Ayasofya’dan sonraki ‘insa’ süreci

ORHAN KEMAL CENGIZ
Selçuklu ve Osmanli’ya ait olmayan hiçbir hikâye bizi hiçbir sekilde ilgilendirmiyor.
Bir çiçegi, kendi tarhinda, dogal mekânindayken sevemiyorlar.
Sevebilmeleri için, o çiçegin koparilmasi, kendilerine ait bir saksiya konmasi gerekiyor.
Dinciler ve milliyetçilerin, nesnelerle, eserlerle, insanligin ortak mirasiyla kurduklari iliski böyle maalesef.
Elde edilmis, üzerinde hâkimiyet kurulmus olmadikça, bir eserin, bir anitin çok da kiymeti harbiyesi yok onlar için.
Bu nedenledir ki, Türkiye’de Türklük ve Müslümanlikla iliskilendirilemeyen hiçbir eserin, anitin, turistik çekim merkezi olmak disinda hiçbir degeri yok.
Felsefenin kurucu babalari Thales’in, Anaksimenes’in, Aritsto’nun, Epiktetos’un Anadolu topraklarinda hiç olmazsa hayatlarinin bir bölümünü geçirmis olmalari kimseye heyecan vermiyor.
Büyük Iskender’in hayranlik duydugu Diyojen’in Sinoplu olmasi kimsenin umurunda degil.
Sümerlerden, Etilere, Roma Imparatorlugu’ndan, Bizans’a pek çok uygarligin bu topraklar üzerinde yesermis, serpilmis olmasi, hiç de önemli degil.
Çünkü bizim onlarla hiçbir iliskimiz yok.
Selçuklu ve Osmanli’ya ait olmayan hiçbir hikâye bizi hiçbir sekilde ilgilendirmiyor.
Ayasofya’nin 85 yil sonra camiye çevrilmesi, bunu gerçeklestirenlerin muhayyilesinde isgal ettigi dinî ve sembolik kiymetin yani sira, kendine ait hissetmedikçe, çevresinde gördüklerinden keyif alamayan, gönenç duyamayan, kendini insanlik ailesinin bir ferdi olarak göremeyen bu zihniyetin ürünüdür.
Tipki Anadolu’nun degisik yerlerinde camiye çevirdikleri diger küçük Ayasofya’lar gibi, büyügünü de âlây-i vâlâ ile camiye dönüstürdüler.
Milliyetçilere göre egemenlik, dincilere göre de ‘kiliç hakki,’ bunu gerektiriyordu.
Siyasi iktidarin Diyanet Isleri Baskani’nin eline verdigi kiliç, Ayasofya’nin neden ve niçin sadece Müslümanlara ait oldugunu anlatmak için oradaydi.
Taliban’in, Ayasofya’da bayrak açmasi bosuna degildi.
Bu dönüsümü kutlayanlarin basinda Iran’in gelmesi bir tesadüf degildi.
Samuel Huntington’un ‘medeniyetler çatismasi’ adini verdigi mücadelede, Ayasofya, kinindan çekilmis bir kiliç gibi, Türkiye’nin bu çatismanin en ön saflarinda yer alacaginin ugursuz bir isareti olarak insanligin gözüne sokuluyordu.
Yillar önce AK Parti’nin Istanbul il baskani Aziz Babusçu, önümüzdeki yillarin bir ‘insa süreci’ olacagini müjdeliyor ve bu insa sürecinde kendileriyle paydas olanlarin bir süre sonra ayrisacagini söylüyordu.
Liberalleri bu paydaslarin en basinda sayiyordu Babusçu.
Dedigi gibi onlarla yollari ayrildi.
Bu ‘insa sürecinde,’ Ayasofya dinciler ve milliyetçileri hâlâ bir arada tutan bir tutkal gibi görünüyor.
Cumhurbaskanligi sözcüsünün, süphesiz ki Ayasofya’nin camiye dönüstürülmesinin verdigi heyecan ve cesaretle söyledigi ‘Bize yüz elli yildir modernlesme adi altinda baskalarinin hikâyeleri anlatildi. Artik kendi hikâyemizi yazma zamanidir,’ sözleri, bu insa sürecinin ilerleyen asamalarinda dinciler ve milliyetçilerin de yollarinin ayrilabilecegini gösteriyor.
Nitekim Diyanet Isleri Baskani’nin Ayasofya’yi müze yaptigi için (isim vermeden) Atatürk’ün lanetlendigini söylemesi, MHP lideri tarafindan zar zor tevil edilebildi.
Insa devam ederken, tevili çok daha zor hamleler de gelebilecektir.
Ayasofya’nin ardindan baslayan ‘halifelik’ tartismalari bosuna degil.
Birilerinin büyük bir heyecanla bu insa sürecini hayal ettigine hiç süphe yok.
Ayasofya’yi camiye çevirirken de, ayni heyecan ve istahla hareket ettiler.
Ama, onlari derinden heyecanlandiran semboller, aç insanlarin karinlarini doyurmuyor, paranin pul olmasinin önüne geçemiyor; insanlarin marketlerde, pazarlarda ceplerindeki paranin her geçen gün daha az seyi satin aldigini aci aci fark etmelerini engelleyemiyor.
Ayasofya yenilip, içilemiyor. Bu insa sürecinde bina etmeyi düsündükleri diger seyler de öyle
Nitekim, Cumhurbaskanligi sözcüsünün yazacaklarini söyledikleri kendi hikâyelerinin çoktan yazildigini Cihangir Islam fevkalâde veciz bir sekilde ifade etti:
“Kendi hikâyenizi bizleri yolsuzluga, yoksulluga ve yasaklara mahkûm ederek zaten yazdiniz.’
Evet, Türkiye’nin yeni bir hikâyeye ihtiyaci var. Ama bu hikâye Pan-Islamist ham hayaller üzerine kurulmayacak. Dincilerin ve milliyetçilerin yazabilecekleri yeni bir hikâye yok.
Ayasofya, Islamcilarin çocukluk hayali, yeni bir hikâye degil.
—————————————————-
7 Agustos 2020
Orhan Kemal Cengiz