Makale

Bu gidisata hep birlikte dur demeliyiz!

Yedi Haziran seçimlerin öncesinde oy kaybetme telesina kapilan Cumhurbaskani Recep Tayyip Erdogan ve onun hegemonyasi altinda olan Ak Parti iktidari çözüm sürecini sonlandirdi. Onlarin deyimiyle ‘Buz dolabinda’, yani dondurulmus durumda. Seçimden sonra tek basina iktidar olamayan Ak Parti ve onun kurucu lideri Recep Tayyip Erdogan hirçinlastilar. Bu hirçinlasmasinda; tek basina iktidar olmamanin yaninda Kürdistan bölgesindeki oy kaybetmenin de büyük bir payi vardir. Milliyetçilik duygulari kabaran Erdogan, Ak Partinin çikis felsefesini tamamiyla terketti. Siddet ve tekçi zihniyete dayanan eski devlet politikalarina geri döndü. Bu anlayisla birlikte Türkiye hizli bir sekilde tekrar çatisma ortamina girdi.

5 Haziran 2015’de Halklarin Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakir mitinginde yapilan bombali saldirida 4 kisi hayatini kaybetmis, yüzlerce vatandas yaralanmisti. Bunu izleyen Urfa’nin Suruç ilçesindeki bombali saldirida yine 34 insanin ölümüne ve 100’den fazla kisinin yaralanmasiyla birlikte bombali saldirilar ve çatismalar yogunlasti. 6 Eylül 2015 tarihinde Hakkari-Daglica’da 16 Askerin (resmi kaynaklara göre) ve yine 8 Eylül’de Igdir’da 13 polisin hayatini kaybetmesi, Türkiye’deki karanlik güçlerin ve tetikçilerin devreye girmesini sagladi. 10 Ekim 2015’de çesitli parti, Sivil Toplum Örgütü ve Sendika tarafindan Akara’da düzenlenecek ‘Emek, Baris ve Demokrasi Mitingi’ öncesi kitlenin toplandigi Tren Gari kavsaginda yapilan bombali saldirida 102 kisi hayatini kaybetti, 500 civarinda yaralinin oldugu söyleniyor. Simdi hakli olarak herkes ayni soruyu soruyor. Iki yildan fazla süregelen çatismasizlik süreci, ( kimilerine göre baris süreci) ne oldu da seçimden sonra savasta israr edilmekte? Akitilan kanin, bunca ölümlerin sebep ve sorumlusu kimdir? Buna benzer sorulari çogaltmak mümkündür.

AKP’ nin çikis felsefesi; askeri vesäyet, derin devlet, devletin çesitli kurumlarinda örgütlenip palazlanan karanlik güçler, bu güçlerin isledigi faili meçhul (aslinda failleri belli) cinayetler gibi antidemokratik yapilarla mücadele edecegini, daha fazla hak ve özgürlükler, ileri demokrasi, Avrupa Birligine üyeligi için gerekli olan adimlarin atilmasi, ekonominin düzlüge çikarilmasi, hakça paylasim, adaletli bir yasam yönündeki vaadleri toplumun genis kesimin de karsilik buldu. Bundan dolayi üç dönem kesintisiz iktidar oldu.

Toplumun verdigi destekle askeri vesayeti tamamiyla yokedilmese de büyük bir kirilmanin oldugu asikardir. Avrupa Birligi yolunda, demokrasi, hak ve özgürlükler alaninda yeterli olmamakla birlikte bazi adimlar atildi. Iktidarini pekistiren Recep Tayyip Erdogan yavas yavas çikis felsefesinden uzaklasmaya, zikzaklar çizmeye basladi. Iktidarini kimse ile paylasmadi ve paylasma niyetinde de degildi. 10 yil is birligi yaptigi cemaatla bile. 17 ‘ 25 Aralik 2013’de hükümete ve bakanlarina yönelik yapilan yolsuzluk operasyonundan sonra is birligi içinde oldugu cemaat’i ‘paralel yapi’ olarak nitelendirdi. Bize ‘kumpas’ kurdular, ‘ihanet’ ettiler, diyen Erdogan ve hükümeti, daha önce darbeye tesebüsten, faili meçhul cinayetlerden, Ergenokon ve Balyoz gibi davalarda tutuklanmis veya ceza almis hemen hemen tüm askeri yetkililer serbest birakildi. Erdogan, ‘Ne istediler de vermedik’ sözleriyle de hem yapilan is birliginin hem de kendisine ve bakanlarina karsi yapilan yolsuzluk iddalarin dogrulugunun açik bir itirafidir. Sen, iktidari benimle paylasmasan veya istedigim bakanlik ve mercileri vermesen, ben de, senin pisliklerini kamuoyununa açiklarim mesajini cemaat, AKP’ye vermistir. Sözün kisasi 17 Aralik operasyonuyla ortaklik bozuldu. Iki ortak arasinda hasimlik basladi. Erdogan, daha önce yaptigi magduriyet edebiyatina tekrar bas vurdu. 30 Mart 2014 yerel seçimleri ve 10 Agustos 2014’deki cumhurbaskaligi seçimlerini bu magduriyet üzerinden yürüttü.

Iktidarini ve Ak Parti içindeki liderligini yola çiktigi arkadaslariyla paylasamayan Erdogan, bir baskasiyla bunlari paylasabilir mi? Örnegin; 10 Agustos 2014 Cumhurbaskani seçimi için AKP adayi kim olacak sorusuna yanit aranirken Ahmet Sever’in ‘Abdullah Gül ile 12 Yil’ adli kitabinda söyle yaziyor, ‘…Ak Parti’nin degisik organlarinda kimin cumhurbaskani adayi olacagina dair ‘istisareler’ yapiliyordu. ‘Dogal’ olarak hep Recep Tayyip Erdogan’in adi çikiyordu. Baska türlüsü de beklenemezdi zaten. Kim baska bir ismi telaffuz edebilirdi ki?’ (sayfa, 160). Bu cümleler Erdogan’in ne kadar demokrat olabilecegi hakkinda bize bir fikir veriyor sanirim. Iktidarin tüm iplerini elinde tutmak isteyen, tek adamliga özenen, siyasetin her alanini kendisine göre akord etmeye çalisan bir siyasetçi ne demokrat olur ne de çogulcu bir anlayisi içine sindirebilir.

7 Haziran’da sandiga yansiyan halkin iradesi hiçe sayildi. Kisisel hirs yüzünde ülkede kaos yaratildi. Telafisi mümkün olmayan can ve mal kaybi oldu. Ülke yeni bir seçimle karsi karsiya kalmak zorunda birakildi. 7 Haziran seçim öncesi kamuoyunun odaklandigi nokta HDP ülke barajini geçip geçmeyecegi idi. 1 Kasim’da yapilacak seçimlerde ise AKP tek basina iktidar olup olmayacagi konusu. Ülkenin gerçek sorunlarindan uzak suni bir gündem olusturmak isteniyor. Bu da sivri ucdaki parti ve siyasilerin isine geliyor. Bu siddet ortaminda ülke meselelerinin realist çözümünü parti programlarina alan siyasi partiler seslerini yeterince duyuramiyorlar.

Bu gidisata hep birlikte dur demeliyiz! Kan emici vampirlere, ölümler üzerinde siyasi rant elde etmeye çalisan politikalara, siddet ve silahlarin gölgesinde siyaset yapmak isteyenlere, diktatörlüge heveslenenlere, irkçiliga, ayrimciliga, insan ve insanliga zarar veren her türlü söylem ve eyleme karsi barisi gür sesle haykirmaliyiz!

Veli Yarar

Back to top button