Beka sorunu: Erdogan’in mi Türkiye’nin mi?
Iktidar varligini sürdürmek hatta kendini vazgeçilmez kilmak için toplumda yaymaya çalistigi bir korku var: Beka sorunu.
Erdogan ve taraftarlari her firsatta ‘Yedi düvele karsi mücadele halindeyiz’ diyerek bu korkunun toplumda yer etmesi için ellerinden geleni yapiyorlar.
Bir taraftan bu korkuyu yayarken diger taraftan da korkulan seyin gerçeklesmemesi için Erdogan’in liderliginin ne kadar önemli oldugu vurgusunu yapiyorlar.
Erdogan, geçtigimiz yil yaptigi bir konusmada ‘Ben gidersem devlet yikilir’ bile demisti.
Bir taraftan ‘Beka sorunu var’ deyip diger taraftan ‘Cumhuriyet tarihinin en güçlü dönemini yasiyoruz’ diyorlar.
Bir taraftan ‘Bütün dünya bir olmus ülkemizi yok etmeye çalisiyor’ deyip diger taraftan Kerkük, Musul gibi baska bir ülkenin sehirlerine plaka numarasi veriyorlar.
Bir taraftan Irak’in, Suriye’nin bölünme süreçlerinde aktif rol aldilar diger taraftan ‘Irak’i, Suriye’yi dis güçler böldü sira Türkiye’de aman firsat vermeyelim’ diyerek toplumu korkutmaya çalisiyorlar.
Belli ki bu, korkuyla toplumu teslim almak ve kendisini de vazgeçilmez kilmak için uygulanan bir strateji.
Fakat toplumu, ülkeyi çürüten bir strateji.
Çünkü korkuya teslim olan toplumlar akli, sagduyuyu kaybederler.
Neyin dogru, neyin yanlis oldugunu fark edemez hale gelirler ve neticesinde de çürürler.
Bu, iktidarda kalmak isteyen birçok ülke siyasetçisi tarafindan uygulanan bir strateji.
Hatta bu stratejiyi anlatan, ABD’de yayinlanan çok ilginç bir dizi var: ‘House Of Cards’
Dizi bir ABD baskaninin korkuyla seçmeni nasil teslim aldigini, kendini nasil vazgeçilmez kildigini anlatiyor.
Meselenin en tuhaf tarafi ise Erdogan’in içerideki politikalarina karsi olan kimi ulusalcilarin, milliyetçilerin bu korkuyu toplumda pekistirici misyon üstlenmeleri.
Erdogan’in kendini vazgeçilmez kilmak için yarattigi bölünme korkusunu topluma yayan, bunun sahici bir korkuymus gibi görülmesini saglayan ulusalci kesim, ne yazik ki Erdogan’in degirmenine su tasidiginin farkinda degil.
Sadece ulusalcilar, milliyetçiler degil neredeyse bütün siyasi aktörler benzer yaklasim içindeler.
Tuhaflik bu dar görüslülükte birlesmelerinde degil. Hem Erdogan’in politikalarina karsilar, onu istemiyorlar hem de onu iktidarda tutacak en önemli argümana destek oluyorlar.
Sonra da biz siyasette niçin varlik gösteremiyoruz diye yakiniyorlar.
Gösteremezsiniz çünkü korkan bir toplum hem milli duygularla hem de o korkuyla her zaman en güçlü gördügü liderin etrafinda kümelenir.
‘Dis güçler, bölünmeye direnen Erdogan’i yemeye çalisiyor’ anlayisina teslim olan bir toplum Erdogan’i terk eder mi?
Yani ‘Bati Türkiye’yi bölmek istiyor bu nedenle buna direnen Erdogan’i yok etmek istiyorlar’ görüsü dogruysa böyle bir durumda kim Erdogan’i terk edebilir ki?
Hangimiz edebiliriz?
Batililar Türkiye’yi bölmeye çalisiyor korkusunun temeli Sevr Anlasmasi’na dayaniyor.
Birinci Dünya Savasi sonrasi kazanan devletler, Osmanli’yi paylasmak için Sevr Anlasmasi’ni dayattilar.
Birçok sehri isgal edilmis, ekonomisi batmis, yetismis bütün insanlarini savasta kaybetmis, adete paramparça olmus bir ülke iken bile Birinci Dünya Savasi’ni kazanan devletlerin taleplerine, ayak oyunlarina boyun egmemis, direnmis, kurtulus savasi vermis bir toplumun bugün hala o korkuyu yasiyor olmasi çok dramatik.
Bir ülkenin, Sevr’i çöpe atan Lozan Anlasmasi’nin basarisini, oradaki cesareti, kararliligi degil de çöpe atilmis Sevr Anlasmasi’ni hatirlamasi o korkuyla yasamasi hakikaten çok acayip.
En aci olan ise o yokluktan, isgallerden bir ülke çikaracak cesareti, akli, dirayeti ortaya çikaran bir liderin yani Atatürk’ün takipçisi oldugunu söyleyen kimi ulusalcilarin bu korkuya yenilmis olmalari.
Atatürk yasamis olsaydi sanirim en agir laflari bugün ‘Aman ülkemizi bölmek istiyorlar’ dar görüslülügünü benimseyen ulusalcilara söylerdi
Peki Türkiye’nin bir Beka sorunu yok mu?
Elbette var.
Ama kaynagi dis güçler degil Erdogan’in politikalari.
Aynen Irak’ta, Suriye’de, Libya’da olana benzer bir sorunla karsi karsiyayiz.
Daha önce defalarca söylemistim. Tekrar edeyim: Irak’i dis güçler degil Saddam böldü.
Suriye’yi beka sorunu yasayacak duruma dis güçler degil, 40 yillik Esad diktatörlügü getirdi.
Libya’yi yok eden dis güçler degil, bütün kurumlarini, degerlerini yok ederek o ülkeyi kabile devletine çeviren tek adam anlayisiydi.
Özgürlükleri kisitlayan, toplumsal barisi tesis edemeyen, hata iktidarda kalmak için toplumu bölen, ayristiran, halk yoksullukla bogusurken saraylarda lüks, satafat içinde yasayan liderlerdi.
Ülkelerini kendi babalarinin mali gibi gören tek adam rejimleriydi.
Egitimi, ekonomiyi, toplumsal bütünlügü, ülkenin degerlerini korumayi dert etmeyip kendilerinden baska kimsenin aklina, yaklasimina itibar etmeyen o liderlerdi.
Türkiye’nin en büyük sorunu, varsa bile kimi odaklarin Türkiye’yi bölme çabasi degil.
Tüm bunlara zemin hazirlayan iktidarin yanlis politikalaridir.
Erdogan’in bitmek, tükenmek bilmeyen kavgaci siyaset anlayisidir.
Içeride toplumu kendi etrafinda kenetlemek için yaptigi hamasettir.
O hamasetle sürekli düsman üretmeye dayali dis politika anlayisidir.
Iktidarda yaptigi yanlislar neticesinde dünya nezdinde kaybettigi itibarinin, oradan gelecek bir cezanin faturasini ülkeye ödetmeye çalisan yaklasimidir.
Toplumsal barisini saglamis, adaleti tesis etmis, degerlerini korumus, refah düzeyini artirmis yani yasanabilir ülke olmus toplumlari, devletleri disaridan kimsenin bölmeye gücü yetmez.
Türkiye’yi beka sorunu yasayan bir devlet haline getiren sey egitimin bütünüyle çökmüs olmasidir.
Hukukun devre disi birakilmasidir. Pespaye bir din anlayisini ülkeye yönetim felsefesi olarak dayatilmasidir.
40 milyon insan açlik sinirinda yasarken ‘Itibardan tasarruf olmaz’ diyerek saraylarda lüks satafat içinde yasayan iktidar anlayisidir.
Tüm bunlari topluma anlatamadigi gibi iktidarin ürettigi korkuya teslim olmus muhalefet anlayisidir.
Ne yazik ki Erdogan kendi kisisel beka sorununu bütün Türkiye’nin beka sorunu olarak yansitmaya çalisiyor.
Neticesinde de Erdogan’in beka sorunu Türkiye’nin beka sorununa dönüsüyor.
Türkiye’yi bölmeye çalisan odaklar yok mu?
Elbette olabilir.
Fakat esas mesele onlarin ne yaptigi degil, ülke olarak bizim ne yapip yapmadigimizdir.
———————————————–
15. 10. 2015
Levent Gültekin