Makale

Bahar havasi, umut ve kaos

2011 yilinin baharinda seçimler öncesi ülkede iyimser bir ortam vardi. Silahlarin tümden susabilecegi, basta Kürt sorunu olmak üzere ülkenin yüz yüze oldugu sorunlarin baris ortaminda diyalog yoluyla çözüm bulabilecegi umudunu veren.

Ama her zaman oldugu gibi kaygili bir iyimserlik…

Çünkü bu ülkede baharin her an kisa dönebilecegini deneyimlerimizle biliyoruz. Öyle de oldu. Haziran seçimlerinin üzerinden çok geçmeden bir yerlerden dügmeye basildigi belli biçimde, Parlamento’yu boykot ve silahli eylemler birbirini izledi. Diyalog koptu, hizla kanli bir çatisma ortamina yöneldik.

Son günlerde ise ülkede yasananlar, biri bitmeden öteki baslayan korkulu, acili sahnelerin birbirini izledigi, iç içe geçtigi akil almaz bir aksiyon filmini andiriyor.

Sinir boylarinda PKK’nin saldirilarindan kaynaklanan giderek artan asker ve gerilla ölümleri…

Yol kesilip kaçirilan insanlar, yakilan is makinalari, tasitlar…

Foça’da, Antep’te patlayan, sivil masum insanlarin, çocuklarin ölümüne yola açan, kamuoyunu ayaga kaldiran bombalar…

Afyon’daki patlamanin bir anda yok ettigi 25 genç hayat…

Ege kiyilarinda kisa yoldan yüklerini tutmak isteyen vurguncularin küçük ve çürük bir teknede suya gömdügü 61 mülteci; 30’u çocuk, 19’u kadin…

Trafik kazalarinda, savas kayiplarini da asan toplu kiyimlar… Yanlis sollama, viraj alamama, asiri hiz vb…

Her gün irzina geçilen, öldürülen 3-5 kadin…

Her gün is kazalarinda yiten 3-5 can…

Yaz boyu süregelen orman yanginlari…

Üstüne bir de Suriye’deki iç savasin sinirin bu yanina yansiyan kivilcimlari ve büyük mülteci akini…

Özetle, geçen yilin baslarinda bir bahar havasi ve umut vardi. Ama kisa sürdü bu ve simdi, 1,5 yil sonra ülke tam bir kaosu yasiyor.

Elbet olup bitenlerin bir bölümü, trafik ve is kazalari, kadin cinayetleri, umuda yolculuk edenlerin trajedileri her zaman vardi. Ama yeniden isinan çatisma ortamiyla birlikte, sorunlar daha da agirlasmakta. Toplumun sinirleri bosalmis gibi.

Elbet kisisel hayat da toplumsal hayat da sorunsuz olmaz. Hayat, dogumdan ölüme, bir bakima uç veren, birbirini izleyen sorunlar ve onlara çözüm bulma zinciridir. Bunu yapabildigimiz oranda hayat çekilir ve yasanir olur.

Ama bunu ne kadar basariyoruz?

Sorun çözmek, her seyden önce bilgi ve beceriyle olur. Sorunlari dogru tanimlamak ve dogru tedavi…

Sorunlar karsisinda basini devekusu gibi kuma gömen, gerçegi görmek, bilmek istemeyen biri onu nasil çözebilir?

Örnegin Kürt sorunu… Rejim, basindan beri Kürtleri yok saydi ve haklarini tanimadi. Kürt gerçegi inkâr edilmese, Kürtlerin haklari taninsa böyle bir sorun, tüm bu kavga gürültü yasanir miydi?

Ya Alevi sorunu? Aleviler yok sayilmasa, inançlarina saygi gösterilse bu ülkede bir Alevi sorunu olur muydu?

Bugün bile çözüm aslinda zor degil, aksine oldukça basit. Yapilacak is esitlikçi bir tutumdur. Kürtlerin haklari taninmali, Alevilerin inancina saygi gösterilmeli.

Ama sistem, Kürtlerin kendi anadillerinde egitim hakkina bile hâlâ saygi göstermiyor. Bir Sünnilestirme uygulamasi olan zorunlu din dersini bile kaldirmaya yanasmiyor.

Ya Hiristiyan azinliklara yapilan baskilar? Devlet Hiristiyanlara baskiyi sonlandiramaz mi, onlara yönelik cinayetleri engelleyemez mi?

Besbelli bu ülkede bir ‘Türk-Islam sentezi’ ezberi var ve sistem insanlari tek kaliba dökmeye, tek biçimli, tek renkli bir toplum yaratmaya çalisiyor. Yillarca beyinler buna kosullanmis. ‘Vatanin ve milletin’ iyiligi için böylesi bir politika gerekli sayilmis. Bu kosullanma simdi sorunlarin çözümünün önünde bir ayak bagi, bir pranga.

Yasadigimiz sorunlarin önemli bir nedeni budur. Bu çagdisi, aptalca paradigmayi, resmi ideolojiyi bir kenara birakip ülkenin çok renkli yapisina uygun demokratik, adil bir uygulamaya geçelim, esitligi lafta degil gerçekte hayata geçirelim, ülke rahatlar. Kaosu asariz. Gerçek ve kalici bir bahara ulasiriz.

Böylesi bir baharda da elbet sorunlarimiz olacak; ama onlari çözmek daha kolay olacak. Enerjimizi artik birbirimizi bogazlamaya, yakip yikmaya degil, yapmaya yöneltecegiz. Ayagimizda prangalar olmadan yürüyecegiz.

16 Agustos 2012

Kemal Burkay

Back to top button