Bir Gezinin Notlari
Uzun bir ayriliktan sonra, yeniden Dengê Kurdistan, Dengê Azad, Dengê Agirî’de, yazi yazan, emegi geçen ve bu üç siteyi okuyan tüm okuyuculara ‘Merhaba’ diyor, geziyle ilgili düsüncelerimi, nerelere gittigimi, kimleri gördügümü anlatmaya çalisacagim.
Sevgili dostlar, sevgili Kürd kardeslerim, 43 yildan beri üstünde yasadigim, dünyamizin hem en büyük adasi hem de bir kitasi olan Avustralya, bana 17 sefer Avrupa ve diger dünyanin iki kitasina -Asya ve Amerika’ya- gitme, gezme firsati verdi ve bu olanagi sagladi. Avrupa ve Asya kitasinda sayilan ülkem Kürdistan’a gitmek için 22 Mayis, 2012 günü saat 1-30 da esim Refa ile birlikte Sydney Hava-alanindan uçaga bindik, yönümüzü verdik Singapor ve Frankfurt’a. Evden çikmadan önce evime yakin olan klinige giderek, doktordan beni dertten, kederden uzaklastiracak, rahatlatici bir ilaç rica ettim. Aslen Sirilankali olan hanim doktor bana bir tablet yazdi ve ‘Bu tabletin yarsini al, bir hafta ara ver, bir hafta sonra da hergün bir tablet al’ dedi ve ben de hareket etmeden önce tabletin yarisini aldim. Uçustan bir saat sonra gögsüm ve yüregime bir ates girmeye, gözlerim herseyi pus görmeye basladi; bunun üzerine ben kalp için bir tableti dilimin altina koydum ve tuvelete giderek elimi, yüzümü yikarken gözlerim daha da kararmaya basladi ve esimin yanina dönerek, kendisine: ‘Bana birseyler oluyor, bir tablet daha dilimin altina koyayim’ dedim ve koydum, bir-iki dakika sonra gitmisim. O halimi gören esim, bagirarak ‘Esime bir seyler oluyor’ diye bagirinca hemen hostes geliyor, ama ben ölüyüm. Bereket arka sirada yolcu bir tip doktoru varmis o geliyor ‘Çabuk oksijen getirin’ diyor, hostes oksijen getiriyor ve 20 dakika sonra ben uyaniyorum. Uyandigimda esime ‘Kiz bana ne oldu, niçin uyandirdiniz, agrisiz, sizisiz bir ölüm’ dedim, hanim hem kizdi, hem de agladi. Gerçektende hos bir ölümdü, fakat hiç bir huri melek görmedim, ona da üzüldüm. Sahiden yer altinda huri melekler var mii?. Inananlara sormak lazim.
Evet aynen böyle. Singapor’a vardigimizda, hanim ‘Istersen dönelim’ dedi, ben ise ‘Hayir Almanya’ya gidelim, orada ölürsem cenazemi ülkeme götürecek arkadas ve yoldaslarim var’ dedim, kabul etmedim ve o halimle Frankfurt’a vardik ve sag olsun bizi Karakoçanli hemserim Abdullah Demirel karsiladi. Kendisine tesekkür ediyor, sag olsun, var olsun diyorum. Orada kisa bir tanismadan sonra trene binerek Wuppertal’a hem arkadasim, hem yoldasim ve hem de kirvesi oldugum küçük Aryan’in babasi, Sayin Yilmaz Çamlibel ve sevgili esi Necla kirvemize misafir olduk, iki gün sonra da Komkar’in 21’inci Genel Kurulu’na katildik. Çünkü o Genel Kurul’a davetliydim, orada bir çok yeni genç arkadasla tanisma olanagim oldu. O Genel Kurul da PSK Genel Sekreteri Sayin Mesud Tek, Avrupa Komkar Konfederasyon Baskani sayin Kovan Ahmedi, arastirmaci yazar sevgili Mehmet Bayrak, esi Gülay baci, yine ünlü sair ve yazar Eskerê Boyik, yillarin yilmaz emektari sevgili yoldasim Mehmet Elbistanli gibi degerli insanlari gördüm. Daha sonra sira ile sayin Mesud Tek, Riza kardesim -Mehmet Elbistanlinin yegeni- bizim Dersimli Necmi kardeslerim bizi evlerine davet ettiler, birlikte oturup, yedik-içtik uzun-uzun sohbet ettik. Burada Wuppertal’da basta Aryan kirvemin babasi Sayin Yilmaz Çamlibel ve esi Necla kirveme, bizi evlerine davet eden, gelip bizi gören, saygi ve sevgilerini esirgemeyen tüm Wuppertal’daki Kürd kardeslerime, Köln’de bizi misafir eden, sevgi-saygi gösteren, iki hemserim Silkli Haydar Zaim, esi Emine, Hidir Mak ve esi sevgili Mine kizima tesekkür eder, bu sitelerin vasitalariyla kendilerine selam ve saygilarimi iletmek istiyorum.
Evet, Wuppertal sonrasi, kendisine ünlü sair, unutulmayan yigit, büyük Kürd yurtseveri, sehit ‘Alisêr ve Karanligi Aydinlatan Kalem sahibi’ Sayin Mehmet Bayrak. Esi Gülay baci için de, ‘Zarife Hanim’ dedigim bu iki insan bizi Bonn’daki evlerine davet ettiler. Bu iki degerli insan bizi dört gün misafir edip, hizmet ettiler, gezdirdiler, bir çok insanlarla tanistirdilar. Özellikle de 30 Mayis günü Sevgili Mehmet ve Gülay baci bizi Bonn yakininda cennet gibi bir mekân ve koca bir çiftlik arazisinin sahibi olan, Suriye Êzidi Kürdlerinden, Yusuf adli mühendis olan bir kisiye misafir götürdü. Orada bir çok degerli Kürd kardeslerimle tanistim. Özellikle o kisiler arasinda Mehmet Gültekin, bizim Dersimli bir baciyla evli olan Wanli Faruk, Amedli çok-çok sevdigim Akademisyen, aslan gibi delikanli Sayin Naif kardesimi ve Sivas Kürd Alevilerinden nisanlisini son derece sevdim ve o gençler bana degisik bir umut verdiler. Yine o günün gecesinde, sesini çok sevdigim, fakat kendisini hiç görmedigim, sevgili Sêxo kardesimi görme ve tanima firsatim oldu. Sêxo gerçekten de yurtsever, alçak gönüllü, mütevazi, kendisini dev aynasinda görmeyen bir kisilik ve bir Kürd yurtseveri. Buradan ona ve o gece tanidigim tüm insanlara, bize hizmet eden Yusuf kardesime, sarki, türkü söyleyen Nizamettin Ariç, bülbül sesli sevgili bacim Besê ye, ismini hatirlayamadigim bir diger ses sanatkârina selâmlar, sevgiler ve hepsine basarilar diliyor, özelliklede, evinde bize son derece hizmet eden, gezdiren, birçok degerli insanla tanistiran, ‘Karanligi Aydinlatan Kalem Sahibi’ dedigim sevgili Mehmet Bayrak kardesime, esi Gulê baciya, esimle birlikte yürekten tesekkür etmeyi bir borç biliyoruz.
Evet sevgili okuyucu kardeslerim, Almanya’daki gezimiz 9 Haziran da sona erdi, ayni günde sevgili kirvem Yilmaz, Necla ve kirvesi oldugum küçük Aryan’la birlikte trenle Isviçre’nin Basel kentine gittik, orada bir toplantiya katildik; ben orada yeni bir çok Kürdyurtsever ile tanistim, o toplantida konustum, siir okudum, yazar kardesim Dogan Ceren, Feyziye Perisan ve Kebser adli iki Kürd yurtsever bacilarla tanistim. Toplanti sonrasi daha önce Istanbul’da tanidigim, Dogan Ceren’in kiz kardesi sevgili Ayse ile evli, oglum gibi sevdigim degerli Aydogan Inal’a misafir olduk. Daha sonra o esi, kayinbiraderi Dogan, Dogan’in esi Emine baci, Yilmaz, esi Necla, Küçük Aryan ile birlikte bizi Alp daglarina götürüp o muhtesem ve son derece güzel dogayi görme olanagini sagladilar, Bern’i gezdirdiler, son derece hizmet edip bizi mutlu ettiler. Burada esimle birlikte, bize o candan yakinligi gösteren, hizmette kusur birakmayan, evinde misafir eden, iki dogan kardesime, Ayse, Emine ve Feyziye bacilara yürekten tesekkür ediyoruz, sag olsun, var olsunlar diyoruz. Burada bir hatirlatma yapayim. Dogan ve esi Emine baci yilbasinda bize misafir geleceklerini söylemislerdi, dilerim sözlerinde dururlar. Emine baci ölüyü güldüren, alabildigine samimi, sakaci bir kisilik, onu, Feyziye’yi, Kebser’i, Nurten’i birer kiz kardesim gibi sevdim; tabi küçük Ayse’yi de kizim gibi.
Evet, sevgili okuyucu kardeslerim, Avrupa gezimiz 14 Haziran günü son buldu, o gün Istanbul, Atasehir’de oturan yegenlerim Düzgün ve Mahmut’a misafir olduk, orada bir hafta kaldiktan sonra da esimin memleketi olan Kibris’a gittik. Kibris’a gittik ama Kibris eski Kibris degil. Kibris kumarhane ve -af buyurun- kerhane ve randevuevleriyle dolmus. Su bulunmaz. Haftada iki sefer evlere su verilir. Barbarlik 1974’te orada suyu kurutmus. Her taraf toz, toprak, sinekler insana rahat vermez. Tabi ben bunu Türk tarafi için söylüyorum, Rum tarafi için degil.
Kibris’ta dokuz gün kaldiktan sonra yine Istanbul’a döndük, bir hafta sonra otobüse binip Elâzig’a, -uçak bulamadik- oradan sira ile Dep, yani bugünkü ismi Karakoçan olan yere. Oradan büyük dedemizin köyü olan Xelan’a, oradan dogdugum köy Kûpik’a gidip ana, baba ve agabeyimin mezarlarini ziyaret ettikten sonra Mameki, yani Dersim’e gidip sevgili yoldasim, adasim Piro, Riza Katurman’a misafir olduk. Orada Riza ve yine Almanya’da çalisan ve o günlerde küçük kardesinin dügününe gelen, fedakâr mi fedakâr, çaliskan mi çaliskan, son derece dürüst, yürekli bir yurtsever olan Ibrahim Tarhan adli kardesimiz bizi hep gezdirdiler, o cennet misali mekâni görme olanagimizi sagladilar. Burada bu degerli iki insana, Riza’nin sevgili esine, Ibrahim’in kardesleri Erdal, Gökhan, Cemil, Serdar, kiz kardesleri Sultan, Selcan ve onlarin tüm aile fertlerine tesekkür etmek istiyoruz. Sag olsunlar, var olsunlar.
Dersim gezimizden sonra, sevgili Ibrahim ile onun Elâzig’daki baba evine gittik. Iki gece orda kaldiktan sonra Amed’e gidip Hak-Par Genel Baskani Sayin Bayram Bozyel yoldasimiza misafir olduk. Bayram yoldasimiz bizi iki gece misafir etti; esi ve çocuklariyla birlikte bizi gezdirdi. Yine Wasif adli bir kardesimiz ve Zafer adli bir gencimizle birlikte bizi Dijle Üniversitesine götürdü orada birlikte yedik, içtik. Bir gün de Sayin Ibrahim Güçlü kardesime misafir olduk. O’da esiyle birlikte bizi gezdirdi, son derece ilgi gösterdi. Burada ismi geçen bu degerli kardeslerime tesekkür etmek istiyorum. Onlarin bize gösterdikleri sicak kardes iliskilerini ölünceye kadar unutmayacagiz, sag olsunlar, var olsunlar.
Amed çok sicakti, sicaktan insan bunaliyordu. Tarih 21 Temmuz, günler- den de Cumartesi, saat 11, o sicak hava içerisinde küçük bir minibüsle önümüzü verdik Güney Kürdstan’a. Önce Mardin’e gidip degerli dostumuz, kardesimiz Hamit Kiliçarslan’a misafir olduk. Hamit’i Isveç’ten taniyorum. Sag olsun bizi çok iyi karsiladi, iki gün bizi misafir etti, gezdirdi, yedirdi, içirdi. Hele çocuklari, esi, tüm aile fertleri bize son derece hizmet ettiler, sicak ilgi gösterdiler. Burada Hamit kardesime, onun çocuklarina, esine ve tüm aile bireylerine candan tesekkür etmek istiyorum. Onun o misafirperverligini, sicak kardeslik ilgisini unutmayacagiz.
Evet Mardin’e kadar gezimiz bu minval üzere gitti, fakat çok sicak oldugu için Güney Kürdistan’a gitmekten vazgeçip, gerisin-geriye Istanbul’a döndük, son günlerimizi orada geçirdikten sonra, 20-8-2012 tarihli günde uçaga binerek, 21-8-2012 günü Sydney’deki evimize sag-selim gelip ulastik, bugün de bu satirlari yaziyorum.
Gelelim Istanbul’daki günlerimize ve Türkiye’de gelisen olaylara, genel siyasi atmosfere.
Istanbul bir beton ve tas kenti. Her taraf pislik içinde. O güzel doga bir çöp deposu. Insanlar dünyadan habersiz. Trafik bir rezalet. Dolandiricilar, dilenciler her tarafta. Cehalet son derece yaygin. Kahvehaneler dolu. Insanlar ‘Ver papazi, al kizi’ ve okeyle mesguller. Gazete, kitap, okuyan çok az. Dünya haberlerini okuyan, duyan yok. Çogu insan hiç televizyon haberlerine bakmaz. Bakmak isteyenler de bikmis. Çünkü hep savas ve kan haberleri, savasi kiskirtan çigirtkan fasist, irkçi spikerler. Her gün gelen ölü haberleri. Derin PKK ve derin Türk Devleti Kürdistan cografyamizi tarumar etmis. Fasist devlet irkçi sloganlarla daglarimizi, tepelerimizi hep kirletmis.
Ya kendilerine ‘Solum’ diyen sözüm ona solcular?
Inanin, sol Türkiye’de 50 yil önceki saskin soldur. 50 yil önceki sloganlar, özellikle emekçi kesimin oturdugu bölgelerde yaygin mi yaygin. Tek arabanin bile zor geçecegi sokaklardaki fakir kisilerin evlerinin bütün duvarlari o klasik sloganlarla kirletilmis. Hele ‘Amerika buradan defol’ slogani insani güldürtür. Güldürmenin de ötesine, insan bu tür zavallilara acir. Bakiyorsun gecenin saat onunda, bes-on kisi, yaslari 15-16 küçük çocuklar, -Kürd dilinde bunlara ‘Beredayî’ denir- pankartlar ellerinde bagirip, çagirip o saatte uyuyan insanlari rahatsiz ediyor, kimse korkudan sesini çikarmaz. Istanbul’da kaldigim süre içinde, hep bu tür olaylarla karsilastim. Konustugum çogu Kürdler beni bayagi üzdüler. Çocuklari hiç Kürdçe bilmez. Sehire geldikten sonra Türk diliyle tanisan Kürd ana ve baba, kendi aralarinda Kürdçe konusmazlar. Çocuklariyla birlikte ‘Biz Türk’üz’ diyorlar. Bizim Dersim, Xiran asiretindeki kisi kendisine ‘Ben Türkmen’im’ diyor. Yegenim ve onun gibi binlerce Alevi Kürdü, kendi halkinin celladina ‘O bizi kurtardi’ diyor. Bir PKK’linin yaninda Apo’yu, partiyi elestirmek mümkün degil, ya seni susturur, ya da seni ajan, hain ilan eder, gücü yeterse döver. Kisacasi Türkiye’de, ülkemizin o cennet cografyasinda siyasi hayat ve yasam hiç de hos degil.
Sona gelirken, sunu söyleyebilirim. Istanbul’da kaldigim son günlerimde, zamanimin çogunu Kadiköy Hak-Par ofisinde, degerli gencimiz Kamer Beysülen, Londra’dan izine gelen eski Istanbul Hak-Par Il Baskani sevgili kizimiz Gönül hanim, Sayin Kemal Burkay, degerli hemserim Sabri Hoca ile geçirdim. Ayrica birçok yeni kisilerle tanisma imkânim oldu. Örnegin Istanbul’da Hak-Par Il Baskanligina yeni seçilen Avukat bacim Sayin Semra Hanim ve esiyle tanistim. Doz yayinlarini yöneten degerli dostum, kardesim Ali Riza Vural’i, Pêrî yayinlarinin sahibi Ahmet Önal’i gördüm, bana bir hayli kitap hediye ettiler, burada kendilerine tesekkür etmek istiyorum. Ayrica çok sevdigim Fehim Isik kardesime misafir oldum; esi ve çocuklariyla birlikte bizi çok iyi karsiladi. Bir kaç sefer de degerli insan, Ismail Besikçi hocanin vakfina ugradim, orada degerli insanlarla tanisma olanagim oldu, böylece Istanbul’daki gezimiz son buldu.
Son verirken, bu üç aylik gezimiz içerisinde, yeni tanistigimiz bütün güzel insanlara ve tüm tanidik arkadaslara selam, saygilarimizi iletir, hepsine ‘En iyi günler sizlerin olsun’ diyoruz.
Hosça kalin.
Riza Çolpan
Riza Çolpan