Biyolojik ajan corona virüsün insanlikla savasinda, yilan kabuk mu degistiriyor

Saglikli ve günesli günlerin dünya üzerinde eksilmeyecegi, yeni güne; ruh, beden sagligi ve bagisiklik sistemi güçlü insanlik, bir kez daha bir sinava tabi tutulmus görünüyor. Biyolojik ajan virüs, her geçen gün etki alanlarini yeryüzünde artirarak yaymaya devam ediyor. Görünen o ki, bu bahar Newroz coskusu yerini, bu ajan virüsle savasmaya ayirdi.
Insanlik tarihi boyunca insanlar çaresi bulunamayan ve yasam tehdidi olusturan hastaliklardan ve bilinmeyenden hep korkar olmustur. Son dönemin ise en korkulan salgini, Çin’in Vuhan kentinde ortaya çikan ve Covid-19 corona virüsü salginidir. Peki bu korku ve panik halleri neden olustu.
Bu ajan virüs küresel ve toplumsal bir problem olmus durumda, bu virüse karsi, her ülke ve birey kendine göre önlemler almayi sürdürüyor.
Herkes artik yasamindaki ve dünyadaki tüm sorunlari bir kenara birakmis, ülkeler ve sehirler. üç bes haftalik izolasyona çekilmis bir zamanlar izledigimiz, hayalet bilimkurgu filmlerin içine çekildi. Bu ajan virüs insanligi yeni bir siyasi anlayisa, sosyal, siyasal ekonomik ve kültürel dönüsümemi çekiyor. Eski dünya yikilacak yeni bir dünya düzeni gelecek diye, siyasal literatürde var olan. O esitlikçi, zengin fakir irk, renk dil farki gözetmeksizin herkesi etkisine alan bu Ajan virüs dünyaya güzellikler mi getirecek. Dünya devleri arasindaki yarista, batan ülkeleri kurtaran bir can yelegi mi olacak.
Biz ailece tedbirli olmayi sadece coronayla degil, insan yasaminda, her daim her türlü virüs ve haksizliga ve olumsuzluga hazirlikli bir ruh ve karekter içindiyse. Bu tür biyolojik savas karsisinda da eli ayagi titremez, öksürük ve aksirik olsa da bunu atlatmanin yollarina bas vurur. Her kis döneminde gribe karsi nasil önlem aldiysa veya herhangi bir hastalik halinde insan ne tür tedbirler aldiysa onlari almasi virüsün yayilmasini yavaslatir veya durdurur.
Corona ile yatip corona ile yatan insanlar, travmatik ruh hali içerisinde ortaya çikan içler acisi tabloyu hayretler içinde izliyoruz..
Kime sorsam bogazi aciyor. Bir iki ay öncesinde rahat rahat öksüren aksiran insanlar, aksirmaktan hapsirmaktan korkar oldular. Her öksüren, burnu akan, gizliden gizliye corona oldugunu düsünüyor. ama kimseye açmiyor konuyu. Corona ya da grip, ya da baska bir hastalik. Bir virüs ortalikta dolastigi, kesin, peki sagduyulu akli basinda insanlarin ortaligi yaygaraya vermesi dünya liderlerinin ülkelerindeki insanlarin yüzdelik oranlarla bu virüse yakalanma riskleri oldugunu söylemeleri. Yasli kesimlerin kurban gösterilmesi, iliskilerinin kesilmesi anlayisi bir baska tranvatik bakis açisi degilde nedir? Dünya yaslandi, dünyada batsin, yasli nüfus da azalsin insanliga sigan bir bakis açisi mi? Sevinmeki lazim, bu virüs’ün çocuklar üzerinde öldürücü etkisinin olmamasina. Bu virüs savas yanlilari ülke ve liderlerlerden daha insafli mi çikti. Kendime soramadan edemedim.
Bir yasam tarzi degisikligi içindeyiz. Bu dünya kapitalist sisteminin savasi içinde tüm dünyayi etkiliyecek, kimyasal silahlarin yerini biyolojik silahlanmayami birakacak. Yeni bir yüzyilin dinler arasindaki savasina mi insanlik kurban ediliyor. Yilan kabuk mu degistiriyor? Yeni biyolojik silahlar üretmek sadece bugüne ait bir durum olmadigini da biliyoruz. Peki ne oluyor?
Virüsler farkli türler arasinda gen transferi yapabilen ve genetik çesitliligi arttiran önemli araçlardir. Genlerimizle mi oynaniliyor. Yoksa hafizamizla mi?
Toplumlarda yikici salginlara neden olan virüslerin biyolojik silah olarak kullanilabilecegi endisesi insanligi ayaklandirdir mi dersiniz?
Bu virüsler, dünya devleri tarafindan veya dünya devlerine savas açmis hangi kesimler kendi özel labaratuarlarinda böylesi bir virüsü çikardi. Kocasina kizan biri mi, iflas eden, yada göç yolunda çolugunu çocugunu kaybeden birimiydi. Evi barki yakilan, ailesi panzerlerle ezilen, gözlerinin önünde karisana tecavüz edilen bir es mi, yada dili kültürü kimligi yok sayilan, irki bu yer yüzünde silinen bir kisimi, yüz yillardir bu devlere karsi savasta basari elde etmeyince, gizli gizli ben yoksam tüm bana karsi olan, irkima, cinsime, sinifima evime, barkima, ruhuma yaralar açan birinin yarattigi bir intikam virüsü mü, bu virüs?
Tüm dünyayi sarsan bu saldiri sonrasi, hiçbirsey de eskisi gibi islemeyecegidir. Siyasal, sosyal, düsünsel, kültürel ve yasam tarzi olarak büyük bir degisime mi insanlik çekiliyor?
Bugüne kadar kimyasal silahlar kullanan devlerin karsisina, biyolojik savas, zehirli maddeler kullanilarak insan, hayvan ve bitkilerin soylarinin yok edilmesine yol açanlardan, doga intikamini mi aliyor yoksa.
Biyolojik savas maddelerinin özellikleri uzmanlar su sekilde siraliyor. Kolay ve ucuz üretilirler. Dayanirliklari fazladir. Salgin baslatirlar. Kuluçka devreleri genellikle kisadir. Teshis ve tedavileri zordur ve çok zaman almaktadir. Öldürücü olabilir.
Biyolojik savas maddelerinin vücuda giris yollari konusunda da yine istatikler su sekilde; Solunum sistemi, Deri, Sindirim sistemi, Üreme sistemi
Peki hangisi dogru? Gerçekten hayatimiza bu kadar kisitlamalar getirmemiz psikolojimizi olumsuz etkiler mi? Panige kapilmali miyiz? Sakin mi olmaliyiz?
Olumlu tarafindan bakacak olursak bu kadar kaygi ve korku bizleri virüs hakkinda daha çok bilgi edinmemize, dolayisiyla önlem alma ve kendimizi koruma yollarini arastirmamiza yöneltiyor. Herkes daha çok elini yikar, burnunu siler oldu, daha çok uyuyup, daha çok ailesiyle vakit geçirmesi bu isin olumlu yani.
Fakat en çok korkutan seylerden biri de belirsizlik. Virüsün henüz bir tedavisinin bulunamamasi ve bu nedenle her gün birçok ülkede ölümlerin arttigini duyuyor olmamiz, ciddi anlamda ölüm korkusu olusturuyor. Bunun önüne geçebilmemiz ve psikolojimizi koruyabilmemiz için salgina karsi farkindaligimizi ve akil sagligimizi korumamizdan geçiyor.
Yakin geçmisten birkaç örnek; Hirojimada patlayan atom bombasi, Halepçe, Çernobil, Alman Nazilerinin yahudileri diri diri yakmadi mi? Aborjinlerin katliami, Vietnam’da yasananlar, Ermenilere yapilanlar, son ikiyüzyildir Kürtlere uygulananlar.
Yine, Çernobil Nükleer Santrali’nin patmasi sonucu. Bir sehir yok edilmedi mi? Sadece o mu? Etkisi 11 kusak boyunca sürecek radyoaktif bir atmosfer miras kaldi hepimize. Oldukça genis bir cografyadaki tarim ürünleri bu patlamadan nasibini aldi. O günden bugüne yüz binlerce insan kanserden hayatini kaybetti. Sabirla ilaç sanayiinin bizi kanserden koruyacak bir asi veya ölümleri ortadan kaldiracak bir ilaç gelistirmesini bekledik.
16 mart 1988 de Halepçe de kullanilan kimyasal silahlar 5000 insani birden yok etti. O topraklari çorak birakti. Bu yeryüzü üzerinde hayalet sehirlerin olusumu yeni degil. Irklarin, siniflarin, cinslerin, topluluklarin yok edilmesi ne yazik ki yeni bir durum degil.
Film izler gibi izliyoruz, yüz yillardir cografyamizda yasananlar bu durumdan daha hafif degildi. Ancak ölüm korkusu bu dev güçlerin sermaye sinifinin kapisina dayaninca, korku ve panik arti. Ortadogu ve cografyamizda yasananlar, hergün binlerce çocuk Afrika da ölmüyormu? Göç yollarinda hayatlarini kurtarmak için topraklarini savas yüzünde terkedenlerde bu virüsün yarattigi etki kadar tüm dünya insani duyarlilik gösterse, bu savas tamtamcilari bu kadar rahat at kosturmaz insanlik üzerinde. Aklimiz ve sagligimizla oynamasina firsat yaratmamis olmazmiydik.
Düsüncem o dur ki,, üçüncü dünya savasi da bu biyolojik ajan virüsle gerçeklesiyor.
Öyle bir dünya hayal edildi ve çizildiki güzel insanlar tarafindan, doganin insanin ve her türlü canlinin kendini özgürce ve biri digerinin yasamina saygi duyup hayatini sürdürebildigi sürdürecek bir yeni yasam. Yeni ideoloji. Bugüne kadar kendi güçleri oraninda bu dünyadaki virüs ve sömürüyü yok etmeye çalisan nice, kawalar, nice spartaküsler, nice güzel yürekli insanlar, nice öncü kadrolar, nice liderler çikti. Dünyayi tümden olmasa da sarsacak adimlar attilar. Deryada bir damlaydilar. Bu kaus ortami yer yüzünde insanligin yasadigi dramlar karsisinda hafif kaliyor. Dünyanin tüm dengesini alt üst edebiliyoruz ama alt üst ettikten sonra niye bu panik halleri.
Salgindan ölmek dünyadaki virüsel bir küresel savasta herkes payini alacak gibi görünüyor
Degerli dostlar,sayfa arkadaslarim, panige pirim vermek isimizi daha da zorlastirir. Taslar yerli yerine panik olsak da olmasak ta, istesekte istemesek de oturacak. Ama biz ne olur ne olmaz, akil ve ruh sagligimizi ajan virüslere karsi koruyalim. Yememize içmemize, temizligimize dikkat etmekle görevlendirelim kendimizi bu süre geçinceye kadar. Bu süreyi bir ibadet olarak düsünsün inananlar. Inanmayanlar kaldi mi(!) bu virüsten sonra bilmem ama onlarda, sarki türkü iyi filmler izleyerek, ev halkiyla sirayla güzel yemekler deneyin. Damak tadinizi gelistirin. Baharin kokusunu içinize çekin, bol bol kitap okuyup, bu vaktinin keyfini çikarin derim.
Tüm canlar, Newrozunuz kutlu olsun. Odalariniza baharin habercisi nergiz, sümbül kokusuyla dolsun. Virüssüz güzel özgür baharlarda görüsmek umuduyla. Mutasyona ugramadan, saglikla kalin.
Necla Çamlibel