçimler geride kaldiginda ve yeniden konusmak gerektiginde, ‘soft landing’ (yumusak inis) kolay olmayacak. Ankara’nin AB üyelik hayali zaten çoktan bitti. Ama üyelik yerine konmasi düsünülen ve iki tarafin da hararetle istedigi ‘gümrük birligi güncellemesi’ bile zora gidiyor.

Bu gidisle Avrupa ile aramizdaki tek bag, mülteci anlasmasi olacak: Al parayi, tut mülteciyi…

Avrupa’ya da, Türkiye’ye de iki çift sözüm var.

Ey Avrupa! Öncelikle biz Türkiye’de ifade özgürlügüne yönelik ihlalleri elestirirken, senin hâlâ kâgit üzerinde de olsa AB adayi olan bir ülkeden siyasetçilerin konusmasini engellemen olmaz.

Ayrica yeni mi anladin Türkiye’de agir bir otoriterlesme oldugunu? Ne oldu da bir anda Türkiye’deki insan haklari ihlalleri mesele oldu? 2015 ortasindan beri Türkiye’de çok agir bir süreç yasaniyor. Insan haklari ihlallerinin haddi hesabi yok. Onlarca gazeteci cezaevinde. Daha düne kadar bunlara sesini çikarmadin. Son iki yilda Türkiye kat be kat kötülesirken sen varakli koltuklarda mülteci anlasmasi pesindeydin. Allah askina; simdi mi uyandin? Bunun Avrupa’daki seçimlerle ilgisi olmadigina kim inanir?

Tabii ki Almanya ve diger Avrupa ülkelerinin Türkiye’deki kutuplasma ve buhranli siyasetin kendi ülkelerine ve sokaklarina sirayet etmesini engellemek istemesi anlasilabilir. Kim ister Türkiye’deki nevrotik siyasi iklimi kendi ülkesine ithal etmeyi? Ama yapilmasi gereken, ta basindan karar alip ilan etmekti: Burada seçim mitingi yapabilirsin ya da yapamazsin. Ivir kivir, yok otopark yok, yok yangin merdiveni dar gibi mazeretler sahtekârca ve yanlis.

Ikinci sözüm hükümete: Hiçbir tutarliligin yok. Burada en ufak bir siyasi özgürlüge izin vermiyorsun. Hayircilari terörist olmakla itham ediyor, eli silahli adamlarin hayir vermek isteyenleri tehdit etmesine izin veriyorsun. HDP lideri Selahattin Demirtas ve ‘Hayir’ kampanyasinin yüzü olacak Meral Danis Bestas’i cezaevine attin. Medyaya göz açtirmiyor, ‘Çatlak ses istemiyorum’ diye medya patronlarina talimat veriyorsun.

Sonra da dönüp Almanya’ya demokrasi dersi veriyorsun.

Böyle rekabet mi olur? Amiyane söyleyeyim: Bu kadar baskiyla babam da seçim kazanir.
Ama benim babam da bu kadar zulmü içine sindiremeyecek kadar vicdanli adamdir.

—————————————-

Cumhuriyet ‘ 12 Mart

Asli Aydintasbas

Back to top button