Makale

Basbakan Erdogan’nin sinirlari ve ‘sinirleri’

Son yillarda Türkiyede Kürtlere iliskin ret, inkar ve asimilasyon politikalari geçmise oranla önemli oranda gerilemis bulunuyor. Keza Kürt dili, kültürü ve edebiyati , Kürtçe konusma ve basin- yayin alanlarina önemli sayilabilecek serbestlikler gelmistir. TRT 6 kanalinda Kurmanci, Zazaki ve Sorani olarak Kürt dili ile programlar yapilmasi bunun örnegidir.

Kuskusuz bu degisim ve dönüsümler henüz anayasal güvence altinda degildir Eger ‘iyilestirme’ süreci kesintiye ugramazsa yeni anayasada bu konularin anayasal güvenceye kavusturulacagi izlenimi var.

Diger yandan Kürt sorunun tartisma düzlemine girdigi, medyada, üniverisite çevrelerinde ve aydinlar arasinda gündeme geldigi, bu anlamda demokratik bir hosgörü havasinin estigi de bir gerçek.

Kuskusuz bu tablo Kürtlerin lehinedir. Kürtler bu süreci dogru okuyabilmeli ve lehlerine çevirmelidirler. Bu dönemde beliren firsat ve olanaklari kaçiracak her türden politikaya karsi gelmelidirler.

Bu degisimler ciddi , cesur ve alkislanacak degisimlerdir.. Ne var ki Kürt sorunu bu degisimlerle sona erecek türden bir sorun degildir. Kürt sorunu bir ‘ulusal’ sorundur ve devletin yapisi ile ilgilidir. Bu nedenle devletin yapisi degismeden bu sorunun çözümünü beklemek hayal olur. Kürt sorununu ‘kültürel özerklikle’ sinirli gören iktidarin yanlisi iste buradadir.

Kendisi bakimindan olaganüstü önemli adimlar olarak kabul edilen bu degisimlerden sonra bile hala Kürt sorununun var oldugu gerçegi tartisildigindan Sayin Basbakan sinirlenmektedir. Bu nedenle o ‘Kürt sorunu kalmamistir, terör sorunu vardir’ türünden TC nin eski ‘resmi’ anlayisina rücu etmeyi yeglemektedir.

Çünkü, sayin Basbakanin Kürt sorununda ‘sinirlari’ vardir. Bu sinirlari asan her söylem aninda onun’ sinirlerini’ germektedir. O ‘benden bu kadar’ deyip kendince bu defteri kapatmistir. Ama ortada hala Kürt sorunu hala varligini sürdürünce de, eskiden oldugu gibi o da sorunu güvenlikçi uygulamalara havale ederek poligonlarin içinde sinirlamayi düsünmektedir.

Bu gün artik Türkiye’de, Kürt sorunun çözümü konusunda dünyadaki örneklerden ve deyimlerden yararlanmak gerektigi de tartisilmaktadir. IRA, ETA ve TAMIL çözümleri konusulmaktadir.

Bilindigi gibi IRA ve ETA siddetinin devam ettigi ülkeler birer AB ülkeleridir (Ingiltere ve Ispanya). Irlanda ve Bask modellerinde öne çikan çözüm diyalog ve müzakereydi. Bu müzakereler konusunda bir mutabakat saglandi ve kalici barisa imza atilarak ilgili ülkeler bu sorunlarini bertaraf ettiler. Dogru olani seçtiler. Çünkü, arzu edilen de kuskusuz bu yöntemdi.

Öte yandan TAMIL usulü çözüm de bir örnek olarak ortada bulunuyor. Bu örnek hiç bir diyalog ve müzakereyi kabul etmeyen sadece ‘askeri’ çözümü geçerli gören ve top yekun ‘imhayi’ öngören bir ‘çözüm’dür. Nitekim TAMIL gerillalari bu sekilde imha edilmistir.

Türkiyede bu acimasiz ve insanlik disi vahseti çözüm gibi görenler de var. Bu irkçi ve fanatik çevreler, Kandile ‘Türk bayragi’ dikelim diyerek TC sinirlarinin disinda kalan Kürt cografyasinin da isgal edilmesi gerektigini israrla savunmaktadirlar.

Bu Türk etnik kinini besleyen ve Türk egosunu oksayan bir tutumdur ve tehlikelidir. Bu irkçi çevreler ancak bu meyanda hükümete destek vereceklerini her firsatta dile getirmektedirler.

Bu yaklasim da sayin Tayib Erdogana uygun gelmemektedir. Diger yandan Hükümet çözüm konusunda net bir tavra da sahip degil. Henüz TBMM’de bir ortak mutabakat da mevcut degil. Meclis baskanin önerileri de hükümet içinde ve disinda görüs ayriliklari yaratti.

Bu hükümet Kürtler bakimindan önemli degisimler gerçeklestirdigi halde hala bir ‘Kürt Politikasi’ olusturamadi. Kürt sorununu teshis etti ama gerçek tedavileri uygulama cesareti gösteremedi. Çünkü sayin Erdogan’in sinirlari ve sinirleri bu duruma geçit vermemektedir. Çünkü bu hükümetin dis politikada oldugu gibi Kürt Politikasindaki belirsizlik de hala devam etmektedir.

Bu konuda saglam, gerçekçi, net ve anlasilir bir program ve siyasetten yoksun olan hükümet , yol ayirimina gelmis görünüyor. Bu durum sayin Tayib Erdogani daha hirçin ve daha sinirli kilmaktadir. Sinirleri gerilen Sayin Erdogan bu nedenle ‘tetige’ bas emri vermek sureti ile rahatlamaktadir. Bu kisisel kizginligin disa vurumudur. Bu ‘öc alma’ ve öfke halinin belirginlesmesidir ve beliren tehlikenin de isaretidir.

Basbakan Erdogan Kürtlere ‘Kürt vatandaslarim’ diyerek sefkatli görünmeye çalismaktadir. Aslinda Türkiye’de Kürt sorunu bir bakima bir ‘vatandaslik’ sorunudur. Evet Türkiye’de Kürtler kayit altindadir, vergi verir askere gider, seçer ve seçilirler. Adam öldüren Kürt ve Türk’e mevcut yasa ayni cezayi verir. Bu dogrudur. Kimilerine göre vatandas olmanin ölçütleri de bunlarladir.

Oysa ki TC’de Türkler vatandas ama Kürtler ‘Teba’ dirlar. Mevcut bu ikili sistemde, Türklere haklarini tanirken ‘lütuf’ gibi sunmazsiniz. Ama Kürtlere haklarini ‘lütuf ederek’ yani ‘lütfen’ verirsiniz. Aslinda bu ikili sistemi tartisip yerlesik algilari yikmak ve Kürtleri gerçek ve esit vatandaslik statüsüne kavusturmak daha yararli olacaktir.

Kürtler ‘teba’dir lakin vatandaslik statüsüne rizalari disinda ‘ tabi’ olmus, deyim yerinde ise kabullenmek zorunda kalmislardir. Söyle ki, vatandaslarin esit haklara sahip olmasi sadece sekilsel bazda hayat bulmaz. Vatandaslik esit, adil ve özgür kosullarda ancak anlam bulabilir.

Bu nedenle Türkiye’de, Türkün neyi varsa Kürt de aynisina sahipse, yani Türk’e reva görülen hak ve ayricaliklarin tümü Kürtlere de taninirsa ancak gerçek esitlik saglanir ve vatandaslar arasinda fark kalmaz. Örnegin, Türk ana dili ile egitim yapiyor ama Kürt yapamiyorsa, Türk kendi ulusal degerlerine göre parti ve örgüt kurabiliyor ama Kürt kuramiyorsa, Türkün bayragi, sancagi, armasi, amblemi varsa ve Kürdün yoksa vs. bu halklar arasinda esit ‘vatandaslik’yoktur anlamina gelir.

Burada basit bir örnek verelim. Örnegin anadil yasagi. Elli yili askin bir süre Kürtlerin ana dili yasaklandi, sarki söylemeleri, konusmalari yasaklandi. ‘Türkçe konus’ kampanyalari ile koyu bir asimilasyon uygulandi. Kürtçe konusana, okuyup yazana para ve hapis cezalari verildi. Türkiye, dil yasaklayan dünyadaki ender ülkelerden biri olarak sayildi. Kürtlerin dili adeta daglandi. Bu kez dilin özgürlesmesi için siyasal mücadele vermek zorunda kalindi. Oysa ki anadil sorunu normal kosullarda siyasal mücadele gerektiren bir sorun degildir. Ama Türkiye’de bu yüzlerce insan kendi anadilindi konustu, okudu ya da yazdi diye ceza gördü, iskence çekti agir bedeller ödemek zorunda kaldi..

Simdi kalkip ‘TRT 6′ i bir lütufmus gibi sunmak, Kürtçeyi’ seçmeli ders’ olarak lütfetmek ve diger ‘lütfen’ sunulan hizmetlerin temelinde Kürtlerin ‘Teba’ olarak görülmesi zihniyeti yatmaktadir. Lakin Kürtlerin haklari ‘gasp’ edilmistir ve siz bunlari geri verirken’ lütfen’ degil ama ‘özür diliyerek’ ve de ‘iadeyi itibar’ ederek geri vermelisiniz.

Kürt sorununu tartisan bir çok siyasetçi ya da ‘aydin’ sorunu dillendirmekte ancak ‘çözüm’ önerisinde bulunurken ‘sorunun’ etrafinda dolasmaktadir. Sikça su konular konusulmaktadir: ‘Karakollari güçlendirelim, daha modern ve teknolojik koruma ve savunma yöntemleri uygulayalim, Özel polisle mi yoksa düzenli orduyla mi, yerel yönetimleri güçlendirelim, bölgeye yatirim yapalim’ önermeler tartisilmaktadir. Her seferinde ‘terör uzmani’ diye ekranlarda boy veren kimi köhne generaller ya da ‘kendileri sivil, kafalari asker’ kimi kisiler atip tutarken hep ‘güvenlikçi’ önlemlerde bulunurlar. Kürtlerin yeniden Tenkilinin gerekliligine isaret ederler.

Bu nedenle bu çorak tartismalardan çözüm çikmaz. Çiksa çiksa’ çözümsüzlük’ ve daha çok baski çikar.

Çünkü Kürt sorunu Türkiye’nin üniter yapisi ile ilgilidir. Türkiye’nin ‘Üniter’ yapisinin degismesini gerekli kilmaktadir. Bu da su anda pek mümkün görünmemektedir. Kanama bundandir.

Latif Epözdemir

Back to top button