Barismanin zorluklari

MHP’nin HDP ve Kürt sorunu karsisinda tavri bir hayli akildisi ama Tayyip Erdogan da bu konuda MHP’den asagi kalmiyor. HDP hakkinda sergiledigi husumetin bir kismi kisisel nedenlere dayaniyor olabilir. Demirtas’in ‘seçtirmeyecegiz’ retorigi, Erdogan kisiliginin kolay kolay unutabilecegi bir sey degil. Üstelik o sözler söz olarak da kalmadi. Erdogan istedigi gibi baskan olamadi; olamamasinin bas nedeni de HDP.
Ama bu gibi kisisel nedenlerin yanisira MHP’nin tavri da Erdogan’i bu konuda böyle konusmaya zorluyor, saniyorum. ‘PKK’ya taviz veren adam’ olmak ya da bu sekilde suçlanmak onu ürkütüyor olmali. Bu da daha büyük, daha derin sorunlara bagli bir sey: toplumdaki milliyetçi geleneklere, aliskanliklara.
‘Barisçi çözüm’ ve buna benzer adlandirmalar bu aliskanliklara aykiri gelmeyebilir. Büyük çogunluk, ‘tabii, barisçi olmali. Bu isin sonu gelmeli’ diye fikir beyan edebilir. Ama isin ayrintilarini konustukça, ‘uzlasma kültürü’ sifir düzeyinde seyreden bu toplumda, bir tedirginlik baslayabilir. Basli basina ‘hak’ kavrami bile, genel ideolojiye aykiri. Bu genel ideoloji basindan sonuna ‘patriyarkal’dir ve patriyarkalizmde ‘hak’ yoktur, ‘lütuf’ vardir.
Oyunu bu toplumdan alacak olan Tayyip Erdogan aslinda kendisinin de paylastigi bu ideolojinin ona karsi kullanilmasi ihtimalinden tedirgin. Dolayisiyla, ‘Dolmabahçe de neymis?’ ‘Devlet onlarla pazarlik etmez!’ ve benzeri çikislarla ‘taviz verme’ imgesini korumaya çalisiyor. ‘Bizim baskan onlara yüz vermez.’
Sürecin baslarindaki ‘Âkil Adam’ girisimi de temelde bu tip kaygilara dayaniyordu. Türkiye atlasindaki yedi bölgeye göre ayrilan ekipler arasinda, Kürtler’in çogunlukta oldugu iki bölge, stratejik bakimdan en son sirada gelenlerdi. Çünkü Kürtler’le ‘barisçi çözüm’ün iyi bir sey oldugunu Kürtler’e anlatmanin zaten fazla bir anlami yoktu. Önemli olan bunu Türkler’e anlatmak ve onlari ikna etmekti.
Tayyip Erdogan’in zihninde de bunu asan tasarimlar oldugu kanisinda degilim. Yani, Kürtler’in bu toplumda mutluluk duyarak yasamalarini garanti altina alacak tedbirler almak baglaminda söylüyorum. Erdogan, anketlerle, örgütüyle, her türlü yöntemle toplumun egilimlerinden haberdar olmaya çalisan bir siyaset adami. Kürtler’in yillardan beri süren bu savas halinden fazlasiyla bizar oldugunu biliyordu. ‘Barisçi çözüm’ adi altinda birkaç önemsiz tavizle halkin büyük kisminin kazanilacagina inaniyordu. Bu durumda, örgüt de izole olurdu.
Onun için de ‘Hepiniz Müslüman’iz’dan pek de ileriye geçmeyen bir zihnî donanimla süreci baslatti.
Bu, tabii, çok iyi oldu. Çünkü barisçi çözümden söz etmeye baslamak, kendi özerkligi olan bir süreci baslatmak demektir. Bunu bir hükümetin yapmis olmasinin özel bir önemi, agirligi vardir. Ayni hükümet, olayin arkasini getirmek için gerekli adimlari atmasa da (nitekim atmiyor), bu koridorun bir kere açilmis olmasi anlamlidir. Dedigim gibi, sürecin kendi özerkligi isleyecektir, çünkü toplumda nesnel dayanagi, karsiligi vardir.
Ama ‘barismak’ kolay bir is degil. En azindan, ‘kavgaya baslamak’tan daha güç. Bir kere, ‘Ben yukaridayim, sana lütufta bulunuyorum’ diyen bir taraf, barisamaz. Dolayisiyla Tayyip Erdogan, kendi baslattigi ‘baris süreci’nin basarili bir sonuca ulasmasi önünde en önemli engeldir.
Nitekim o zamandan beri gelisen olaylar bunun böyle oldugunu kanitladi. Umdugu kolay sonuca ulasamayan Tayyip Erdogan gözünü yummus ve agzini açmis durumda.
Ama süreç baslamis oldu. Sürecin sonraki asamalari HDP’yi de baska bir yere tasidi. Bunun sonucu söyle ya da böyle olacaktir diye gelecegi okuyacak durumda degiliz ama bu süreç baslamadan önce durdugumuz noktadan çok daha olumlu bir yerdeyiz
———————————————–
Taraf-21 Temmuz
Murat Belge