Makale

Bingöl: Yirmi yil önce yirmi yol sonra

Yirmi yil önce Bingöl’de terhis olmus askerlere Bingöl-Elazig yolu üzerinde bir pusu kuruldu.

Minibüslere sivil kiyafetlerle yola çikarilan askerlerin içinde oldugu araçlar yolda durduruldu ve kirka yakini kaçirildi.

Kaçirilanlar olay yerinden uzak bir bölgede kursuna dizildi, ölü taklidi yapanlar ve kaçabilenler kurtuldu, ama 33 asker maalesef kurtulamadi ve hayatini kaybetti.

Oysa hükümet bir gün sonra toplanacak ve affi konusacakti.

Özal, bugün Irak Devlet Baskani olan Celal Talabani araciligiyla Öcalan’i ateskes yapmaya ikna etmis ve baris umutlari artmisti.

15 Nisan’da PKK ateskes ilan etti. Ama iki, gün sonra, 17 Nisan’da, Özal süpheli bir biçimde ( nitekim yirmi yil sonra anit mezarinin açilmasina karar verildi) hayatini kaybetti.

Ve muhtemelen, baris umutlarinin ebediyen sönmesi için Özal’in ölümünden 35 gün sonra Bingöl katliami yasandi.

Türkiye Kürt sorununda bu katliamdan sonra hizli bir sekilde terör ve siddet günlerine geri döndü. Bu sorunun tarihindeki en önemli baris girisimi de böylece sona erdi.

Olayin aydinlanmasi için ciddi bir sorusturma yürütülemedi.

Askeri yetkililer her seyin normal oldugunu iddia ettiler ve hiçbirinin hakkinda dava açilmadi.

Son bir-iki yildir merhum Özal’in süpheli ölümü üstündeki sir perdesinin aydinlanmasi için, Cumhurbaskani Devlet Denetleme Kuruluna emir verdi. Hukuki süreç, Özal’in anit mezarinin açilmasina kadar varmis durumda. Kuskusuz bu son derece önemli bir gelisme. Ama keske ayni tarihsel dönemde meydana gelen ve Özal’in süpheli ölümünden bagimsiz olmayan 33 askerin öldürülmesi de, bu hassasiyetle sorusturabilse ve sorumlulari hakkinda dava açilabilseydi.

Simdi yirmi yil sonra ve bu sefer de Mus-Bingöl karayolunda benzer bir katliama sahit oluyoruz. Bu sefer yeterli önlemler alinmadan, yola çikarilanlarin sayisi daha fazla, tam 200 asker. On kisi hayatini kaybetti, dördü agir, yetmis yarali var.

Saldiriyi gerçeklestirenler eger olay yerine birkaç roket daha tasiyabilselerdi, 200 kisiden hiç kimsenin kurtulma sansi olmayacakti.

Dümdüz bir arazide bir askeri konvoya saldiriyi mümkün kilacak roketatarlar güpegündüz nasil tasinabildi gibi sorulardan baslayarak yüzlerce soru sormak mümkündür.

Ama korkarim bu sorularin hiç birinin cevabi, her zamanki gibi verilemeyecek ve olayin üstü örtülecek.

Bazi yorumcular PKK’nin halktan destek gördügü için mobilizasyon kabiliyetinin kusursuz bir sekilde isledigini düsünüyorlar. PKK yeni degil, elbette yillardir halktan belli bir destek görüyor, yoksa bu savas nasil sürdürülebilirdi ki?

Birileri PKK’ye araç tahsis eder, roketatarlarin tasinmasina yardim eder filan.

Peki, PKK o gün 200 askerin tasinacagini nasil bilebilir?

Bu bilgiyi ona kim verdi?

Orada yasayan halktan birileri mi?

Eger durum böyleyse, bu daha da vahim demektir.

Daha bir-iki gün önce 8 polisin öldürüldügü bir ilde, 200 askerin kitalarina sevk edilecegini orada yasayan insanlar biliyorsa, bu, ortada ciddi bir hatanin ve sorumsuzlugun oldugunu gösteriyor.

Dogrusunu isterseniz ben bu ihtimallere pek inanmiyorum.

Ergenekon yapilanmasinin en azindan o cografyada hala varligini korudugunu düsünüyorum.

Çünkü ta 90’li yillarda temeli atilan bu örgütlenmenin hala ve önemli oranda kendini korudugunu, hatta Ergenekon süreci ve tutuklamalar basladiginda bu çevreler için PKK’nin yeniden umut haline geldigini düsünüyorum.

PKK, benimsedigi ve Silvan’dan sonra hayata geçirdigi ‘devrimci halk savasi’ stratejisiyle bu umudun karsiligini fazlasiyla verdi. Bu umuda bel baglayanlarin beklentilerini bosa çikrmadi dogrusu. Türkiye her sabah ölümlere uyanan bir ülke haline geldi.

Bu yüzden bu olayda olsun baska olaylarda olsun, ihanet eden birilerini degil, ihanet eden bir örgütlenmeyi aramak ve arastirmak kanaatimce daha akillica olacaktir.

Çünkü hiçbir ‘hain’ 200 askerin hayatini kaybedebilecegi bir saldiriya ortak olmayi tek basina göze alamaz.

Uludere-Roboski-katliami meydana geldiginde aklima Ergenekon’dan baska bir sey gelmedi.

Ikinci Bingöl katliami için de ayni seyi düsünüyorum.

Hükümet askeri vesayeti sona erdirmek için önemli adimlar atti, toplum içinde büyük bir rahatlama sagladi.

Henüz yapilacak epey is var, ama bir genelkurmay baskaninin bugün Ergenekon’dan yargilanmasi, bir baska genelkurmay baskaninin bu yargiya taniklik etmesi, elbette tarihi önemde bir olaydir.

Askeri vesayet, Kürt cografyasindaki varligini da önemli oranda kaybetti.

Türkiye, PKK’ye karsi mücadeleyi bugün az çok normallesen bir orduyla sürdürüyor.

Birkaç taburla gerçeklesen operasyonlarda, bazen operasyon bölgesinde yer alan köyler dahi geçici olarak bosaltiliyor, ama hiçbir sivilin burnu dahi kanamiyor. Jandarma Genel Komutanligi bünyesinde kurulan ve binlerce faili meçhul cinayete imza atan JITEM’in egemenligi ve faaliyetleri sona erdi, 90’li yillarda criminal suçlarin merkezi haline gelen koruculuk sistemi önemli oranda kontrol altina alindi.

Ama bütün bunlara ragmen, Ergenekon’un Firat’in ötesindeki yapilanmasini hiç bilmiyoruz, o sayfa karanliklarda kalmaya devam diyor.

Eger ikinci Bingöl’ün ‘içerideki’ hesabini, bu defa da soramazsak, üçüncü ve hatta dördüncü Bingölleri yasamamiz korkarim kaçinilmaz hale gelecek.

Todays Zaman-24 Eylül

Orhan Miroglu

Back to top button